1 |
except |
hariç |
prep. |
|
- This Directorate-General deals with safety aspects, not social aspects, except insofar as they relate to safety.
- Bu Genel Müdürlük güvenlikle ilgili konularla ilgilenir, sosyal konularla değil, güvenlikle ilgili olanlar hariç.
- Workers, except police and military personnel, have the right to associate freely and form representative unions.
- Polis ve askeri personel hariç, işçiler serbestçe örgütlenmek ve sendika kurmak hakkına sahiptir.
- Most of them, except the Baltic States, are already at levels above those rates.
- Baltık Ülkeleri hariç çoğu zaten bu oranların üzerinde bir seviyede.
- Frogs are found throughout the world except in very cold places.
- Kurbağalar çok soğuk yerler hariç dünyanın her yerinde bulunurlar.
- Everyone has left except Tom and Mary.
- Tom ve Mary hariç herkes gitti.
- Nobody was hungry except me.
- Ben hariç kimse aç değildi.
- Everybody laughed except her.
- O hariç herkes güldü.
- Everyone was drunk, except me.
- Ben hariç, herkes sarhoştu.
- Everybody here except you has done that.
- Sen hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everyone here except me has done that.
- Ben hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everyone except Tom is already here.
- Tom hariç herkes zaten burada.
- Everyone except Tom looked tired.
- Tom hariç herkes yorgun görünüyordu.
- Everyone did that, except Tom.
- Bunu Tom hariç herkes yaptı.
- Tom likes all vegetables except cabbage.
- Tom lahana hariç bütün sebzeleri sever.
- Everybody laughed except Tom.
- Tom hariç herkes güldü.
- Tom is a nice guy, except that he talks too much.
- Tom, çok fazla konuşması hariç hoş bir adam.
- Everybody here except you is from Boston.
- Siz hariç buradaki herkes Bostonlu.
- Except Barack Obama, all US presidents were white.
- Barack Obama hariç, tüm ABD başkanları beyazdı.
- He works out every day except weekends.
- Hafta sonları hariç her gün idman yapar.
- She likes all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyor.
- I don't really know anybody in town except Tom.
- Tom hariç kasabada gerçekten hiç kimseyi tanımıyorum.
- Everybody likes me, except Tom.
- Tom hariç herkes beni sever.
- I don't know anyone here, except Tom.
- Tom hariç buradaki hiç kimseyi tanımıyorum.
- Everyone except me knew it.
- Ben hariç herkes onu biliyordu.
- Please take off all your clothes except your underpants and bra.
- Lütfen donunuz ve sütyeniniz hariç tüm kıyafetlerinizi çıkarın.
- Everyone except Tom and Mary have already gone home.
- Tom ve Mary hariç zaten herkes eve gitti.
- I don't know anybody here except Tom.
- Burada Tom hariç hiç kimseyi tanımıyorum.
- Democracy is the worst form of government, except all the others that have been tried.
- Demokrasi, diğer tüm denenmiş olanlar hariç, en kötü yönetim biçimidir.
- Everyone except Tom and Mary left.
- Tom ve Mary hariç herkes gitti.
- Everybody felt the earthquake, except me.
- Ben hariç, herkes depremi hissetti.
- Everyone here is bilingual except Tom.
- Burada Tom hariç herkes iki dil biliyor.
- Everyone except Tom was present.
- Tom hariç herkes vardı.
- Everyone except me knew what was going on.
- Ben hariç herkes neler olduğunu biliyordu.
- Everybody knows it except me.
- Ben hariç herkes onu biliyor.
- Tom gets along well with everyone in Mary's family except her younger brother.
- Tom onun erkek kardeşi hariç Mary'nin ailesinde herkesle iyi geçinir.
- We like all vegetables except cabbage.
- Biz lahana hariç bütün sebzeleri severiz.
- Everyone except Tom and Mary are already here.
- Tom ve Mary hariç herkes zaten burada.
- Everyone laughed except me.
- Ben hariç herkes güldü.
- Everyone here except you has done that.
- Sen hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everyone here except us has done that.
- Biz hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- Everybody here except us has done that.
- Biz hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- We work every day except Sunday.
- Pazar hariç her gün çalışıyoruz.
- He likes all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyor.
- Everybody here except Tom has lived in Boston.
- Tom hariç buradaki herkes Boston'da yaşadı.
- Tom told Mary that everybody except John had already arrived.
- Tom Mary'ye John hariç herkesin çoktan geldiğini söyledi.
- I've cleaned every room except your bedroom.
- Yatak odan hariç her odayı temizledim.
- Everybody laughed except me.
- Ben hariç herkes güldü.
- Everybody except Tom stopped walking.
- Tom hariç herkes yürümeyi bıraktı.
- He has few friends here except you.
- Sen hariç burada az sayıda arkadaşı var.
- Tom told Mary that everybody except John had already arrived.
