The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.

	Anglais	Turc
1	distinction	ayrım	n.
	There is a clear distinction between thinkers and doers. Düşünenler ve yapanlar arasında net bir ayrım vardır. The rapporteur tries to make some distinction, but only partially and without drawing all the conclusions from this. Raportör bazı ayrımlar yapmaya çalışmaktadır, ancak sadece kısmen ve bundan tüm sonuçları çıkarmadan. There are marked distinctions to be drawn between the successes and failures in the various lines of business involved. İlgili çeşitli iş kollarındaki başarılar ve başarısızlıklar arasında belirgin ayrımlar vardır. I welcome the distinctions made in paragraph T in relation to third countries. T paragrafında üçüncü ülkelerle ilgili olarak yapılan ayrımları memnuniyetle karşılıyorum. I think that distinction needs to be made. Bu ayrımın yapılması gerektiğini düşünüyorum. There is a clear distinction between the two. Bu ikisi arasında net bir ayrım vardır. There is no distinction between good and bad terrorism. İyi ve kötü terörizm arasında hiçbir ayrım yoktur. A distinction between the two cannot really be justified. İkisi arasında bir ayrım yapmak gerçekten haklı gösterilemez. It is proposed, for example, that the distinction between compulsory and non-compulsory expenditure be abolished. Örneğin zorunlu ve zorunlu olmayan harcamalar arasındaki ayrımın kaldırılması önerilmektedir. Such distinctions do not exist, however, in the eyes of the Commission. Ancak Komisyon'un gözünde bu tür ayrımlar mevcut değildir. A clear distinction needs to be drawn between precaution and prudence. Tedbir ve ihtiyat arasında net bir ayrım yapılması gerekmektedir. A distinction must be made between information and propaganda. Bilgi ile propaganda arasında bir ayrım yapılmalıdır. An absolute distinction must be drawn between these events. Bu olaylar arasında kesin bir ayrım yapılmalıdır. And we must make a clear distinction between terrorists, on the one hand, and the Arab and Islamic world on the other. Bir yandan teröristler, diğer yandan da Arap ve İslam dünyası arasında net bir ayrım yapmalıyız. Firstly, I make a very clear distinction between ends and means. İlk olarak, amaçlar ve araçlar arasında çok net bir ayrım yapıyorum. There is no distinction between large companies and SME's in Turkish policy. Türk politikasında büyük şirketler ve KOBİ’ler arasında ayrım yoktur. This distinction is not based on biological age but rather on the degree of self-sufficiency of an elderly person. Bu ayrım biyolojik yaşa değil, yaşlı bir kişinin kendi kendine yeterlilik derecesine dayanmaktadır. We make a clear distinction between Iraq's totalitarian regime and its people. Irak'ın totaliter rejimi ile halkı arasında net bir ayrım yapıyoruz. We must make a clear distinction between the two issues. İki konu arasında net bir ayrım yapmalıyız. What he failed to do, however, was to make a proper distinction between reproductive cloning and therapeutic cloning. Ancak yapamadığı şey, üreme amaçlı klonlama ile tedavi amaçlı klonlama arasında doğru bir ayrım yapmaktı. We would like to make a clear distinction. Net bir ayrım yapmak istiyoruz. Where the law makes no distinction, neither must we. Yasanın ayrım yapmadığı yerde, biz de yapmamalıyız. With regard to internal issues, we must make a clear distinction between promises and the reality of the situation. İç meselelerle ilgili olarak vaatler ile durumun gerçekliği arasında net bir ayrım yapmalıyız. The distinction between therapeutic and reproductive cloning is a semantic ploy. Tedavi amaçlı ve üreme amaçlı klonlama arasındaki ayrım, anlamsal bir hiledir. This distinction crucially determines the situation into which we put refugees. Bu ayrım, mültecileri içine soktuğumuz durumu önemli ölçüde belirlemektedir. This specious distinction implies that the States exist without reference to the will of their citizens. Bu aldatıcı ayrım, Devletlerin vatandaşlarının iradesine atıfta bulunmadan var olduğunu ima etmektedir. The procedure rests on the distinction between framework legislation and secondary legislation. Prosedür, çerçeve mevzuat ile ikincil mevzuat arasındaki ayrıma dayanmaktadır. How can we draw a clear distinction between asylum and immigration? İltica ve göçmenlik arasında nasıl net bir ayrım yapabiliriz? How can we draw a clear distinction between asylum and immigration? Sığınma ve göçmenlik arasında nasıl net bir ayrım yapabiliriz? I think that we also need to make a clear distinction. Bence net bir ayrım da yapmamız gerekiyor. I think we should make a fine distinction here. Burada ince bir ayrım yapmamız gerektiğini düşünüyorum. I wish to make a very clear distinction between illegal introduction and legal imports. Yasadışı giriş ile yasal ithalat arasında çok net bir ayrım yapmak istiyorum. I would like to make the distinction between liberalisation and privatisation. Serbestleştirme ile özelleştirme arasında bir ayrım yapmak istiyorum. I would like to make the distinction between liberalisation and privatisation. Serbestleştirme ve özelleştirme arasında bir ayrım yapmak istiyorum. Where the law makes