|
- Everyone was delighted with the news.
- Herkes bu habere çok sevindi.
- Perhaps not everyone knows that, especially our guests.
- Belki de bunu herkes bilmiyordur, özellikle de misafirlerimiz.
- I shall not go into any more detail on these topics, with which everyone is very familiar.
- Herkesin çok aşina olduğu bu konularda daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim.
- As everyone knows, the leaders of the EU and the American President are meeting in Göteborg today.
- Herkesin bildiği üzere AB liderleri ve Amerikan Başkanı bugün Göteborg'da bir araya geliyor.
- Everyone was prepared to compromise, but it is the Danes who must be credited with the outcome.
- Herkes uzlaşmaya hazırdı, ancak sonuçta Danimarkalıların hakkını teslim etmek gerekir.
- Everyone agrees that current fisheries policy has proved to be a failure.
- Mevcut balıkçılık politikasının başarısız olduğu konusunda herkes hemfikir.
- I would like to thank everyone who has cooperated on this.
- Bu konuda işbirliği yapan herkese teşekkür etmek istiyorum.
- Film-making is a collaborative effort in which everyone is important, from the author to the producer.
- Film yapımı, yazarından yapımcısına kadar herkesin önemli olduğu ortak bir çabadır.
- These are world stocks for everyone, and first of all also for those countries.
- Bunlar herkes için ve öncelikle de bu ülkeler için dünya rezervleridir.
- Their revolution has been to sell computers and software to everyone.
- Onların devrimi herkese bilgisayar ve yazılım satmak olmuştur.
- Everyone likes to know the final score, and this should also be possible for the European Budget.
- Herkes nihai skoru bilmek ister ve bu Avrupa Bütçesi için de mümkün olmalıdır.
- I agree with everyone who has spoken tonight.
- Bu akşam konuşan herkesle aynı fikirdeyim.
- Is everyone living within the European Union guaranteed access to culture?
- Avrupa Birliği içinde yaşayan herkesin kültüre erişimi garanti altında mı?
- I think everyone involved agrees with that.
- Sanırım ilgili herkes bu konuda hemfikirdir.
- I will not go into the basic issue any further for everyone has their arguments.
- Herkesin kendi argümanları olduğu için temel meseleye daha fazla girmeyeceğim.
- We hope that this will happen, so that everyone can benefit.
- Umarız bu gerçekleşir ve böylece herkes bundan faydalanabilir.
- I could not agree more, and everyone should support this view.
- Daha fazla katılamazdım ve herkes bu görüşü desteklemelidir.
- He spoke about his directive, he said that he wanted clean waters, and everyone was listening to him.
- Direktifinden bahsetti, temiz sular istediğini söyledi ve herkes onu dinledi.
- Lastly, everyone is agreed on the need to ensure that women have a greater role in decision-making.
- Son olarak kadınların karar alma süreçlerinde daha fazla rol almalarının sağlanması gerektiği konusunda herkes hemfikir.
- We all know, everyone in this House knows, that the budget is in that respect 'quasi-rigid'.
- Hepimiz biliyoruz, bu Meclisteki herkes biliyor ki bütçe bu açıdan 'yarı katı'.
- Everyone wants enlargement, he says, but no one wants to pay for it.
- Herkes genişleme istiyor, diyor ama kimse bunun bedelini ödemek istemiyor.
- Not everyone who wishes to enter EU territory can do so.
- AB topraklarına girmek isteyen herkes bunu yapamaz.
- Our Europe must be a safe place for everyone, regardless of ethnic identity, race, religion or sexual orientation.
- Avrupa'mız etnik kimliği, ırkı, dini ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun herkes için güvenli bir yer olmalıdır.
- I hope that everyone who votes tomorrow is acutely aware of this.
- Umarım yarın oy kullanacak herkes bunun bilincindedir.
- The approval of the new Constitution will be a success for everyone or a failure for the Union.
- Yeni Anayasanın onaylanması herkes için bir başarı ya da Birlik için bir başarısızlık olacaktır.
- I do not know if everyone understands the consequences of this.
- Herkesin bunun sonuçlarını anlayıp anlamadığını bilmiyorum.
- This is where everyone will be looking on that World Day and we must come up with a European answer to that problem.
- Dünya Günü'nde herkesin bakacağı yer burası ve bu soruna Avrupalı bir yanıt bulmalıyız.
- The polluter pays principle should apply always and to everyone.
- Kirleten öder ilkesi her zaman ve herkes için geçerli olmalıdır.
- The application documents have driven everyone who sent for them to distraction.
- Başvuru belgeleri, onları isteyen herkesin dikkatini dağıttı.
- Everyone knows that there is a yawning chasm between the highly qualified and the poorly qualified.
- Herkes yüksek vasıflılar ile düşük vasıflılar arasında derin bir uçurum olduğunu biliyor.
- That is what everyone is saying.
- Herkes böyle söylüyor.
- Everyone was terribly concerned about violence and trouble and such.
- Herkes şiddet, sorun ve benzeri konularda son derece endişeliydi.
- At the same time, however, these tools must be cheap and accessible to everyone.
- Ancak aynı zamanda bu araçlar ucuz ve herkes için erişilebilir olmalıdır.
- Everyone accepts now that there is a problem of cod stocks.
- Morina stoklarında bir sorun olduğunu artık herkes kabul ediyor.
- I hope that everyone concerned realises this.
- Umarım ilgili herkes bunun farkına varır.
- European citizenship should also be an added extra for everyone living in the European Union.
- Avrupa vatandaşlığı da Avrupa Birliği'nde yaşayan herkes için ekstra bir hak olmalıdır.
- Everyone is surely too preoccupied with the relatively small amount.
- Herkesin nispeten küçük bir miktarla meşgul olduğu kesin.
- Everyone agrees in thinking of the European Union as a democracy.
- Avrupa Birliği'nin bir demokrasi olduğu konusunda herkes hemfikir.
- I appeal to everyone to see the enlargement of the EU in this historic perspective.
- Herkesi AB'nin genişlemesini bu tarihi perspektiften görmeye çağırıyorum.
- However, not everyone has access to this knowledge base.
- Ancak, herkesin bu bilgi tabanına erişimi yoktur.
- Especially in this day and age, everyone is of the opinion that military aviation should be given free rein.
- Özellikle günümüzde herkes askeri havacılığın serbest bırakılması gerektiği görüşündedir.
- Apart from that, I wish everyone luck at the drafting stage.
- Bunun dışında, taslak hazırlama aşamasında herkese şans diliyorum.
- We must do so because these values are essential for everyone.
- Bunu yapmalıyız çünkü bu değerler herkes için elzemdir.
- My feeling is that everyone has chosen to forget this report and its conclusions.
- Benim hissiyatım herkesin bu raporu ve sonuçlarını unutmayı tercih ettiği yönünde.
- This is what happened, even if the security restrictions caused some difficulties for everyone.
- Güvenlik kısıtlamaları herkes için bazı zorluklara neden olsa da olan buydu.
- The sensitivity of the report is evident for everyone to see.
- Raporun hassasiyeti herkesin görebileceği şekilde ortadadır.
- Everyone was supposedly pleased about it but, in reality, we have made little progress.
- Sözde herkes bu durumdan memnundu ama gerçekte çok az ilerleme kaydettik.
- Mr Sterckx’s aim for a high level of safety in rail transport will certainly have the support of everyone.
- Sayın Sterckx'in demiryolu taşımacılığında yüksek düzeyde güvenlik hedefi kesinlikle herkesin desteğini alacaktır.
- May I take this opportunity to thank everyone who has helped clear up and helped fight the floods.
- Bu vesileyle sellerin temizlenmesine ve selle mücadeleye yardımcı olan herkese teşekkür ederim.
- You are now a President for everyone.
- Siz artık herkesin Başkanısınız.
- Particularly everyone who took part in the working party in order to find a compromise.
- Özellikle de bir uzlaşma bulmak amacıyla çalışma grubunda yer alan herkes.
- Elected political representatives should follow the same rules as everyone else.
- Seçilmiş siyasi temsilciler de herkes gibi aynı kurallara uymalıdır.
- Like you, we deplore the ethnic tension, which is affecting everyone including the government.
- Biz de sizin gibi hükûmet dahil herkesi etkileyen etnik gerilimden üzüntü duyuyoruz.
- Everyone has his or her own responsibility to take.
- Herkesin alması gereken kendi sorumluluğu vardır.
- Responsibilities for everyone - Member States, European institutions and ordinary citizens.
- Herkes için sorumluluklar - Üye Devletler, Avrupa kurumları ve sıradan vatandaşlar.
- Why should international conventions apply to everyone except Israel, which is carrying out illegal arrests and torture?
- Uluslararası sözleşmeler neden yasadışı tutuklamalar ve işkence yapan İsrail dışında herkes için geçerli olsun?
- That is a commitment for everyone.
- Bu herkes için bir taahhüttür.
- There will be a system in which not everyone participates, but which is nonetheless unwieldy and complicated.
- Herkesin katılmadığı ancak yine de hantal ve karmaşık bir sistem olacaktır.
- I therefore support the rapporteur and all the effort he has made in order to reach agreement with everyone.
- Bu nedenle raportörü ve herkesle anlaşmaya varmak için sarf ettiği tüm çabaları destekliyorum.
- If these explanations prove to be less than satisfactory, things are going to get unpleasant for everyone involved.
- Bu açıklamaların tatmin edici olmadığı ortaya çıkarsa, ilgili herkes için işler tatsız bir hal alacaktır.
- This is in fact in keeping with the common wish to find solutions which have the support of everyone in the Union.
- Bu aslında Birlik içerisindeki herkesin desteğini alan çözümler bulma yönündeki ortak arzuya da uygundur.
- Today, I think everyone is talking in such terms and that, I believe, is a good thing.
- Bugün herkesin bu tür terimlerle konuştuğunu düşünüyorum ve bunun iyi bir şey olduğuna inanıyorum.
- The occupation and the settlements remain the biggest obstacle to real peace and security for everyone.
- İşgal ve yerleşimler, herkes için gerçek barış ve güvenliğin önündeki en büyük engel olmaya devam etmektedir.
- Everyone talks about this, and everyone criticises it.
- Herkes bunun hakkında konuşuyor ve herkes bunu eleştiriyor.
- I must emphasise that everyone should be informed of the positive coverage of this conference.
- Herkesin bu konferansla ilgili olumlu haberlerden haberdar olması gerektiğini vurgulamalıyım.
- On the subject of the labour market, it is our opinion that everyone should be treated equally.
- İş gücü piyasası konusunda herkese eşit muamele edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
- Because there are considerable ethical problems and I believe that everyone is aware of what they are.
- Çünkü önemli etik sorunlar var ve herkesin bunların ne olduğunun farkında olduğuna inanıyorum.
- We Liberals would like to remind everyone of Article 2 of the EU-Egypt Association Agreement.
- Biz Liberaller herkese AB-Mısır Ortaklık Anlaşmasının 2. Maddesini hatırlatmak isteriz.
- Thus, the proposal does not stand a ghost of a chance, and everyone in this Chamber knows that.
- Dolayısıyla bu teklifin hiçbir şansı yoktur ve bu Meclisteki herkes de bunu bilmektedir.
- Everyone is agreed on the matter, even if the names vary.
- İsimler farklı olsa bile herkes bu konuda hemfikirdir.
- Mr Swoboda was right to point out that we are trying to improve the environment for everyone.
- Sayın Swoboda, herkes için ortamı iyileştirmeye çalıştığımızı belirtmekte haklıydı.
- Everyone in this Chamber knows that energy efficiency is the most important component of energy policy.
- Bu Meclisteki herkes enerji verimliliğinin enerji politikasının en önemli bileşeni olduğunu biliyor.
- But separately from that, I ask everyone to think carefully.
- Ancak bundan ayrı olarak, herkesin dikkatlice düşünmesini istiyorum.
- As everyone knows, this was designed for sectors in which the Member States retain their autonomy.
- Herkesin bildiği gibi bu, Üye Devletlerin özerkliklerini korudukları sektörler için tasarlanmıştır.
- I think it must be clear to everyone that this will be lower by then.
- O zamana kadar bunun daha düşük olacağının herkes için açık olması gerektiğini düşünüyorum.
- We will achieve our aims, which will benefit everyone, by means of a credible and sustained strategy.
- Herkesin yararına olacak hedeflerimize inandırıcı ve sürdürülebilir bir strateji ile ulaşacağız.
- Obviously, when the moment comes, everyone will be able to take their own decisions.
- Açıkçası zamanı geldiğinde herkes kendi kararlarını alabilecektir.
- In other words, everyone is fighting their own corner.
- Başka bir deyişle herkes kendi köşesinde savaşıyor.
- I would like to thank everyone involved and hope that this magnum opus will be a success.
- Emeği geçen herkese teşekkür ediyor ve bu büyük eserin başarılı olmasını diliyorum.
- In that regard, our rapporteurs have produced a balanced compromise that everyone can live with.
- Bu bağlamda, raportörlerimiz herkesin kabul edebileceği dengeli bir uzlaşma üretmişlerdir.
- As everyone is in agreement, I have nothing more to add.
- Herkes hemfikir olduğuna göre, ekleyecek başka bir şeyim yok.
- I hope that everyone can contribute to such a solution.
- Herkesin böyle bir çözüme katkıda bulunabileceğini umuyorum.
- Everyone, at this stage, will recognise that climate change is having a major impact on our coastal areas.
- Bu aşamada herkes iklim değişikliğinin kıyı bölgelerimiz üzerinde büyük bir etkisi olduğunu kabul edecektir.
- We must work towards a real Europe of the peoples, with equal rights and equal respect for everyone.
- Herkesin eşit haklara sahip olduğu ve herkese eşit saygının gösterildiği gerçek bir halklar Avrupası için çalışmalıyız.
- Let us ensure that everyone can have their request for asylum considered.
- Herkesin sığınma talebinin değerlendirilebilmesini sağlayalım.
- In this case, it is everyone who is being discriminated against.
- Bu durumda, ayrımcılığa uğrayan herkes olmaktadır.
- Only local production and intra-regional trade are sustainable and able to guarantee access to food for everyone.
- Sadece yerel üretim ve bölge içi ticaret sürdürülebilir ve herkes için gıdaya erişimi garanti edebilir.
- Finally, I would like to reiterate my sincere thanks to everyone who worked so hard on this issue.
- Son olarak, bu konuda çok çalışan herkese içten teşekkürlerimi yinelemek istiyorum.
- It will be clear to you that I cannot respond to everyone.
- Herkese cevap veremeyeceğimi anlamışsınızdır.
- However, this view of enlargement is definitely not shared by everyone.
- Bununla birlikte bu genişleme görüşü kesinlikle herkes tarafından paylaşılmamaktadır.
- It is my conviction that everyone should take part.
- Benim inancım herkesin katılması gerektiği yönünde.
- This will require creativity and imagination on the part of everyone and together we can face that challenge.
- Bu herkesin yaratıcılığını ve hayal gücünü gerektirecektir ve bu zorluğun üstesinden birlikte gelebiliriz.
- But it appears that not everyone concerned is aware of this problem.
- Ancak görünen o ki, ilgili herkes bu sorunun farkında değil.
- Everyone is aware of my group's reservations about the Member State initiatives concerning the judicial European area.
- Grubumun, Üye Devletlerin Avrupa yargı alanına ilişkin girişimleri konusundaki çekinceleri herkesin malumudur.
- I hope that everyone speaking on fisheries here today and tomorrow is up for integration.
- Umarım bugün ve yarın burada balıkçılık konusunda konuşacak herkes entegrasyona hazırdır.
- I should like to thank everyone and hope that the Council will produce a Directive soon.
- Herkese teşekkür ediyor ve Konseyin yakında bir Yönerge yayınlayacağını umuyorum.
- Everyone is equal, and everyone is equal in human dignity.
- Herkes eşittir ve herkes insanlık onuru bakımından eşittir.
- The same mandatory system has been proposed for everyone, with reductions in emissions being based on market mechanisms.
- Aynı zorunlu sistem herkes için önerilmiş olup, emisyon azaltımları piyasa mekanizmalarına dayanmaktadır.
- The approval of the new Constitution will be a success for everyone or a failure for the Union.
- Yeni Anayasa'nın onaylanması herkes için bir başarı ya da Birlik için bir başarısızlık olacaktır.
- I therefore think that everyone involved with this matter should sign a code of conduct.
- Bu nedenle bu konuya dahil olan herkesin bir davranış kuralları belgesi imzalaması gerektiğini düşünüyorum.
- Here too, there are clear demands on everyone involved in this process.
- Burada da bu sürece dahil olan herkesten net talepler var.
- Why should international conventions apply to everyone except Israel, which is carrying out illegal arrests and torture?
- Neden uluslararası sözleşmeler, yasadışı tutuklamalar ve işkence yapan İsrail dışında herkes için geçerli olsun?
- One rigid solution in this sector will not suit everyone.
- Bu sektörde katı bir çözüm herkese uymayacaktır.
- However, as we all know, everyone wants someone else to do it.
- Ancak, hepimizin bildiği gibi, herkes bunu başkasının yapmasını istiyor.
- In the interim, there is time enough for everyone to take part in this procedure and express their opinion.
- Bu arada herkesin bu prosedüre katılması ve görüşlerini ifade etmesi için yeterli zaman vardır.
- I am sure that everyone understands this.
- Herkesin bunu anladığından eminim.
- Everyone is agreed that it is of great importance that this matter should be brought to a prompt close.
- Herkes bu konunun bir an önce sonuçlandırılmasının büyük önem taşıdığı konusunda hemfikirdir.
- What matters now is that everyone should understand that the enlargement project is political in nature.
- Şimdi önemli olan herkesin genişleme projesinin siyasi bir proje olduğunu anlamasıdır.
- Everyone has to pay, but only very few receive subsidies from the EU budget.
- Herkes ödeme yapmak zorunda, ancak sadece çok azı AB bütçesinden sübvansiyon alıyor.
- We have before us a proposal on which, as far as the objective is concerned, everyone is actually probably agreed.
- Önümüzde, hedef açısından herkesin üzerinde muhtemelen hemfikir olduğu bir teklif var.
- However, this view of enlargement is definitely not shared by everyone.
- Ancak, bu genişleme görüşü kesinlikle herkes tarafından paylaşılmamaktadır.
- Thirdly, everyone should have access to treatment.
- Üçüncü olarak herkesin tedaviye erişimi olmalıdır.
- For that reason not everyone was happy, but there is a limit to the unhappiness.
- Bu nedenle herkes mutlu değildi ama mutsuzluğun da bir sınırı var.
- Everyone must know how things stand.
- Herkes işlerin ne durumda olduğunu bilmelidir.
- How do you think it will be possible for everyone to manage?
- Herkesin yönetmesinin nasıl mümkün olacağını düşünüyorsunuz?
- That applies to everyone, including people with disabilities.
- Bu, engelliler de dahil olmak üzere herkes için geçerlidir.
- And then perhaps everyone will stop bandying about arguments which are asking for trouble!
- O zaman belki de herkes bela arayan argümanlarla uğraşmayı bırakır!
- At this point, I do not believe it will be easy to produce a directive which everyone can support.
- Bu noktada, herkesin destekleyebileceği bir yönerge çıkarmanın kolay olacağına inanmıyorum.
- Tax reductions, however, should be made for everyone in paid employment.
- Ancak ücretli çalışan herkes için vergi indirimleri yapılmalıdır.
- Everyone has to cooperate if we are to succeed.
- Başarılı olmak istiyorsak herkes iş birliği yapmalıdır.
- Not everyone, I am sorry to say, has taken the same decision.
- Üzülerek söylemeliyim ki herkes aynı kararı almış değil.
- Everyone has said that, and everyone knows it to be true.
- Bunu herkes söyledi ve herkes bunun doğru olduğunu biliyor.
- Is it not important for the Italian Presidency to find a solution that satisfies everyone?
- İtalya Dönem Başkanlığı'nın herkesi tatmin edecek bir çözüm bulması önemli değil mi?
- Everyone from the Committee on Fisheries is present just now.
- Balıkçılık Komitesi'nden herkes şu anda burada.
- This is also important for everyone who has followed this debate.
- Bu aynı zamanda bu tartışmayı takip eden herkes için de önemlidir.
- Obviously everyone will hope that his prediction of what may happen in the future is on the gloomy side.
- Açıkçası herkes, gelecekte neler olabileceğine dair tahminlerinin kasvetli tarafta olmasını umacaktır.
- For these reasons, I would like to ask everyone to vote for this agreement.
- Bu nedenlerle, herkesten bu anlaşmaya oy vermelerini rica ediyorum.
- That should give us politicians, and indeed everyone involved, food for thought.
- Bu, biz politikacılara ve aslında ilgili herkese düşünmek için yiyecek vermelidir.
- I hope everyone will want to make their personal contribution and use all available means.
- Herkesin kendi kişisel katkısını yapmak isteyeceğini ve mevcut tüm imkanları kullanacağını umuyorum.
- However, if we are to achieve this objective, everyone needs to be involved right from the start.
- Ancak, bu hedefe ulaşabilmemiz için herkesin en başından itibaren sürece dahil olması gerekmektedir.
- However, I would call on everyone here to recognise the importance of allowing time for change.
- Ancak burada bulunan herkesi, değişim için zaman tanımanın önemini kabul etmeye çağırıyorum.
- I would like to thank everyone involved and hope that this magnum opus will be a success.
- Katılan herkese teşekkür ediyor ve bu büyük eserin başarılı olmasını umuyorum.
- It is the intention of the Commission to do its utmost to achieve a result which satisfies everyone.
- Komisyon'un niyeti herkesi tatmin edecek bir sonuca ulaşmak için elinden geleni yapmaktır.
- Yet, everyone in Europe is united in condemning Saddam Hussein's regime.
- Yine de Avrupa'da herkes Saddam Hüseyin rejimini kınama konusunda birleşmiş durumda.
- Everyone agrees that the current fisheries policy has proved to be a failure.
- Mevcut balıkçılık politikasının başarısız olduğu konusunda herkes hemfikir.
- Another subject which appears to keep making everyone hot under the collar is industrial fisheries.
- Herkesi kızdırmaya devam edecek gibi görünen bir diğer konu da endüstriyel balıkçılık.
- We would then have a solution that would, I believe, be acceptable to everyone.
- O zaman inanıyorum ki herkes için kabul edilebilir bir çözüm bulmuş oluruz.
- Not everyone in the Olympic Games gets through to the final.
- Olimpiyat Oyunlarında herkes finale kalamaz.
- As everyone knows, environmental issues cross all boundaries.
- Herkesin bildiği gibi çevre sorunları sınır tanımamaktadır.
- With regard to the economy, everyone has stressed the difficulty of implementing the Lisbon decisions.
- Ekonomiyle ilgili olarak herkes Lizbon kararlarının uygulanmasının zorluğunu vurgulamıştır.
- As I have said, everyone will have to become accustomed to this.
- Dediğim gibi, herkesin buna alışması gerekecek.
- Everyone can imagine what happens if you decide to produce more regionally, for example in the agriculture sector.
- Örneğin tarım sektöründe daha fazla bölgesel üretim yapmaya karar verdiğinizde neler olacağını herkes tahmin edebilir.
- Everyone hoped that the integration of the Schengen acquis would lead to a considerable improvement in transparency.
- Herkes Schengen müktesebatının entegrasyonunun şeffaflıkta kayda değer bir iyileşmeye yol açacağını umuyordu.
- The people of this world need common security and justice which applies to everyone.
- Bu dünyanın insanlarının ortak güvenliğe ve herkes için geçerli olan adalete ihtiyacı vardır.
- Tomorrow everyone can decide which side they are on.
- Yarın herkes hangi tarafta olduğuna karar verebilir.
- Everyone in this House is aware that fish stocks are in sharp decline across the EU.
- Bu Meclisteki herkes balık rezervlerinin AB genelinde ciddi bir düşüş içinde olduğunun farkındadır.
- Mr President, France is, as everyone knows, a secular state.
- Sayın Başkan, herkesin bildiği gibi Fransa laik bir devlettir.
- You have been an outstanding representative of this House who has earned the thanks and support of everyone here.
- Bu Meclis'in seçkin bir temsilcisi oldunuz ve buradaki herkesin teşekkür ve desteğini kazandınız.
- I am sure that everyone in this House believes in equal treatment for all Member States.
- Eminim ki bu Meclis'teki herkes tüm Üye Devletlere eşit muamele yapılması gerektiğine inanıyordur.
- It is strange to claim that if everyone is not included it would be impossible to bring into effect.
- Herkesin dahil edilmemesi halinde bunun hayata geçirilmesinin imkansız olacağını iddia etmek gariptir.
- On the other hand, of course, everyone can have their say.
- Öte yandan elbette herkes kendi sözünü söyleyebilir.
- Working together, we can help create a better world for everyone.
- Birlikte çalışarak herkes için daha iyi bir dünya yaratılmasına yardımcı olabiliriz.
