1 |
doubtful |
şüpheli |
adj. |
|
- His soft spoken-words sounded doubtful to us.
- Onun tatlı sözleri bize şüpheli geldi.
- We are doubtful as to whether Amendment No 58 is relevant and safeguards assistants' interests.
- 58 No.lu Değişikliğin ilgili olup olmadığı ve yardımcıların çıkarlarını koruyup korumadığı konusunda şüpheliyiz.
- It is highly doubtful whether that is advisable, however.
- Ancak bunun tavsiye edilebilir olup olmadığı oldukça şüphelidir.
- However, it is very doubtful whether the developing countries will benefit.
- Ancak gelişmekte olan ülkelerin bundan fayda sağlayıp sağlamayacağı çok şüphelidir.
- A great many decisions are made during these meetings of rather doubtful status.
- Bu toplantılarda statüsü oldukça şüpheli pek çok karar alınmaktadır.
- It is often very doubtful as to where the boundary lies.
- Sınırın nerede olduğu genellikle çok şüphelidir.
- An annual report by the European Parliament is of doubtful value if it is a spectrum of subjective views.
- Avrupa Parlamentosu tarafından hazırlanan yıllık bir rapor, öznel görüşlerden oluşuyorsa şüpheli bir değere sahiptir.
- Tom looks doubtful.
- Tom şüpheli görünüyor.
- Whether he will come at all is doubtful.
- Onun gelip gelmeyeceği şüpheli.
- It is doubtful whether he will accept my proposal or not.
- Teklifimi kabul edip etmeyeceği şüpheli.
- It is doubtful whether Bill will come.
- Bill'in gelip gelmeyeceği şüpheli.
- Tom was somewhat doubtful.
- Tom biraz şüpheliydi.
- I am doubtful whether he will come.
- Onun gelip gelmeyeceği konusunda şüpheliyim.
- It is doubtful whether she will come.
- Onun gelip gelmeyeceği şüpheli.
- It's doubtful that anything will grow here.
- Burada bir şey yetişeceği şüpheli.
- It's doubtful that Tom will be able to do that.
- Tom'un bunu yapabileceği şüpheli.
- It is doubtful whether he is telling the truth.
- Doğruyu söyleyip söylemediği şüpheli.
- It is doubtful whether she will come.
- Gelip gelmeyeceği şüpheli.
- The outcome of the election is doubtful.
- Seçim sonuçları şüphelidir.
- It's doubtful whether Tom can speak French well enough to do the job.
- Tom'un bu işi yapabilecek kadar iyi Fransızca konuşabildiği şüpheli.
- The correctness of the information is doubtful.
- Bilginin doğruluğu şüphelidir.
- I'm doubtful whether Tom will come.
- Tom'un gelip gelmeyeceğinden şüpheliyim.
- It's doubtful that Tom will still be alive when his children get to the hospital.
- Onun çocukları hastaneye geldiğinde Tom'un hala hayatta olacağı şüpheli.
- It is doubtful whether he did his homework by himself.
- Ödevini kendi başına yapıp yapmadığı şüpheli.
- From noon until sunset, victory was doubtful.
- Öğleden gün batımına kadar galibiyet şüpheliydi.
- I'm doubtful that he's going to come.
- Geleceğinden şüpheliyim.
- You look doubtful.
- Şüpheli görünüyorsun.
- It's doubtful that anything will get done here today.
- Bugün burada bir şey yapılacağı şüpheli.
- It's doubtful if we'll finish in time for Christmas.
- Noel'e kadar bitirebileceğimiz şüpheli.
- It's doubtful that anything will grow here.
- Burada bir şeyin büyüyeceği şüpheli.
- Tom still looks doubtful.
- Tom hala şüpheli görünüyor.
- We're doubtful.
- Şüpheliyiz.
- It is doubtful whether he will come or not.
- Onun gelip gelmeyeceği şüpheli.
- You still look doubtful.
- Hala şüpheli görünüyorsun.
- It's doubtful if Tom can win.
- Tom'un kazanıp kazanamayacağı şüpheli.
- It is doubtful whether he will pass.
- Geçip geçmeyeceği şüpheli.