no distinction, neither must we. Yasanın ayrım yapmadığı yerde biz de yapmamalıyız. This is a false distinction. Bu yanlış bir ayrım. Is it, in this light, such a good idea to make such a distinction between reforms and great visions? Bu ışık altında reformlar ve büyük vizyonlar arasında böyle bir ayrım yapmak iyi bir fikir midir? It is a bizarre distinction between voluntary and forced prostitution with which we are persisting in this House. Gönüllü ve zorla fuhuş arasında tuhaf bir ayrım yapmakta ısrar ediyoruz. It is further complicated by the distinction between the three pillars. Bu durum, üç sütun arasındaki ayrım nedeniyle daha da karmaşık bir hal almaktadır. This is an important distinction, and it still needs to be maintained at certain points in the text. Bu önemli bir ayrımdır ve metnin belirli noktalarında hala muhafaza edilmesi gerekmektedir. I hope that you will make this distinction, especially as this is now a more spontaneous debate, which I like very much. Bu ayrımı yapacağınızı umuyorum, özellikle de bu artık çok sevdiğim daha spontane bir tartışma olduğu için. I really do think it is important for us to make this distinction, simply because it is necessary. Sadece gerekli olduğu için bu ayrımı yapmamızın gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. I would like to make the distinction between liberalisation and privatisation. Serbestleştirme ve özelleştirme arasındaki ayrımı yapmak istiyorum. It is important that we make that distinction. Bu ayrımı yapmamız önemlidir. Once you blur that distinction, it seems to me that you are on a very slippery slope indeed. Bu ayrımı bulanıklaştırdığınızda bana öyle geliyor ki gerçekten de çok kaygan bir yokuştasınız. The Charter of Fundamental Rights does not make this distinction. Temel Haklar Şartı bu ayrımı yapmamaktadır. The Charter of Fundamental Rights does not make this distinction. Temel Haklar Bildirgesi bu ayrımı gözetmemektedir. The report abandons the distinction between feedstuffs, feed materials and feed additives. Rapor, yem maddeleri, yem materyalleri ve yem katkı maddeleri arasındaki ayrımı terk etmektedir. Moreover, it seems quite incredible to find no distinction drawn between international and regional airports! Ayrıca uluslararası ve bölgesel havalimanları arasında hiçbir ayrım yapılmaması oldukça inanılmaz görünüyor! Our view is that a distinction ought to have been made. Bizim görüşümüz, bir ayrım yapılması gerektiği yönündedir. It is very important for all those involved that a distinction is made between control and anti-fraud. Kontrol ve dolandırıcılıkla mücadele arasında bir ayrım yapılması ilgili herkes için çok önemlidir. Our view is that a distinction ought to have been made. Bizim görüşümüze göre bir ayrım yapılmalıydı. Parliament's report makes a very clear distinction between these two areas. Parlamento raporu bu iki alan arasında çok net bir ayrım yapmaktadır. That is why it is vital for the law to make a clear distinction between information and advertising. Bu nedenle yasanın bilgilendirme ve reklam arasında net bir ayrım yapması hayati önem taşımaktadır. The Constitutional Treaty must make a clear distinction between laws and implementing regulations. Anayasal Antlaşma, kanunlar ve uygulama yönetmelikleri arasında net bir ayrım yapmalıdır. The distinction between therapeutic and reproductive cloning is a semantic ploy. Tedavi amaçlı klonlama ile üreme amaçlı klonlama arasındaki ayrım anlamsal bir hiledir. The distinction drawn is therefore hypocritical and I can understand very easily that industry has difficulty with it. Bu nedenle yapılan ayrım ikiyüzlüdür ve endüstrinin bu konuda zorluk çekmesini çok kolay anlayabiliyorum. The distinction is there for one simple reason and it has served its purpose well down the years. Bu ayrım basit bir nedenden ötürü vardır ve yıllar boyunca amacına iyi hizmet etmiştir. There is a clear distinction between the two. İkisi arasında net bir ayrım vardır. Therefore we must make this distinction between third country and Community carriers or operators. Bu nedenle üçüncü dünya ülkeleri ve Topluluk taşıyıcıları ya da operatörleri arasında bu ayrımı yapmalıyız. This would remove the distinction between compulsory and non-compulsory expenditure. Bu, zorunlu ve zorunlu olmayan harcamalar arasındaki ayrımı ortadan kaldıracaktır. We have applied this distinction in our amendment. Yaptığımız değişiklikte bu ayrımı uyguladık. It is an important distinction that I would like Parliament to take note of. Bu, Parlamento'nun dikkate almasını istediğim önemli bir ayrımdır. There was, though, no press conference, and that is an important distinction. Ancak basın toplantısı yapılmadı ve bu önemli bir ayrımdır. Until modern times, there was no clear distinction between architect and engineer. Modern zamanlara kadar mimar ve mühendis arasında net bir ayrım yoktu. Now I want to move to the distinction between working memory, short-term memory, and long-term memory. Şimdi çalışma belleği, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek arasındaki ayrıma geçmek istiyorum. Over time, different methods of identification