deprive - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
deprive mahrum etmek v.
  • Half truths are being used to make millions of women insecure and deprive them of their rights.
  • Yarı doğrular milyonlarca kadını güvensiz kılmak ve haklarından mahrum etmek için kullanılıyor.
  • Don't deprive yourselves of the pleasures of life.
  • Hayatın zevklerinden kendinizi mahrum etmeyin.
  • I'm not trying to deprive you of your rights.
  • Sizi haklarınızdan mahrum etmeye çalışmıyorum.
Show More (2)
deprive yoksun bırakmak v.
  • Their taste buds will no longer be deprived by Europe's chocolate police.
  • Damak tatları artık Avrupa'nın çikolata polisi tarafından yoksun bırakılmayacaktır.
  • This deprives the various stages of the Roadmap of any substance.
  • Bu durum Yol Haritasının çeşitli aşamalarını herhangi bir içerikten yoksun bırakmaktadır.
  • The high building deprived their house of sunlight.
  • Yüksek bina onların evini güneş ışığından yoksun bıraktı.
Show More (1)