- It's doubtful whether we can really sell our old car.
- Eski arabamızı gerçekten satabileceğimiz şüpheli.
- That's doubtful.
- Bu şüpheli.
- It's doubtful if Tom can win.
- Tom'un kazanabileceği şüpheli.
- It is doubtful whether he will come or not.
- Gelip gelmeyeceği şüpheli.
- It is doubtful whether this will work.
- Bunun işe yarayıp yaramayacağı şüpheli.
- It's doubtful that Tom will still be alive when his children get to the hospital.
- Çocukları hastaneye vardığında Tom'un hâlâ hayatta olacağı şüpheli.
- The correctness of the information is doubtful.
- Bilginin doğruluğu şüpheli.
- It is doubtful whether he will keep his word.
- Sözünü tutup tutmayacağı şüpheli.
- It is doubtful whether he is telling the truth.
- Onun doğruyu söyleyip söylemediği şüphelidir.
- It's doubtful whether that's going to happen.
- Bunun olup olmayacağı şüpheli.
- It is doubtful whether he did his homework by himself.
- Ev ödevini yalnız başına yapıp yapmadığı şüpheli.
- It is doubtful whether she will come to see me.
- Beni görmeye gelip gelmeyeceği şüpheli.
- It is doubtful whether this method will work.
- Bu metodun işe yarayıp yaramayacağı şüpheli.
- It's doubtful whether I'll be able to come tonight.
- Bu gece gelip gelemeyeceğim şüpheli.
- It's doubtful that Tom will win.
- Tom'un kazanacağı şüpheli.
- It is doubtful if we can get the engine working.
- Motoru çalıştırabileceğimiz şüpheli.
- Whether he will come at all is doubtful.
- Gelip gelmeyeceği bile şüpheli.
- It is doubtful whether he will keep his word.
- Onun sözünü tutup tutmayacağı şüphelidir.
- Tom is doubtful.
- Tom şüphelidir.
- It is doubtful whether he will pass.
- Onun geçip geçmeyeceği şüphelidir.
- It is doubtful whether this method will work.
- Bu yöntemin işe yarayıp yaramayacağı şüphelidir.
- I'm doubtful.
- Şüpheliyim.
- The result of the game is doubtful.
- Oyunun sonucu şüpheli.
- I am doubtful whether he will come.
- Gelip gelmeyeceğinden şüpheliyim.
- It is doubtful whether he will accept my proposal or not.
- Onun benim önerimi kabul edip etmeyeceği şüpheli.
- It is doubtful whether she will come on time.
- Zamanında gelip gelmeyeceği şüpheli.
- I'm doubtful whether Tom will do that.
- Tom'un bunu yapacağından şüpheliyim.
- It's doubtful whether Tom will come.
- Tom'un gelip gelmeyeceği şüpheli.
- I'm doubtful that he's going to come.
- Onun geleceğinden şüpheliyim.
- Tom is doubtful.
- Tom şüpheli.
- The outcome of the election is doubtful.
- Seçimin sonucu şüpheli.
- It's doubtful whether Tom will be there.
- Tom'un orada olup olmayacağı şüpheli.
- From noon until sunset, victory was doubtful.
- Öğleden gün batımına kadar zafer şüpheli idi.
Show More (66)
|
2 |
doubtful |
kuşkulu |
adj. |
|
- I'm doubtful.
- Kuşkuluyum.
- You still look doubtful.
- Hâlâ kuşkulu görünüyorsun.
Show More (-1)
|
3 |
doubtful |
belirsiz |
adj. |
|
- It was highly doubtful if he could finish the task.
- Görevi bitirip bitiremeyeceği son derece belirsizdi.
Show More (-2)
|
4 |
doubtful |
kararsız |
adj. |
|
- Josephine was doubtful about joining the club.
- Josephine, kulübe katılma konusunda kararsızdı.
Show More (-2)
|
5 |
doubtful |
ihtimal dışı |
adj. |
|
- As time goes by, it is getting doubtful that they will get married.
- Zaman geçtikçe evlenmeleri daha da ihtimal dışı görünüyor.
Show More (-2)
|