- In principle, there is food for everyone.
- Prensip olarak, herkes için yiyecek vardır.
- This shows utter disregard for everyone.
- Bu herkesi hiçe saymaktır.
- This task is the responsibility as well as the duty of everyone.
- Bu görev herkesin görevi olduğu kadar sorumluluğudur da.
- That is what can be said, and I think that everyone understands what is meant, and I have nothing to add.
- Söylenebilecek olan budur ve herkesin ne demek istendiğini anladığını düşünüyorum ve ekleyecek bir şeyim yok.
- These are in a way beyond the control and vigilance of everyone.
- Bunlar bir bakıma herkesin kontrolü ve dikkati dışındadır.
- It is my conviction that everyone should take part.
- Benim inancıma göre herkes bu sürece katılmalıdır.
- I would remind everyone that we are admitting around 100 million people to the Union at one time.
- Herkese tek seferde yaklaşık 100 milyon kişiyi Birliğe kabul ettiğimizi hatırlatmak isterim.
- Not everyone in the various states is giving your report a joyful welcome.
- Çeşitli devletlerdeki herkes raporunuzu sevinçle karşılamıyor.
- It must apply to everyone equally – Israelis and Palestinians alike.
- İsrailliler ve Filistinliler olmak üzere herkes için eşit şekilde uygulanmalıdır.
- Everyone is becoming caught up in the revision of the directive on cosmetics.
- Herkes kendini kozmetik direktifinin revizyonuna kaptırıyor.
- Information security thus affects everyone everywhere.
- Bilgi güvenliği bu nedenle her yerde herkesi etkiler.
- I think everyone here tonight is working on legislation in the electronic age.
- Sanırım bu akşam burada bulunan herkes elektronik çağda mevzuat üzerinde çalışıyor.
- Everyone can see that the emperor is naked, but we will not, dare not, actually say so.
- Herkes imparatorun çıplak olduğunu görebiliyor, ancak bunu söylemeyeceğiz, söylemeye cesaret edemeyeceğiz.
- At the same time, everyone wants the poor countries to develop.
- Aynı zamanda herkes yoksul ülkelerin kalkınmasını istiyor.
- Everyone who has come into contact with the decision-making process knows that precisely these documents are important.
- Karar alma süreciyle temas kuran herkes, tam da bu belgelerin önemli olduğunu bilir.
- We can then reach agreement with everyone involved and achieve all these fine goals.
- Böylece ilgili herkesle anlaşmaya varabilir ve tüm bu güzel hedeflere ulaşabiliriz.
- I ask everyone to work together with a genuine will to stop this practice.
- Herkesten bu uygulamayı durdurmak için samimi bir iradeyle birlikte çalışmasını rica ediyorum.
- I trust everyone will cooperate so these necessary measures are a success.
- Bu gerekli önlemlerin başarılı olması için herkesin işbirliği yapacağına inanıyorum.
- Afterwards, it all becomes far too expensive for everyone, and the costs again include human lives.
- Sonrasında, her şey herkes için çok pahalı hale gelir ve maliyetler yine insan hayatını içerir.
- It is of the essence that everyone should understand what is at issue here.
- Herkesin burada neyin söz konusu olduğunu anlaması çok önemlidir.
- Probably not, for the signs are there for everyone to see.
- Muhtemelen değil, çünkü işaretler herkesin görebileceği şekilde oradadır.
- I should like to take this opportunity to thank everyone for this constructive cooperation.
- Bu vesileyle herkese bu yapıcı işbirliği için teşekkür etmek isterim.
- It took another wreck, the Prestige, to wake everyone up.
- Herkesi uyandırmak için başka bir enkaz, Prestige gerekti.
- This means access to care for everyone and securing a local supply of services.
- Bu da herkes için bakıma erişim ve yerel hizmet arzının güvence altına alınması anlamına gelmektedir.
- Let us ensure that everyone can claim the right of asylum within the European Union.
- Herkesin Avrupa Birliği içerisinde sığınma hakkı talep edebilmesini sağlayalım.
- In the debate in Parliament today, almost everyone stood by the same values.
- Bugün Parlamento'daki tartışmada hemen hemen herkes aynı değerleri savundu.
- Everyone wants as large a slice as possible of this huge cake.
- Herkes bu büyük pastadan mümkün olduğunca büyük bir dilim istiyor.
- Everyone put their hand up - they all wanted to do something.
- Herkes elini kaldırdı - hepsi bir şeyler yapmak istiyordu.
- The problem in this field is obvious to everyone.
- Bu alandaki sorun herkes için açıktır.
- Information services that everyone can use should be produced on television.
- Televizyonda herkesin kullanabileceği bilgilendirme hizmetleri üretilmelidir.
- This is, then, an arrangement I should like to recommend to everyone.
- O halde bu, herkese tavsiye etmek istediğim bir düzenlemedir.
- I am sure everyone agrees that we are in urgent need of such a scheme.
- Eminim herkes böyle bir düzenlemeye acilen ihtiyacımız olduğu konusunda hemfikirdir.
- It means that everyone is equal.
- Bu, herkesin eşit olduğu anlamına gelmektedir.
- So congratulations to everyone for their good work and cooperation and good luck to all our scientists.
- Bu nedenle herkesi iyi çalışmaları ve işbirlikleri için tebrik ediyor ve tüm bilim insanlarımıza başarılar diliyoruz.
- The result is there for everyone to see.
- Ortaya çıkan sonuç herkesin gözleri önündedir.
- Everyone here has condemned the Commission's declaration as lacking in ambition.
- Buradaki herkes Komisyon'un deklarasyonunu hedeften yoksun olduğu gerekçesiyle kınadı.
- I know that not everyone in Parliament will subscribe to my analysis.
- Parlamento'daki herkesin benim analizime katılmayacağını biliyorum.
- Sometimes this provides fresh impetus and then it should benefit everyone.
- Bazen bu yeni bir ivme kazandırır ve bu da herkesin yararına olur.
- The visits to the UK and the Netherlands allowed us to listen to everyone who was affected.
- Birleşik Krallık ve Hollanda'ya yaptığımız ziyaretler, bu durumdan etkilenen herkesi dinlememizi sağladı.
- I therefore support the rapporteur and all the effort he has made in order to reach agreement with everyone.
- Bu nedenle raportörü ve herkesle uzlaşmaya varmak için sarf ettiği tüm çabaları destekliyorum.
- That is a hot potato, which everyone, including Parliament, has preferred to avoid.
- Bu, Parlamento da dahil olmak üzere herkesin kaçınmayı tercih ettiği sıcak bir patates.
- In that connection we must say that this enlargement will demand something of everyone.
- Bu bağlamda bu genişlemenin herkesten bir şeyler talep edeceğini söylemeliyiz.
- It is a sign of progress that everyone here today acknowledges this.
- Bugün burada bulunan herkesin bunu kabul etmesi bir ilerleme işaretidir.
- The Electronic Europe strategy demands that everyone should be included on equal terms.
- Elektronik Avrupa stratejisi herkesin eşit şartlarda dahil edilmesini talep etmektedir.
- Everyone must help, especially industry, because we know that this is what consumers are demanding.
- Başta endüstri olmak üzere herkes yardımcı olmalıdır, çünkü tüketicilerin taleplerinin bu yönde olduğunu biliyoruz.
- To combat this trend, it is important for governments to provide good healthcare that is accessible to everyone.
- Bu eğilimle mücadele etmek için hükümetlerin herkes için erişilebilir olan iyi bir sağlık hizmeti sunması önemlidir.
- We must realise, after all, that to a large extent everyone has their own here.
- Ne de olsa burada büyük ölçüde herkesin kendine ait bir amacı olduğunun farkına varmalıyız.
- Everyone wants to achieve the targets in their own way.
- Herkes kendi yöntemiyle hedeflere ulaşmak istiyor.
- We have before us a proposal on which, as far as the objective is concerned, everyone is actually probably agreed.
- Önümüzde, hedef açısından bakıldığında aslında herkesin muhtemelen hemfikir olduğu bir teklif var.
- I believe that what is needed is to achieve social consensus on the part of everyone involved.
- İhtiyaç duyulan şeyin, ilgili herkesin toplumsal mutabakatını sağlamak olduğuna inanıyorum.
- Everyone will complain, and Europe will not have made any progress.
- Herkes şikayet edecek ve Avrupa hiçbir ilerleme kaydetmemiş olacak.
- We are used to meeting close to midnight, so it is splendid to be here today and see everyone awake.
- Gece yarısına yakın saatlerde toplanmaya alışkınız, bu nedenle bugün burada olmak ve herkesi uyanık görmek muhteşem.
- Everyone must be involved and the initial allocation of rights is free.
- Herkes dahil olmalıdır ve ilk hak tahsisi ücretsizdir.
- The solutions that we found apply to everything and everyone.
- Bulduğumuz çözümler her şey ve herkes için geçerlidir.
- I hope that everyone can contribute to such a solution.
- Umarım herkes böyle bir çözüme katkıda bulunabilir.
- That is what everyone is wondering.
- Herkesin merak ettiği de bu.
- This will ensure that we arrive at the new Agenda 2006 with a major element of added value for everyone.
- Bu, yeni Gündem 2006'ya herkes için önemli bir katma değer unsuruyla ulaşmamızı sağlayacaktır.
- Politicians have been trying for years to negotiate a compromise acceptable to everyone.
- Politikacılar yıllardır herkes tarafından kabul edilebilir bir uzlaşma için müzakere etmeye çalışıyorlar.
- Information services that everyone can use should be produced on television.
- Televizyonda herkesin kullanabileceği bilgi hizmetleri üretilmelidir.
- Everyone has said it, this is the last time there will only be 15 of us.
- Herkes söyledi, bu son kez sadece 15 kişi olacağız.
- In that regard, our rapporteurs have produced a balanced compromise that everyone can live with.
- Bu bağlamda raportörlerimiz herkesin kabul edebileceği dengeli bir uzlaşı ortaya koymuşlardır.
- There is enough food in the world to feed everyone.
- Dünyada herkesi doyurmaya yetecek kadar gıda var.
- I shall not go into any more detail on these topics, with which everyone is very familiar.
- Herkesin aşina olduğu bu konularda daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim.
- Unless everyone is involved our society will flag.
- Herkesin katılımı sağlanmadığı sürece toplumumuz bayrak sallayacaktır.
- The issue is one of human dignity and of avoiding harassment, something with which everyone ought to agree.
- Mesele insan onuru ve tacizden kaçınma meselesidir ve bu konuda herkesin hemfikir olması gerekir.
- It is true that the Internet offers a public platform for everyone to express opinions.
- İnternetin herkesin görüşlerini ifade edebilmesi için kamuya açık bir platform sunduğu doğrudur.
- It must also be a social right for everyone, irrespective of their age, sex or social background.
- Ayrıca yaşı, cinsiyeti veya sosyal geçmişi ne olursa olsun herkes için sosyal bir hak olmalıdır.
- At every hour of every day, everyone is talking about sports.
- Günün her saatinde herkes spor hakkında konuşuyor.
- The obligation to give the same price to everyone will make internalisation uneconomic.
- Herkese aynı fiyatı verme zorunluluğu içselleştirmeyi ekonomik olmaktan çıkaracaktır.
- I have the brochure here, and everyone can see that it is a comic strip and therefore fictional.
- Broşür elimde ve herkes bunun bir çizgi roman olduğunu ve dolayısıyla kurgusal olduğunu görebilir.
- As I have said, everyone will have to become accustomed to this.
- Söylediğim gibi, herkesin buna alışması gerekecek.
- Democracy works only when everyone is involved, and that means women and men equally.
- Demokrasi ancak herkesin katılımıyla işler ve bu da kadınlarla erkeklerin eşit olması anlamına gelir.
- Everyone must see to it in the areas for which he or she is responsible.
- Herkes sorumlu olduğu alanlarda bunu sağlamalıdır.
- Hardly the real reform everyone supposedly wanted.
- Herkesin sözde istediği gerçek reform bu değil.
- Everyone here is talking about the Iraqi crisis.
- Burada herkes Irak krizi hakkında konuşuyor.
- I would like to thank everyone who helped to ensure that we could present a fairly good compromise today.
- Bugün oldukça iyi bir uzlaşma sunabilmemizi sağlamaya yardımcı olan herkese teşekkür ederim.
- Mr Sterckx’s aim for a high level of safety in rail transport will certainly have the support of everyone.
- Sayın Sterckx'in demir yolu taşımacılığında yüksek düzeyde güvenlik hedefi kesinlikle herkesin desteğini alacaktır.
- I think that everyone is awaiting your reply.
- Sanırım herkes sizin cevabınızı bekliyor.
- I would like to extend thanks to everyone who has worked hard and enthusiastically for the Swedish presidency.
- İsveç dönem başkanlığı için yoğun ve hevesli bir şekilde çalışan herkese teşekkür etmek istiyorum.
- Everyone who works in one seems to have a vested interest in the agencies' expansion.
- Birinde çalışan herkesin ajansların genişlemesinde çıkarı var gibi görünüyor.
- I think everyone is against anti-personnel mines.
- Herkesin anti-personel mayınlara karşı olduğunu düşünüyorum.
- It is clear to everyone that these must be eliminated.
- Bunların ortadan kaldırılması gerektiği herkes için açıktır.
- Everyone is now at war with each other, which is a dangerous situation.
- Herkes şu anda birbiriyle savaş halinde, bu da tehlikeli bir durum.
- First of all, I wish to express my and my group's sympathy for everyone hit by the disaster.
- Öncelikle benim ve grubumun felaketten etkilenen herkese başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.
- The environment recognises no borders and concerns everyone.
- Çevre sınır tanımaz ve herkesi ilgilendirir.
- Everyone is looking after number one, and that is not what we want to see.
- Herkes bir numaranın peşinde ve görmek istediğimiz şey bu değil.
- That is what everyone is wondering.
- Herkesin merak ettiği şey budur.
- Everyone was allowed to cross the border, except those carrying objects with the aim of causing destruction.
- Yıkıma neden olacak nesneler taşıyanlar dışında herkesin sınırı geçmesine izin verildi.
- Everyone should fulfil their duty to pay taxes.
- Herkes vergi ödeme yükümlülüğünü yerine getirmelidir.
- It had become a pick-and-mix with something for everyone.
- Herkes için bir şeylerin olduğu bir seç-karıştır haline gelmişti.
- We should not delude ourselves that, if we reduce tobacco growing, everyone will stop smoking in the EU.
- Tütün üretimini azalttığımız takdirde AB'de herkesin sigarayı bırakacağı gibi bir yanılgıya düşmemeliyiz.
- So I think that everyone has a job to do here.
- Bence burada herkesin yapması gereken bir iş var.
- Everyone is asking how this is possible after all those previous disasters.
- Herkes daha önce yaşanan onca felaketten sonra bunun nasıl mümkün olduğunu soruyor.
- You will tell me that situations of growth or shortage do not affect everyone alike.
- Bana büyüme ya da kıtlık durumlarının herkesi aynı şekilde etkilemediğini söyleyeceksiniz.
- We can then reach agreement with everyone involved and achieve all these fine goals.
- O zaman ilgili herkesle anlaşmaya varabilir ve tüm bu güzel hedeflere ulaşabiliriz.
- I am sure that everyone in this House believes in equal treatment for all Member States.
- Bu Meclisteki herkesin tüm Üye Devletlere eşit muamele yapılması gerektiğine inandığından eminim.
- The consequences were catastrophic for everyone concerned.
- Sonuçları ilgili herkes için felaket oldu.
- Everyone knows perfectly well that that is not the case today.
- Bugün durumun böyle olmadığını herkes gayet iyi biliyor.
- If dignity does not belong to everyone, then it ceases to exist.
- Eğer haysiyet herkese ait değilse, o zaman var olmaktan çıkar.
- Everyone can see that it is to enable the Afghan people to rid themselves of a regime that has proved its barbarity.
- Herkes bunun Afgan halkının barbarlığını kanıtlamış bir rejimden kurtulmasını sağlamak olduğunu görebilir.
- This is good news for everyone.
- Bu herkes için iyi bir haber.
- Everyone in Europe has enough to eat for the most part.
- Avrupa'da herkes çoğunlukla yeterince yemek yiyebiliyor.
- It was the common will that brought everyone together in the desire for their freedom to be restored to them.
- Herkesi özgürlüklerinin kendilerine iade edilmesi arzusunda bir araya getiren ortak iradeydi.
- That is precisely what everyone has talked about.
- Herkesin bahsettiği şey tam olarak bu.
- Thanks go to everyone who has been involved.
- Emeği geçen herkese teşekkür ederim.
- Our desire to live in an open democracy that is accessible to everyone makes us vulnerable.
- Herkesin erişebildiği açık bir demokraside yaşama arzumuz bizi savunmasız kılıyor.
- Everyone accepts now that there is a problem with cod stocks.
- Morina stoklarında bir sorun olduğunu artık herkes kabul ediyor.
- It is my impression that everyone from the Asian countries and the European countries were pleased with the summit.
- Benim izlenimime göre Asya ülkelerinden ve Avrupa ülkelerinden herkes zirveden memnun kaldı.
- Probably not, for the signs are there for everyone to see.
- Muhtemelen hayır çünkü işaretler herkesin görebileceği şekilde orada.
- Thanks go to everyone who has been involved.
- Emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
- European law must, however, be the same for everyone.
- Ancak Avrupa hukuku herkes için aynı olmalıdır.
- A new set of regulations was adopted in 1995 to apply thereafter, with the agreement of everyone!
- Herkesin mutabakatıyla 1995 yılında, bundan sonra uygulanmak üzere yeni bir dizi yönetmelik kabul edilmiştir!
- The sea unites, the sea belongs to everyone, the sea has no borders.
- Deniz birleştirir, deniz herkese aittir, denizin sınırları yoktur.
- I could claim with just as much justification that everyone is entitled to their own stupidity.
- Herkesin kendi aptallığına hakkı olduğunu da aynı gerekçeyle iddia edebilirim.
- We will then see that climate protection makes sense for industry, and makes sense for everyone.
- O zaman göreceğiz ki iklimin korunması endüstri için mantıklıdır ve herkes için anlamlıdır.
- The water supply in the EU is obviously secure, and, what is more, it is affordable for everyone.
- AB'de su tedarikinin güvenli olduğu açıktır ve dahası herkes için karşılanabilir durumdadır.
- Do not make them wait any longer than is necessary and let us put into practice this policy that everyone wants.
- Onları gerekenden daha fazla bekletmeyin ve herkesin istediği bu politikayı uygulamaya koyalım.
- Unless everyone is involved our society will flag.
- Herkesin katılımı sağlanmadığı sürece toplumumuz bayraklaşacaktır.
- Everyone will agree that tax money must be spent wisely.
- Herkes vergi paralarının akıllıca harcanması gerektiği konusunda hemfikirdir.
- Everyone will need to adjust; everyone will need to make an effort.
- Herkesin uyum sağlaması; herkesin çaba göstermesi gerekecek.
- I urge everyone here today to support this amendment.
- Bugün burada bulunan herkesi bu değişikliği desteklemeye çağırıyorum.
- That means that everyone must be accommodating, for everyone is responsible for the cohesion within the Government.
- Bu, herkesin uzlaşmacı olması gerektiği anlamına gelir, çünkü herkes Hükümet içindeki uyumdan sorumludur.
- First of all, I would like to wish everyone here in the House a happy new year.
- Her şeyden önce, Meclis'teki herkese mutlu bir yeni yıl diliyorum.
- We would also express our sympathy to the Turkish Government and to everyone in Turkey.
- Ayrıca Türk Hükümetine ve Türkiye'deki herkese üzüntülerimizi ifade etmek isteriz.
- Everyone is aware that cut-off points do not, generally, begin and end at borders.
- Herkes, kesim noktalarının genellikle sınırlarda başlayıp sınırlarda bitmediğinin farkındadır.
- That is why we are asking everyone to vote in favour of our amendments.
- Bu nedenle herkesten değişiklik önergelerimiz lehinde oy kullanmalarını istiyoruz.
- In Parliament, we have certain rules that are applicable to everyone.
- Parlamento'da herkes için geçerli olan belirli kurallarımız var.
- Everyone knows that Cyprus has a complicated history and that mistakes have been made on both sides.
- Herkes Kıbrıs'ın karmaşık bir tarihi olduğunu ve her iki tarafta da hatalar yapıldığını biliyor.
- This is where everyone in positions of responsibility must increase their commitment.
- İşte bu noktada sorumluluk mevkiinde bulunan herkesin bağlılığını arttırması gerekiyor.
- Everyone in Europe must enjoy the same level of protection.
- Avrupa'daki herkes aynı düzeyde korumadan yararlanmalıdır.
- Increasing the participation of women in the information society is an issue that concerns everyone.
- Kadınların bilgi toplumuna katılımının arttırılması herkesi ilgilendiren bir konudur.
- Precisely that eight-hour period of sleep is essential to everyone.
- Kesinlikle bu sekiz saatlik uyku süresi herkes için gereklidir.
- Everyone knows somebody, either directly or indirectly, who has been or is being affected by cancer.
- Herkesin doğrudan ya da dolaylı olarak kanserden etkilenmiş ya da etkilenmekte olan bir tanıdığı vardır.
- I would like to thank everyone who has cooperated on this.
- Bu konuda işbirliği yapan herkese teşekkür etmek isterim.
- Like everyone else, I am thinking particularly of transparency and good administration.
- Herkes gibi ben de özellikle şeffaflık ve iyi yönetim konularını düşünüyorum.
- Apparently, Europe is some sort of vamp, provoking everyone into political promiscuity.
- Görünüşe göre Avrupa, herkesi siyasi ahlaksızlığa kışkırtan bir tür vampir.
- Everyone knows that they change at an incredible rate, and when I say an incredible rate, I mean an incredible rate.
- Herkes inanılmaz bir hızda değiştiklerini bilir ve inanılmaz bir hız derken, inanılmaz bir hızı kastediyorum.
- Everyone has their own opinion on opening up the sector to competition.
- Sektörün rekabete açılması konusunda herkesin kendi görüşü var.
- Progress has certainly been made, but as everyone is saying, it is inadequate.
- Kesinlikle ilerleme kaydedildi, ancak herkesin söylediği gibi yetersiz.
- We hope that this will happen, so that everyone can benefit.
- Bunun gerçekleşmesini ve böylece herkesin bundan faydalanmasını umuyoruz.
- Information security thus affects everyone everywhere.
- Dolayısıyla bilgi güvenliği her yerde herkesi etkilemektedir.
- Everyone must be involved, and the initial allocation of rights is free.
- Herkes dahil olmalıdır ve ilk hak tahsisi ücretsizdir.
- We have a duty and an obligation to treat everyone in this world equally.
- Bu dünyadaki herkese eşit davranmak gibi bir görevimiz ve yükümlülüğümüz var.
- I applaud everyone involved in this very forward-thinking scheme.
- Bu çok ileri görüşlü projede yer alan herkesi alkışlıyorum.
- I praise everyone involved, particularly the rapporteurs, on a very successful budget outcome.
- Başta raportörler olmak üzere ilgili herkesi çok başarılı bir bütçe sonucu elde ettikleri için takdir ediyorum.
- That cannot be the intention, if I have understood everyone correctly.
- Eğer herkesi doğru anladıysam, niyet bu olamaz.
- I call upon everyone to seize this historic opportunity to reunite a Europe that was previously divided.
- Herkesi, daha önce bölünmüş olan Avrupa'yı yeniden birleştirmek için bu tarihi fırsatı değerlendirmeye çağırıyorum.
- If these explanations prove to be less than satisfactory, things are going to get unpleasant for everyone involved.
- Bu açıklamaların tatmin edici olmaması halinde, ilgili herkes için işler tatsız bir hal alacaktır.
- We are not sparing any effort to persuade everyone we can of the need to implement human rights.
- İnsan haklarının uygulanması gerektiği konusunda ikna edebildiğimiz herkesi ikna etmek için hiçbir çabadan kaçınmıyoruz.
- I thank everyone who has taken part in the debate.
- Tartışmaya katılan herkese teşekkür ediyorum.
- Everyone has a say, and this is something which those circles in the Czech Republic should bear in mind.
- Herkesin söz hakkı vardır ve bu Çek Cumhuriyeti'ndeki çevrelerin akıllarında tutmaları gereken bir husustur.
- Everyone is aware that the privatisation of British Rail has led to a series of disasters.
- Herkes British Rail'in özelleştirilmesinin bir dizi felakete yol açtığının farkındadır.
- We need to create a virtuous circle where the concessions made by the various parties ultimately benefit everyone.
- Çeşitli taraflarca verilen tavizlerin nihayetinde herkesin yararına olduğu bir erdemli döngü yaratmamız gerekiyor.
- Not everyone can be equally tough.
- Herkes eşit derecede sert olamaz.
- Not everyone is pleased with it.
- Herkes bundan memnun değil.
