|
- I am sure you receive lots of exciting job offers.
- Eminim çok sayıda heyecan verici iş teklifi alıyorsunuzdur.
- According to him, operating at international level was more fun and more exciting.
- Ona göre uluslararası düzeyde faaliyet göstermek daha eğlenceli ve daha heyecan vericiydi.
- Mr Haarder said earlier that there is an exciting debate in progress in the Convention.
- Bay Haarder daha önce Konvansiyon'da heyecan verici bir tartışmanın devam ettiğini söylemişti.
- It is also the most exciting European project to date.
- Ayrıca bugüne kadarki en heyecan verici Avrupa projesidir.
- We are at the start of an incredibly exciting process.
- Son derece heyecan verici bir sürecin başlangıcındayız.
- My answer is that it sounds like an exciting and positive initiative.
- Benim cevabım, heyecan verici ve olumlu bir girişim gibi göründüğüdür.
- Sweden is sometimes described as a well organised but not particularly exciting country.
- İsveç bazen iyi organize edilmiş ancak özellikle heyecan verici olmayan bir ülke olarak tanımlanır.
- It will now be exciting to see how this network's ramifications will develop.
- Şimdi bu ağın sonuçlarının nasıl gelişeceğini görmek heyecan verici olacak.
- It is only from 2006 onwards that things will get exciting.
- Ancak 2006'dan itibaren işler heyecan verici bir hal alacaktır.
- The Conference was exciting and difficult, with a heavy workload.
- Konferans, ağır bir iş yükü ile heyecan verici ve zordu.
- Exciting tasks still lie ahead, therefore, and we look forward to completing these.
- Bu nedenle önümüzde hala heyecan verici görevler var ve bunları tamamlamayı dört gözle bekliyoruz.
- It is an exciting time, and I look forward to the review returning for second reading.
- Heyecan verici bir dönemden geçiyoruz ve ikinci okuma için incelemenin geri dönmesini sabırsızlıkla bekliyorum.
- Aviation is, without a doubt, one of the most exciting and stimulating industries.
- Havacılık, şüphesiz ki, en heyecan verici ve teşvik edici sektörlerden biridir.
- The topic is an exciting one.
- Bu konu heyecan verici bir konu.
- We are in the middle of an exciting and demanding period in the history of Europe.
- Avrupa tarihinde heyecan verici ve zorlu bir dönemin ortasındayız.
- The budgetary procedure last year was extremely exciting, to put it diplomatically.
- Diplomatik bir dille ifade etmek gerekirse, geçen yılki bütçe prosedürü son derece heyecan vericiydi.
- Mr Harbour has reminded me of our confrontation but I can assure him that our confrontations are always exciting.
- Bay Harbour bana yüzleşmemizi hatırlattı ama onu temin ederim ki yüzleşmelerimiz her zaman heyecan vericidir.
- These are the really crucial and exciting questions which we face.
- Bunlar karşı karşıya olduğumuz gerçekten hayati ve heyecan verici sorulardır.
- It is an exciting time, and I look forward to the review returning for second reading.
- Heyecan verici bir dönemden geçiyoruz ve gözden geçirmenin ikinci okuma için geri dönmesini dört gözle bekliyorum.
- Mr Haarder said earlier that there is an exciting debate in progress in the Convention.
- Sayın Haarder daha önce Sözleşme'de heyecan verici bir tartışmanın sürmekte olduğunu söylemişti.
- As you must know, a lot of exciting things are happening in Cuba right now.
- Bildiğiniz gibi şu anda Küba'da heyecan verici pek çok şey oluyor.
- This is probably the most exciting opportunity.
- Bu muhtemelen en heyecan verici fırsattır.
- It's an exciting opportunity, Doyle said.
- Doyle, bunun heyecan verici bir ihtimal olduğunu söyledi.
- Morocco's Marrakech is a former imperial capital city with a long and exciting history.
- Fas'ın Marakeş kenti uzun ve heyecan verici bir tarihe sahip eski bir imparatorluk başkentidir.
- Taking your child out to a nice restaurant will be an exciting adventure for him.
- Çocuğunuzu güzel bir restorana götürmek onun için heyecan verici bir macera olacaktır.
- This is probably the most exciting opportunity.
- Bu herhalde en heyecan verici ihtimal.
- It's even more exciting when he shoots someone with it.
- Onunla birini vurması daha da heyecan verici.
- It's an exciting opportunity, Doyle said.
- Bu heyecan verici bir olasılık, dedi Doyle.
- This story is interesting, funny and even exciting.
- Bu hikaye ilginç, eğlenceli ve hatta heyecan verici.
- It's been exciting.
- O heyecan vericiydi.
- They had an exciting game.
- Onlar heyecan verici bir oyun oynadılar.
- That's exciting news.
- Bu heyecan verici bir haber.
- It could be exciting.
- Heyecan verici olabilir.
- This is the most exciting story that I have ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en heyecan verici hikaye.
- The film made us laugh, but it was not really exciting to watch.
