|
- There is great concern about the alienation of some immigrant communities and their social and economic disadvantage.
- Bazı göçmen topluluklarının yabancılaşması ve sosyal ve ekonomik dezavantajları konusunda büyük endişeler bulunmaktadır.
- It knows that it would be a disadvantage in the long term to remain outside the system.
- Sistemin dışında kalmanın uzun vadede bir dezavantaj olacağını bilmektedir.
- A major disadvantage of using this method is that traces of these toxic substances can be found in food.
- Bu yöntemin kullanılmasının en büyük dezavantajı, bu zehirli maddelerin izlerinin gıdalarda bulunabilmesidir.
- Therefore we are at a permanent geographical and structural disadvantage.
- Bu nedenle kalıcı bir coğrafi ve yapısal dezavantaja sahibiz.
- The disadvantage in this respect is that the problem could be transferred elsewhere.
- Bu açıdan dezavantajı, sorunun başka bir yere aktarılabilmesidir.
- It knows that it would be a disadvantage in the long term to remain outside the system.
- Uzun vadede sistemin dışında kalmanın bir dezavantaj olacağını biliyor.
- A further disadvantage of the VAT exemption for public operators is that it favours self-supply.
- Kamu operatörlerine yönelik KDV muafiyetinin bir diğer dezavantajı da kendi kendine tedariki desteklemesidir.
- This puts the private temporary work agencies at a severe disadvantage.
- Bu da özel geçici iş bürolarını ciddi bir dezavantaja sokmaktadır.
- We have a disadvantage here.
- Burada bir dezavantajımız var.
- Every disadvantage has its advantage.
- Her dezavantajın bir avantajı vardır.
- Every advantage has its disadvantage.
- Her avantajın dezavantajı vardır.
- It's a disadvantage to be ugly.
- Çirkin olmak dezavantajdır.
- Every advantage has its disadvantage.
- Her avantajın bir dezavantajı vardır.
- It's a disadvantage to be ugly.
- Çirkinlik bir dezavantajdır.
- His bad health is a great disadvantage to him.
- Kötü olan sağlığı onun en büyük dezavatajıdır.
- Not being tall isn't a disadvantage.
- Uzun boylu olmamak bir dezavantaj değil.
- Every disadvantage has its advantage.
- Her dezavantajın avantajı vardır.
- It's a disadvantage to be ugly.
- Çirkin olmak bir dezavantajdır.
- His bad health is a great disadvantage to him.
- Kötü sağlığı onun için büyük bir dezavantaj.
Show More (16)
|