- At the end of the day, everyone has to do this sort of initial check.
- Günün sonunda herkes bu tür bir ön kontrol yapmak zorundadır.
- If acute help is needed abroad, then everyone has the same rights.
- Yurtdışında akut yardıma ihtiyaç duyulması halinde herkes aynı haklara sahiptir.
- I should like to thank everyone who has participated in today's debate.
- Bugünkü tartışmaya katılan herkese teşekkür etmek isterim.
- I therefore think that everyone involved with this matter should sign a code of conduct.
- Bu nedenle bu konuyla ilgilenen herkesin bir davranış kuralını imzalaması gerektiğini düşünüyorum.
- There are probably things in it that not everyone likes.
- Muhtemelen içinde herkesin hoşuna gitmeyecek şeyler var.
- Everyone recognises this failure in private.
- Herkes bu başarısızlığı özel olarak kabul eder.
- Its use is unique and everyone expects a medicinal product to be safe and to work effectively.
- Kullanımı benzersizdir ve herkes bir tıbbi ürünün güvenli olmasını ve etkili bir şekilde çalışmasını bekler.
- If everyone is agreed, then we will have a consensus text.
- Herkes mutabık kalırsa, o zaman bir mutabakat metnimiz olacaktır.
- This is where everyone in positions of responsibility must increase their commitment.
- Sorumluluk mevkiinde bulunan herkesin kararlılığını arttırması gereken yer burasıdır.
- I believe that everyone will see this as a step in the right direction.
- Bunu herkesin doğru yönde atılmış bir adım olarak göreceğine inanıyorum.
- Everyone concerned is to be praised highly for this.
- İlgili herkes bunun için büyük övgü almalıdır.
- Everyone, including all the candidate countries, is expected to uphold the common position.
- Tüm aday ülkeler de dahil olmak üzere herkesin ortak tutumu benimsemesi beklenmektedir.
- This Parliament is today debating a subject related to an issue that is of concern to everyone.
- Bu Parlamento bugün herkesi ilgilendiren bir konuyu tartışıyor.
- Working together makes us strong, instead of everyone being against everyone else and opposing anything new.
- Herkesin birbirine karşı olması ve yeni olan her şeye karşı çıkması yerine birlikte çalışmak bizi güçlü kılar.
- I think we must appeal to everyone to take action here.
- Bence burada herkesi harekete geçmeye çağırmalıyız.
- Everyone stands to gain from this solution.
- Bu çözümden herkes kazançlı çıkacaktır.
- A repressive and brutal policy is being conducted against everyone with an ideology opposed to that of the regime.
- Rejime muhalif bir ideolojiye sahip olan herkese karşı baskıcı ve acımasız bir politika yürütülmektedir.
- It means that everyone is equal.
- Herkesin eşit olduğu anlamına gelir.
- Blessings and peace to everyone who is grieving.
- Kederli olan herkese rahmet ve selam olsun.
- Clean water, air and earth are vital for everyone.
- Temiz su, hava ve toprak herkes için hayati önemdedir.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrılınca herkes bak ne kadar nazik.
- Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone.
- Barış zamanında bile imparatorluğunu herkese karşı savunacak kadar güçlü değildi.
- Everyone living on the earth looks for ways of achieving happiness.
- Dünya üzerinde yaşayan herkes mutluluğa ulaşmanın yollarını arar.
- Everyone knows that fruits are healthy, and real, whole food.
- Herkes meyvelerin sağlıklı, gerçek ve işlenmemiş gıdalar olduğunu bilir.
- Everyone listens to music, but it's hard to make.
- Herkes müzik dinler ama müziği yapması zordur.
- Only then can we collectively start to give everyone an equal opportunity.
- Ancak o zaman kolektif olarak herkese eşit fırsat vermeye başlayabiliriz.
- Probably not, because everyone understands what is at stake.
- Muhtemelen hayır, çünkü herkes neyin tehlikede olduğunu anlıyor.
- In small towns, everyone knows everything about one another.
- Küçük kasabalarda herkes birbiri hakkında her şeyi bilir.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta duruyor, Fransızca konuşuyor ve herkese hakaret ediyor.
- They had a lot of truth, like everyone else.
- Herkes gibi onların da pek çok doğruları vardı.
- Everyone doesn't have to like every book.
- Herkes her kitabı beğenmek zorunda değil.
- Everyone loves you and your dad's like famous, or something.
- Herkes seni seviyor ve baban ünlü falan.
- Everyone waited, wondering how the end was going to come.
- Herkes sonun nasıl geleceğini merak ederek bekledi.
- Clean water, air and earth are vital for everyone.
- Temiz su, hava ve toprak herkes için hayati önem taşır.
- With everyone counting the same way, business and trade will explode.
- Herkesin aynı yolla saymasıyla ticaret ve alışveriş patlayacak.
- With everyone counting the same way, business and trade will explode.
- Herkesin aynı şekilde saymasıyla alışveriş ve ticaret patlama yapacaktır.
- If so, everyone would lose face.
- Eğer böyle olursa, herkes rezil olur.
- Look, that kid threw your present in the garbage, and he called you a poser, and everyone laughed.
- Bakın, o çocuk hediyenizi çöpe attı, size sahtekâr dedi ve herkes güldü.
- It's a great opportunity for everyone involved in the sport.
- Bu sporla ilgilenen herkes için harika bir fırsat.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Okulu bitirdikten sonra herkes on yıl boyunca askere gitmek zorundadır.
- Only then can we collectively start to give everyone an equal opportunity.
- Ancak o zaman elbirliğiyle herkese eşit imkan sağlamaya başlayabiliriz.
- Instead, always pursue good for one another, and everyone.
- Bunun yerine, birbiriniz ve herkes için daima iyinin peşinde olun.
- Everyone knows the truth behind, we are what we eat.
- Herkes ne yiyorsak o olduğumuz gerçeğini bilir.
- It's a great opportunity for everyone involved in the sport.
- Bu spora ilgi duyan herkes için güzel bir fırsat.
- It'll be a tough and a long season for everyone.
- Herkes için zor ve uzun bir sezon olacak.
- Imagine a world in which everyone is blind.
- Herkesin kör olduğu bir dünya düşünün.
- Everyone knows that fruits are healthy, and real, whole food.
- Herkes meyvelerin sağlıklı ve hakiki, işlem görmemiş gıda olduğunu bilir.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrılınca herkesin ne kadar iyi olduğunu görüyorsun.
- We need compassion and vision to create a future of peace and progress for everyone.
- Herkes için barış ve ilerleme dolu bir gelecek yaratmak için şefkate ve vizyona ihtiyacımız var.
- Also, everyone can inform a new friend about children.
- Ayrıca, herkes yeni bir arkadaşını çocuklar hakkında bilgilendirebilir.
- Look, that kid threw your present in the garbage, and he called you a poser, and everyone laughed.
- Bak, o çocuk hediyeni çöpe attı, ve sana gösterişçi dedi, ve herkes güldü.
- Look, that kid threw your present in the garbage, and he called you a poser, and everyone laughed.
- Bak, o velet hediyeni çöpe atıp sana özenti dedi, sonra herkes güldü.
- Everyone knew at once that these were brilliant finds.
- Herkes bunların harika buluntular olduğunu hemen anladı.
- Everyone knows that fruits are healthy, and real, whole food.
- Herkes meyvelerin sağlıklı ve gerçek, işlenmemiş gıda olduğunu bilir.
- I give everyone nicknames, just like the president.
- Herkese lakaplar takarım, müdür gibi mesela.
- It's a great opportunity for everyone involved in the sport.
- Bu sporla ilgilenen herkes için büyük bir fırsat.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Okulu bittikten sonra herkes 10 yıl boyunca askerlik yapmak zorundadır.
- Everyone is conscious of this, and there is no proof needed.
- Herkes bunun bilincinde ve kanıta gerek yok.
- Everyone is curious about Mariangela's death and how that woman's husband drowned.
- Herkes Mariangela'nın ölümünü ve o kadının kocasının nasıl boğulduğunu merak ediyor.
- Everyone can hear everything all at once.
- Herkes her şeyi anında duyabilir.
- Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone.
- Barış döneminde bile imparatorluğunu herkese karşı korumaya yetecek gücü yoktu.
- With everyone counting the same way, business and trade will explode.
- Herkes aynı şekilde sayı sayarsa, alışveriş ve ticaret patlayacaktır.
- Even in peacetime, she was not powerful enough to defend her empire against everyone.
- Barış zamanında bile imparatorluğunu herkese karşı savunmaya yetecek kudrette değildi.
- Only then can we collectively start to give everyone an equal opportunity.
- Ancak o zaman hep birlikte herkese eşit fırsat tanımaya başlayabiliriz.
- There are no hard or fast rules, everyone is different.
- Sabit kurallar söz konusu değildir, herkes farklıdır.
- However, they may not be a cold as everyone thought.
- Gel gelelim, o herkesin düşündüğü gibi soğuk biri olmayabilir.
- They had a lot of truth, like everyone else.
- Herkesin olduğu gibi onların da birçok doğruları vardı.
- It'll be a tough and a long season for everyone.
- Herkes için zor ve uzun bir sezon olacaktır.
- They had a lot of truth, like everyone else.
- Herkes gibi onlarda da çok fazla doğruluk payı var.
- Clean water, air and earth are vital for everyone.
- Temiz hava, su, toprak herkes için gerekli.
- Everyone I know who has a sense of purpose works very hard.
- Bir amaç duygusuna sahip olan tanıdığım herkes çok sıkı çalışıyor.
- Everyone wants success but we say 'be human' first.
- Herkes başarı ister ama biz önce 'insan olun' diyoruz.
- Everyone is born a king, and most people die in exile.
- Herkes kral olarak doğar ve çoğu insan sürgünde ölür.
- Anytime I've gone to coal country, everyone was all polite.
- Ne zaman kömür ülkesine gitsem, herkes kibardı.
- And everyone knows our world is full of them.
- Ve herkes dünyamızın onlarla dolu olduğunu biliyor.
- However, they may not be a cold as everyone thought.
- Ancak bunlar herkesin düşündüğü kadar soğuk olmayabilir.
- Ever since that little kid called up everyone wants to call and tell me to kill myself.
- O küçük çocuk aradığından beri herkes telefon edip kendimi öldürmemi söylüyor.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta dikiliyor; Fransızca konuşuyor ve herkesi aşağılıyor.
- Everyone living on the earth looks for ways of achieving happiness.
- Dünyada yaşayan herkes mutluluğa ulaşmanın yollarını arar.
- Everyone is so nice in this city.
- Bu şehirde herkes çok kibar.
- Imagine a world in which everyone is blind.
- Herkesin kör olduğu bir dünya hayal edin.
- Everyone listens to music, but it's hard to make.
- Herkes müzik dinler ama müzik yapmak zordur.
- Everyone knows the truth behind, we are what we eat.
- Herkes biliyor ki yediklerimiz neyse biz de oyuz.
- Instead, always pursue good for one another, and everyone.
- Tersine, birbiriniz ve herkes için her zaman iyiliği kovalayın.
- Get everyone who has signed a waiver to come up all at once.
- Feragatname imzalayan herkesi hemen buraya getirin.
- We need compassion and vision to create a future of peace and progress for everyone.
- Herkes için huzur ve ilerleme dolu bir gelecek yaratmak için şefkat ve vizyona ihtiyacımız var.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Herkes okulu bitirdikten sonra on yıl boyunca askerlik yapmak zorunda.
- Blessings and peace to everyone who is grieving.
- Yas tutan herkese bereket ve esenlik dilerim.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta, Fransızca konuşuyor ve herkese hakaret ediyor.
- Everyone wants success but we say 'be human' first.
- Herkes başarı ister ama biz önce 'insan ol' diyoruz.
- If we don't give in to her, she'll use that on everyone?
- Eğer ona boyun eğmezsek, bunu herkese karşı mı kullanacak?
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrıldığınızda herkesin ne kadar iyi olduğunu görün.
- Everyone I know who has a sense of purpose works very hard.
- Bir amacı olan tanıdığım herkes çok sıkı çalışır.
- Anytime I've gone to coal country, everyone was all polite.
- Ne zaman kömür bölgesine gitsem, herkes kibar davranıyordu.
- Everyone is so nice in this city.
- Bu şehirde herkes çok şık.
- I give everyone nicknames, just like the president.
- Ben herkese takma adlar takarım, başkan gibi falan mesela.
- Ever since that little kid called up everyone wants to call and tell me to kill myself.
- O velet aradığından beri herkes arayıp kendimi öldürmemi söylüyor.
- Libya was divided, and now everyone is fighting against one another.
- Libya bölündü ve şimdi herkes birbiriyle savaşıyor.
- Because if it were that easy, then everyone would be rich.
- Çünkü o kadar kolay olsaydı herkes zengin olurdu.
- Ever since that little kid called up everyone wants to call and tell me to kill myself.
- O küçük çocuk aradığından beri herkes beni arayıp kendimi öldürmemi istiyor.
- Everyone knows Tom was the one who broke the window.
- Camı kıran kişinin Tom olduğunu herkes biliyor.
- I told everyone to be careful.
- Herkese dikkatli olmalarını söyledim.
- Everyone here except you is from Boston.
- Sen hariç buradaki herkes Bostonlu.
- Everyone is planning to do something different.
- Herkes farklı bir şey yapmayı planlıyor.
- Everyone is free to go.
- Herkes gitmekte özgür.
- I like everyone here, including Tom.
- Tom dahil buradaki herkesi beğenirim.
- When a new electronic device is released, everyone goes crazy.
- Yeni bir elektronik cihaz çıktığında herkes çılgına döner.
- Everyone loves sports.
- Sporu herkes sever.
- It happens to everyone.
- Bu herkese olabilir.
- Everyone looked at Tom.
- Herkes Tom'a baktı.
- Sami was screaming and everyone could hear.
- Sami çığlık atıyordu ve herkes duyuyordu.
- Everyone except Tom and John was wearing a tie.
- Tom ve John dışında herkes kravat takıyordu.
- Everyone is an artist.
- Herkes bir sanatçıdır.
- I think everyone will enjoy our concert.
- Sanırım herkes konserimizden hoşlanacak.
- Everyone is staring at me.
- Herkes bana bakıyor.
- Everyone is more or less interested in art.
- Herkesin az çok sanata ilgisi vardır.
- Everyone says the same thing.
- Herkes aynı şeyi söylüyor.
- There are enough seats for everyone.
- Herkese yetecek kadar koltuk var.
- Everyone can do better if they try.
- Herkes denerse daha iyisini yapabilir.
- Everyone looked for the missing kid.
- Herkes kayıp çocuğu aradı.
- Everyone left except for us.
- Bizim dışımızda herkes gitti.
- I suppose everyone thinks I'm in love with Mary.
- Sanırım herkes Mary'ye âşık olduğumu düşünüyor.
- Everyone here knows you don't eat pork.
- Buradaki herkes domuz eti yemediğini biliyor.
- Everyone knows that this chemical is harmful to man.
- Herkes bu kimyasalın insan için zararlı olduğunu biliyor.
- Get everyone out of here.
- Herkesi buradan çıkarın.
- Everyone needs to decide for themselves.
- Herkes kendi adına karar vermeli.
- Everyone but Tom swam.
- Tom'dan başka herkes yüzdü.
- Everyone in my family is healthy.
- Ailemdeki herkes sağlıklı.
- Everyone needs to quit whining.
- Herkesin sızlanmayı bırakması gerekiyor.
- Everyone was supportive.
- Herkes destek oldu.
- Everyone was hungry.
- Herkesin karnı açtı.
- Tom wants to be treated like everyone else.
- Tom herkes gibi muamele görmek istiyor.
- Everyone except Tom looked tired.
- Tom hariç herkes yorgun görünüyordu.
- There's someone for everyone.
- Herkes eşini bulur.
- Everyone has a hero.
- Herkesin bir kahramanı vardır.
- If you explain everything in medical jargon, it's impossible that everyone understands immediately.
- Her şeyi medikal jargonla açıklarsan, herkesin onu hemen anlaması imkansız.
- You don't want everyone to know, do you, Tom?
- Herkesin bilmesini istemiyorsun, değil mi Tom?
- Tom bugs everyone.
- Tom herkesi rahatsız etti.
- Bob waved to everyone he saw.
- Bob gördüğü herkese el salladı.
- Why is everyone crying?
- Neden herkes ağlıyor?
- Are there enough chairs for everyone?
- Herkese yetecek kadar sandalye var mı?
- Everyone calls me Tom.
- Herkes beni Tom diye çağırır.
- I'm afraid Tom will tell everyone all our secrets.
- Korkarım ki Tom herkese bütün sırlarımızı söyleyecek.
- Everyone is insane, in his or her own way.
- Herkes kendi çapında delidir.
- Everyone else hates us.
- Herkes bizden nefret ediyor.
- How's everyone doing here?
- Buradaki herkes nasıl?
- I had to lie to everyone.
- Herkese yalan söylemek zorunda kaldım.
- Christopher Columbus, as everyone knows, is honored by posterity because he was the last to discover America.
- Herkesin bildiği gibi Christopher Columbus, Amerika'yı en son keşfeden olduğu için sonraki kuşaklar tarafından onurlandırıldı.
- Thank God everyone was OK.
- Şükürler olsun ki herkes iyiydi.
- Does everyone get the plan?
- Herkes planı anladı mı?
- Tom knows everyone is waiting for him.
- Tom herkesin onu beklediğini biliyor.
- Everyone dies sooner or later.
- Herkes er ya da geç ölür.
- Why does everyone always say that?
- Neden herkes her zaman onu söylüyor?
- Everyone in the office was impressed with the way Tom handled the problem.
- Ofisteki herkes Tom'un sorunu ele alma şeklinden etkilendi.
- Everyone will be home at Christmas.
- Noel'de herkes evde olacak.
- Everyone in my family enjoys watching TV.
- Ailemdeki herkes televizyon izlemekten hoşlanır.
- Everyone knows that Bell invented the telephone.
- Bell'in telefonu icat ettiğini herkes bilir.
- Tom said everyone would have to leave.
- Tom herkesin gitmesi gerektiğini söyledi.
- Not everyone in Boston likes me.
- Boston'daki herkes beni sevmiyor.
- Everyone is an artist.
- Herkes sanatçıdır.
- Everyone just started running.
- Herkes az önce koşmaya başladı.
- Get everyone out of here.
- Herkesi buradan götürün.
- Tom told everyone about what had happened.
- Tom ne olduğunu herkese anlattı.
- Tom kept his true feelings hidden from everyone.
- Tom gerçek duygularını herkesten sakladı.
- Everyone got up and left.
- Herkes kalktı ve gitti.
- Everyone played extremely well.
- Herkes son derece iyi oynadı.
- Everyone should get out of here before someone gets hurt.
- Birinin canı yanmadan önce herkesin buradan çıkması gerek.
- Everyone is wearing name tags.
- Herkes yaka kartı takıyor.
- I think everyone is very excited.
- Herkesin çok heyecanlı olduğunu düşünüyorum.
- Everyone in the class made fun of Tom's new haircut.
- Sınıftaki herkes Tom'un yeni saç kesimiyle dalga geçti.
- Everyone in the room seemed to agree.
- Odadaki herkes aynı fikirde gibiydi.
- In 1999, everyone was afraid of the Y2K bug.
- 1999'da herkes Y2K böceğinden korkuyordu.
- Tom told everyone to sit down.
- Tom herkese oturmasını söyledi.
- Everyone was sitting around the table.
- Herkes masanın etrafında oturuyordu.
- Everyone here likes us.
- Buradaki herkes bizi seviyor.
- Tom told everyone I was adopted.
- Tom herkese evlatlık olduğumu söyledi.
- Everyone except me was invited.
- Benim dışımda herkes davet edildi.
- Everyone looked puzzled.
- Herkes şaşırmış görünüyordu.
- I'm going to make a little fruit salad for everyone.
- Herkese biraz meyve salatası yapacağım.
- Everyone is talking about her.
- Herkes onun hakkında konuşuyor.
- It's not for everyone.
- Bu herkes için değil.
- Everyone, say hello to Tom.
- Herkes Tom'a merhaba desin.
- Everyone looked over at him.
- Herkes ona bir göz attı.
- Get everyone inside.
- Herkesi içeri al.
- Everyone refused to do that.
- Herkes onu yapmayı reddetti.
- Everyone expresses his opinion.
- Herkes kendi görüşünü ifade eder.
- Everyone should get out of here before someone gets hurt.
- Biri zarar görmeden herkes buradan çıkmalı.
- Everyone but Mike was at the party.
- Mike dışında herkes partideydi.
- There is only one evil woman in the world, but everyone thinks he has her.
- Dünyada sadece bir tane kötü kadın var, ama herkes ona sahip olduğunu düşünüyor.
- We'll all be hungry, so be sure to bring enough food for everyone.
- Hepimiz aç olacağız, bu yüzden herkese yetecek kadar yiyecek getirdiğinizden emin olun.
- She will have to cook for everyone.
- Herkes için yemek yapmak zorunda.
- On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir yandan, herkese karşı nazik ama diğer yandan, asla çok fazla yakın davranmıyor.
- Where's everyone going tonight?
- Bu gece herkes nereye gidiyor?
- Tom is kind to everyone, isn't he?
- Tom herkese karşı nazik, değil mi?
- Everyone sat down to eat.
- Herkes yemek için oturdu.
- Everyone does what they want.
- Herkes istediğini yapar.
- Everyone always speaks well of Tom.
- Herkes Tom'dan her zaman iyi şekilde bahseder.
- Everyone stared at Tom.
- Herkes Tom'a baktı.
- Everyone says that.
- Bunu herkes söylüyor.
- I've already told everyone that I'm moving to Boston.
- Boston'a taşındığımı zaten herkese söyledim.
- We need to tell everyone what happened.
- Herkese ne olduğunu anlatmalıyız.
- Everyone is responsible for his own stupidity.
- Herkes kendi aptallığından sorumludur.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
- Eğer doğum sancıları insanların dediği kadar acı verseydi, herkesin sadece bir çocuğu olurdu.
- Thanks for calling everyone.
- Herkesi aradığın için teşekkürler.
- We need to treat everyone fairly.
- Herkese adil davranmalıyız.
- Everyone stared at them.
- Herkes onlara baktı.
- Everyone knows Tom and I don't like each other.
- Herkes Tom ve benim birbirimizden hoşlanmadığımızı bilir.
- Everyone knows everything, don't they?
- Herkes her şeyi biliyor, değil mi?
- Everyone in the room laughed.
- Odadaki herkes güldü.
- Everyone but Tom seems to be enjoying the party.
- Tom dışında herkes partinin tadını çıkarıyor gibi görünüyor.
- Everyone loved Tom.
- Herkes Tom'u seviyordu.
- Does everyone need to do that?
- Herkesin onu yapması gerekir mi?
- Everyone was enjoying the journey.
- Herkes yolculuğun tadını çıkarıyordu.
- Everyone but Tom listened intently.
- Tom hariç herkes dikkatle dinledi.
- I stand for freedom of speech for everyone.
- Herkes için konuşma özgürlüğünü destekliyorum.
- Everyone but Tom is planning on going camping this weekend.
- Tom hariç herkes bu hafta sonu kampa gitmeyi planlıyor.
- We try to help everyone we can.
- Biz elimizden geldiğince herkese yardımcı olmaya çalışırız.
- Who cares what everyone else thinks?
- Herkesin ne düşündüğü kimin umurunda?
- Everyone here is afraid of us.
- Buradaki herkes bizden korkuyor.
- It was clear to everyone that the vote would be close.
- Oylamanın yakın geçeceği herkes için açıktı.
- Everyone in the room seemed to be talking at once.
- Odadaki herkes birden konuşuyor gibi görünüyordu.
- We told everyone.
- Biz herkese söyledik.
- Almost everyone does it.
- Onu hemen hemen herkes yapar.
- Tom told everyone he was adopted.
- Tom herkese evlatlık alındığını söyledi.
- Everyone is entitled to be moody once in a while.
- Herkes ara sıra karamsar olma hakkına sahiptir.
- She opens her legs for everyone.
- Bacaklarını herkes için açıyor.
- I thought everyone here could speak French.
- Buradaki herkesin Fransızca konuşabileceğini düşündüm.
- Everyone wanted Tom to have fun.
- Herkes Tom'un eğlenmesini istiyordu.
- Does everyone do that?
- Herkes onu yapıyor mu?
- Everyone is confused.
- Herkesin kafası karışık.
- His story amused everyone.
- Hikayesi herkesi eğlendirdi.
- Not everyone will understand.
- Herkes anlamayacak.
- Tom outsmarted everyone.
- Tom aklıyla herkese üstün geldi.
- Everyone was friendly to the new girl.
- Herkes yeni kıza karşı cana yakındı.
- Everyone wants to be liked.
- Herkes sevilmek ister.
- Tom is very nice to everyone.
- Tom herkese çok iyi davranıyor.