- Tom, Mary'ye John hariç herkesin çoktan geldiğini söyledi.
- Everybody here except Tom has lived in Boston.
- Tom hariç buradaki herkes Boston'da yaşıyor.
- All of them except one have citizenship.
- Biri hariç hepsinin vatandaşlığı var.
- All the compositions were good except yours.
- Seninki hariç tüm kompozisyonlar iyiydi.
- We're all Canadians here except Tom.
- Tom hariç hepimiz Kanadalıyız.
- I hate everyone except you.
- Sen hariç herkesten nefret ediyorum.
- Everybody felt the earthquake, except me.
- Ben hariç herkes depremi hissetti.
- You're not fooling anybody, except maybe Tom.
- Kimseyi kandırmıyorsun, belki Tom hariç.
- Everybody laughed except you.
- Sen hariç herkes güldü.
- Tom doesn't watch TV except on Saturdays.
- Cumartesiler hariç Tom TV izlemez.
- Everyone except Tom is already here.
- Tom hariç zaten herkes burada.
- Everybody was singing except me.
- Ben hariç herkes şarkı söylüyordu.
- Everyone except Tom left.
- Tom hariç herkes gitti.
- I'm not angry with any of you, except Tom.
- Hiçbirinize kızgın değilim, Tom hariç.
- I like all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç tüm sebzeleri severim.
- We work every day except Sunday.
- Biz pazar hariç her gün çalışırız.
- I don't know anybody here, except Tom.
- Tom hariç buradaki hiç kimseyi tanımıyorum.
- Layla and Sami paid attention to nothing except to themselves.
- Leyla ve Sami kendileri hariç hiçbir şeye dikkat etmediler.
- Everyone did that except Tom.
- Bunu Tom hariç herkes yaptı.
- Every house on our street was blue except ours.
- Bizim sokaktaki her ev maviydi, bizimki hariç.
- Everyone except Tom was wearing a tie.
- Tom hariç herkes kravat takıyordu.
- No one came except Tom.
- Tom hariç hiç kimse gelmedi.
- He likes all animals except horses.
- Atlar hariç tüm hayvanları sever.
- He works out every day except weekends.
- Hafta sonları hariç her gün spor yapar.
- Tom works every day except Sunday.
- Tom pazar hariç her gün çalışır.
- Everyone except Tom knew what was going on.
- Tom hariç herkes neler olduğunu biliyordu.
- You like all vegetables except cabbage, don't you?
- Sen lahana hariç tüm sebzelerden hoşlanıyorsun, değil mi?
- Mary likes all vegetables except cabbage.
- Mary lahana hariç tüm sebzeleri sever.
- Nobody knows how to do that except Tom.
- Tom hariç hiç kimse onu nasıl yapacağını bilmiyor.
- Tom always wears a tie to work, except on Fridays.
- Tom, Cuma günleri hariç, işe her zaman kravat takarak gider.
- Tom likes all vegetables except cabbage.
- Tom lahana hariç tüm sebzeleri sever.
- Everyone except me was invited.
- Ben hariç herkes davet edildi.
- Nobody cares about this except you.
- Sen hariç bunu kimse umursamıyor.
- Please remove all of your clothes, except your underwear.
- Lütfen iç çamaşırlarınız hariç tüm giysilerinizi çıkarın.
- Our store is open every day of the year except Christmas and New Year's.
- Mağazamız Noel ve yılbaşı hariç yılın her günü açıktır.
- We all went to the party except Joe.
- Joe hariç hepimiz partiye gittik.
- My wife won't talk to me except through her lawyer.
- Karım avukatı aracılığı ile hariç benimle konuşmayacak.
- Tom blamed everyone except himself.
- Tom kendisi hariç herkesi suçladı.
- He works out every day except weekends.
- Hafta sonları hariç her gün antrenman yapar.
- Everyone laughed except them.
- Onlar hariç herkes güldü.
- All of your answers were correct except one.
- Biri hariç tüm cevapların doğruydu.
- Any day will do except Monday.
- Pazartesi hariç her gün olur.
- He likes all vegetables except cabbage.
- O, lahana hariç tüm sebzeleri seviyor.
- We all make mistakes, except me of course.
- Hepimiz hata yaparız, ben hariç tabii ki.
- We go to school every day except Sunday.
- Pazar hariç her gün okula gidiyoruz.
- Everyone stayed in Boston except Tom.
- Tom hariç herkes Boston'da kaldı.
- I'd like everybody except Tom to leave, please.
- Tom hariç herkesin gitmesini istiyorum, lütfen.
- He goes to work on foot every day except on rainy days.
- Yağmurlu günler hariç her gün işe yürüyerek gidiyor.
- Nobody knows except Tom and me.
- Tom ve ben hariç hiç kimse bilmiyor.
- Any day will do except Monday.
- Pazartesi hariç herhangi bir gün olur.
- Everybody except Joe went to the party.
