1 |
cruel |
acımasız |
adj. |
|
- The game received many cruel comments.
- Oyun pek çok acımasız eleştiri aldı.
- The events of 11 September were a cruel demonstration of that.
- 11 Eylül olayları bunun acımasız bir göstergesiydi.
- We are clearly facing a frustrating, cruel and, if I may say so, surreal, situation.
- Açıkçası sinir bozucu, acımasız ve tabiri caizse gerçeküstü bir durumla karşı karşıyayız.
- Whatever the case, the situation is none the less cruel.
- Durum ne olursa olsun, durum daha az acımasız değildir.
- This mercilessly cruel burden was imposed twelve years ago on the population.
- Bu acımasız yük on iki yıl önce halka dayatıldı.
- Whatever the case, the situation is none the less cruel.
- Durum ne olursa olsun, durum hiç de acımasız değil.
- In this cruel system, the boost to the economy comes at the price of several hundred thousand deaths.
- Bu acımasız sistemde, ekonominin canlanması birkaç yüz bin kişinin ölümü pahasına gerçekleşmektedir.
- On the other hand, even if the Galicians have made little progress in their cruel work, they do not lose heart.
- Öte yandan Galiçyalılar acımasız çalışmalarında çok az ilerleme kaydetmiş olsalar da cesaretlerini kaybetmiyorlar.
- Just a few years ago there were particularly cruel cases of torture in Kosovo.
- Sadece birkaç yıl önce Kosova'da özellikle acımasız işkence vakaları yaşandı.
- I didn't know people could be so cruel.
- İnsanların bu kadar acımasız olabileceğini bilmiyordum.
- Why are people so cruel?
- İnsanlar neden böyle acımasız?
- Why are these girls so cruel?
- Bu kızlar neden bu kadar acımasız?
- Kids are cruel.
- Çocuklar acımasızdır.
- How could anyone be so cruel?
- Birisi nasıl bu kadar acımasız olabilir?
- It was an extremely cruel war.
- Bu son derece acımasız bir savaştı.
- He was a cruel man.
- O acımasız bir adamdı.
- April is the cruellest month.
- Nisan en acımasız aydır.
- Tom's cruel.
- Tom acımasız.
- The crime was exceptionally cruel.
- İşlenen suç son derece acımasızdı.
- It was cruel of him to say such things to her.
- Ona böyle şeyler söylemesi çok acımasızcaydı.
- Animal experimentation is cruel.
- Hayvan deneyi acımasızdır.
- Why are people so cruel?
- İnsanlar neden bu kadar acımasız?
- Why is the world so cruel to me?
- Neden dünya bana karşı çok acımasız?
- I could not image how cruel he was at that time.
- Ben onun o zaman ne kadar acımasız olduğunu hayal edemiyordum.
- This cruel cold could make a man afraid of his own voice.
- Bu acımasız soğuk insanı kendi sesinden bile korkar hale getirebilirdi.
- He was very hurt by her cruel words.
- Onun acımasız sözlerinden çok incindi.
- Tom is cruel, isn't he?
- Tom acımasız, değil mi?
- Nature is cruel and beautiful.
- Doğa acımasız ve güzeldir.
- It is more cruel to fear death than to die.
- Ölümden korkmak, ölmekten daha acımasızdır.
- Tom was cruel.
- Tom acımasızdı.
- Why are people cruel to the crippled boy?
- İnsanlar sakat çocuğa neden acımasız davranıyor?
- I had no idea that Tom can be so cruel.
- Tom'un bu kadar acımasız olabileceğini hiç düşünmemiştim.
- The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
- Uzun ve acımasız kış nihayet sona erdi ve yerini ılık bir bahara bıraktı.
- Girls are really cruel.
- Kızlar gerçekten acımasız.
- How can you be so cruel?
- Nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun?
- How could Tom be so cruel?
- Tom nasıl bu kadar acımasız olabilir?
- Tom is a cruel person.
- Tom acımasız bir insandır.
- No one has the right to be so cruel.
- Kimsenin bu kadar acımasız olma hakkı yoktur.
- What you did to Tom was cruel.
- Tom'a yaptığın şey acımasızcaydı.
- It's a cruel world.
- Bu acımasız bir dünya.