and distinction developed. Zamanla farklı tanımlama ve ayrım yöntemleri geliştirildi. That distinction can be somewhat difficult to make. Bu ayrımı yapmak biraz zor olabilir. Additional distinctions or certifications may be preferred or required. Ek ayrımlar veya sertifikalar tercih edilebilir veya gerekli olabilir. There are two primary distinctions between these categories. Bu kategoriler arasında iki temel ayrım vardır. Typical distinctions are sales, customer service, accounting, production, marketing, finance and research and development. Tipik ayrımlar satış, müşteri hizmetleri, muhasebe, üretim, pazarlama, finans ve araştırma ve geliştirmedir. There is no clear distinction between professional and household glue guns. Profesyonel ve ev tipi tutkal tabancaları arasında net bir ayrım yoktur. This distinction reflects a series of linguistic, geographic, and socio-economic regional differences. Bu ayrım bir dizi dilsel, coğrafi ve sosyo-ekonomik bölgesel farklılığı yansıtmaktadır. This extra distinction requires two to three more years of training. Bu ekstra ayrım, iki ila üç yıl daha eğitim gerektirir. This is what constitutes the most profound distinction between the Marxist and the ordinary petty (as well as big) bourgeois. Marksist ile sıradan küçük (aynı zamanda büyük) burjuva arasındaki en derin ayrımı oluşturan şey budur. A distinction is made between an acute and a chronic form. Akut ve kronik form arasında bir ayrım yapılır. A distinction must be made between polycrystalline and monocrystalline solar panels. Polikristal ve monokristal güneş panelleri arasında bir ayrım yapılmalıdır. NFS was specifically designed with the goal of eliminating the distinction between a local and a remote file. NFS, yerel ve uzak dosya arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak amacıyla özel olarak tasarlanmıştır. Now I want to make this distinction. Şimdi bu ayrımı yapmak istiyorum. Rousseau was not the first to make this distinction. Bu ayrımı yapan ilk kişi Rousseau değildi. The distinction between these two categories is important. Bu iki kategori arasındaki ayrım önemlidir. There is a distinction between dynamic and static IP addresses. Dinamik ve statik IP adresleri arasında bir ayrım vardır. That is what constitutes the most profound distinction between the Marxist and the ordinary petty (as well as big) bourgeois. Marksist ile sıradan küçük (aynı zamanda büyük) burjuva arasındaki en derin ayrımı oluşturan şey budur. The distinction between prokaryotes and eukaryotes is considered to be the most important distinction among groups of organisms. Prokaryotlar ve ökaryotlar arasındaki ayrım, organizma grupları arasındaki en önemli ayrım olarak kabul edilir. I do not find it right to make that distinction. Bu ayrımı yapmayı doğru bulmuyorum. I implore you to make that distinction. Bu ayrımı yapmanızı rica ediyorum. Let us begin by making an important distinction. Önemli bir ayrım yaparak başlayalım. He draws a distinction between truth and warrant. Gerçek ile garanti arasında bir ayrım yapıyor. There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple. Gök ve yer, erkek ve kadın, öğretmen ve öğrenci arasında hiçbir ayrım yoktur. There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple. Cennet ile yeryüzü, erkek ile kadın, öğretmen ile mürit arasında hiçbir ayrım yok. He draws a distinction between truth and warrant. O gerçek ve hak arasında bir ayrım yapar. He draws a distinction between truth and warrant. O, hakikat ve emir arasında bir ayrım yapar. I believe people only started making that distinction recently. Sanırım insanlar bu ayrımı ancak son zamanlarda yapmaya başladı. This is an artificial distinction. Bu yapay bir ayrımdır. The distinction is critical. Ayrım kritiktir. The distinction is critical. Ayrım önemlidir. The distinction is critical. Bu ayrım kritiktir. This is an artificial distinction. Bu yapay bir ayrım. That's an important distinction to make. Bu önemli bir ayrım. This is not a real distinction. Bu gerçek bir ayrım değildir. This is not a real distinction. Bu gerçek bir ayrım değil. There's no such distinction. Hiç böyle bir ayrım yok. There's no such distinction. Böyle bir ayrım yok. He advocated abolishing class distinctions. O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu. He advocated abolishing class distinctions. Sınıf ayrımlarının kaldırılmasını savundu. Show More (102)
2	distinction	fark	n.
	What is the distinction between how and why? Nasıl ve neden arasındaki fark nedir? The distinction between the two standards is significant. İki standart arasındaki fark önemlidir. There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple. Yer ile gök, kadın ile erkek, öğretmen ile öğrenci arasında bir fark yoktur. The distinction is important. Aradaki fark önemli. Show More (1)
3	distinction	ayrıcalık	n.
	Sabiha Gökçen had the distinction of being the first woman combat pilot. Sabiha Gökçen ilk kadın savaş pilotu olma ayrıcalığına sahiptir. Show More (-2)
4	distinction	üstün başarı	n.
	She graduated from medical school with distinction. Tıp fakültesini üstün başarı ile bitirmiştir. Show More (-2)