- Joe hariç herkes partiye gitti.
- I go to the office by bicycle except on rainy days.
- Yağmurlu günler hariç, ben büroya bisikletimle giderim.
- Everyone left except us.
- Biz hariç herkes gitti.
- Everything was fine, except the weather.
- Hava hariç her şey güzeldi.
- I've read every page except the last one.
- Son sayfa hariç her sayfayı okudum.
- Everyone was drunk, except me.
- Ben hariç herkes sarhoştu.
- He doesn't trust anyone except himself.
- O, kendisi hariç kimseye güvenmez.
- Everyone left except them.
- Onlar hariç herkes gitti.
- I work every day except Saturday.
- Cumartesi hariç her gün çalışırım.
- I've finished all except the last page.
- Son sayfa hariç hepsini bitirdim.
- I've read every book here except this one.
- Buradaki her kitabı okudum, bu hariç.
- Please take off all your clothes except your underpants and bra.
- Lütfen külot ve sütyenin hariç tüm elbiselerini çıkar.
- Everyone except Tom and John was wearing a tie.
- Tom ve John hariç herkes kravat takıyordu.
- I figured out every word in the crossword puzzle except the last one.
- Son kelime hariç bulmacadaki her kelimeyi çözdüm.
- Everyone except us knew what was going on.
- Biz hariç herkes neler olduğunu biliyordu.
- All of us, except him, went.
- O hariç hepimiz gittik.
- We work every day except Monday.
- Pazartesi hariç her gün çalışıyoruz.
- I didn't see anyone in the park except Tom.
- Tom hariç parkta kimseyi görmedim.
- School begins at half past eight except on Wednesdays and Saturdays.
- Okul çarşamba ve cumartesi günleri hariç sekiz buçukta başlar.
- Everyone here except you is from Boston.
- Sen hariç buradaki herkes Bostonlu.
- I've read every book here except this one.
- Bu hariç buradaki her kitabı okudum.
- All of your answers were correct except one.
- Biri hariç tüm cevaplarınız doğruydu.
- No one wanted to play with Tango except the little boy.
- Küçük çocuk hariç hiç kimse Tango ile oyun oynamak istemedi.
- Our store is open every day of the year except Christmas and New Year's.
- Mağazamız, Noel ve yılbaşı hariç her gün açıktır.
- You like all vegetables except cabbage, don't you?
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyorsun, değil mi?
- I like all kinds of movies except horror.
- Korku hariç her türlü filmi severim.
- Everyone went to Boston except Tom.
- Tom hariç herkes Boston'a gitti.
- Everybody likes me, except Tom.
- Tom hariç herkes beni seviyor.
- Everybody did that, except Tom.
- Tom hariç herkes bunu yaptı.
- Everyone laughed except Tom.
- Tom hariç herkes güldü.
- Tom works every day except Sunday.
- Tom pazar hariç her gün çalışıyor.
- Every day, except Thursdays and Fridays, he gathered with his friends for chatting.
- Perşembe ve Cuma günleri hariç her gün arkadaşlarıyla sohbet etmek için toplanırdı.
- Everyone looks the same, except the one standing on his head.
- Kafasının üzerinde duran hariç herkes aynı görünüyor.
- Everyone except Tom was present.
- Tom hariç herkes oradaydı.
- Everyone left except Tom.
- Tom hariç herkes gitti.
- Everyone except Tom went to the party.
- Tom hariç herkes partiye gitti.
- We can do anything except build airports.
- Biz havaalanı inşa etmek hariç her şeyi yapabiliriz.
- He works every day except Sunday.
- Pazar hariç her gün çalışır.
- Every house on our street was blue except ours.
- Bizimki hariç caddemizdeki her ev maviydi.
- Everyone except Tom ate pizza.
- Tom hariç herkes pizza yedi.
- Everybody except Tom seems to be having fun.
- Tom hariç herkes eğleniyor gibi görünüyor.
- Everyone had come except you.
- Sen hariç herkes geldi.
- Everybody laughed except them.
- Onlar hariç herkes güldü.
- Everybody except Tom knew what was going on.
- Tom hariç herkes neler olduğunu biliyordu.
- We have really everything in common with America nowadays except, of course, language.
- Bugünlerde Amerika ile ortak gerçekten her şeyimiz var, elbette dil hariç.
- I've finished all except the last page.
- Son sayfa hariç tümünü bitirdim.
- We're all Canadians here except Tom.
- Tom hariç burada hepimiz Kanadalıyız.
- Everyone except me seemed to know his name.
- Ben hariç herkes onun adını biliyor gibiydi.
- I work every day except Saturday.
- Cumartesi hariç her gün çalışıyorum.
- I go for a walk every day, except when it rains.
- Yağmur yağdığı zamanlar hariç her gün yürüyüşe çıkarım.
- Everybody felt the earthquake, except me.
- Depremi herkes hissetti, ben hariç.