- Life is cruel but not pointless.
- Hayat acımasızdır ama anlamsız değildir.
- You ought not to be cruel to animals.
- Hayvanları karşı acımasız olmamalısın.
- It's a perfect example of cruel fate.
- Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.
- You ought not to be cruel to animals.
- Hayvanlara karşı acımasız olmamalısınız.
- Why are people cruel to the crippled boy?
- İnsanlar neden sakat oğlanlara karşı acımasızdır?
- He was very hurt by her cruel words.
- Onun acımasız sözleriyle çok yaralandı.
- I never thought he was capable of doing something so cruel.
- Onun o kadar acımasız bir şey yapabileceğini hiç düşünmemiştim.
- Pirates are cruel.
- Korsanlar acımasızdır.
- The world is cruel.
- Dünya çok acımasız.
- Don't be cruel to animals.
- Hayvanlara karşı acımasız olmayın.
- Can a child do such a cruel thing?
- Bir çocuk böyle acımasız bir şey yapabilir mi?
- No one has the right to be so cruel.
- Kimsenin bu kadar acımasız olmaya hakkı yok.
- How can people be so cruel?
- İnsanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyor?
- Why is the world so cruel to me?
- Dünya bana karşı neden bu kadar acımasız?
- The mother was cruel to her adopted son.
- Anne evlatlık oğluna karşı acımasızdı.
- Mary was cruel to Tom.
- Mary, Tom'a karşı acımasızdı.
- You're cruel.
- Sen acımasızsın.
- It's a cruel world out there.
- Dışarıda acımasız bir dünya var.
- Stop being cruel.
- Acımasız olmaktan vazgeç.
- That's cruel.
- O acımasız.
- Life can be cruel sometimes.
- Hayat bazen acımasız olabiliyor.
- People can be cruel.
- İnsanlar acımasız olabiliyor.
- It was an extremely cruel war.
- Son derece acımasız bir savaştı.
- I could not image how cruel he was at that time.
- O zaman ne kadar acımasız olduğunu hayal bile edemezdim.
- That's just cruel.
- O sadece acımasız.
- Destiny is sometimes cruel.
- Kader bazen acımasızdır.
- It's a cruel world out there.
- Orada acımasız bir dünya var.
- It was cruel.
- Acımasızdı.
- How can you be so cruel?
- Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin?
- Why do you always have to be so cruel?
- Neden hep bu kadar acımasız olmak zorundasın?
- Tom's father was a cruel man.
- Tom'un babası acımasız bir adamdı.
- I didn't think Tom would be so cruel.
- Tom'un bu kadar acımasız olacağını düşünmemiştim.
- The cat was not trying to be cruel.
- Kedi acımasız olmaya çalışmıyordu.
Show More (71)
|
2 |
cruel |
zalim |
adj. |
|
- A cruel dictator rules these lands.
- Bu toprakları zalim bir diktatör yönetiyor.
- These people have been plundered by cruel and corrupt dictators who continue to enrich themselves.
- Bu insanlar, kendilerini zenginleştirmeye devam eden zalim ve yozlaşmış diktatörler tarafından yağmalanmıştır.
- Forces of progress who want to see a less cruel form of Islamic society exist and they are growing in numbers.
- Daha az zalim bir İslam toplumu görmek isteyen ilerleme güçleri mevcuttur ve sayıları giderek artmaktadır.
- It was not to enter the history books as a notorious, cruel, narrow-minded and malicious dictator.
- Tarih kitaplarına kötü şöhretli, zalim, dar görüşlü ve kötü niyetli bir diktatör olarak geçmemeliydi.
- Saddam Hussein is a cruel dictator.
- Saddam Hüseyin zalim bir diktatördür.
- I had no idea that Tom can be so cruel.
- Tom'un bu kadar zalim olabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- The poor people were at the mercy of the cruel dictator.
- Fakir insanlar, zalim diktatörün merhametine kalmıştı.
- They were beyond cruel.
- Zalimin de ötesindeydiler.
- She's cruel and heartless.
- O zalim ve kalpsiz.
- They're cruel.
- Zalimdirler.
- The mother was cruel to her adopted son.
- Anne evlatlık oğluna karşı zalimdi.
- Destiny is sometimes cruel.