- Everyone wants to believe.
- Herkes inanmak istiyor.
- We talked with just about everyone.
- Hemen hemen herkesle konuştuk.
- I'd like to thank everyone who translates my sentences.
- Cümlelerimi tercüme eden herkese teşekkür etmek istiyorum.
- Let's play baseball with everyone.
- Hadi herkesle beyzbol oynayalım.
- I tried to make sure that everyone had fun.
- Herkesin eğlendiğinden emin olmaya çalıştım.
- Everyone loved the cheesecake I baked yesterday.
- Dün herkes pişirdiğim peynirli keki sevdi.
- When Tom finally decided to admit it, everyone already knew that he was gay.
- Tom sonunda itiraf etmeye karar verdiğinde, herkes onun eşcinsel olduğunu zaten biliyordu.
- Forward this to everyone you know.
- Bunu tanıdığınız herkese iletin.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Herkes, doğrudan veya özgürce seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
- Everyone is entitled to his own opinions, but not his own facts.
- Herkesin kendi fikirlerine hakkı vardır ama kendi gerçeklerine değil.
- Everyone is in favor of your idea.
- Herkes senin fikrini destekliyor.
- Everyone smiled at them.
- Herkes onlara gülümsedi.
- The servants' screams awakened everyone.
- Hizmetçilerin çığlıkları herkesi uyandırdı.
- There won't be enough food for everyone.
- Herkese yetecek kadar yemek olmayacak.
- Everyone in Tom's class likes him.
- Tom'un sınıfındaki herkes onu seviyor.
- Everyone started laughing at Tom.
- Herkes Tom'a gülmeye başladı.
- Not everyone is as busy as you.
- Herkes senin kadar meşgul değil.
- Why is everyone scared of Tom?
- Neden herkes Tom'dan korkuyor?
- Everyone is responsible for his own actions.
- Herkes kendi eylemlerinden sorumludur.
- Why don't you hang around a while after everyone else leaves so we can talk?
- Herkes gittikten sonra biz konuşabilelim diye neden bir süre oyalan mıyorsun?
- Everyone liked us.
- Herkes bizi sevdi.
- Everyone would be happy if Tom left and never came back.
- Tom gitse ve bir daha dönmese herkes mutlu olurdu.
- Tom blamed everyone except himself.
- Tom kendisi hariç herkesi suçladı.
- The king invited everyone to a party.
- Kral herkesi bir partiye davet etti.
- Not everyone has problems with Tom.
- Herkesin Tom'la sorunu yok.
- If you think about, everyone is already a statistic.
- Eğer düşünürseniz, herkes zaten bir istatistiktir.
- Everyone seems to be happy but me.
- Benden başka herkes mutlu görünüyor.
- In this country, everyone spies on everyone else.
- Bu ülkede herkes birbirini gözetliyor.
- Everyone remarked on his new hairstyle.
- Herkes onun yeni saç stiline dikkat çekti.
- I don't think we have enough food to feed everyone.
- Herkesi doyuracak kadar yiyeceğimiz olduğunu sanmıyorum.
- We try to help everyone we can.
- Elimizden geldiğince herkese yardım etmeye çalışıyoruz.
- Everyone except Tom was wearing a tie.
- Tom hariç herkes kravat takıyordu.
- Mr Hashimoto is known to everyone.
- Bay Hashimoto herkes tarafından bilinir.
- Everyone was looking at you.
- Herkes sana bakıyordu.
- Everyone hopes the recession will end soon.
- Herkes durgunluğun yakında sona ereceğini umuyor.
- Everyone around here likes me.
- Buradaki herkes beni seviyor.
- Everyone should know that.
- Bunu herkes bilmeli.
- There is something for everyone at this hotel.
- Bu otelde herkes için bir şeyler var.
- That's what everyone does.
- Herkes böyle yapar.
- I think everyone will enjoy this next song.
- Sanırım sıradaki bu şarkı herkesin hoşuna gidecek.
- Everyone except Tom ate pizza.
- Tom hariç herkes pizza yedi.
- His long speech bored everyone.
- Onun uzun konuşması herkesi sıktı.
- I can only wonder if this is the same for everyone else.
- Bu durumun herkes için aynı olup olmadığını merak ediyorum.
- Everyone says Tom will win the race.
- Herkes Tom'un yarışı kazanacağını söylüyor.
- Why does everyone hate you?
- Neden herkes sizden nefret ediyor?
- Did everyone do their homework?
- Herkes ödevini yaptı mı?
- Tom told everyone.
- Tom herkese söyledi.
- Everyone knows that Tom and Mary like each other.
- Herkes Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandıklarını biliyor.
- I want to thank everyone who helped me.
- Bana yardım eden herkese teşekkür etmek istiyorum.
- Is everyone ready to leave?
- Herkes gitmeye hazır mı?
- Everyone was young once.
- Bir zamanlar herkes gençti.
- Everyone is more or less interested in art.
- Herkes az ya da çok sanatla ilgilenir.
- Everyone really likes it.
- Herkes gerçekten seviyor.
- Everyone will be happy.
- Herkes mutlu olacak.
- There's someone for everyone.
- Herkes için biri var.
- How did everyone react?
- Herkes nasıl tepki verdi?
- Everyone has natural talents.
- Herkesin doğal yetenekleri vardır.
- Everyone seemed to enjoy the concert.
- Herkes konserden keyif almış görünüyordu.
- Thank you everyone for all the wonderful birthday wishes.
- Harika doğum günü dileklerinin hepsi için herkese teşekkür ederim.
- Everyone knows that two plus two equals four.
- Herkes iki artı ikinin dört ettiğini bilir.
- Everyone has what he deserves.
- Herkes hak ettiğini alır.
- Everyone could see that.
- Herkes bunu görebiliyordu.
- The world is a grand ball in which everyone wears a mask.
- Dünya herkesin bir maske taktığı büyük bir balo.
- Everyone can help ensure that sentences sound correct, and are correctly spelled.
- Herkes cümlelerin kulağa doğru gelmesini ve doğru yazılmasını sağlamaya yardımcı olabilir.
- Mary humiliated Tom in front of everyone.
- Mary Tom'u herkesin önünde küçük düşürdü.
- Sooner or later, this happens to everyone.
- Er veya geç, bu herkesin başına gelir.
- Watch what everyone does and do the opposite.
- Herkesin yaptığını izle ve tersini yap.
- Tom asked everyone to take their shoes off.
- Tom herkesten ayakkabılarını çıkarmasını istedi.
- Everyone has to learn the words by heart.
- Herkes kelimeleri ezberlemek zorunda.
- Hopefully, everyone will stay and help me clean up after the party.
- Umarım herkes kalır ve partiden sonra temizlikte bana yardım eder.
- I want to impress everyone.
- Herkesi etkilemek istiyorum.
- Everyone felt sorry for her.
- Herkes onun için üzüldü.
- By and by the party ended and everyone went home.
- Yavaş yavaş parti sona erdi ve herkes eve gitti.
- Tom hates practically everyone.
- Tom hemen hemen herkesten nefret eder.
- Everyone has both strong and weak points.
- Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone agreed with my decision.
- Herkes benim kararıma katıldı.
- Every thing has its beauty, but not everyone can see it.
- Her şeyin bir güzelliği vardır, ama herkes bunu göremez.
- You know everyone here, I think.
- Sanırım buradaki herkesi tanıyorsun.
- Everyone left except us.
- Biz hariç herkes gitti.
- Everyone is looking for that.
- Herkes bunu arıyor.
- The speaker should stand where everyone can see him.
- Konuşmacı herkesin onu görebileceği bir yerde durmalı.
- Everyone was busy, so I went to the movie alone.
- Herkes meşguldü, ben de filme yalnız gittim.
- Everyone watched Tom carefully.
- Herkes Tom'u dikkatle izledi.
- Everyone in the class is here today.
- Bugün sınıftaki herkes burada.
- Is everyone out of there?
- Herkes dışarıda mı?
- Everyone deserves a second chance.
- Herkes ikinci bir şansı hak ediyor.
- He kept his past a secret from everyone.
- Geçmişini herkesten gizli tuttu.
- Everyone looks confused.
- Herkes şaşkın görünüyor.
- Everyone always speaks well of Tony.
- Herkes her zaman Tony hakkında iyi konuşur.
- Mary and I, who are twins, used to amuse ourselves by exchanging identities and fooling everyone.
- İkiz olan Mary ve ben kimliklerimizi değiştirerek ve herkesi kandırarak kendimizi eğlendirirdik.
- I thought everyone here knew Tom.
- Buradaki herkesin Tom'u tanıdığını sanıyordum.
- This is an acceptable gift to everyone.
- Bu herkes için makul bir hediyedir.
- Not everyone agrees with you.
- Herkes seninle aynı fikirde değil.
- Everyone needs one of these.
- Herkesin bunlardan birine ihtiyacı var.
- I already knew everyone.
- Ben zaten herkesi tanıyordum.
- Everyone had come except you.
- Sen hariç herkes geldi.
- Everyone, say cheese.
- Herkes peynir desin.
- Everyone is doing it.
- Herkes onu yapıyor.
- Everyone was supposed to do that.
- Herkesin bunu yapması gerekiyordu.
- Everyone knows that Tom and Mary like each other.
- Tom ve Mary'nin birbirini sevdiğini herkes biliyor.
- Everyone wondered who it could be.
- Herkes kim olabileceğini merak etti.
- I hope everyone will be here tomorrow.
- Yarın herkesin burada olacağını umuyorum.
- Sooner or later, this happens to everyone.
- Er ya da geç, bu herkesin başına gelir.
- Let's have everyone participate.
- Herkes katılsın.
- Everyone listens to the song and gets excited.
- Herkes şarkıyı dinliyor ve heyecanlanıyor.
- Everyone likes you.
- Herkes senden hoşlanıyor.
- You're nice to everyone.
- Herkese iyi davranıyorsun.
- Why does everyone hate them?
- Neden herkes onlardan nefret ediyor?
- We can't help everyone, but everyone can help someone.
- Biz herkese yardım edemeyiz ama herkes birilerine yardım edebilir.
- Everyone turned to look at me.
- Herkes bana bakmak için döndü.
- I was surprised when Tom bought a round of drinks for everyone at the bar.
- Tom bardaki herkese birer içki ısmarladığında çok şaşırdım.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Herkes ülkesindeki kamu hizmetlerine eşit erişim hakkına sahiptir.
- Everyone smiled at us.
- Herkes bize gülümsedi.
- Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything.
- Başlamadan önce, hiçbir şeyi kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiğini herkese belirtmek isterim.
- Everyone here except you has done that.
- Sen hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everyone looked at it carefully.
- Herkes dikkatle baktı.
- Everyone speaks well of him.
- Herkes onun hakkında iyi konuşuyor.
- He arrived half an hour late, so everyone was angry with him.
- Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızdı.
- Everyone knows it.
- Herkes bunu bilir.
- Everyone was bored by his long speech.
- Herkes onun uzun konuşmasından sıkılmıştı.
- Everyone in the room was arrested.
- Odadaki herkes tutuklandı.
- These are just routine questions we ask everyone.
- Bunlar herkese sorduğumuz rutin sorulardır.
- Everyone needs Latin.
- Herkesin Latinceye ihtiyacı var.
- Everyone but Tom swam.
- Tom hariç herkes yüzdü.
- In Hungary, everyone speaks Hungarian.
- Macaristan'da herkes Macarca konuşuyor.
- Everyone I know uses Google.
- Tanıdığım herkes Google kullanıyor.
- Everyone must die one day.
- Herkes bir gün ölmeli.
- Tom kissed everyone in the room.
- Tom odadaki herkesi öptü.
- Everyone went to sleep.
- Herkes uyumaya gitti.
- Where did everyone else go?
- Herkes nereye gitti?
- Everyone had to start working.
- Herkes çalışmaya başlamalıydı.
- Everyone liked Tom.
- Herkes Tom'u sevdi.
- Speak louder so that everyone can hear you better.
- Herkesin sizi daha iyi duyabilmesi için yüksek sesle konuşun.
- Don't expect everyone to like you.
- Herkesin senden hoşlanmasını bekleme.
- Everyone respects Tom.
- Herkes Tom'a saygı duyar.
- I convinced everyone to donate thirty dollars.
- Herkesi otuz dolar bağış yapmaya ikna ettim.
- Everyone should know that.
- Herkesin onu bilmesi gerek.
- Everyone rushed over to the other side of the ship to see what was happening.
- Herkes neler olduğunu görmek için geminin diğer tarafına koştu.
- You like everyone.
- Sen herkesi seversin.
- Everyone was okay.
- Herkes iyiydi.
- Everyone knew that Tom didn't want to stay in Boston.
- Herkes Tom'un Boston'da kalmak istemediğini biliyordu.
- Tom is very nice to everyone.
- Tom herkese çok iyi davranır.
- Not everyone in town likes her.
- Kasabadaki herkes onu sevmiyor.
- Everyone was hurt.
- Herkes yaralandı.
- Everyone wants to go to heaven, but no one wants to die.
- Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez.
- I suppose everyone thinks I'm being a little too picky.
- Sanırım herkes biraz fazla seçici olduğumu düşünüyor.
- I was tired and hungry, and so was everyone else.
- Herkes gibi ben de yorgun ve açtım.
- Everyone was shocked by the news.
- Haberden herkes şok olmuştu.
- Everyone wants something.
- Herkes bir şey ister.
- Everyone working for us earns more than the minimum wage.
- Bizim için çalışan herkes asgari ücretten daha fazla kazanıyor.
- When the electricity went off everyone was rushing about in a state of confusion.
- Elektrik kesildiğinde herkes şaşkınlık içinde koşuşturuyordu.
- Everyone was delighted by this morning's headlines.
- Bu sabahki manşetlerden herkes çok memnun oldu.
- Everyone in the apartment block shares a kitchen.
- Apartmandaki herkes bir mutfağı paylaşır.
- Everyone is invited to attend.
- Herkes katılmaya davetli.
- We can't satisfy everyone.
- Biz herkesi tatmin edemeyiz.
- She was very kind to everyone.
- Herkese karşı çok nazikti.
- Good night, everyone!
- Herkese iyi geceler!
- Everyone knows you did that.
- Herkes senin onu yaptığını biliyor.
- Everyone ran for cover.
- Herkes saklanmak için kaçtı.
- Why does everyone assume that I can't cross the street?
- Neden herkes benim karşıdan karşıya geçemediğimi farz ediyor?
- Everyone has a voice.
- Herkesin bir sesi var.
- Everyone needs to do this.
- Herkes bunu yapmalı.
- Everyone knows that it wasn't your fault.
- Senin hatan olmadığını herkes biliyor.
- Everyone was confused.
- Herkesin kafası karışıktı.
- Everyone ignored us.
- Herkes bizi görmezden geldi.
- Stab everyone.
- Herkesi bıçakla.
- Everyone knows you.
- Herkes seni tanıyor.
- Tom is mad at everyone.
- Tom herkese kızgındır.
- Everyone was friendly to the new girl.
- Herkes yeni kıza dostça davrandı.
- Tom's decision shocked everyone.
- Tom'un kararı herkesi şok etti.
- Everyone still loves you.
- Herkes hâlâ seni seviyor.
- Everyone knows their names.
- Herkes onların isimlerini biliyor.
- Everyone speaks a language.
- Herkes bir dil konuşabilir.
- If you explain everything in medical jargon, it's impossible that everyone understands immediately.
- Her şeyi tıbbi jargonla açıklarsanız, herkesin hemen anlaması imkansızdır.
- Today we must do what everyone else will do tomorrow.
- Bugün herkesin yarın yapacağını yapmalıyız.
- Everyone stared at us.
- Herkes gözlerini bize dikti.
- Everyone speaks a language.
- Herkes bir dil konuşur.
- Everyone should prepare adequately.
- Herkesin yeterince hazırlanması gerekir.
- Tom told everyone he was adopted.
- Tom herkese evlatlık olduğunu söyledi.
- Everyone ran outside.
- Herkes dışarıya koştu.
- I hope everyone has arrived safely.
- Herkesin güvenli bir şekilde vardığını umuyorum.
- Everyone likes a peacock dance.
- Tavus kuşu dansını herkes sever.
- He makes life miserable for everyone around him.
- Etrafındaki herkes için hayatı çekilmez hale getiriyor.
- We have enough seats for everyone.
- Herkes için yeterli yerimiz var.
- Mary explained to her parents that everyone at school had a tattoo, but they remained unconvinced.
- Mary ailesine okuldaki herkesin dövmesi olduğunu açıkladı, ama ikna olmadılar.
- Everyone watched us carefully.
- Herkes bizi dikkatle izledi.
- Sooner or later it happens to everyone.
- Er ya da geç herkesin başına gelir.
- Did everyone agree?
- Herkes kabul etti mi?
- I don't think we have enough food to feed everyone.
- Herkesi besleyecek kadar yiyeceğimizin olduğunu sanmıyorum.
- Everyone likes milk chocolate.
- Herkes sütlü çikolatayı sever.
- Everyone considers Nomo a great pitcher.
- Herkes Nomo'nun harika bir atıcı olduğunu düşünüyor.
- Everyone has been there.
- Herkes oradaydı.
- Everyone stayed in Boston except Tom.
- Tom dışında herkes Boston'da kaldı.
- She's mad at everyone.
- O herkese kızgındır.
- Everyone knows that.
- Herkes biliyordu.
- Everyone pointed at me.
- Herkes beni gösterdi.
- Everyone knows they like each other.
- Onların birbirlerini sevdiklerini herkes biliyor.
- Tom told everyone that he passed the exam.
- Tom herkese sınavı geçtiğini söyledi.
- Everyone knows my name.
- Herkes adımı biliyor.
- What I have to say concerns everyone here.
- Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.
- Everyone stopped talking when Tom entered the room.
- Tom odaya girdiğinde herkes konuşmayı kesti.
- Everyone looked out the window to see what was happening.
- Herkes neler olduğunu görmek için pencereden dışarı baktı.
- Everyone believed his lie.
- Herkes onun yalanına inandı.
- Everyone in my family can play an instrument.
- Ailemdeki herkes bir enstrüman çalabilir.
- I thought everyone could do that.
- Herkesin onu yapabileceğini düşündüm.
- Everyone hated it.
- Herkes nefret etti.
- Tom told everyone Mary was adopted.
- Tom herkese Mary'nin evlatlık olduğunu söyledi.
- Everyone knows you love Tom.
- Herkes senin Tom'u sevdiğini biliyor.
- My duty is to protect everyone here.
- Görevim buradaki herkesi korumaktır.
- Everyone was upset.
- Herkes üzgündü.
- I wish everyone would go home.
- Keşke herkes eve gitse.
- You're just like everyone else.
- Sen de herkes gibisin.
- Mary humiliated Tom in front of everyone.
- Mary Tom'u herkesin önünde aşağladı.
- Not everyone is honest.
- Herkes dürüst değildir.
- The news that Tom had died surprised everyone.
- Tom'un öldüğü haberi herkesi şaşırttı.
- I think we have enough food to feed everyone.
- Sanırım herkesi besleyecek kadar yiyeceğimiz var.
- Tom is always kind to everyone.
- Tom her zaman herkese karşı nazik.
- Not everyone who lives here is rich.
- Burada yaşayan herkes zengin değil.
- Everyone stared at him.
- Herkes gözlerini ona dikti.
- The king was convinced that everyone was plotting against him.
- Kral herkesin ona karşı komplo kurduğuna inanıyordu.
- Why's everyone whispering?
- Neden herkes fısıldıyor?
- Tom doesn't hesitate to tell everyone what he thinks.
- Tom düşündüğünü herkese söylemekten çekinmez.
- So, is everyone happier now?
- Şimdi herkes daha mı mutlu?
- Everyone laughed except them.
- Onların haricinde herkes güldü.
- Everyone talked about it.
- Herkes bunun hakkında konuştu.
- I spoke slowly, so everyone could understand.
- Yavaş bir biçimde konuştum, böylece herkes anlayabiliyordu.
- Everyone says Tom will win the race.
- Herkes Tom'un yarış kazanacağını söylüyor.
- Everyone knows everyone else.
- Herkes herkesi tanır.
- Almost everyone in the class voted in favor of having a thank-you party for the teachers.
- Neredeyse sınıfta herkes öğretmenler için bir teşekkür partisi verme lehinde oy kullandı.
- Everyone dreams.
- Herkes rüya görür.
- Because of her goodness and beauty everyone loved her.
- Onun iyiliğinden ve güzelliğinden dolayı herkes onu seviyordu.
- I don't think everyone is here yet.
- Henüz herkesin burada olduğunu sanmıyorum.
- I wonder whether there's enough food for everyone.
- Herkes için yeterli yemek olup olmadığını merak ediyorum.
- Everyone was talking at once, so I couldn't get a word in edgewise.
- Herkes hep birden konuşuyordu, bu yüzden söylemeye fırsat bulamadım.
- Tom thinks that he's smarter than everyone.
- Tom herkesten daha zeki olduğunu düşünüyor.
- Why don't we fire everyone and hire a group of new people?
- Neden herkesi kovup yeni bir grup insanı işe almıyoruz?
- Not everyone can buy a house.
- Herkes ev alamıyor.
- Everyone knew what went wrong.
- Neyin yanlış gittiğini herkes biliyordu.
- You can't always make everyone happy.
- Her zaman herkesi mutlu edemezsin.
- Everyone realized this was serious.
- Herkes bunun ciddi olduğunun farkındaydı.
- I hope everyone agrees.
- Umarım herkes kabul eder.
- Everyone admired his courage.
- Herkes onun cesaretine hayrandı.
- Everyone knows Tom and I don't like each other.
- Herkes Tom ve benim birbirimizi sevmediğimizi biliyor.
- I only want what's best for everyone.
- Sadece herkes için en iyi olanı istiyorum.
- Everyone is here.
- Herkes burada.
- Tom owes everyone three dollars.
- Tom'un herkese üç dolar borcu var.
- Everyone at the party was drunk except for Tom.
- Tom hariç partideki herkes sarhoştu.
- Everyone says I'm bad, and maybe they're right.
- Herkes benim kötü olduğumu söylüyor ve belki de haklılar.
- Everyone treated her like a princess.
- Herkes ona prenses gibi muamele etti.
- Everyone looks tired.
- Herkes yorgun görünüyor.
- That displeased everyone.
- Bu herkesi rahatsız etti.
- I tried to make sure that everyone was entertained.
- Herkesin eğlendiğinden emin olmaya çalıştım.
- Music is a language that everyone understands.
- Müzik herkesin anladığı bir dildir.
- Everyone says that Nancy is very pretty.
- Herkes Nancy'nin çok güzel olduğunu söylüyor.
- Everyone is concerned about it.
- Herkes o konuda endişelidir.
- Everyone worked according to one's capacity.
- Herkes kapasitesine göre çalıştı.
- Everyone giggled.
- Herkes kıkırdadı.
- Everyone knows.
- Herkes biliyor.
- Everyone knew that Tom was in Boston.
- Tom'un Boston'da olduğunu herkes biliyordu.
- Everyone wants to beat us.
- Herkes bizi yenmek istiyor.
- Tom couldn't convince everyone.
- Tom herkesi ikna edemedi.
- Is everyone recovering?
- Herkes iyileşiyor mu?
- Everyone looked at her.
- Herkes ona baktı.
- Everyone is still here.
- Herkes hala burada.
- Everyone should like that.
- Herkes onu sevmeli.
- Everyone was surprised.
- Herkes şaşırdı.
- He kissed me in front of everyone.
- Herkesin önünde beni öptü.
- I told everyone to duck.
- Herkese eğilmelerini söyledim.
- Everyone makes that mistake.
- Herkes bu hatayı yapar.
- Everyone ignored what Tom was doing.
- Herkes Tom'un ne yaptığını görmezden geldi.
- Everyone was so hungry.
- Herkes çok açtı.
- Not everyone in town likes you.
- Kasabadaki herkes seni sevmiyor.
- Everyone escaped injury.
- Herkes yaralanmadan kaçtı.
- Everyone is drinking, and nearly everyone is smoking.
- Herkes içiyor ve neredeyse herkes sigara içiyor.
- Everyone needs a big hug.
- Herkesin kocaman bir kucaklamaya ihtiyacı vardır.
- Everyone loved Tom.
- Herkes Tom'u severdi.
- Tom told everyone that he was adopted.
- Tom herkese evlatlık olduğunu söyledi.
- I warned everyone.
- Herkesi uyardım.
- Everyone was silent for a minute.
- Herkes bir an için sessizdi.
- Don't expect everyone to be here on time.
- Herkesin zamanında burada olmasını beklemeyin.
- Everyone turned to look at Tom.
- Herkes Tom'a bakmak için döndü.
- Everyone hates it.
- Herkes ondan nefret eder.
- We're encouraging everyone to come.
- Herkesi gelmeye teşvik ediyoruz.
- Everyone but Tom is planning on going camping this weekend.