- We have five classes every day except Saturday.
- Cumartesi hariç her gün beş dersimiz var.
- They like all vegetables except cabbage.
- Lahana hariç bütün sebzeleri seviyorlar.
- Mary likes all vegetables except cabbage.
- Mary lahana hariç bütün sebzeleri sever.
- We drink everything except water.
- Biz su hariç her şeyi içeriz.
- Everyone was shocked except Tom.
- Tom hariç herkes şok oldu.
- In this world nothing can be said to be certain, except death and taxes.
- Bu dünyada ölüm ve vergiler hariç hiçbir şeyin kesin olduğu söylenemez.
- Everyone left except her.
- O hariç herkes ayrıldı.
- Everybody here except you is from Boston.
- Sen hariç buradaki herkes Bostonlu.
- We like all vegetables except cabbage.
- Biz lahana hariç tüm sebzeleri severiz.
- We go to school every day except Sunday.
- Pazar hariç her gün okula gideriz.
- Nobody except the king admires the king.
- Kral hariç kimse krala hayranlık duymuyor.
- Everyone here except you has done that.
- Siz hariç buradaki herkes bunu yaptı.
- I wouldn't want to go there with anybody except Tom.
- Tom hariç hiç kimseyle oraya gitmek istemezdim.
- Nobody talks to Tom except you and me.
- Sen ve ben hariç hiç kimse Tom'la konuşmuyor.
- He works out every day except weekends.
- Hafta sonları hariç her gün spor yapıyor.
- School begins at half past eight except on Wednesdays and Saturdays.
- Çarşamba ve Cumartesi günleri hariç okul sekiz buçukta başlar.
Show More (163)
|
2 |
except |
dışında |
prep. |
|
- Since the 1980s, plant-transgenesis technology has been making progress everywhere except in Europe.
- 1980'lerden bu yana bitki transgenez teknolojisi Avrupa dışında her yerde ilerleme kaydetmektedir.
- We do not endorse the use of substances such as methadone, except in extreme clinical cases.
- Aşırı klinik vakalar dışında metadon gibi maddelerin kullanımını onaylamıyoruz.
- Why should international conventions apply to everyone except Israel, which is carrying out illegal arrests and torture?
- Uluslararası sözleşmeler neden yasadışı tutuklamalar ve işkence yapan İsrail dışında herkes için geçerli olsun?
- Unfortunately, they have not been heard sufficiently, not to mention listened to, except by a few left-wing Members.
- Ne yazık ki, birkaç sol görüşlü Üye dışında bu çabalar yeterince duyulmadı, hatta dinlenmedi bile.
- This Sellafield nuclear plant has achieved nothing, except to heap environmental misery on us all.
- Sellafield nükleer santrali, hepimizi çevresel sefalete sürüklemek dışında hiçbir şey başaramadı.
- The least developed countries, despite having been given everything except arms, also abandoned it.
- En az gelişmiş ülkeler, silah dışında her şey verilmiş olmasına rağmen, onu da terk ettiler.
- Now too conditions in Russia are stabilising, except with regard to certain aspects, which I shall return to.
- Şimdi de Rusya'daki koşullar, tekrar değineceğim bazı hususlar dışında, istikrar kazanmaktadır.
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bunun kime faydası var, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda büyük perakende satış mağazası dışında?
- Why should international conventions apply to everyone except Israel, which is carrying out illegal arrests and torture?
- Neden uluslararası sözleşmeler, yasadışı tutuklamalar ve işkence yapan İsrail dışında herkes için geçerli olsun?
- What other source of international legitimacy except the UN exists for military intervention?
- Askeri müdahale için BM dışında başka hangi uluslararası meşruiyet kaynağı var?
- Since the 1980s, plant-transgenesis technology has been making progress everywhere except in Europe.
- 1980'lerden bu yana, bitki transgenez teknolojisi Avrupa dışında her yerde ilerleme kaydetmektedir.
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bu durum, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki büyük perakende satış mağazası dışında kime fayda sağlıyor?
- In Milan, it is illegal to frown except during funerals or hospital visits.
- Milano'da cenaze törenleri veya hastane ziyaretleri dışında kaşları çatmak yasaktır.
- Frogs are found throughout the world except in very cold places.
- Kurbağalar çok soğuk yerler dışında dünyanın her yerinde bulunur.
- In Milan, it is illegal to frown except during funerals or hospital visits.
- Milano'da cenazeler veya hastane ziyaretleri dışında kaşlarını çatmak yasa dışıdır.
- You don't need anything else with it except a green salad.
- Yanında yeşil salata dışında başka bir şeye ihtiyacınız yok.
- Don't tell her anything except the absolute truth.
- Ona mutlak gerçek dışında bir şey söylemeyin.
- Don't tell her anything except the absolute truth.
- Ona mutlak hakikat dışında hiçbir şey söyleme.
