| 1 |
epic |
destansı |
adj. |
|
- The film was about the epic story of a young knight.
- Film genç bir şövalyenin destansı hikâyesini konu alıyordu.
- Her epic ordeal was recorded in the Israeli newspaper Ha'aretz.
- Onun destansı çilesi İsrail gazetesi Ha'aretz'de kaydedildi.
- Homer is a Greek epic poet.
- Homeros Yunan destansı bir şair.
- This is an epic poem.
- Bu destansı bir şiirdir.
- That was totally epic!
- O tamamen destansıydı!
- That was totally epic!
- Bu tamamen destansı idi!
- This is an epic poem.
- Bu destansı bir şiir.
- This is an epic novel.
- Bu destansı bir roman.
- This is an epic story.
- Bu destansı bir hikaye.
- This is epic.
- Bu destansı.
Show More (7)
|
| 2 |
epic |
destan |
n. |
|
- Finland's national epic is the Kalevala.
- Finlandiya'nın ulusal destanı Kalevala'dır.
- That book is a real epic; it's over one thousand pages long.
- O kitap gerçek bir destan; bin sayfadan daha uzun.
- That book is a real epic; it's over one thousand pages long.
- Bu kitap gerçek bir destan; bin sayfadan uzun.
Show More (0)
|
| 3 |
epic |
epik |
adj. |
|
- Homer is a Greek epic poet.
- Homeros bir Yunan epik şairidir.
- This is an epic poem.
- Bu epik bir şiirdir.
Show More (-1)
|
| 4 |
epic |
kahramanca |
adj. |
|
- The crew was preparing to take an epic journey to the west.
- Mürettebat batıya doğru kahramanca bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyordu.
Show More (-2)
|
| 5 |
epic |
müthiş |
adj. |
|
- This cafe always serves epic portions.
- Bu kafe her zaman müthiş porsiyonlar sunuyor.
Show More (-2)
|
| 6 |
epic |
destansı eser |
n. |
|
- The author will publish her new epic next month.
- Yazar destansı yeni eserini önümüzdeki ay yayınlayacak.
Show More (-2)
|