- Tom'dan başka herkes bu hafta sonu kampa gitmeyi planlıyor.
- Everyone in my family can play a musical instrument.
- Ailemdeki herkes bir müzik aleti çalabilir.
- She kissed him in front of everyone.
- Onu herkesin içinde öptü.
- Tom wasn't able to buy enough food for everyone.
- Tom herkese yetecek kadar gıda alamadı.
- Everyone laughed except you.
- Senin haricinde herkes güldü.
- I urge everyone to do the same.
- Herkesi aynı şeyi yapmaya zorluyorum.
- Everyone must protect the environment.
- Çevreyi herkes korumalıdır.
- Everyone escaped.
- Herkes kaçtı.
- I wish Tom wouldn't keep telling everyone I'm his brother.
- Keşke Tom herkese onun kardeşi olduğumu söyleyip durmasaydı.
- Everyone wanted a piece of the cake.
- Herkes pastadan bir parça istedi.
- Tom has been telling everyone you hate Mary.
- Tom herkese Mary'den nefret ettiğini söylüyor.
- Everyone around here likes him.
- Buradaki herkes onu seviyor.
- Everyone can see it now.
- Şimdi onu herkes görebilir.
- Everyone knows who you are.
- Herkes senin kim olduğunu biliyor.
- The alarm rang and everyone rushed out.
- Alarm çaldı ve herkes dışarı fırladı.
- Everyone loves marionettes.
- Herkes kuklaları sever.
- Everyone makes mistakes sometimes.
- Herkes bazen hata yapar.
- Everyone is friendly to her.
- Herkes ona karşı samimi.
- That story is a famous one that everyone knows.
- Bu hikaye herkesin bildiği ünlü bir hikaye.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Herkes, çalışma saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve ücretli periyodik tatiller de dahil olmak üzere, dinlenme ve boş zaman değerlendirme hakkına sahiptir.
- Why is everyone scared of Tom?
- Neden herkes Tom'dan korkar?
- Remember to love everyone!
- Herkesi sevmeyi unutmayın!
- Everyone was late but me.
- Benden başka herkes geç kaldı.
- Everyone says that he's a good man.
- Herkes onun iyi bir adam olduğunu söylüyor.
- Everyone looked surprised.
- Herkes şaşırmış görünüyordu.
- These days everyone watches television casually.
- Bugünlerde herkes gündelik olarak televizyon izler.
- Everyone noticed her.
- Herkes onu fark etti.
- Everyone but Tom listened intently.
- Tom'dan başka herkes dikkatle dinledi.
- Everyone was in love with Tom.
- Herkes Tom'a aşıktı.
- Tom told everyone that he passed the exam.
- Tom sınavı geçtiğini herkese söyledi.
- Everyone hates me.
- Herkes benden nefret ediyor.
- Everyone is responsible for his own actions.
- Herkes kendi yaptıklarından sorumludur.
- Everyone except Tom and Mary left.
- Tom ve Mary hariç herkes gitti.
- Did everyone go crazy?
- Herkes çıldırdı mı?
- Everyone watched me carefully.
- Herkes beni dikkatle izledi.
- Almost everyone I know wants to go to tomorrow's concert.
- Tanıdığım hemen herkes yarınki konsere gitmek istiyor.
- Is everyone out of there?
- Herkes dışarı çıktı mı?
- My job is to make sure everyone is safe.
- Benim işim herkesin güvende olduğundan emin olmaktır.
- Not everyone who goes fishing catches fish.
- Balığa çıkan herkes balık tutmaz.
- Everyone knows it now.
- Artık herkes biliyor.
- We need everyone to be patient.
- Herkesin sabırlı olmasını istiyoruz.
- Tom came after everyone else had left.
- Tom herkes gittikten sonra geldi.
- Paul is such a nice guy that everyone immediately likes him.
- Paul öyle hoş bir adam ki herkes ondan hemen hoşlanıyor.
- Everyone knows who you are.
- Herkes kim olduğunu biliyor.
- Everyone in town was stunned by Sami's death.
- Kasabadaki herkes Sami'nin ölümü karşısında hayrete düşmüştü.
- Betty killed everyone.
- Betty herkesi öldürdü.
- Everyone was drunk, except me.
- Ben hariç herkes sarhoştu.
- Everyone smiled at me.
- Herkes bana gülümsedi.
- Everyone sat back down.
- Herkes tekrar oturdu.
- Everyone is suffering.
- Herkes acı çekiyor.
- The dogs on this island belong to everyone.
- Bu adadaki köpekler herkese ait.
- You like everyone.
- Herkesi seversin.
- Everyone in the room seemed to be talking at once.
- Odadaki herkes aynı anda konuşuyor gibiydi.
- Everyone is happy.
- Herkes mutlu.
- Tom is mean to everyone, isn't he?
- Tom herkese kötü davranıyor, değil mi?
- This train is out of service and everyone must detrain now.
- Bu tren hizmet dışıdır ve herkesin derhal trenden inmesi gerekmektedir.
- Why is everyone afraid of Tom?
- Neden herkes Tom'dan korkuyor?
- You seem to know everyone here.
- Burada herkesi tanıyor gibi görünüyorsun.
- Everyone is going to be there.
- Herkes orada olacak.
- I said good night to everyone.
- Herkese iyi geceler diledim.
- Everyone does what he can.
- Herkes elinden geleni yapar.
- Everyone here knows that Tom doesn't eat pork.
- Buradaki herkes Tom'un domuz eti yemediğini biliyor.
- Is that what everyone thinks?
- Herkesin düşündüğü bu mu?
- Everyone wants money.
- Herkes para istiyor.
- Apparently, everyone was happy.
- Görünüşe göre, herkes mutluymuş.
- Everyone turned to look at us.
- Herkes bize bakmak için döndü.
- Everyone knew them.
- Herkes onları tanıyordu.
- Everyone agreed with this idea.
- Herkes bu fikre katıldı.
- Everyone can't be a winner.
- Herkes kazanan olamaz.
- There's something here for everyone.
- Burada herkes için bir şey var.
- Everyone laughed except me.
- Benim haricimde herkes güldü.
- Everyone uses Google.
- Herkes Google kullanıyor.
- Everyone was dressed in a beautiful kimono at the party.
- Partide herkes güzel bir kimono giymişti.
- Everyone has to do this.
- Herkes bunu yapmak zorunda.
- Everyone has a signed contract.
- Herkesin imzalı bir sözleşmesi var.
- When Tom finally decided to come out of the closet, everyone already knew he was gay.
- Tom sonunda açıklamaya karar verdiğinde, herkes onun eşcinsel olduğunu zaten biliyordu.
- Hopefully, everyone can make it to my party.
- Umarım herkes partime gelebilir.
- I think I can see everyone from here.
- Sanırım buradan herkesi görebilirim.
- It's the same for everyone.
- Herkes için aynı.
- Everyone is free to contribute.
- Herkes katkıda bulunmakta özgürdür.
- The law applies to everyone.
- Yasa herkes için geçerlidir.
- I figured everyone was hungry.
- Herkesin aç olduğunu düşündüm.
- If something is fashionable, everyone wants to imitate it.
- Eğer bir şey modaysa, herkes onu taklit etmek ister.
- Everyone here is afraid of Tom.
- Buradaki herkes Tom'dan korkuyor.
- Not everyone agreed with us.
- Herkes bizimle anlaşmadı.
- Everyone but Tom was at the meeting.
- Tom hariç herkes toplantıdaydı.
- Maybe we should wait till everyone gets here before we start.
- Belki de başlamadan önce herkes gelene kadar beklemeliyiz.
- There isn't room for everyone.
- Herkes için oda yok.
- Everyone seeks happiness.
- Herkes mutluluğu arıyor.
- Everyone got something for Christmas.
- Herkes Noel için bir şey aldı.
- I think everyone had a good time.
- Bence herkes iyi vakit geçirdi.
- Not everyone is smiling.
- Herkes gülümsemiyor.
- I called everyone I know.
- Tanıdığım herkesi aradım.
- Everyone should learn at least two foreign languages.
- Herkes en az iki yabancı dil öğrenmelidir.
- Everyone was drunk, except me.
- Ben hariç, herkes sarhoştu.
- Everyone in her class likes her.
- Sınıfındaki herkes ondan hoşlanır.
- Everyone is worried about Algeria.
- Herkes Cezayir için endişeleniyor.
- Tom told everyone that he was desperate to do that.
- Tom herkese bunu yapmak için çaresiz olduğunu söyledi.
- Everyone paired off and began dancing.
- Herkes eşleşti ve dans etmeye başladı.
- Everyone comes to Tom for advice.
- Herkes tavsiye için Tom'a geliyor.
- Everyone looked puzzled.
- Herkes şaşkın görünüyordu.
- Everyone is gone now.
- Şimdi herkes gitti.
- Everyone looked shocked.
- Herkes şaşırmış görünüyordu.
- Everyone deserves a break.
- Herkes bir molayı hak ediyor.
- Everyone recognizes the boy as a real genius.
- Herkes çocuğun gerçek bir dahi olduğunu kabul ediyor.
- The commandant decided that everyone had to leave the ship.
- Komutan herkesin gemiyi terk etmek zorunda olduğuna karar verdi.
- Sami tried to explain that to everyone.
- Sami bunu herkese açıklamaya çalıştı.
- Tom is friendly to everyone, isn't he?
- Tom herkese karşı arkadaş canlısı, değil mi?
- Look at the blackboard, everyone.
- Herkes tahtaya baksın.
- There isn't enough cake for everyone.
- Herkes için yeterince pasta yok.
- Everyone will be very happy.
- Herkes çok mutlu olacak.
- Everyone knew that.
- Herkes bunu biliyordu.
- Everyone on the ship thought it was going to sink.
- Gemideki herkes batacağını düşündü.
- And then everyone started dancing.
- Ve sonra herkes dans etmeye başladı.
- When the judge speaks, everyone in the courtroom listens.
- Yargıç konuştuğunda, mahkeme salonundaki herkes dinler.
- Is everyone still alive?
- Herkes hâlâ hayatta mı?
- Tom keeps telling everyone how busy he is.
- Tom herkese ne kadar meşgul olduğunu söyleyip duruyor.
- There isn't enough cake for everyone.
- Herkese yetecek kadar pasta yok.
- Everyone in my family is happy.
- Ailemdeki herkes mutlu.
- The world is a grand ball in which everyone wears a mask.
- Dünya, herkesin maske taktığı büyük bir balodur.
- Tom told everyone about what had happened.
- Tom olanları herkese anlattı.
- Everyone smiled but Tom.
- Tom dışında herkes gülümsedi.
- Everyone had a good time at the party.
- Partide herkes iyi vakit geçirdi.
- Everyone but Tom has already gone home.
- Tom'dan başka herkes zaten eve gitmişti.
- She kissed him in front of everyone.
- Herkesin önünde onu öptü.
- Tell everyone the truth.
- Herkese doğruyu söyle.
- Why is everyone so tense?
- Neden herkes bu kadar gergin?
- If something is fashionable, everyone wants to imitate it.
- Eğer bir şey modaysa, herkes on taklit etmek ister.
- Everyone makes a mistake at times.
- Herkes zaman zaman hata yapar.
- There are enough seats for everyone.
- Herkes için yeterli koltuk vardır.
- Everyone has a breaking point.
- Herkesin bir kırılma noktası vardır.
- She will have to cook for everyone.
- Herkes için yemek pişirmek zorunda kalacak.
- Everyone has the right to education.
- Herkesin eğitim hakkı vardır.
- If I did that, everyone would think I was crazy.
- Eğer onu yapsaydım herkes deli olduğumu düşünürdü.
- Everyone left except her.
- O hariç herkes ayrıldı.
- Everyone has good points and bad points.
- Herkesin iyi noktaları ve kötü noktaları vardır.
- Everyone knows that there is something new in this old capital.
- Herkes bu eski başkentte yeni bir şey olduğunu bilir.
- Tell everyone you're drunk.
- Senin sarhoş olduğunu herkese söyle.
- Everyone has been really supportive.
- Herkes gerçekten destekleyici oldu.
- Everyone here is afraid of me.
- Buradaki herkes benden korkuyor.
- It looks like everyone in town is here.
- Kasabadaki herkes buradaymış gibi görünüyor.
- Everyone spoke French.
- Herkes Fransızca konuştu.
- The room was completely silent and everyone stared at us.
- Oda tamamen sessizdi ve herkes bize bakıyordu.
- Everyone knows what's going on.
- Herkes neler olduğunu biliyor.
- Everyone turned to look at them.
- Herkes dönüp onlara baktı.
- Everyone was right about you, Tom.
- Herkes senin hakkında haklıydı, Tom.
- Almost everyone I know can speak French.
- Tanıdığım hemen herkes Fransızca konuşabiliyor.
- Everyone knows who killed Tom.
- Tom'u kimin öldürdüğünü herkes biliyor.
- By late afternoon, everyone was getting tired.
- Öğleden sonra herkes yorulmaya başlamıştı.
- As everyone knows, air is a mixture of gases.
- Herkesin bildiği gibi, hava bir gaz karışımıdır.
- Everyone here likes Tom.
- Buradaki herkes Tom'u sever.
- Today it's very sunny, so everyone is wearing sunglasses.
- Bugün hava çok güneşli, bu yüzden herkes güneş gözlüğü takıyor.
- Everyone likes Tom.
- Herkes Tom'u sever.
- I respect everyone here.
- Burada herkese saygı duyuyorum.
- Everyone gathered together for the picture.
- Herkes resim için bir araya geldi.
- Everyone made it to the party.
- Herkes partiye zamanında geldi.
- Everyone should watch this game.
- Bu maçı herkes izlemeli.
- Everyone is confused.
- Herkesin kafası karıştı.
- Everyone here wants to lose weight.
- Buradaki herkes kilo vermek istiyor.
- Tom's answer took everyone aback.
- Tom'un cevabı herkesi şaşkına çevirdi.
- Everyone knows Tom won't do that.
- Tom'un bunu yapmayacağını herkes biliyor.
- Not everyone here can speak French.
- Buradaki herkes Fransızca konuşamıyor.
- Everyone feels pessimistic.
- Herkes karamsar hissediyor.
- Everyone has an area of interest.
- Herkesin bir ilgi alanı vardır.
- Stop telling everyone you're my brother.
- Herkese kardeşim olduğunu söylemeyi bırak.
- Read the letter in front of everyone.
- Mektubu herkesin önünde oku.
- Everyone but Tom listened carefully.
- Tom dışında herkes dikkatle dinledi.
- Tom is friendly with everyone.
- Tom herkesle arkadaştır.
- There is no market for products that everyone likes a bit, but only for products that someone particularly appreciates.
- Herkesin biraz beğendiği ürünler için pazar yoktur, sadece birilerinin özellikle takdir ettiği ürünler için pazar vardır.
- Everyone turned to look at them.
- Herkes onlara bakmak için döndü.
- Everyone knew that but Tom.
- Bunu Tom'dan başka herkes biliyordu.
- She complains about everything and everyone.
- O her şey ve herkes hakkında şikayet eder.
- Earlier everyone used the same language.
- Daha önce herkes aynı dili kullandı.
- Everyone paid for his own meal.
- Herkes kendi yemeğinin parasını ödedi.
- Everyone thinks I'm a mystery.
- Herkes benim bir gizem olduğumu düşünür.
- Almost everyone I know knows how to swim.
- Neredeyse tanıdığım herkes nasıl yüzeceğini bilir.
- Everyone knows Tom won't do that.
- Herkes Tom'un bunu yapmayacağını biliyor.
- Not everyone who has a paintbrush in their hand is a painter.
- Elinde boya fırçası olan herkes ressam değildir.
- Not everyone wants to be here.
- Burada olmayı herkes istemiyor.
- Sami was screaming and everyone could hear.
- Sami çığlık atıyordu ve herkes duyabiliyordu.
- My father loves everyone in the world.
- Babam dünyadaki herkesi sever.
- The storm took everyone by surprise.
- Fırtına herkesi hazırlıksız yakaladı.
- Tom told everyone he was through doing that.
- Tom herkese bunu yapmaktan bıktığını söyledi.
- Everyone skis here.
- Burada herkes kayak yapar.
- Why's everyone hugging Tom?
- Herkes neden Tom'u kucaklıyor?
- Why's everyone staring at Tom?
- Neden herkes Tom'a gözünü dikiyor?
- I want everyone to know that I'm not a murderer.
- Bir katil olmadığımı herkesin bilmesini istiyorum.
- Everyone knows that an escort service offers more than a good massage.
- Herkes eskort servisinin iyi bir masajdan çok daha fazlasını sunduğunu bilir.
- I started eating before everyone else.
- Herkesten önce yemeye başladım.
- Everyone seems to be nervous.
- Herkes gergin görünüyor.
- Everyone was talking at once.
- Herkes aynı anda konuşuyordu.
- Everyone refused to do that.
- Herkes bunu yapmayı reddetti.
- Bob waved to everyone he saw.
- Bob gördüğü herkese el sallıyordu.
- I like everyone here.
- Buradaki herkesi seviyorum.
- Everyone except me seemed to know his name.
- Benim dışımda herkes onun adını biliyor gibiydi.
- I've made dinner for everyone.
- Herkes için akşam yemeği yaptım.
- Everyone got up to leave.
- Herkes gitmek için kalktı.
- Everyone believed Tom.
- Herkes Tom'a inanıyordu.
- Not everyone will agree with Tom.
- Herkes Tom'un görüşüne katılmaz.
- Everyone makes mistakes from time to time.
- Herkes zaman zaman hatalar yapar.
- Why was everyone surprised?
- Neden herkes şaşırdı?
- Everyone suddenly burst into laughter.
- Herkes aniden kahkahalara boğuldu.
- Everyone pointed at me.
- Herkes beni işaret etti.
- Tom has something he'd like to say to everyone.
- Tom'un herkese söylemek istediği bir şey var.
- Everyone turned around.
- Herkes arkasını döndü.
- Everyone should choose at least one poem and learn it by heart.
- Herkes en az bir şiir seçmeli ve onu ezbere öğrenmelidir.
- Tom likes everyone here.
- Tom buradaki herkesi seviyor.
- And then everyone started laughing.
- Sonra herkes gülmeye başladı.
- Everyone has medical coverage.
- Herkesin sağlık sigortası vardır.
- Everyone wants what they can't have.
- Herkes sahip olamayacağı şeyi ister.
- Everyone was fighting.
- Herkes kavga ediyordu.
- Everyone is looking to help.
- Herkes yardım istiyor.
- I let everyone down.
- Ben herkesi hayal kırıklığına uğrattım.
- Except for Tom, everyone did that.
- Bunu Tom dışında herkes yaptı.
- I want everyone to be there.
- Herkesin orada olmasını istiyorum.
- Tom respects everyone.
- Tom herkese saygı gösterir.
- Why is everyone looking at me?
- Herkes neden bana bakıyor?
- Everyone is waiting anxiously.
- Herkes endişeyle bekliyor.
- Is everyone happy?
- Herkes mutlu mu?
- Everyone does what he wants.
- Herkes istediğini yapar.
- Everyone here creeps me out.
- Buradaki herkes beni korkutuyor.
- I suppose everyone thinks I'm crazy.
- Sanırım herkes deli olduğumu düşünüyor.
- Everyone can tell she is thoughtful.
- Herkes onun düşünceli olduğunu söyleyebilir.
- Everyone should've listened.
- Herkes dinlemeliydi.
- Everyone has secrets.
- Herkesin sırları vardır.
- Everyone has something to lose.
- Herkesin kaybedecek bir şeyi vardır.
- We told everyone.
- Herkese söyledik.
- Tom is just like everyone else.
- Tom da herkes gibi.
- Everyone coming together is an example of fusion.
- Herkesin bir araya gelmesi bir füzyon örneğidir.
- Does everyone in Sweden have blonde hair and blue eyes?
- İsveç'te herkesin sarı saçları ve mavi gözleri mi var?
- Everyone in my family is doing OK.
- Ailemdeki herkes iyi durumda.
- Everyone felt it.
- Herkes bunu hissetti.
- Almost everyone I know has been to Boston at least once.
- Tanıdığım herkes neredeyse en az bir kez Boston'a geldi.
- Everyone is very proud of you.
- Herkes seninle gurur duyuyor.
- The child captivates everyone with his sunny smile.
- Çocuk, neşeli gülüşüyle herkesi cezbediyor.
- We need to talk to everyone.
- Herkesle konuşmamız gerek.
- Everyone has a right to live.
- Herkesin yaşamaya hakkı vardır.
- I think that everyone has to make efforts to save nature.
- Sanırım doğayı korumak için herkes çaba göstermek zorunda.
- It was a new experience for everyone.
- Herkes için yeni bir deneyimdi.
- Everyone has his price.
- Herkesin bir fiyatı vardır.
- Everyone but me laughed.
- Ben hariç herkes güldü.
- Not everyone is as nice as you.
- Herkes senin kadar nazik değil.
- Does everyone have one of these?
- Herkes bunlardan birine sahip mi?
- Everyone worked hard.
- Herkes çok çalıştı.
- Everyone is here, right?
- Herkes burada, değil mi?
- Everyone quieted down.
- Herkes sustu.
- I think I know everyone here.
- Sanırım buradaki herkesi tanıyorum.
- Apparently everyone was happy.
- Görünüşe göre herkes mutluydu.
- Why does everyone hate him?
- Neden herkes ondan nefret ediyor?
- Everyone aspires to have a better life.
- Herkes daha iyi bir hayata sahip olmak için can atıyor.
- Everyone here except me has done that.
- Benden başka herkes bunu yaptı.
- Everyone knows that Tom has poor people skills.
- Herkes Tom'un insan ilişkilerinde zayıf olduğunu bilir.
- What Tom said stunned everyone.
- Tom'un söyledikleri herkesi şaşırttı.
- Is everyone equal?
- Herkes eşit mi?
- How are we going to get enough food for everyone?
- Herkese yetecek gıdayı nasıl bulacağız?
- Sami wanted to get away from everyone.
- Sami herkesten uzaklaşmak istiyordu.
- I thought everyone could do that.
- Herkesin bunu yapabileceğini sanıyordum.
- Everyone drank coffee.
- Herkes kahve içti.
- The climate change around this world worried everyone.
- Dünyadaki iklim değişikliği herkesi endişelendirmiştir.
- Everyone knew everyone else.
- Herkes herkesi tanıyordu.
- Not everyone agrees.
- Herkes aynı fikirde değil.
- Everyone should watch this game.
- Herkes bu maçı izlemeli.
- Everyone told me the same thing.
- Herkes bana aynı şeyi söyledi.
- Everyone turned to look at Tom.
- Herkes Tom'a baktı.
- Everyone knows about Tom's disappearance.
- Tom'un kayboluşunu herkes biliyor.
- It doesn't work for everyone.
- Herkes için işe yaramıyor.
- Everyone is welcome to join.
- Herkes katılabilir.
- He amazed everyone by passing his driving test.
- Ehliyet sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- Everyone gets it wrong at first.
- Başta herkes hata yapıyor.
- When he finished speaking, everyone was silent.
- Konuşmasını bitirdiğinde herkes sustu.
- Everyone out, please.
- Herkes dışarı, lütfen.
- Why does everyone think that I'm stupid?
- Neden herkes benim aptal olduğumu düşünüyor?
- Everyone gets what they deserve.
- Herkes hakkettiğini alır.
- Everyone stared at Tom.
- Herkes gözlerini Tom'a dikti.
- Don't expect everyone to like you.
- Herkesin seni sevmesini bekleme.
- Everyone is going home.
- Herkes eve gidiyor.
- I believe that there is one perfect person out there for everyone.
- Herkes için bir yerlerde mükemmel bir insan olduğuna inanıyorum.
- Everyone is talking about him.
- Herkes ondan söz ediyor.
- Everyone in my family enjoys watching TV.
- Ailemdeki herkes TV izlemekten hoşlanıyor.
- Is everyone having fun?
- Herkes eğleniyor mu?
- Why's everyone calling me Tom?
- Neden herkes bana Tom diyor?
- My duty is to protect everyone here.
- Benim görevim buradaki herkesi korumak.
- His incompetence began to irritate everyone.
- Onun beceriksizliği herkesi sinirlendirmeye başladı.
- It was a normal cold of the type that everyone gets.
- Herkesin geçirdiği türden normal bir soğuk algınlığıydı.
- Everyone fell asleep.
- Herkes uyudu.
- Everyone wants to be healthy.
- Herkes sağlıklı olmak istiyor.
- Everyone knows I'm Tom's girlfriend.
- Herkes benim Tom'un kız arkadaşı olduğumu biliyor.
- You don't want everyone to know, do you, Tom?
- Herkesin bilmesini istemiyorsun, değil mi, Tom?
- Everyone pronounces my name wrong.
- Herkes ismimi yanlış söylüyor.
- If everyone chips in, we'll be able to finish painting the living room by noon.