- Don't tell her anything except the absolute truth.
- Ona mutlak gerçek dışında hiçbir şey söyleme.
- Imagine a flash drive you can't plug in except to charge it.
- Şarj etmek dışında fişe takamadığınız bir flash bellek düşünün.
- In Milan, it is illegal to frown except during funerals or hospital visits.
- Milano'da cenazeler ve hasta ziyaretleri dışında surat asmak yasaklanmıştı.
- He has few friends here except you.
- Burada senin dışında çok az arkadaşı var.
- Everyone except Tom and John was wearing a tie.
- Tom ve John dışında herkes kravat takıyordu.
- No one is working here today, except Tom.
- Bugün burada kimse çalışmıyor, Tom dışında.
- There is nothing more to do except to pray.
- Dua etmek dışında yapacak hiçbir şey yok.
- Everyone was shocked except Tom.
- Tom dışında herkes şok oldu.
- Everyone except Tom is planning to be there.
- Tom dışında herkes orada olmayı planlıyor.
- I don't know anybody here, except Tom.
- Burada kimseyi tanımıyorum, Tom dışında.
- Everyone has left except Tom and Mary.
- Tom ve Mary dışında herkes gitti.
- I don't think Tom has any friends here except Mary.
- Tom'un burada Mary dışında arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
- I don't eat any fish except tuna.
- Ton balığı dışında balık yemem.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Üç gündür yemek yemeyen adam, yemek dışında bir şey düşünmekte zorlanıyordu.
- No one came to the party except John and Dick.
- Partiye John ve Dick dışında kimse gelmedi.
- Everyone except Tom went to the party.
- Tom dışında herkes partiye gitti.
- Everyone laughed except you.
- Senin dışında herkes güldü.
- Tom felt nothing except anger.
- Tom öfke dışında hiçbir şey hissetmedi.
- My cat ignores me, except when she's hungry.
- Kedim aç olduğu zamanlar dışında beni görmezden geliyor.
- Tom never drinks except on special occasions.
- Tom özel günler dışında asla içki içmez.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- İnsan dışındaki tüm hayvanlar, hayatın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu bilirler.
- Everyone left except her.
- Onun dışında herkes gitti.
- I don't have any friends here except you.
- Senin dışında burada hiç arkadaşım yok.
- Everybody laughed except you.
- Senin dışında herkes güldü.
- Everyone knew that except Tom.
- Tom dışında herkes biliyordu.
- No one was hungry except you.
- Senin dışında kimse acıkmamıştı.
- There is nothing new except what has been forgotten.
- Unutulanlar dışında yeni bir şey yok.
- Tom could do nothing except wait.
- Tom'un elinden beklemek dışında bir şey gelmiyordu.
- There's nothing any of us can do for Tom now except let him die with dignity.
- Onuruyla ölmesine izin vermek dışında, Tom için artık yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
- She likes all vegetables except cabbage.
- O, lahana dışındaki tüm sebzeleri sever.
- Everyone is seated at the table except Tom.
- Tom dışında herkes masaya oturdu.
- That doesn't exist except in your imagination.
- Bu senin hayal gücün dışında var olan bir şey değil.
- There is a remedy for everything except death.
- Ölüm dışında her şeye bir çare var.
- Everyone did that except Tom.
- Bunu Tom dışında herkes yaptı.
- Don't tell her anything except the absolute truth.
- Ona mutlak gerçek dışında bir şey söyleme.
- Tom doesn't eat anything except the vegetables that he grows himself.
- Tom kendi yetiştirdiği sebzeler dışında hiçbir şey yemiyor.
- Everyone laughed except her.
- Onun dışında herkes güldü.
- Tom gave me everything except what I wanted.
- Tom bana istediklerim dışında her şeyi verdi.
- No one wanted to play with Tango except the little boy.
- Küçük çocuk dışında kimse Tango ile oynamak istemiyordu.
- Everyone except Tom knew what was going on.
- Tom dışında herkes neler olduğunu biliyordu.
- Tom never drinks except on special occasions.
- Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.
- Nobody can beat Tom except Mary.
- Mary dışında kimse Tom'u yenemez.
- He doesn't eat anything except fruit.
- Meyve dışında bir şey yemez.
- Everyone is seated at the table except Tom.
- Tom dışında herkes masaya oturmuş.
- We all went to the party except Joe.
- Joe dışında hepimiz partiye gittik.
- I go to the office by bicycle except on rainy days.
- Yağmurlu günler dışında ofise bisikletle giderim.
- Everyone laughed except him.
- Onun dışında herkes güldü.
- Everyone did it, except Tom.
- Tom dışında herkes yaptı.
- Everybody was there except Layla.
- Leyla dışında herkes oradaydı.
- Everyone except Tom and Mary are already here.
- Tom ve Mary dışında herkes burada.
- I've never lived anywhere except Boston.
- Ben asla Boston dışında herhangi bir yerde yaşamadım.