- Kader bazen zalimdir.
- The poor people were at the mercy of the cruel dictator.
- Yoksul insanlar, zalim diktatörün insafındaydı.
- Pirates are cruel.
- Korsanlar zalimdirler.
- It is because he is cruel that I dislike him.
- Zalim olduğu için ondan hoşlanmıyorum.
- People can be cruel.
- İnsanlar zalim olabilir.
- Tom isn't cruel.
- Tom zalim değildir.
- Tom is a cruel person.
- Tom zalim bir insandır.
- Life can be cruel sometimes.
- Bazen hayat zalim olabilir.
- Tom is a cruel man.
- Tom zalim bir adam.
- The cat was not trying to be cruel.
- Kedi zalim olmaya çalışmıyordu.
- Fadil was the only one cruel enough to kill the dog.
- Köpeği öldürecek kadar zalim olan tek kişi Fadıl'dı.
- Mary was cruel to Tom.
- Mary Tom'a karşı zalimdi.
- You're cruel.
- Sen zalimsin.
- I don't want to be cruel.
- Zalim olmak istemiyorum.
- How could anyone be so cruel?
- Bir insan nasıl bu kadar zalim olabilir?
- Can a child do such a cruel thing?
- Bir çocuk böyle zalim bir şey yapabilir mi?
- The cruel man beat the dog with a whip.
- Zalim adam köpeği kırbaçla dövdü.
- He's cruel and heartless.
- O zalim ve kalpsiz.
- Tom was a cruel man.
- Tom zalim bir adamdı.
- I didn't think Tom would be so cruel.
- Tom'un bu kadar zalim olacağını düşünmüyordum.
- Sami was so cruel and hateful.
- Sami çok zalim ve nefret doluydu.
- Don't be cruel to animals.
- Hayvanlara karşı zalim olmayın.
- How can people be so cruel?
- İnsanlar nasıl bu kadar zalim olabiliyor?
- Sami is so cruel.
- Sami çok zalim.
- Sami is one of the meanest and most cruel serial killers in the world.
- Sami dünyanın en acımasız ve zalim seri katillerinden biriydi.
- It's a perfect example of cruel fate.
- Zalim kaderin mükemmel bir örneği.
- Tom's father was a cruel man.
- Tom'un babası zalim bir adamdı.
- Tom's cruel.
- Tom zalimdir.
- Kids are cruel.
- Çocuklar zalimdir.
- You're a cruel man.
- Sen zalim bir adamsın.
- They're cruel.
- Onlar zalimler.
- She appears to me to be cruel.
- O, bana zalim gibi görünüyor.
- I knew Tom was cruel.
- Tom'un zalim olduğunu biliyordum.
- She appears to me to be cruel.
- Bana zalim biri gibi göründü.
- The world is cruel.
- Dünya zalim.
- The people resisted their cruel ruler.
- İnsanlar, zalim yöneticilerine direndiler.
- Tom wasn't cruel.
- Tom zalim değildi.
- I'm not being cruel.
- Ben zalim davranmıyorum.
- Nature is cruel and beautiful.
- Doğa zalim ve güzeldir.
- Stop being cruel.
- Zalim olmayı bırak.
- Tom is cruel.
- Tom zalimdir.
- He was a cruel man.
- Zalim bir adamdı.
- He is a cruel person.
- Zalim bir adam.
- Once upon a time, there lived a cruel king.
- Bir zamanlar, zalim bir kral yaşarmış.
- It is because he is cruel that I dislike him.
- Zalim olduğundan dolayı ondan hoşlanmıyorum.
- Peter the Cruel is also known as Peter the Just.
- Zalim Peter, Adil Peter olarak da bilinir.
Show More (61)
|
3 |
cruel |
gaddar |
adj. |
|
- Why do you always have to be so cruel?
- Neden her zaman bu kadar gaddar olmak zorundasın?
- She's cruel.
- O gaddardır.
Show More (0)
|
4 |
cruel |
merhametsiz |
adj. |
|
- Sami is so cruel.
- Sami çok merhametsizdir.
Show More (-2)
|
5 |
cruel |
korkunç |
adj. |
|
- What you did to Tom was cruel.
- Tom'a yaptığın korkunçtu.
Show More (-2)
|