- Herkes el atarsa öğlene kadar oturma odasını boyamayı bitirebiliriz.
- Everyone at the party was drinking wine.
- Partideki herkes şarap içiyordu.
- I want everyone to love me.
- Herkesin beni sevmesini istiyorum.
- Everyone knew Tom's true feelings.
- Herkes Tom'un gerçek hislerini biliyordu.
- Tom thinks that he's smarter than everyone.
- Tom herkesten daha akıllı olduğunu düşünüyor.
- Everyone pronounces Tom's name wrong.
- Herkes Tom'un ismini yanlış söylüyor.
- You can't send Christmas cards to everyone.
- Herkese Noel kartı gönderemezsin.
- Everyone felt it.
- Onu herkes hissetti.
- A good programmer will influence everyone around him.
- İyi bir programcı etrafındaki herkesi etkileyecektir.
- Everyone laughed at the speaker's joke.
- Konuşmacının esprisine herkes güldü.
- Remember to love everyone!
- Herkesi sevmeyi unutma!
- Why's everyone staring at you?
- Neden herkes sana dik dik bakıyor?
- Everyone in Tom's class caught the flu.
- Tom'un sınıfında herkes gribe yakalandı.
- Apparently, everyone was happy.
- Görünüşe göre, herkes mutluydu.
- Everyone has problems.
- Herkesin sorunu vardır.
- I want everyone to know that I'm not a murderer.
- Herkesin benim bir katil olmadığımı bilmesini istiyorum.
- Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
- Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
- Have a good weekend, everyone.
- Herkese iyi hafta sonları.
- His long speech bored everyone.
- Uzun konuşması herkesi sıktı.
- I greeted everyone.
- Herkesi selamladım.
- Are there still enough chairs for everyone?
- Hâlâ herkes için yeterli sandalye var mı?
- Everyone knows that Tom won't win.
- Herkes Tom'un kazanmayacağını biliyor.
- Everyone was sitting at the table.
- Herkes masada oturuyordu.
- Everyone is waiting on you.
- Herkes sana hizmet ediyor.
- Everyone is doing it.
- Herkes yapıyor.
- Everyone gathered around her.
- Herkes onun etrafında toplandı.
- Has everyone gone crazy?
- Herkes çıldırdı mı?
- Everyone knows each other.
- Herkes birbirini tanır.
- Everyone is doing OK.
- Herkes iyi gidiyor.
- Everyone should be wary.
- Herkes dikkatli olmalı.
- The sun shines for everyone.
- Güneş herkes için parıldar.
- This kind of experience is familiar to everyone.
- Bu tür bir deneyim herkes için tanıdık.
- Everyone was late but me.
- Benim dışımda herkes gecikmişti.
- Not everyone hates Tom.
- Herkes Tom'dan nefret etmiyor.
- Everyone was given enough food and clothing.
- Herkese yeterince yiyecek ve giyecek verildi.
- Tom is always nice to everyone.
- Tom her zaman herkese karşı nazik.
- Almost everyone here can speak French.
- Neredeyse buradaki herkes Fransızca konuşabilir.
- Everyone looked at him like he was crazy.
- Herkes ona deliymiş gibi baktı.
- Everyone is doing that.
- Herkes bunu yapıyor.
- Everyone pronounces my name wrong.
- Herkes benim adımı yanlış telaffuz ediyor.
- Everyone here is afraid of them.
- Buradaki herkes onlardan korkuyor.
- We ask everyone to participate.
- Herkesin katılmasını istiyoruz.
- I think everyone will enjoy this next song.
- Sanırım bu bir sonraki şarkıdan herkes keyif alacaktır.
- Everyone calls me Tom.
- Herkes bana Tom der.
- Not everyone agrees with Tom.
- Herkes Tom'la aynı fikirde değil.
- Everyone started laughing.
- Herkes gülmeye başladı.
- Everyone kept quiet.
- Herkes sessiz kaldı.
- I wonder how I can explain it so everyone will understand it.
- Herkesin anlayacağı şekilde nasıl açıklayabileceğimi merak ediyorum.
- I think everyone is asleep.
- Sanırım herkes uyuyor.
- I can see everyone.
- Herkesi görebiliyorum.
- I convinced everyone.
- Herkesi ikna ettim.
- Tom is afraid of everyone.
- Tom herkesten korkar.
- This program isn't for everyone.
- Bu program herkes için değildir.
- Everyone knows these days that tobacco causes lung cancer.
- Günümüzde herkes tütünün akciğer kanserine neden olduğunu biliyor.
- What's everyone so excited about?
- Herkes ne için bu kadar heyecanlı?
- She finds fault with everything and everyone.
- Her şeyde ve herkeste bir kusur bulur.
- Everyone is watching now.
- Şu anda herkes izliyor.
- Everyone started crying again.
- Herkes tekrar ağlamaya başladı.
- Tom is very nice to everyone.
- Tom herkese karşı çok naziktir.
- Everyone smiled at her.
- Herkes ona gülümsedi.
- Everyone likes milk chocolate.
- Herkes sütlü çikolata sever.
- I want everyone here to help.
- Buradaki herkesin yardım etmesini istiyorum.
- I expect everyone knows what this means.
- Umarım herkes bunun ne anlama geldiğini bilir.
- Did everyone have a good time?
- Herkes eğlendi mi?
- Tom says everyone does that.
- Tom bunu herkesin yaptığını söylüyor.
- His name is known to everyone in the town.
- Kasabadaki herkes onun adını biliyor.
- Everyone knew that Tom wasn't going to do what he said he was going to do.
- Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapmayacağını herkes biliyordu.
- Everyone has a life.
- Herkesin bir hayatı var.
- Everyone hesitated.
- Herkes tereddüt etti.
- Everyone held their breath to see who would win the presidential election.
- Herkes cumhurbaşkanlığı seçimlerini kimin kazanacağını görmek için nefeslerini tuttu.
- Everyone is insane, in his or her own way.
- Herkes kendi yolunda delidir.
- Tom keeps telling everyone how rich he is.
- Tom herkese ne kadar zengin olduğunu söyleyip duruyor.
- I think everyone was pretty excited.
- Bence herkes çok heyecanlıydı.
- I've noticed that everyone who is for abortion has already been born.
- Kürtajdan yana olan herkesin zaten doğmuş olduğunu farkettim.
- My name is Robert, but everyone calls me Bob.
- Benim adım Robert, ama herkes bana Bob der.
- Everyone had to start working.
- Herkes çalışmaya başlamak zorunda kaldı.
- We don't know who invited everyone.
- Herkesi kimin davet ettiğini bilmiyoruz.
- Everyone stared at me.
- Herkes bana baktı.
- Everyone on our street knows Tom.
- Bizim sokaktaki herkes Tom'u tanır.
- Not everyone could afford to pay their taxes.
- Herkes vergisini ödeyemeyebilir.
- That he is a genius is clear to everyone.
- Herkes için belli ki o bir dahi.
- Everyone started laughing.
- Herkes kahkaha atmaya başladı.
- The facts became known to everyone.
- Gerçekler herkes tarafından öğrenildi.
- Everyone needs money.
- Herkesin paraya ihtiyacı var.
- Everyone should exercise their right to vote.
- Herkesin oy hakkını kullanması gerekir.
- Go to work, everyone.
- Herkes işinin başına.
- Not everyone agreed with us.
- Herkes bizimle aynı fikirde değildi.
- Everyone knows what'll happen next.
- Sırada ne olacağını herkes biliyor.
- Where do you think everyone went?
- Sence herkes nereye gitmiştir?
- Everyone in the classroom was coughing.
- Sınıftaki herkes öksürüyordu.
- Do not make a scene in front of everyone.
- Herkesin önünde olay çıkarma.
- Everyone was wrong.
- Herkes hatalıydı.
- I hate everyone except you.
- Sen hariç herkesten nefret ediyorum.
- Everyone does it differently.
- Herkes bunu farklı şekilde yapar.
- Sami's YouTube channel is for everyone.
- Sami'nin YouTube kanalı herkes içindir.
- Everyone in the room seemed to agree.
- Odadaki herkes katılıyor gibi görünüyordu.
- Why does everyone hate Tom?
- Neden herkes Tom'dan nefret ediyor?
- Everyone booed Tom off the stage.
- Herkes Tom'u sahneden inene kadar yuhaladı.
- Everyone hugged Tom.
- Herkes Tom'a sarıldı.
- Everyone is happy and healthy.
- Herkes mutlu ve sağlıklıdır.
- Everyone will experience it.
- Herkes bunu tecrübe edecek.
- Everyone I know has one.
- Tanıdığım herkeste bir tane var.
- Everyone admires the pictures painted by him.
- Herkes onun tarafından yapılan resimlere hayrandır.
- Everyone rushed outdoors.
- Herkes dışarıya koştu.
- Not everyone can be a poet.
- Herkes şair olamaz.
- Tom wanted everyone to think he'd died.
- Tom herkesin öldüğünü düşünmesini istedi.
- Everyone made it to the party.
- Herkes partiye gelebildi.
- He greets everyone loudly.
- O herkesi yüksek sesle selamlar.
- Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
- Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.
- Everyone looked at my feet.
- Herkes ayaklarıma baktı.
- Everyone is still asleep.
- Herkes hâlâ uyuyor.
- I can't believe the way everyone is reacting.
- Herkesin nasıl tepki verdiğine inanamıyorum.
- Tom poured everyone a drink.
- Tom herkese bir içki doldurdu.
- Everyone changes.
- Herkes değişti.
- I feel like everyone is talking about me behind my back.
- Herkes arkamdan konuşuyormuş gibi hissediyorum.
- I wanted everyone to get along.
- Herkesin iyi geçinmesini istiyorum.
- We have a good team and everyone knows it.
- İyi bir ekibimiz var ve herkes onu biliyor.
- Everyone knows you didn't do that.
- Bunu senin yapmadığını herkes biliyor.
- Why is everyone staring at us?
- Neden herkes bize bakıyor?
- Everyone was on their own.
- Herkes kendi başınaydı.
- He gets along with everyone in his class.
- O, sınıfındaki herkesle anlaşıyor.
- Everyone is proud of you.
- Herkes seninle gurur duyuyor.
- Make everyone happy.
- Herkesi mutlu et.
- Everyone but Tom has already gone home.
- Tom hariç herkes çoktan eve gitti.
- He gets along with everyone in his class.
- Sınıfındaki herkesle iyi geçiniyor.
- When he finished speaking, everyone was silent.
- O, konuşmayı bitirdiğinde, herkes sessizdi.
- I only want what's best for everyone.
- Ben sadece herkes için en iyisini istiyorum.
- Tom told everyone in the room about what had happened.
- Tom odadaki herkese olanları anlattı.
- Why does everyone need to learn English?
- Neden herkes İngilizce öğrenmek zorunda?
- Tom bought drinks for everyone at the bar.
- Tom, barda herkes için içki ısmarladı.
- Everyone maintains their own truth.
- Herkes kendi gerçeğini sürdürür.
- Everyone agreed on that.
- Herkes bunu kabul etti.
- Tom had no idea why everyone was laughing.
- Tom'un herkesin neden güldüğüne dair hiçbir fikri yoktu.
- Everyone laughed at me yesterday.
- Dün herkes bana güldü.
- She had an unassuming air that put everyone at ease.
- Onun herkesi rahatlatan alçakgönüllü bir havası vardı.
- Everyone looks exhausted.
- Herkes bitkin görünür.
- Everyone called me Tom.
- Herkes bana Tom dedi.
- He arrived half an hour late, so everyone was angry with him.
- Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızgındı.
- Everyone stayed in Boston except Tom.
- Tom hariç herkes Boston'da kaldı.
- Everyone told him no.
- Herkes ona hayır dedi.
- Tom knew everyone.
- Tom herkesi tanıyordu.
- I want everyone to hear what I have to say.
- Söylemek zorunda olduğum şeyi herkesin duymasını istiyorum.
- Everyone is entitled to be moody once in a while.
- Herkesin arada bir karamsar olmaya hakkı vardır.
- The bank robbers killed everyone but Tom.
- Banka soyguncuları Tom hariç herkesi öldürdü.
- Please clean up this room before everyone arrives.
- Lütfen herkes gelmeden önce bu odayı temizleyin.
- Everyone in our class passed the test.
- Sınıfımızdaki herkes sınavı geçti.
- Everyone worked according to one's ability.
- Herkes kendi kabiliyetine göre çalıştı.
- Tom knew that Mary told everyone she was going to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapacağı herkese söylediğini biliyordu.
- The dogs on this island belong to everyone.
- Bu adadaki köpekler herkese aittir.
- Not everyone can hear you.
- Seni herkes duyamaz.
- I want everyone in my office in 20 minutes.
- Herkesin 20 dakika içinde ofisimde olmasını istiyorum.
- Everyone may go home.
- Herkes eve gidebilir.
- Did everyone have a good time?
- Herkes iyi vakit geçirdi mi?
- I guess everyone was lying.
- Sanırım herkes yalan söylüyordu.
- Ladybirds are insects that everyone likes.
- Uğur böcekleri herkesin sevdiği böceklerdir.
- It happens to everyone.
- Bu herkesin başına gelir.
- Speak louder so everyone can hear you.
- Daha yüksek sesle konuşun, böylece herkes sizi duyabilir.
- Everyone noticed that.
- Bunu herkes fark etti.
- Everyone is talking about him.
- Herkes onun hakkında konuşuyor.
- Everyone sympathised with her.
- Herkes onunla duygularını paylaştı.
- Everyone needs to find their own path.
- Herkes kendi yolunu bulmalı.
- Everyone has their own burdens.
- Herkesin kendi yükü var.
- I don't want to ruin the evening for everyone.
- Akşamı herkes için mahvetmek istemiyorum.
- Everyone admires the pictures painted by him.
- Herkes onun tarafından çizilen resimlere hayranlık duyuyor.
- Everyone knows that Jessie has a thing for you.
- Herkes Jessie'nin sana karşı bir şeyler hissettiğini biliyor.
- Everyone just started running.
- Herkes koşmaya başladı.
- Everyone in the shelter!
- Herkes barınağa!
- Everyone watched them carefully.
- Herkes onları dikkatlice izledi.
- Do you really hate everyone you work with?
- Birlikte çalıştığın herkesten gerçekten nefret mi ediyorsun?
- Not everyone who lives here is rich.
- Burada yaşayan herkes zengin değildir.
- I want to thank everyone for helping me today.
- Bugün bana yardım eden herkese teşekkür etmek istiyorum.
- Last month I brought up the courage to tell everyone that I converted to Islam.
- Geçen ay cesaretimi toplayıp herkese İslam'a geçtiğimi söyledim.
- I agree with everyone else.
- Ben de herkesle aynı fikirdeyim.
- Everyone needs to relax.
- Herkesin dinlenmesi gerekiyor.
- Everyone except Tom was present.
- Tom hariç herkes oradaydı.
- Everyone in the room looked bored.
- Odadaki herkes sıkılmış görünüyordu.
- Sami gave everyone a big surprise.
- Sami herkese büyük bir sürpriz yaptı.
- Everyone can feed the database to illustrate new vocabulary.
- Herkes yeni kelimeleri göstermek için veritabanını besleyebilir.
- I introduced myself to everyone in the room.
- Kendimi odadaki herkese tanıttım.
- Everyone treated Mary like a princess.
- Herkes Mary'ye prenses gibi davranırdı.
- Everyone laughed except them.
- Onlar hariç herkes güldü.
- Everyone pointed at them.
- Herkes onları işaret etti.
- Everyone is entitled to his own opinion.
- Herkesin kendi görüşüne sahip olma hakkı vardır.
- Nowadays, books are accessible to everyone.
- Günümüzde kitaplara herkes ulaşabiliyor.
- Speak clearly so that everyone may hear you.
- Yüksek sesle konuş ki herkes seni duyabilsin.
- She's flirty with everyone.
- O herkesle cilveleşir.
- Why is everyone clapping?
- Neden herkes alkışlıyor?
- Everyone knows what's going on.
- Neler olduğunu herkes biliyor.
- The music lured everyone.
- Müzik, herkesi cezbetti.
- Everyone liked her because she was very kind.
- Çok nazik olduğu için, herkes onu seviyordu.
- I am getting crazy according to everyone.
- Herkese göre deliriyorum.
- Not everyone was convinced.
- Herkes ikna olmadı.
- Everyone thinks we're a couple.
- Herkes bir çift olduğumuzu düşünüyor.
- Tom is always kind to everyone.
- Tom herkese karşı her zaman naziktir.
- Everyone believed him.
- Herkes ona inandı.
- Everyone is staring at Tom.
- Herkes Tom'a bakıyor.
- Everyone but Jim came.
- Jim'in dışında herkes geldi.
- Everyone knows Tom.
- Herkes Tom'u tanır.
- Everyone already knows anyway.
- Zaten herkes biliyor.
- I want everyone to remain calm.
- Herkesin sakin olmasını istiyorum.
- He told everyone that we were married.
- Herkese evli olduğumuzu söyledi.
- Why is everyone staring at you?
- Neden herkes sana bakıyor?
- Everyone must do their own work.
- Herkes kendi işini yapmalı.
- Does everyone think it was me who stole the money?
- Herkes parayı çalanın ben olduğumu mu düşünüyor?
- Everyone gossips.
- Herkes dedikodu yapar.
- Everyone needs friends.
- Herkesin arkadaşa ihtiyacı var.
- Everyone knows it's true.
- Herkes bunun doğru olduğunu biliyor.
- Everyone felt sorry for me.
- Herkes benim için üzüldü.
- Everyone pretended not to listen.
- Herkes dinlemiyormuş gibi davrandı.
- I knew everyone there.
- Oradaki herkesi tanırdım.
- Everyone was talking at once, so I couldn't get a word in edgewise.
- Herkes aynı anda konuşuyordu, bu yüzden tek kelime bile edemedim.
- They do that to everyone.
- Onlar bunu herkes için yaparlar.
- Everyone remarked on his new hairstyle.
- Herkes onun yeni saç stilini fark etti.
- Everyone knows I take pictures.
- Herkes fotoğraf çektiğimi biliyor.
- Everyone in his family is tall.
- Onun ailesindeki herkes uzundur.
- Everyone loves that place.
- Herkes orayı çok seviyor.
- We have enough room for everyone.
- Herkes için yeterli yerimiz var.
- Everyone says that he is the very image of his father.
- Herkes onun babasının tıpatıp aynısı olduğunu söylüyor.
- Everyone was anxious.
- Herkes endişeliydi.
- Everyone suggest me to stay in bed, but I want to go out and enjoy.
- Herkes yatakta kalmamı öneriyor fakat ben dışarı çıkmak ve eğlenmek istiyorum.
- Everyone hates you.
- Herkes senden nefret ediyor.
- Everyone saw it.
- Bunu herkes gördü.
- Everyone is looking for Tom.
- Herkes Tom'u arıyor.
- Tell them that everyone is here.
- Onlara herkesin burada olduğunu söyle.
- Not everyone in Boston likes them.
- Boston'daki herkes onları sevmiyor.
- Everyone in the room recognized Tom.
- Odadaki herkes Tom'u tanıdı.
- Everyone has taken time to adjust.
- Herkesin alışması zaman aldı.
- Everyone is doing that.
- Bunu herkes yapıyor.
- Not everyone is worried.
- Herkes endişeli değil.
- Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.
- Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.
- Why's everyone wet?
- Neden herkes ıslak?
- Everyone but Tom is wearing a hat.
- Tom hariç herkes şapka takıyor.
- Tom felt like everyone was ignoring him.
- Tom, herkes onu görmezden geliyormuş gibi hissetti.
- Everyone is welcome to come.
- İsteyen herkes gelebilir.
- Everyone looked at it carefully.
- Herkes ona dikkatlice baktı.
- Everyone should exercise their right to vote.
- Herkes oy kullanma hakkını kullanmalıdır.
- Everyone around here likes them.
- Buradaki herkes onları seviyor.
- Everyone knows that.
- Bunu herkes biliyor.
- Can Tom bring everyone together?
- Tom herkesi bir araya getirebilir mi?
- You seem to know everyone here.
- Buradaki herkesi tanıyor gibisin.
- The revelation took everyone by surprise.
- İfşa edilenler herkesi şaşırttı.
- Everyone liked you.
- Herkes senden hoşlandı.
- I introduced myself to everyone in the room.
- Odadaki herkese kendimi tanıttım.
- Everyone began to laugh.
- Herkes gülmeye başladı.
- Everyone is waiting for him.
- Herkes onu bekliyor.
- I think that everyone should study a foreign language.
- Herkesin bir yabancı dil eğitimi yapması gerektiğini düşünüyorum.
- Everyone is watching football.
- Herkes futbol izliyor.
- Everyone in the apartment house shares the kitchen.
- Apartmandaki herkes mutfağı paylaşıyor.
- Everyone knows you did that.
- Bunu yaptığını herkes biliyor.
- I did what everyone did.
- Ben de herkesin yaptığını yaptım.
- Everyone knows it.
- Bunu herkes bilir.
- All right, everyone, remain calm.
- Pekala, herkes sakin olsun.
- Everyone was young once.
- Herkes bir zamanlar gençti.
- Everyone is so mean to me.
- Herkes bana karşı çok cimri.
- He's friendly with everyone in his class.
- O, sınıfındaki herkese karşı samimidir.
- Tom seemed to know just about everyone.
- Tom hemen hemen herkesi tanıyor gibiydi.
- Everyone likes it here.
- Burayı herkes seviyor.
- Everyone knows that he's still alive.
- Herkes onun hâlâ hayatta olduğunu biliyor.
- I think that this material is of benefit to everyone.
- Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
- If my house were a mansion, I would invite everyone I know to my birthday party.
- Evim bir malikane olsaydı, tanıdığım herkesi doğum günü partime davet ederdim.
- I bet you tell everyone that.
- Eminim bunu herkese söylüyorsundur.
- Tom told everyone about what he did.
- Tom herkese yaptığı şeyi anlattı.
- Everyone was looking at me.
- Herkes bana bakıyordu.
- Tom thanked everyone for waiting.
- Tom beklediği için herkese teşekkür etti.
- Almost everyone here speaks French.
- Burada hemen hemen herkes Fransızca konuşuyor.
- Everyone wants to be healthy.
- Herkes sağlıklı olmak ister.
- Why is everyone applauding?
- Neden herkes alkışlıyor?
- I brought everyone gifts.
- Herkese hediye getirdim.
- Please stay calm, everyone.
- Herkes sakin olsun lütfen.
- Everyone wondered who it could be.
- Herkes onun kim olabileceğini merak etti.
- Everyone ran outside.
- Herkes dışarı koştu.
- This song is known to everyone.
- Bu şarkı herkes tarafından bilinir.
- Is everyone all right?
- Herkes iyi mi?
- Everyone thought that Tom was going to be in Boston this weekend.
- Herkes bu hafta Tom'un Boston'da olacağını düşündü.
- Everyone knows you're crazy about him.
- Herkes onun için deli olduğunu biliyor.
- I agree with everyone.
- Herkesle aynı fikirdeyim.
- I bet everyone is waiting.
- Herkesin bekliyor olduğuna bahse girerim.
- Everyone tried to sell their stocks.
- Herkes hisselerini satmaya çalıştı.
- I asked everyone what that was.
- Herkese bunun ne olduğunu sordum.
- Tom kissed Mary in front of everyone.
- Tom herkesin önünde Mary'yi öptü.
- Did everyone agree with it?
- Herkes aynı fikirde miydi?
- The music lured everyone.
- Müzik herkesi cezbetti.
- Everyone around here likes me.
- Bu civarda herkes beni seviyor.
- Everyone, follow me.
- Herkes, beni takip et.
- Everyone get up and put your children on your shoulders.
- Herkes ayağa kalkıp, çocuğunu omuzuna alsın.
- We told everyone about what had happened.
- Olanları herkese anlattık.
- Why does everyone think I'm stupid?
- Neden herkes benim ahmak olduğumu düşünüyor?
- Does everyone think it was me who stole the money?
- Herkes parayı benim çaldığımı mı düşünüyor?
- She was nice to everyone.
- Herkese iyi davranırdı.
- I give greetings to everyone.
- Herkese selam veriyorum.
- Everyone is in favor of the new project.
- Herkes yeni projeden yana.
- Everyone knows Tom has poor people skills.
- Herkes Tom'un kötü insan ilişkileri olduğunu biliyor.
- I thought everyone was busy.
- Herkesin meşgul olduğunu düşündüm.
- His death made everyone sad.
- Onun ölümü herkesi üzdü.
- Everyone has a right to live.
- Herkesin yaşama hakkı vardır.
- Everyone will be happy if you help us.
- Eğer bize yardım ederseniz, herkes memnun olur.
- Everyone was late but me.
- Ben hariç herkes geç kaldı.
- Everyone already knows anyway.
- Herkes zaten biliyor.
- Please stay calm, everyone.
- Lütfen herkes sakin olsun.
- Everyone needs money.