- Everyone except Tom and Mary have already gone home.
- Tom ve Mary dışında herkes çoktan eve gitti.
- I hate everyone except you.
- Senin dışında herkesten nefret ediyorum.
- Everybody except Joe went to the party.
- Joe dışında herkes partiye gitti.
- Nobody did that except Tom.
- Tom dışında kimse bunu yapmadı.
- No one came yesterday except Tom and Mary.
- Dün Tom ve Mary dışında hiç kimse gelmedi.
- Everyone knew that except Tom.
- Bunu Tom dışında herkes biliyordu.
- Everybody was there except Layla.
- Layla dışında herkes oradaydı.
- Everyone left except him.
- Onun dışında herkes gitti.
- There's nothing we can do except wait.
- Beklemek dışında yapabileceğimiz bir şey yok.
- Everybody laughed except him.
- Onun dışında herkes güldü.
- He never drinks except on special occasions.
- Özel günler dışında asla içki içmez.
- All of us, except him, went.
- Onun dışında hepimiz gittik.
- Everybody laughed except him.
- Onun dışındaki herkes güldü.
- No one came yesterday except Tom and Mary.
- Dün Tom ve Mary dışında kimse gelmedi.
- No one except Tom came.
- Tom dışında kimse gelmedi.
- No one ever knew the true story except the three of us.
- Üçümüz dışında hiç kimse gerçek hikayeyi bilmiyordu.
- Nobody listens to this music except nuts.
- Bu müziği deliler dışında kimse dinlemiyor.
- Everybody except the Anderson family is going to the party next Thursday evening.
- Anderson ailesi dışında herkes gelecek Perşembe akşamı partiye gidiyor.
- Nothing seems to happen around here except on weekends.
- Hafta sonları dışında burada hiçbir şey olmuyor gibi görünüyor.
- Everybody except Tom seems to be having fun.
- Tom dışında herkes eğleniyor gibi görünüyor.
- Tom loves stoats more than anything except his dear Mary.
- Tom, geyikleri sevgili Mary'si dışında her şeyden çok seviyor.
- Tom doesn't eat anything except bread.
- Tom ekmek dışında hiçbir şey yemiyor.
- I've never seen one, except on Wikipedia.
- Wikipedia dışında hiç görmedim.
- Nobody except the king admires the king.
- Kral dışında kimse krala hayranlık duymaz.
- Everyone did it, except Tom.
- Tom dışında herkes onu yaptı.
- Everyone stayed in Boston except Tom.
- Tom dışında herkes Boston'da kaldı.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
- I don't eat any fish except tuna.
- Ton balığı dışında balık yemiyorum.
- Please remove all of your clothes, except your underwear.
- Lütfen iç çamaşırlarınız dışındaki tüm giysilerinizi çıkarın.
- I've never mentioned it to anyone, except Tom.
- Tom dışında kimseye bahsetmedim.
- We can run away from everything, except from our conscience.
- Vicdanımız dışında her şeyden kaçabiliriz.
- Everybody has left except Tom and Mary.
- Tom ve Mary dışında herkes gitti.
- There is a remedy for everything except death.
- Ölüm dışında her şeyin çaresi var.
- We drink everything except water.
- Su dışında her şeyi içeriz.
- I don't think Tom has any friends here except Mary.
- Tom'un Mary dışında herhangi bir arkadaşı olduğunu sanmııyorum.
- Say nothing except the truth.
- Gerçeğin dışında hiçbir şey söylemeyin.
- Everyone went to Boston except Tom.
- Tom dışında herkes Boston'a gitti.
- Everybody here except you has done that.
- Senin dışında herkes bunu yaptı.
- All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.
- Hepimiz, bazılarımızın geri kalanımızın arzuladığı şey olması dışında, hiçbirimizin olamadığı şey olmaya çalışırız.
- Tom doesn't watch TV except on Saturdays.
- Tom cumartesi günleri dışında televizyon izlemiyor.
- We can do anything except build airports.
- Havaalanı inşa etmek dışında her şeyi yapabiliriz.
- There's a cure for everything, except death.
- Ölüm dışında her şeyin bir çaresi var.
- He knows no foreign language except English.
- İngilizcenin dışında yabancı dil bilmez.
- Say nothing except the truth.
- Gerçek dışında hiçbir şey söyleme.
- Everybody laughed except her.
- Onun dışında herkes güldü.
- He knows no foreign language except English.
- İngilizce dışında yabancı dil bilmiyor.
- No one except Tom could do that.
- Tom dışında bunu kimse yapamazdı.
- Everybody did that, except Tom.
- Bunu Tom dışında herkes yaptı.
- He never drinks except on special occasions.
- Özel durumlar dışında asla içmez.
- I don't know anyone here, except Tom.
- Burada kimseyi tanımıyorum, Tom dışında.
- I go for a walk every day, except when it rains.