- Herkesin paraya ihtiyacı vardır.
- I want to thank everyone for their support.
- Ben herkese destekleri için teşekkür etmek istiyorum.
- Tom asked everyone to leave.
- Tom herkesin gitmesini istedi.
- Everyone working for us earns more than the minimum wage.
- Bizim için çalışan herkes asgari ücretten daha fazla kazanır.
- Everyone laughed at us.
- Herkes bize güldü.
- The Russians won, as everyone expected.
- Herkesin beklediği gibi Ruslar kazandı.
- Don't expect everyone to agree with you.
- Herkesin sizinle aynı fikirde olmasını beklemeyin.
- Everyone clapped at the end of the concert.
- Konserin sonunda herkes alkışladı.
- Everyone has something to lose.
- Herkesin kaybedecek bir şeyi var.
- Tom told everyone that I hated Mary, but that's not true.
- Tom herkese Mary'den nefret ettiğimi söylemiş ama bu doğru değil.
- Everyone was quite satisfied.
- Herkes oldukça memnundu.
- Where's everyone going?
- Herkes nereye gidiyor?
- I got a farewell present from everyone.
- Herkesten bir veda hediyesi aldım.
- Not everyone was impressed.
- Herkes etkilenmedi.
- On my birthday, everyone in the bar was buying me drinks.
- Doğum günümde bardaki herkes bana içki ısmarlıyordu.
- Everyone in the class is calm.
- Sınıftaki herkes sakin.
- Everyone is in their place.
- Herkes kendi yerinde.
- Everyone except me knew what was going on.
- Ben hariç herkes neler olduğunu biliyordu.
- If I did that, everyone would think I was crazy.
- Bunu yapsaydım, herkes deli olduğumu düşünürdü.
- Everyone knows it.
- Herkes bunun farkında.
- Does your dog bark at everyone?
- Köpeğiniz herkese havlıyor mu?
- Everyone ignored him.
- Herkes onu gözardı etti.
- So, is everyone happier now?
- Peki, şimdi herkes daha mı mutlu?
- Tom waited for everyone to sit down.
- Tom herkesin oturmasını bekledi.
- Everyone in the class likes Tom.
- Sınıftaki herkes Tom'dan hoşlanıyor.
- Everyone get up and put your children on your shoulders.
- Herkes ayağa kalksın ve çocuklarını omuzlarına alsın.
- Everyone in the class made fun of Tom's new haircut.
- Sınıftaki herkes Tom'un yeni saç tıraşıyla alay etti.
- Everyone knows Tom.
- Herkes Tom'u tanıyor.
- Everyone knows they like each other.
- Herkes birbirlerini sevdiklerini biliyor.
- I didn't tell everyone.
- Herkese söylemedim.
- Everyone said that I was wrong.
- Herkes hatalı olduğumu söyledi.
- My name is Edward, but everyone calls me Ned.
- Benim adım Edward ama herkes bana Ned diye seslenir.
- Everyone did well.
- Herkes iyiydi.
- Everyone knows it's Tom.
- Herkes onun Tom olduğunu biliyor.
- Everyone agreed.
- Herkes kabul etti.
- Everyone looked over at them.
- Herkes onlara bir göz attı.
- You talk enough for everyone.
- Herkese yetecek kadar konuşuyorsun.
- Everyone is watching them.
- Herkes onları izliyor.
- Everyone needs a dream.
- Herkesin bir hayale ihtiyacı var.
- Everyone should bring their own lunch.
- Herkes kendi yemeğini getirmeli.
- Everyone suddenly burst into laughter.
- Herkes aniden kahkahaya boğuldu.
- She finds fault with everything and everyone.
- Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
- Everyone here is afraid of him.
- Buradaki herkes ondan korkuyor.
- Mary and I, who are twins, used to amuse ourselves by exchanging identities and fooling everyone.
- İkiz olan Mary ve ben, kimliklerimizi değiştirip herkesi kandırarak eğlenirdik.
- After everyone left, he remained, friendless.
- Herkes gittikten sonra, o arkadaşsız kaldı.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkes, çıkarlarının korunması için sendika kurma ve sendikalara katılma hakkına sahiptir.
- Everyone here wants to lose weight.
- Buradaki herkes zayıflamak istiyor.
- Tom asked everyone to take off their shoes.
- Tom, herkesten ayakkabılarını çıkarmalarını istedi.
- We wanted to open it up to everyone.
- Herkese açmak istedik.
- Everyone makes their own interests.
- Herkes kendi ilgi alanını yaratır.
- Everyone likes winning.
- Herkes kazanmayı sever.
- Everyone except me knew what was going on.
- Benim dışımda herkes neler olduğunu biliyordu.
- Everyone is against me.
- Herkes bana karşı.
- Everyone must protect the environment.
- Herkes çevreyi korumalı.
- Everyone stood.
- Herkes ayağa kalktı.
- Everyone will be happy if you help us.
- Bize yardım ederseniz herkes mutlu olacak.
- I want to leave, disappear, forget everything and everyone.
- Gitmek, kaybolmak, her şeyi ve herkesi unutmak istiyorum.
- Everyone talks about her.
- Herkes onun hakkında konuşuyor.
- Everyone knew him.
- Herkes onu tanıyordu.
- How's everyone doing here?
- Herkes nasıl burada?
- Tom said everyone would have to leave.
- Tom herkesin gitmek zorunda olacağını söyledi.
- I wonder whether there's enough food for everyone.
- Acaba herkese yetecek kadar yiyecek var mı?
- Sometimes, everyone is simple minded.
- Bazen herkes basit düşüncelidir.
- Everyone booed Tom off the stage.
- Herkes Tom'u sahneden yuhalayarak indirdi.
- I hope everyone is safe.
- Umarım herkes güvendedir.
- I just want what everyone wants.
- Ben sadece herkesin istediğini istiyorum.
- We have something for everyone.
- Herkes için bir şeyimiz var.
- I thought everyone knew.
- Ben herkesin bildiğini düşündüm.
- Everyone recognized him as a brilliant pianist.
- Herkes onu parlak bir piyanist olarak tanıdı.
- Everyone believes in their own potential.
- Herkes kendi potansiyeline inanır.
- A person giving a speech should stand where everyone can see him.
- Konuşma yapan kişi herkesin onu görebileceği bir yerde durmalıdır.
- I gave everyone a pamphlet.
- Herkese bir broşür verdim.
- Everyone but Tom laughed.
- Tom'dan başka herkes güldü.
- Everyone is here to see you, Tom.
- Herkes seni görmek için burada, Tom.
- Everyone around here knows his name.
- Buradaki herkes onun adını biliyor.
- Everyone in my family likes singing.
- Ailemdeki herkes şarkı söylemeyi sever.
- Everyone sympathized with Tom.
- Herkes Tom'a sempati duyuyor.
- Love is like measles - everyone should experience it.
- Aşk kızamık gibidir, onu herkes yaşamalıdır.
- Everyone but him can answer this question.
- O hariç herkes bu soruya cevap verebilir.
- Everyone laughed except him.
- Onun haricinde herkes güldü.
- This dog barks at everyone it doesn't know.
- Bu köpek tanımadığı herkese havlar.
- Everyone is eligible regardless of nationality.
- Uyruğu ne olursa olsun herkes katılabilir.
- Everyone loves me.
- Herkes beni seviyor.
- Everyone knows Tom and I like each other.
- Herkes Tom ve benim birbirimizi sevdiğimizi biliyor.
- Tom was aware that everyone was looking at him.
- Tom herkesin ona baktığının farkındaydı.
- Tom brought enough food to feed everyone.
- Tom herkesi beslemeye yetecek kadar yiyecek getirdi.
- Her beauty attracted everyone in the room.
- Onun güzelliği odadaki herkesi cezbetti.
- This dog barks at everyone he doesn't know.
- Bu köpek tanımadığı herkese havlar.
- Why are you always so nice to everyone?
- Neden herkese karşı çok kibarsın?
- Everyone around the area works hard.
- Bölgedeki herkes çok çalışıyor.
- Everyone believed what Tom said.
- Herkes Tom'un söylediklerine inandı.
- Everyone can't be right.
- Herkes haklı olamaz.
- Why does everyone hate us?
- Neden herkes bizden nefret ediyor?
- Around here, everyone skis.
- Buralarda herkes kayak yapar.
- Everyone has faults.
- Herkesin hataları vardır.
- Everyone left us alone.
- Herkes bizi yalnız bıraktı.
- Everyone was dressed in black.
- Herkes siyah giyinmişti.
- I convinced everyone to help us.
- Bize yardım etmesi için herkesi ikna ettim.
- Everyone is here but Tom.
- Tom dışında herkes burada.
- She opens her legs for everyone.
- O herkes için bacaklarını açar.
- We have enough seats for everyone.
- Herkese yetecek kadar koltuğumuz var.
- Tom has been very nice to everyone.
- Tom herkese karşı çok kibardı.
- Everyone has received a sufficient amount of food and clothing.
- Herkes yeterli miktarda yiyecek ve giyecek aldı.
- Everyone in America can easily have a gun if he wants it.
- Amerika'daki herkes, isterse kolayca silah sahibi olabilir.
- Everyone sympathised with her.
- Herkes ona sempati duydu.
- Everyone needs to do this.
- Herkesin bunu yapması gerekiyor.
- Now wish everyone a good night!
- Şimdi herkese iyi geceler dileriz!
- You must make an effort to get along with everyone.
- Herkesle iyi geçinmek için çaba göstermelisiniz.
- Everyone was frisked.
- Herkesin üstü arandı.
- Where did everyone go?
- Herkes nereye gitti?
- Everyone should learn that.
- Bunu herkes öğrenmeli.
- Everyone laughed except for Tom.
- Tom hariç herkes güldü.
- Everyone believed his lie.
- Herkes onun yalanına inanıyordu.
- Everyone looks uncomfortable.
- Herkes rahatsız görünüyor.
- I thought everyone was happy.
- Herkesin mutlu olduğunu sanıyordum.
- We were supposed to tell everyone to leave.
- Herkese gitmelerini söylememiz gerekiyordu.
- Everyone needs to find his own path.
- Herkes kendi yolunu bulmalı.
- I think everyone wants to do that.
- Sanırım herkes bunu yapmak istiyor.
- Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
- Herkes paylaşmanın mutluluğunu kendisi keşfetmeli.
- Everyone liked her.
- Herkes onu sevdi.
- Everyone was killed.
- Herkes öldürüldü.
- Mary is gracious to everyone.
- Mary herkese karşı naziktir.
- I want to thank everyone for their prayers.
- Herkese duaları için teşekkür etmek istiyorum.
- Everyone has a favorite.
- Herkesin bir favorisi var.
- Everyone has the right to freedom of peaceful assembly and association.
- Herkes barışçıl bir şekilde toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne sahiptir.
- Check everyone.
- Herkesi kontrol et.
- Everyone is grieving.
- Herkes kederli.
- Mary humiliated Tom in front of everyone.
- Mary, Tom'u herkesin önünde küçük düşürdü.
- Everyone is in the living room watching TV.
- Oturma odasındaki herkes televizyon izliyor.
- Everyone was silent as the teacher was announcing the results of the examination.
- Öğretmen sınav sonuçlarını duyururken herkes sessizdi.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
- Sanırım herkes çocukluğuna biraz pişmanlıkla bakar.
- You shouldn't always do what everyone else seems to be doing.
- Her zaman herkesin yapıyor gibi göründüğü şeyleri yapmamalısınız.
- She's bad and nasty like everyone said.
- Herkesin söylediği gibi kötü ve iğrenç biri.
- Everyone gasps.
- Herkes nefes aldı.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone knows about him.
- Herkes onu biliyor.
- Everyone except me seemed to know his name.
- Ben hariç herkes onun adını biliyor gibiydi.
- Everyone seemed sad to see Tom go.
- Herkes Tom'u giderken gördüğüne üzülmüş gibiydi.
- Everyone has medical coverage.
- Herkesin sağlık sigortası var.
- This story is very famous; everyone knows it.
- Bu hikaye çok ünlü; herkes bunu biliyor.
- Everyone has their own flaws.
- Herkesin kendi kusurları vardır.
- Everyone in the village plans to be at the picnic.
- Köydeki herkes piknikte olmayı planlıyor.
- We ask everyone that same question.
- Herkese aynı suali sorarız.
- Everyone rushed to the pumps.
- Herkes acele ile pompalara koştu.
- Everyone booed Tom off the stage.
- Herkes Tom'u sahneden yuhaladı.
- Everyone has to go sometime.
- Herkes bir gün gitmek zorunda.
- I just laughed because everyone else did.
- Herkes güldüğü için ben de güldüm.
- Everyone I know has one.
- Tanıdığım herkesin bir tane var.
- Everyone thinks the same thing.
- Herkes aynı şeyi düşünüyor.
- Everyone is coming with us.
- Herkes bizimle geliyor.
- Tom doesn't speak for everyone.
- Tom herkes için konuşmaz.
- Everyone needs to know this.
- Herkesin bunu bilmesi gerekiyor.
- His disappointment was obvious to everyone.
- Hayal kırıklığı herkes tarafından açıkça görülüyordu.
- I did that because everyone else did.
- Herkes öyle yaptığı için ben de öyle yaptım.
- Not everyone has access to the Internet.
- Herkesin internete erişimi yok.
- Everyone believed in you.
- Herkes size inandı.
- Everyone in Cuba likes it.
- Küba'daki herkes bunu seviyor.
- Almost everyone I know has a bicycle.
- Tanıdığım hemen herkesin bisikleti var.
- It doesn't work for everyone.
- Herkeste işe yaramaz.
- Everyone knew the song.
- Herkes şarkıyı biliyor.
- Everyone has been so lovely.
- Herkes çok iyi davrandı.
- He told everyone.
- Herkese söyledi.
- Everyone laughed.
- Herkes güldü.
- Everyone stared at her.
- Herkes ona baktı.
- Everyone must memorize these words.
- Herkes bu sözcükleri ezberlemeli.
- Tom yelled loud enough for everyone to hear.
- Tom herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle bağırdı.
- Everyone is waiting on you.
- Herkes seni bekliyor.
- Everyone rushed over to the other side of the ship to see what was happening.
- Herkes ne olup bittiğini görmek için aceleyle geminin diğer tarafına gitti.
- Everyone knows everyone.
- Herkes herkesi tanır.
- Everyone thought that Tom was going to be in Boston this weekend.
- Herkes Tom'un bu hafta sonu Boston'da olacağını düşünüyordu.
- Everyone laughed except you.
- Senin dışında herkes güldü.
- Where's everyone else?
- Herkes nerede?
- And as she spoke she threw off her long cloak and everyone saw it was the queen.
- Ve konuşurken uzun pelerinini attı ve herkes onun kraliçe olduğunu gördü.
- Sami tried to explain that to everyone.
- Sam onu herkese açıklamaya çalıştı.
- He kept his past a secret from everyone.
- Geçmişini herkesten sır gibi sakladı.
- Everyone wants to enrich themselves, at any cost, no matter what the cost.
- Herkes ne pahasına olursa olsun kendilerini zenginleştirmek istiyor, ne pahasına olursa olsun.
- I liked everyone I met.
- Tanıştığım herkesi sevdim.
- How is everyone?
- Herkes nasıl?
- Not everyone likes that book.
- O kitaptan herkes hoşlanmaz.
- Everyone pretended they forgot his birthday.
- Herkes onun doğum gününü unutmuş numarası yapıyordu.
- Thank God everyone was OK.
- Tanrı'ya şükür herkes iyiydi.
- Everyone calls him Tom.
- Herkes ona Tom der.
- Everyone agreed with this idea.
- Herkes bu düşünceye katıldı.
- I don't want everyone to think I'm stupid.
- Herkesin aptal olduğumu düşünmesini istemem.
- Why does everyone assume that I can't cross the street?
- Neden herkes karşıdan karşıya geçemeyeceğimi düşünüyor?
- Everyone in town knows his name.
- Kasabadaki herkes onun adını biliyor.
- Everyone was stunned.
- Herkes şaşırmıştı.
- Are you sure we have enough food for everyone?
- Herkese yetecek kadar yiyeceğimizin olduğundan emin misiniz?
- Everyone remained standing.
- Herkes ayakta kaldı.
- Everyone wants to be right.
- Herkes haklı olmak istiyor.
- Everyone else has gone home.
- Herkes evine gitti.
- Everyone did that except Tom.
- Bunu Tom hariç herkes yaptı.
- Everyone rushed to the pumps.
- Herkes pompalara doğru koşturdu.
- Tom felt like everyone was ignoring him.
- Tom herkesin onu görmezden geldiğini hissetti.
- Everyone knew us.
- Herkes bizi tanırdı.
- Everyone says the view from here is beautiful.
- Herkes buradan manzaranın güzel olduğunu söylüyor.
- I urge everyone to do the same.
- Herkesi de aynı şeyi yapmaya çağırıyorum.
- Almost everyone here can speak French.
- Buradaki hemen herkes Fransızca konuşabiliyor.
- Everyone drew their own conclusions.
- Herkes kendi sonucunu çıkardı.
- Everyone says that my father was working on the space station before he met my mother.
- Herkes babamın annemle tanışmadan önce uzay istasyonunda çalıştığını söylüyor.
- Not everyone is like you.
- Herkes senin gibi değil.
- Everyone on board was safe.
- Uçaktaki herkes güvendeydi.
- Everyone does it.
- Onu herkes yapar.
- Everyone but Jim came.
- Jim hariç herkes geldi.
- Everyone thinks so.
- Herkes öyle düşünüyor.
- Everyone was rushing around.
- Herkes koşuşturuyordu.
- Why is everyone looking at me?
- Neden herkes bana bakıyor?
- Everyone is waiting for them.
- Herkes onları bekliyor.
- Everyone watched them carefully.
- Herkes onları dikkatle izledi.
- Everyone mistakes me for my brother.
- Herkes beni erkek kardeşimle karıştırıyor.
- Everyone wants to be Tom's friend.
- Herkes Tom'un arkadaşı olmak istiyor.
- Everyone is waiting for me.
- Herkes beni bekliyor.
- Everyone around here likes her.
- Buradaki herkes onu seviyor.
- I think I know everyone here.
- Buradaki herkesi tanıdığımı düşünüyorum.
- Except for Tom, everyone in the family can speak French.
- Tom hariç, ailede herkes Fransızca konuşabilir.
- That happens to everyone.
- O herkesin başına gelir.
- Everyone wants to be young and attractive.
- Herkes genç ve çekici olmak istiyor.
- Everyone knows Tom can't do that.
- Herkes Tom'un bunu yapamayacağını biliyor.
- Everyone is very excited.
- Herkes çok heyecanlı.
- Everyone has their breaking point.
- Herkesin kırılma noktası var.
- The doctor is known to everyone in the village.
- Doktor köydeki herkes tarafından tanınıyor.
- This video will interest everyone who likes classical music, especially those who like the cello.
- Bu video klasik müzik seven herkesi, özellikle viyolonselden hoşlananları ilgilendirir.
- By late afternoon, everyone was getting tired.
- Öğleden sonra geç saatlerde, herkes yoruluyordu.
- Tom made everyone laugh.
- Tom herkesi güldürdü.
- Everyone has a name.
- Herkesin bir adı var.
- Everyone in the office was impressed with the way Tom handled the problem.
- Ofisteki herkes Tom'un sorunu ele alış biçiminden etkilendi.
- Everyone in her class likes her.
- Sınıfındaki herkes onu seviyor.
- Everyone had each other's back.
- Herkes birbirinin arkasını kolladı.
- Everyone except Tom is planning to be there.
- Tom dışında herkes orada olmayı planlıyor.
- Everyone was really impressed with that machine.
- Herkes bu makineden çok etkilendi.
- Everyone except Tom and Mary have already gone home.
- Tom ve Mary hariç zaten herkes eve gitti.
- Everyone wants continuous peace.
- Herkes sürekli barış istiyor.
- He amazed everyone by passing his driving test.
- Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- Everyone stayed standing.
- Herkes ayakta kaldı.
- Everyone likes a peacock dance.
- Herkes tavuskuşu dansını sever.
- Everyone needs to work together.
- Herkesin birlikte çalışması gerekiyor.
- Everyone is concerned and worried.
- Herkes endişeli ve kaygılı.
- Everyone has their own strong and weak points.
- Herkesin kendi güçlü ve zayıf noktaları vardır.
- Everyone ignored it.
- Herkes görmezden geldi.
- What do you say we buy everyone a drink?
- Herkese bir içki satın almamıza ne dersiniz?
- Everyone recognizes the boy as a real genius.
- Herkes çocuğu gerçek bir deha olarak tanır.
- We ask everyone to participate.
- Biz herkesin katılmasını istiyoruz.
- I figured everyone was happy.
- Herkesin mutlu olduğunu düşündüm.
- Can everyone hear me?
- Herkes beni duyabiliyor mu?
- Not everyone can hear you.
- Herkes sizi duyamaz.
- Whenever the boss walks in, everyone pretends to be working.
- Patron ne zaman içeri girse herkes çalışıyormuş numarası yapıyor.
- Everyone except me knew it.
- Ben hariç herkes onu biliyordu.
- Doctors and hospitals should help everyone.
- Doktorlar ve hastaneler herkese yardım etmelidir.
- Everyone except me knew it.
- Benim dışımda herkes biliyordu.
- Not everyone in town likes him.
- Şehirdeki herkes onu sevmiyor.
- Pretty much everyone does that.
- Bunu hemen hemen herkes yapıyor.
- Don't worry, it happens to everyone.
- Üzülme, o herkesin başına gelir.
- Tom was seen by no one, but he himself saw everyone.
- Tom kimse tarafından görülmedi ama kendisi herkesi gördü.
- Everyone is looking forward to watching the game.
- Herkes maçı izlemek için sabırsızlanıyor.
- I told everyone to duck.
- Herkese eğilmesini söyledim.
- Everyone looked relaxed.
- Herkes rahatlamış görünüyordu.
- Almost everyone I know wants to go to tomorrow's concert.
- Neredeyse tanıdığım herkes yarınki konsere gitmek istiyor.
- Everyone says the food in this restaurant is both delicious and inexpensive.
- Herkes bu restorandaki yemeklerin hem lezzetli hem de ucuz olduğunu söylüyor.
- Everyone knew Tom was planning to quit his job.
- Herkes Tom'un işi bırakmayı planladığını biliyordu.
- Everyone stood.
- Herkes durdu.
- Tom is waiting for everyone to leave.
- Tom herkesin gitmesini bekliyor.
- Why is Tom being so nice to everyone?
- Tom neden herkese karşı nazik davranıyor.
- Everyone was tense.
- Herkes gergindi.
- Don't expect everyone to think the same way you do.
- Herkesin sizinle aynı şekilde düşünmesini beklemeyin.
- Tom is kind to everyone.
- Tom herkese karşı kibardır.
- It's going to be nice to see everyone again.
- Herkesi tekrar görmek güzel olacak.
- Everyone left except him.
- Onun dışında herkes gitti.
- Speak louder so everyone can hear you.
- Daha yüksek sesle konuşun ki, herkes sizi duyabilsin.
- Everyone is here except for Tom.
- Tom hariç herkes burada.
- Everyone laughed at me on the beach.
- Sahilde herkes bana güldü.
- His death made everyone sad.
- Ölümü herkesi üzdü.
- Everyone looks the same, except the one standing on his head.
- Kafasının üzerinde duran hariç herkes aynı görünüyor.
- Everyone is free to go.
- Herkes gitmek için özgür.
- Tom spoke loud enough for everyone to hear.
- Tom herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle konuştu.
- He greets everyone loudly.
- Herkesi yüksek sesle selamlıyor.
- I think it's silly that Tom didn't learn the language that everyone speaks.
- Bence Tom'un herkesin konuştuğu dili öğrenmemesi çok saçma.
- Everyone is still asleep.
- Herkes hala uyuyor.
- I get along with everyone.
- Ben herkesle iyi geçinirim.
- We can't help everyone, but everyone can help someone.
- Herkese yardım edemeyiz ama herkes birilerine yardım edebilir.
- Everyone knows how to write his or her own name.
- Herkes kendi ismini yazmasını biliyor.
- Everyone thirsts for love.
- Herkes aşka susamıştır.
- Everyone needs to relax.
- Herkesin rahatlamaya ihtiyacı var.
- Everyone is seated at the table except Tom.
- Tom dışında herkes masaya oturmuş.
- Everyone should go.
- Herkes gitmeli.
- Everyone was stunned.
- Herkes şaşkına döndü.
- Tom has done what everyone said couldn't be done.
- Tom herkesin yapılamaz dediği şeyi yaptı.
- Everyone came except for Marco.
- Marco dışında herkes geldi.
- Tom has been telling everyone what to do.
- Tom herkese ne yapacağını söylüyor.
- Why is Tom being so nice to everyone?
- Tom neden herkese bu kadar iyi davranıyor?
- Tom waves to everyone.