- Yağmur yağdığı zamanlar dışında her gün yürüyüşe çıkıyorum.
- Tom doesn't eat anything except bread.
- Tom ekmek dışında bir şey yemez.
- There is nothing for me to do except to obey the order.
- Benim için emre uymak dışında yapacak bir şey yok.
- They like all vegetables except cabbage.
- Onlar lahana dışındaki tüm sebzeleri severler.
- He doesn't trust anyone except himself.
- Kendi dışında kimseye güvenmiyor.
- Everybody knew that except Tom.
- Tom dışında herkes bunu biliyordu.
- Everything was fine, except the weather.
- Hava dışında her şey iyiydi.
- I've never mentioned it to anyone, except Tom.
- Tom dışında hiç kimseye bahsetmedim.
- Tom blamed everyone except himself.
- Tom kendisi dışında herkesi suçluyordu.
- Everybody knew that except Tom.
- Bunu Tom dışında herkes biliyordu.
- Nobody except Tom did that.
- Tom'un dışında kimse bunu yapmadı.
- Everyone except Tom and Mary left.
- Tom ve Mary dışında herkes gitti.
- I don't trust anyone except myself.
- Kendim dışında kimseye güvenmem.
- I don't know anything about him except what you told me.
- Bana anlattıkların dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I don't trust anyone except myself.
- Kendim dışında kimseye güvenmiyorum.
- In this world nothing can be said to be certain, except death and taxes.
- Bu dünyada ölüm ve vergiler dışında hiçbir şeyin kesin olduğu söylenemez.
- There's a cure for everything, except death.
- Ölüm dışında her şey için bir çare vardır.
- We have really everything in common with America nowadays except, of course, language.
- Bugünlerde Amerika ile dil dışında her konuda ortak noktamız var.
- I've never lived anywhere except Boston.
- Boston dışında hiçbir yerde yaşamadım.
- All of your answers were correct except one.
- Biri dışında tüm yanıtların doğruydu.
- Everybody except Tom knew what was going on.
- Tom dışında herkes neler olduğunu biliyordu.
- Everyone did that, except Tom.
- Bunu Tom dışında herkes yaptı.
- He goes to work on foot every day except on rainy days.
- Yağışlı günler dışında o her gün yürüyerek işe gider.
Show More (139)
|
3 |
except |
başka |
prep. |
|
- You see, you are incapable of doing anything except mumbling 'peace'.
- Görüyorsunuz, 'barış' diye mırıldanmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz.
- There is nothing more to do except think about compensating those affected until economic activity can be rebuilt.
- Ekonomik faaliyetler yeniden inşa edilinceye kadar etkilenenlere tazminat ödemeyi düşünmekten başka yapacak bir şey yok.
- Dividing resources is of no use whatsoever, except to weaken the women’s movement.
- Kaynakları bölmenin kadın hareketini zayıflatmaktan başka bir yararı yoktur.
- Thus nobody can save you except you at the first time.
- Sizi, en başta kendinizden başka kimse kurtaramaz.
- As far as the eye could see, nothing could be seen except cornfields.
- Göz alabildiğine uzanan mısır tarlalarından başka bir şey görünmüyordu.
- We had no choice except to put up with it.
- Buna katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no choice except to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
- I've seen nobody except you.
- Senden başka hiç kimseyi görmedim.
- There's nothing any of us can do for Tom now except let him die with dignity.
- Artık Tom için yapabileceğimiz bir şey yok, onurlu bir şekilde ölmesine izin vermekten başka.
- Nobody except Tom did that.
- Bunu Tom'dan başka kimse yapmadı.
- Nobody talks to Tom except you and me.
- Sen ve benden başka kimse Tom'la konuşmuyor.
- No one was absent except her.
- Ondan başka kimse yoktu.
- Nobody was hungry except me.
- Benden başka kimse aç değildi.
- No one except Tom could do that.
- Tom'dan başka kimse bunu yapamaz.
- There is nothing for me to do except to obey the order.
- Emre itaat etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
- I don't have any friends here except you.
- Burada senden başka arkadaşım yok.
- Layla and Sami paid attention to nothing except to themselves.
- Layla ve Sami kendilerinden başka hiçbir şeye dikkat etmediler.
- Tom could do nothing except wait.
- Tom beklemekten başka bir şey yapamıyordu.
- Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka bir şey yapılamazdı.
- No one is in charge of your happiness except you.
- Senden başka kimse senin mutluluğundan sorumlu değil.
- Everyone here except me has done that.
- Benden başka herkes bunu yaptı.
- I wouldn't want to go there with anybody except Tom.
- Oraya Tom'dan başka kimseyle gitmek istemezdim.
- Tom doesn't love anyone except himself.
- Tom kendinden başka hiç kimseyi sevmiyor.
- No one was hungry except you.
- Senden başka kimse aç değildi.
- Tom had no choice except to accept the consequences.
- Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
- No one is working here today, except Tom.
- Bugün burada Tom'dan başka kimse çalışmıyor.
- No one except Tom will be able to do that.
- Tom'dan başka kimse bunu yapamaz.
- There's nothing we can do except wait.
- Beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
- Nobody cares about this except you.
- Bu senden başka kimsenin umurunda değil.
- I haven't eaten anything except one slice of bread all day.
- Bütün gün bir dilim ekmekten başka bir şey yemedim.
- I don't have any friends here except Tom.
- Burada Tom'dan başka arkadaşım yok.
- Nobody was busy except me.
- Benden başka kimse meşgul değildi.
- Everybody knows it except me.
- Benden başka herkes biliyor.
- Everyone except me knew what was going on.
- Benden başka herkes neler olduğunu biliyordu.
- Tom felt nothing except anger.
- Tom öfkeden başka bir şey hissetmedi.
- He doesn't eat anything except fruit.
- Meyveden başka bir şey yemez.
- No one came except Tom.
- Tom'dan başka kimse gelmedi.
- No one is in charge of your happiness except you.
- Mutluluğunuzdan sizden başka kimse sorumlu değildir.
- Tom doesn't love anyone except himself.
- Tom kendinden başka kimseyi sevmez.
- Nobody did that except Tom.
- Tom'dan başka kimse yapmadı.
- I don't really know anybody in town except Tom.
- Kasabada Tom'dan başka kimseyi tanımıyorum.
- I don't have anybody except her.
- Ondan başka kimsem yok.
- Nobody knows except Tom and me.
- Tom ve benden başka kimse bilmiyor.
- Everybody except us knew what was going on.
- Bizden başka herkes neler olduğunu biliyordu.
- Nobody knows how to do that except Tom.
- Tom'dan başka kimse bunu nasıl yapacağını bilmiyor.
- Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
- I've seen nobody except you.
- Senden başka kimseyi görmedim.
- The men had little to do except hunt for food.
- Erkeklerin yiyecek aramaktan başka yapacakları pek bir şey yoktu.
- I didn't see anyone in the park except Tom.
- Parkta Tom'dan başka kimseyi görmedim.
- There's nobody on this ship except us.
- Bu gemide bizden başka kimse yok.
- I don't know anybody here except Tom.
- Ben de burada Tom'dan başka kimseyi tanımıyorum.
- I don't eat any fish except tuna.
- Ton balığından başka balık yemem.
Show More (50)
|
4 |
except |
haricinde |
prep. |
|
- At present, they are not available to the European scientific community, except in exchange for payment.
- Halihazırda, ödeme yapılması haricinde Avrupa bilim camiasının kullanımına açık değildir.
- Turkey has ratified the European Convention for the Protection of Human Rights except the Protocols 4, 6 and 7.
- Türkiye, 4, 6 ve 7 sayılı Protokoller haricinde, Avrupa İnsan Haklarının Korunması Sözleşmesini onaylamıştır.
- No one came yesterday except Tom and Mary.
- Dün Tom ve Mary haricinde kimse gelmedi.
- Everyone laughed except us.
- Bizim haricimizde herkes güldü.
- Everyone laughed except him.
- Onun haricinde herkes güldü.
- No one was absent except her.
- Onun haricinde hiç kimse yoktu.
- Except Barack Obama, all US presidents were white.
- Barack Obama haricinde, bütün ABD başkanları beyazdı.
- Everyone laughed except you.
- Senin haricinde herkes güldü.
- Everyone laughed except them.
- Onların haricinde herkes güldü.
- Everybody laughed except us.
- Bizim haricimizde herkes güldü.
Show More (7)
|
5 |
except |
olmazsa |
conj. |
|
- I would walk, except it's too hot.
- Çok sıcak olmasaydı yürürdüm.
- My wife won't talk to me except through her lawyer.
- Karım avukatı aracılığıyla olmadıkça benimle konuşmuyor.
Show More (-1)
|
6 |
except |
ama |
conj. |
|
- You look just like my nephew, except he's taller.
- Aynı yeğenime benziyorsun ama o daha uzun.
Show More (-2)
|
7 |
except |
dahil edilmemek |
v. |
|
- People with chronic illnesses were excepted from the study.
- Araştırmaya kronik hastalığı olanlar dahil edilmemiştir.
Show More (-2)
|
8 |
except |
olmasaydı |
prep. |
|
- I would have given you my jacket, except that I left it in my car.
- Ceketimi arabamda unutmasaydım sana verirdim.
Show More (-2)
|
9 |
except |
hariç |
conj. |
|
- Our neighborhood bar is open every day except Mondays.
- Mahalle barımız pazartesi hariç her gün açıktır.
Show More (-2)
|
10 |
except |
dışında tutmak |
v. |
|
- I can except no one from the rules.
- Hiç kimseyi kuralların dışında tutamam.
Show More (-2)
|