- Tom herkese el sallar.
- Not everyone belongs there.
- Herkes oraya ait değil.
- Everyone knows the law.
- Herkes kanunu biliyor.
- When he spoke, everyone became silent.
- O konuştuğunda, herkes sessiz oldu.
- Everyone has something to say.
- Herkesin söyleyecek bir şeyi var.
- Everyone but Tom ate fish.
- Tom'dan başka herkes balık yedi.
- The President called on everyone to save energy.
- Başkan herkesi enerji tasarrufu yapmaya çağırdı.
- Everyone needs a place to call home.
- Herkesin yuva diyebileceği bir yere ihtiyacı vardır.
- Everyone pointed at him.
- Herkes onu işaret etti.
- Tom likes everyone in his class.
- Tom sınıfındaki herkesi seviyor.
- Everyone left except me.
- Benim dışımda herkes gitti.
- Everyone thought we were going to lose.
- Herkes kaybedeceğimizi düşünüyordu.
- Tom knew that Mary told everyone she was going to do that.
- Tom, Mary'nin herkese bunu yapacağını söylediğini biliyordu.
- Everyone has the right to education.
- Herkes eğitim hakkına sahiptir.
- Death is like a race in which everyone tries to finish last.
- Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.
- Why does everyone need to learn English?
- Neden herkesin İngilizce öğrenmesi gerekiyor?
- Everyone could hear what Tom said.
- Tom'un söylediğini herkes duyabilir.
- Everyone looked for the missing kid.
- Herkes kayıp çocuğu arıyordu.
- I don't think I've made enough spaghetti for everyone.
- Herkes için yeterli spagetti yaptığımı sanmıyorum.
- Everyone thinks I'm going mad.
- Herkes delirdiğimi düşünüyor.
- He spoke slowly enough for everyone to understand.
- Herkesin anlayabileceği kadar yavaş konuştu.
- We need to treat everyone fairly.
- Herkese adaletli davranmamız gerekiyor.
- Tom humiliated Mary in front of everyone.
- Tom, Mary'yi herkesin önünde küçük düşürdü.
- Everyone had to learn English.
- Herkes İngilizce öğrenmek zorundaydı.
- Lately everyone seems happy.
- Son zamanlarda herkes mutlu görünüyor.
- He told everyone that we were married.
- Evli olduğumuzu herkese söyledi.
- Everyone was shocked by the news.
- Herkes bu haber karşısında şok oldu.
- Everyone was busy.
- Herkes meşguldü.
- Everyone watched him carefully.
- Herkes onu dikkatlice izledi.
- What do you say we buy everyone a drink?
- Herkese bir içki ısmarlasak ne dersin?
- Everyone did that, except Tom.
- Bunu Tom hariç herkes yaptı.
- We can't give everyone what they want.
- Herkese istediğini veremeyiz.
- Everyone has their own point of view.
- Herkesin kendi bakış açısı vardır.
- Everyone except Tom was present.
- Tom hariç herkes vardı.
- Everyone wants to feel loved.
- Herkes sevildiğini hissetmek ister.
- Everyone cries.
- Herkes ağlar.
- Everyone has stopped working.
- Herkes çalışmayı bıraktı.
- Not everyone will agree with Tom.
- Herkes Tom'la aynı fikirde olmayacak.
- Tom said everyone he knows has a passport.
- Tom tanıdığı herkesin pasaportu olduğunu söyledi.
- I stand for freedom of speech for everyone.
- Herkes için ifade özgürlüğünü savunuyorum.
- Mary is always trying to boss everyone around.
- Mary her zaman etrafındaki herkese patronluk taslamaya çalışıyor.
- Tom is always acting like he's better than everyone else.
- Tom her zaman herkesten daha iyiymiş gibi davranıyor.
- Everyone remained calm.
- Herkes sakin kaldı.
- Everyone wants to go to heaven, but no one wants to die.
- Herkes cennete gitmek ister ama hiç kimse ölmek istemez.
- Her reforms didn't work and everyone in the office is getting fat from the stress.
- Onun reformları işe yaramadı ve ofisteki herkes stresten şişmanlıyor.
- Everyone wished me luck.
- Herkes bana şans diledi.
- Not everyone in town likes you.
- Kasabadaki herkes sizi sevmiyor.
- His name is known to everyone in the town.
- Onun adı kasabadaki herkes tarafından bilinmektedir.
- We've brought enough food to feed everyone.
- Herkesi doyuracak kadar yemek getirdik.
- Tom has already told everyone.
- Tom zaten herkese söyledi.
- Not everyone is as considerate as you are.
- Herkes senin kadar düşünceli değil.
- Everyone was OK.
- Herkes iyiydi.
- Not everyone likes that book.
- Herkes o kitabı sevmez.
- Is everyone the same?
- Herkes aynı mı?
- Tom is afraid of everyone.
- Tom herkesten korkuyor.
- Everyone suggest me to stay in bed, but I want to go out and enjoy.
- Herkes yatakta kalmamı öneriyor ama ben dışarı çıkıp eğlenmek istiyorum.
- Everyone hurried outside.
- Herkes dışarıya koştu.
- Everyone but him can answer this question.
- Onun dışında herkes bu soruya yanıt verebilir.
- Everyone was just sitting around doing nothing.
- Herkes bir şey yapmadan oturuyordu.
- I expect everyone to work hard.
- Herkesin çok çalışmasını beklerim.
- Tom mistakenly informed everyone that I had died.
- Tom yanlışlıkla herkese benim öldüğüm haberini vermiş.
- The storm took everyone by surprise.
- Fırtına herkesi gafil avladı.
- Everyone went there, didn't they?
- Herkes oraya gitti, değil mi?
- Everyone likes her.
- Herkes onu sever.
- Not everyone here can speak French.
- Buradaki herkes Fransızca konuşamaz.
- Everyone out, please.
- Herkes dışarı lütfen.
- Everyone escaped injury.
- Herkes yara almadan kurtuldu.
- Everyone should prepare adequately.
- Herkes yeterince hazırlanmalı.
- Everyone on the ship thought it was going to sink.
- Gemideki herkes, onun batacağını sandı.
- Everyone knows who Tom is.
- Herkes Tom'un kim olduğunu biliyor.
- I think everyone gets a bit lonely at times.
- Sanırım herkes zaman zaman biraz yalnızlık çekiyor.
- Everyone knows I take pictures.
- Fotoğraf çektiğimi herkes bilir.
- Everyone knows that this chemical is harmful to man.
- Bu kimyasal maddenin insana zararlı olduğunu herkes bilir.
- And then everyone started singing.
- Sonra herkes şarkı söylemeye başladı.
- I want to thank everyone for their support.
- Destekleri için herkese teşekkür etmek istiyorum.
- There isn't enough coffee for everyone.
- Herkes için yeterli kahve yok.
- Whenever the boss walks in, everyone pretends to be working.
- Ne zaman patron içeri girse, herkes çalışıyormuş gibi yapar.
- Tom told everyone that I didn't want to go.
- Tom gitmek istemediğimi herkese söyledi.
- Everyone loves him.
- Herkes onu sever.
- He is known to everyone.
- Herkes onu tanır.
- Everyone can't afford a car.
- Herkes bir araba alamıyor.
- Everyone in his family is tall.
- Ailesindeki herkes uzun boylu.
- Love is like measles - everyone should experience it.
- Aşk kızamık gibidir; herkesin onu yaşaması gerekir.
- The doctor is known to everyone in the village.
- Doktoru köydeki herkes tanıyor.
- Everyone attacked my opinion.
- Herkes benim fikrime karşı çıktı.
- Everyone pointed at Tom.
- Herkes Tom'u işaret etti.
- Everyone has their own burdens.
- Herkesin kendi yükleri vardır.
- I'll miss everyone.
- Herkesi özleyeceğim.
- Everyone was horrified.
- Herkes dehşete düşmüştü.
- Tell everyone you know about my concert.
- Tanıdığın herkese konserimden bahset.
- Thank you to everyone for the birthday wishes.
- Doğum günü dilekleri için herkese teşekkürler.
- Everyone behave naturally!
- Herkes doğal davransın!
- In spring, everyone wakes up early.
- İlkbaharda herkes erken uyanır.
- Everyone stared at him.
- Herkes ona dik dik baktı.
- Everyone has their own flaws.
- Herkesin kendi kusurları var.
- Everyone held their breath to see who would win the presidential election.
- Herkes başkanlık seçimlerini kimin kazanacağını görmek için nefesini tutmuştu.
- Everyone had their reasons.
- Herkesin kendine göre sebepleri var.
- Everyone needs to quit whining.
- Herkes sızlanmayı bırakmalı.
- Everyone ignored her.
- Herkes onu görmezden geldi.
- Everyone wants that.
- Herkes bunu ister.
- You've always known that eventually everyone would find out.
- Eninde sonunda herkesin öğreneceğini hep biliyordun.
- Everyone did that, but Tom.
- Bunu herkes yaptı, Tom hariç.
- Everyone started talking at once.
- Herkes aynı anda konuşmaya başladı.
- Everyone is talking about Tom.
- Herkes Tom hakkında konuşuyor.
- Everyone wants to go to heaven, but nobody wants to die.
- Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez.
- Everyone sat back down.
- Herkes yerine oturdu.
- Everyone waited.
- Herkes bekledi.
- Why was everyone so surprised?
- Neden herkes bu kadar şaşırdı?
- Everyone knew Tom.
- Herkes Tom'u tanırdı.
- Everyone remained seated.
- Herkes oturduğu yerde kaldı.
- Everyone was apprehensive.
- Herkes endişeliydi.
- The law applies to everyone.
- Kanun herkes için geçerlidir.
- Everyone likes it here.
- Herkes burada onu seviyor.
- Everyone knows Tom was the one who broke the window.
- Herkes camı kıranın Tom olduğunu biliyor.
- Everyone is welcome to join.
- Herkesin katılması bekleniyor.
- Everyone seems to agree.
- Herkes aynı fikirde gibi görünüyor.
- Everyone has the right to personal liberty.
- Herkesin kişisel özgürlük hakkı vardır.
- Everyone posed for a picture.
- Herkes bir resim için poz verdi.
- Everyone is expecting action.
- Herkes eylem bekliyor.
- Everyone is the same.
- Herkes aynı.
- That he is a genius is clear to everyone.
- Onun bir dahi olduğu herkes için açıktır.
- I'd like to thank everyone for their support.
- Herkese destekleri için teşekkür ederim.
- Everyone noticed.
- Herkes fark etti.
- Everyone has seven fingers and three toes.
- Herkesin yedi parmak ve üç ayak parmağı vardır.
- Everyone knows that I don't like Tom.
- Tom'dan hoşlanmadığımı herkes bilir.
- Everyone ignored Tom.
- Herkes Tom'u görmezden geldi.
- His name is Kenji, but everyone calls him Ken.
- Adı Kenji, ama herkes ona Ken diyor.
- Everyone was silent for a minute.
- Herkes bir dakika sessiz kaldı.
- Everyone wasn't able to fit into the car.
- Herkes arabaya sığamadı.
- Picasso is a famous artist whom everyone knows.
- Picasso, herkesin bildiği ünlü bir sanatçıdır.
- My name is Richard, but everyone calls me Dick.
- Benim adım Richard, ama herkes bana Dick der.
- Everyone here is afraid of you.
- Buradaki herkes sizden korkuyor.
- Why is everyone so quiet?
- Neden herkes bu kadar sessiz?
- Everyone wants me to go, but I don't feel like going.
- Herkes gitmemi istiyor ama canım gitmek istemiyor.
- Everyone knows about Tom.
- Herkes Tom'u biliyor.
- Everyone gathered around them.
- Herkes onların etrafında toplandı.
- Everyone is saying goodbye to Tom.
- Herkes Tom'a veda ediyor.
- I want everyone to remain very calm.
- Herkesin çok sakin kalmasını istiyorum.
- Hopefully, everyone will get well soon.
- Umarım herkes yakında iyileşir.
- Everyone here is friendly.
- Buradaki herkes samimidir.
- He's friendly with everyone in his class.
- Sınıftaki herkesle arkadaş.
- Everyone has their own way.
- Herkesin kendi tarzı vardır.
- Everyone aspires to have a better life.
- Herkes daha iyi bir hayat arzular.
- Everyone should know this.
- Herkes bunu bilmeli.
- I'll make everyone call me Tom.
- Herkesin bana Tom demesini sağlayacağım.
- Everyone has been affected.
- Herkes etkilendi.
- Everyone has been so lovely.
- Herkes çok güzel oldu.
- In this world everyone is ruled by money.
- Bu dünyada herkes para tarafından yönetiliyor.
- Everyone felt sorry for Tom.
- Herkes Tom için üzüldü.
- Everyone knows you love Mary.
- Herkes senin Mary'yi sevdiğini bilir.
- Everyone in the class learned the poem by heart.
- Sınıftaki herkes şiiri ezberledi.
- Everyone loves that place.
- Herkes o yeri seviyor.
- When the judge speaks, everyone in the courtroom listens.
- Hakim konuştuğunda, mahkeme salonundaki herkes dinler.
- His name is known to everyone.
- Onun adı herkese tanıdık gelir.
- Almost everyone arrived on time.
- Hemen hemen herkes zamanında geldi.
- Everyone is a drunkard.
- Herkes bir ayyaştır.
- Everyone was somewhat tired after the daylong flight.
- Gün boyu süren uçuştan sonra herkes biraz yorgundu.
- Everyone looked on me as a leader.
- Herkes bana bir lider olarak baktı.
- Everyone is talking about them.
- Herkes onlar hakkında konuşuyor.
- Tom is friendly to everyone.
- Tom herkese dostça davranıyor.
- Sooner or later it happens to everyone.
- Er veya geç herkesin başına gelir.
- Everyone wants something.
- Herkes bir şey istiyor.
- Despite his errors everyone respects him.
- Hatalarına rağmen herkes ona saygı duyuyor.
- Everyone knows that there is something new in this old capital.
- Herkes bu eski başkentte yeni bir şeyler olduğunu biliyor.
- I want everyone in my office in 20 minutes.
- 20 dakika içinde herkesin ofisimde olmasını istiyorum.
- Tom told everyone that he was Mary's husband.
- Tom herkese Mary'nin kocası olduğunu söyledi.
- Everyone comes to him for advice.
- Herkes ona tavsiye için gelir.
- Why is everyone looking at us?
- Neden herkes bize bakıyor?
- I told everyone to be careful.
- Herkese dikkatli olmasını söyledim.
- God bless everyone here.
- Tanrı buradaki herkesi kutsasın.
- I want to thank everyone for helping me out today.
- Bugün bana yardım eden herkese teşekkür etmek istiyorum.
- Everyone complains about their memory, no one about their understanding.
- Herkes hafızasından şikayetçi, kimse anlayışından değil.
- Everyone should learn how to do this.
- Bunu yapmayı herkes öğrenmeli.
- Tom decided to say nothing until everyone else had given their opinions.
- Tom, herkes fikrini söyleyene kadar hiçbir şey söylememeye karar verdi.
- It's different for everyone.
- Herkes için farklı.
- Everyone should watch this game.
- Bu oyunu herkes seyretmeli.
- Everyone congratulated Tom.
- Herkes Tom'u tebrik etti.
- Everyone can be mistaken.
- Herkes yanılabilir.
- Everyone should like that.
- Herkes ondan hoşlanmalı.
- Everyone hurried outside.
- Herkes aceleyle dışarı çıktı.
- Everyone knows Tom can speak French.
- Herkes Tom'un Fransızca konuşabileceğini bilir.
- Everyone forgot my birthday.
- Herkes doğum günümü unuttu.
- Everyone has their own opinion.
- Herkesin kendi görüşü var.
- Earlier everyone used the same language.
- Daha önce herkes aynı dili kullanıyordu.
- Pretty much everyone is doing the same thing.
- Hemen hemen herkes aynı şeyi yapıyor.
- Everyone had a good time.
- Herkes iyi vakit geçirdi.
- I'm sure everyone understood.
- Eminim herkes anlamıştır.
- I try to always be kind to everyone.
- Ben her zaman herkese nazik davranmaya çalışıyorum.
- Everyone seemed to already know that Tom and Mary were getting divorced.
- Herkes Tom ve Mary'nin boşanacağını zaten biliyor gibiydi.
- Except for Tom, everyone did that.
- Tom dışında herkes bunu yaptı.
- Everyone here creeps me out.
- Buradaki herkes beni ürkütüyor.
- I want everyone to stay where you are.
- Herkesin olduğu yerde kalmasını istiyorum.
- Everyone sees that.
- Bunu herkes görüyor.
- Everyone of us is responsible for their own conduct.
- Bizden herkes kendi davranışıyla sorumlu.
- Everyone learns from each other.
- Herkes birbirinden bir şeyler öğreniyor.
- Where do you think everyone went?
- Herkesin nereye gittiğini düşünüyorsun?
- Everyone went to Boston except Tom.
- Tom hariç herkes Boston'a gitti.
- Everyone here is great.
- Buradaki herkes harikadır.
- My name is Edward, but everyone calls me Ned.
- Benim adım Edward ama herkes beni Ned diye çağırır.
- Everyone told me this would happen.
- Herkes bana bunun olacağını söyledi.
- Everyone thinks I'm a mystery.
- Herkes benim bir gizem olduğumu düşünüyor.
- Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
- Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
- Sami was telling everyone about that.
- Sami bunu herkese anlatıyordu.
- Please make sure we have enough food for everyone.
- Lütfen herkes için yeterli yemeğimiz olduğundan emin ol.
- Almost everyone has already left.
- Hemen herkes gitti bile.
- I don't see why everyone thinks this book is so good.
- Neden herkesin bu kitabın çok iyi olduğunu düşündüğünü anlamıyorum.
- The bride came into the room with lowered eyes and with everyone staring at her.
- Gelin, herkesin gözleri üzerindeyken yere bakan gözlerle odaya girdi.
- Everyone was so encouraging.
- Herkes çok cesaretlendiriciydi.
- Everyone believes his story since there is no evidence to the contrary.
- Aksine kanıt olmadığı için herkes onun hikayesine inanıyor.
- Everyone in Tom's family is really patriotic.
- Tom'un ailesindeki herkes gerçekten vatansever.
- Everyone was eating and drinking, but I didn't want anything.
- Herkes yiyordu ve içiyordu, ama ben bir şey istemedim.
- I want everyone to be quiet.
- Herkesin sessiz olmasını istiyorum.
- Everyone clapped at the end of the concert.
- Herkes konserin sonunda alkışladı.
- Everyone here except you has done that.
- Siz hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Tom ordered pizza for everyone.
- Tom herkes için pizza sipariş etti.
- Everyone likes big pizzas.
- Herkes büyük pizzaları seviyor.
- Please tell everyone I'm sorry.
- Lütfen herkese üzgün olduğumu söyle.
- Everyone I know speaks well of her.
- Tanıdığım herkes ondan iyi şekilde bahseder.
- Everyone was very quiet.
- Herkes çok sessizdi.
- I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
- Everyone is waiting for Tom.
- Herkes Tom'u bekliyor.
- Tom wants everyone to get out of here.
- Tom herkesin buradan gitmesini istiyor.
- Everyone knows that Tom has poor people skills.
- Tom'un insanlarla ilişkilerinin kötü olduğunu herkes biliyor.
- Everyone knows you killed Tom.
- Herkes Tom'u öldürdüğünü biliyor.
- Judy is kind to everyone.
- Judy herkese karşı naziktir.
- Figaro invited us to his wedding, but when we arrived everyone had already left.
- Figaro bizi düğününe davet etti ama geldiğimizde herkes çoktan ayrılmıştı.
- Everyone looked at us.
- Herkes bize baktı.
- Everyone likes squirrels.
- Herkes sincapları sever.
- Everyone in the room looked in Tom's direction.
- Odadaki herkes Tom'a doğru baktı.
- Everyone can speak French well in Tunisia.
- Tunus'ta herkes iyi Fransızca konuşabilir.
- As soon as Tom walked into the room, everyone started to look happy.
- Tom odaya girer girmez herkes mutlu görünmeye başladı.
- Have you met everyone here?
- Buradaki herkesle tanıştın mı?
- When Tom finally decided to come out of the closet, everyone already knew that he was gay.
- Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Everyone was glued to the TV set as the election results came in.
- Seçim sonuçları geldiğinde herkes televizyona yapışmıştı.
- Everyone but Tom is planning to be there.
- Tom'tan başka herkes orada olmayı planlıyor.
- Why's everyone staring at Tom?
- Neden herkes Tom'a dik dik bakıyor?
- Tom explained his plan to everyone in the room.
- Tom odadaki herkese planını açıkladı.
- Everyone, out of the water!
- Herkes sudan çıksın!
- Don't expect everyone to think the same way you do.
- Herkesin senin düşündüğün şekilde düşünmesini bekleme.
- Everyone knows that Tom has a thing for you.
- Herkes Tom'un sana karşı bir şeyler hissettiğini biliyor.
- Everyone smiles in the same language.
- Herkes aynı dilde gülümser.
- Be polite to everyone.
- Herkese karşı nazik ol.
- Everyone needs to read this book.
- Herkesin bu kitabı okuması gerekiyor.
- Everyone had their reasons.
- Herkesin nedenleri vardı.
- Everyone agreed on that.
- Herkes bu konuda hemfikirdi.
- Everyone was on their own.
- Herkes kendi başındaydı.
- Everyone does it, but no one wants to admit it.
- Herkes bunu yapıyor, fakat kimse itiraf etmek istemiyor.
- Tom kept his true feelings hidden from everyone.
- Tom gerçek duygularını herkesten saklıyordu.
- I'm sure everyone understood.
- Herkesin anladığına eminim.
- Everyone needs to find his own path.
- Herkes kendi yolunu bulması gerekiyor.
- I've already told everyone.
- Herkese söyledim zaten.
- Everyone refused to help me.
- Herkes bana yardım etmeyi reddetti.
- Everyone makes mistakes from time to time.
- Herkes zaman zaman hata yapar.
- Everyone survived.
- Herkes hayatta kaldı.
- I think everyone needs to be here tomorrow.
- Bence yarın herkesin burada olması gerekiyor.
- I can't accommodate everyone.
- Herkesi ağırlayamam.
- I should've tried harder to get along with everyone in the class.
- Sınıftaki herkesle iyi geçinmek için daha çok çabalamalıydım.
- I think that this material is of benefit to everyone.
- Bu malzemenin herkes için faydalı olduğunu düşünüyorum.
- You can't send Christmas cards to everyone.
- Herkese Noel kartı gönderemezsiniz.
- Everyone must go home.
- Herkes eve gitmek zorunda.
- That's what everyone says at first.
- Herkes ilk başta böyle söyler.
- Everyone talks about her.
- Herkes onun hakkında konuşur.
- This story is very famous; everyone knows it.
- Bu hikâye çok ünlüdür; herkes bilir.
- Soon everyone was laughing.
- Kısa süre sonra herkes gülmeye başladı.
- Does everyone do that?
- Bunu herkes yapar mı?
- Everyone was pushing, trying to escape.
- Herkes itiyordu, kaçmaya çalışıyordu.
- Everyone does it, but no one wants to admit it.
- Herkes yapıyor ama kimse kabul etmek istemiyor.
- Does everyone have to do that?
- Herkes bunu yapmak zorunda mı?
- Everyone was confused.
- Herkesin kafası karışmıştı.
- Everyone in our class passed the exam.
- Sınıfımızdaki herkes sınavı geçti.
- Everyone can see it now.
- Artık herkes görebiliyor.
- Everyone in the room was doing the same thing.
- Odadaki herkes aynı şeyi yapıyordu.
- Everyone wants to hear what everyone wants to hear.
- Herkes herkesin duymak istediği şeyi duymak ister.
- I bet everyone is waiting.
- Bahse girerim ki herkes bekliyordur.
- Everyone mistakes me for my brother.
- Herkes beni kardeşimle karıştırıyor.
- Everyone was wrong.
- Herkes yanlıştı.
- Everyone was shocked except Tom.
- Tom dışında herkes şok oldu.
- I greeted everyone.
- Ben herkesi selamladım.
- Everyone seemed to be very busy and everyone seemed to be in a hurry.
- Herkes çok meşgul görünüyordu ve herkesin acelesi var gibiydi.
- Everyone in the room checked their watches at the same time.
- Odadaki herkes aynı anda saatlerini kontrol etti.
- How is everyone doing today?
- Herkes bugün nasıl?
- Tell everyone you're drunk.
- Herkese sarhoş olduğunu söyle.
- I think that everyone should study a foreign language.
- Bence herkes bir yabancı dil öğrenmeli.
- I think that everyone has to make efforts to save nature.
- Bence herkes doğayı korumak için çaba göstermeli.
- Everyone ignored Tom.
- Herkes Tom'u görmezlikten geldi.
- I hate everyone except you.
- Senin dışında herkesten nefret ediyorum.
Show More (1986)
|