- Film bize güldürdü ama aslında izlemek heyecan verici değildi.
- This is exciting stuff.
- Bu heyecan verici bir şey.
- I found it exciting.
- Onu heyecan verici buldum.
- The baseball game was so exciting that everyone stayed until the very end.
- Beyzbol maçı o kadar heyecan vericiydi ki, herkes en sonuna kadar kaldı.
- I found that exciting.
- Bunu heyecan verici buldum.
- It was really quite exciting.
- Bu gerçekten oldukça heyecan vericiydi.
- There is nothing more exciting than scuba diving.
- Tüplü dalıştan daha heyecan verici bir şey yoktur.
- Isn't this exciting?
- Bu heyecan verici değil mi?
- The election campaign of 1880 was not exciting.
- 1880 yılının seçim kampanyası heyecan verici değildi.
- The final match was not so exciting.
- Final maçı çok heyecan verici değildi.
- Last night's game was exciting.
- Dün geceki oyun heyecan vericiydi.
- It's really kind of exciting.
- Bu gerçekten biraz heyecan verici.
- This is so exciting.
- Bu çok heyecan verici.
- Buying an apartment is both exciting and scary.
- Bir daire satın almak hem heyecan verici hem de korkutucu.
- I found it exciting.
- Heyecan verici buldum.
- It was exciting.
- Heyecan vericiydi.
- I think this is really exciting.
- Bence bu gerçekten heyecan verici.
- Are you working on any exciting new projects?
- Heyecan verici yeni projeler üzerinde çalışıyor musunuz?
- That was exciting to see.
- Bunu görmek heyecan vericiydi.
- I sat watching an exciting game on television.
- Televizyonda heyecan verici bir oyun izleyerek oturdum.
- I think that's exciting.
- Bence bu heyecan verici.
- This is exciting news.
- Bu heyecan verici bir haber.
- That doesn't sound very exciting.
- Bu kulağa pek heyecan verici gelmiyor.
- It's pretty exciting.
- O oldukça heyecan verici.
- I think this is really exciting.
- Bence bu gerçekten heyecan vericidir.
- This is going to be exciting.
- Bu heyecan verici olacak.
- Buying an apartment is both exciting and scary.
- Daire satın almak hem heyecan verici, hem de ürkütücüdür.
- That's so exciting!
- O çok heyecan verici!
- It's been exciting and stimulating.
- Heyecan verici ve teşvik edici oldu.
- This is an exciting day.
- Bu heyecan verici bir gün.
- These are exciting times.
- Bunlar heyecan verici zamanlar.
- I enjoy visiting exciting cities like New York, Chicago, and Boston.
- New York, Chicago ve Boston gibi heyecan verici şehirleri ziyaret etmekten zevk alıyorum.
- Thunderstorms are both scary and exciting.
- Fırtınalar hem korkutucu hem de heyecan vericidir.
- Soccer is an exciting game.
- Futbol heyecan verici bir oyundur.
- It was pretty exciting.
- Oldukça heyecan vericiydi.
- It's really kind of exciting.
- Bu gerçekten heyecan verici.
- That sounds exciting.
- Kulağa heyecan verici geliyor.
- Mary found Tom more exciting than her boyfriend.
- Mary Tom'u erkek arkadaşından daha heyecan verici buldu.
- I have an exciting announcement.
- Benim heyecan verici bir duyurum var.
- The show was exciting.
- Gösteri heyecan vericiydi.
- Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.
- İspanya'yı ilk kez ziyaret ettiğimde, her şey benim için heyecan vericiydi.
- I thought it was an exciting story.
- Heyecan verici bir hikaye olduğunu düşünmüştüm.
- That's exciting news.
- Bu heyecan verici haber.
- That was really exciting.
- O gerçekten heyecan vericiydi.
- The managers think that it isn't exciting to eat.
- Yöneticiler yemek yemenin heyecan verici olmadığını düşünüyor.
- It's an exciting proposition.
- Heyecan verici bir teklif.
- That would be exciting.
- Bu heyecan verici olurdu.
- This is the most exciting book that I have ever read.
- Bu, şimdiye kadar okuduğum en heyecan verici kitap.
- That was exciting.
- O heyecan vericiydi.
- Isn't this exciting?
- Heyecan verici değil mi?
- It was really quite exciting.
- Gerçekten çok heyecan vericiydi.
- Is anything exciting happening?
- Heyecan verici bir şey mi oluyor?
- This sure is exciting.
- Bu kesinlikle heyecan verici.
- That must be exciting.
- Bu heyecan verici olmalı.
- It's so exciting.
- Çok heyecan verici.
- It could be exciting.
- Bu heyecan verici olabilir.
- This story is interesting, funny and even exciting.
- Bu hikaye ilginç, komik ve hatta heyecan verici.
- It's tremendously exciting.
- Bu çok heyecan verici.
- This is exciting.
- Bu heyecan verici.
- It's exciting.
- Heyecan verici.
- It's fun and exciting.
- Eğlenceli ve heyecan verici.
- It's both challenging and exciting.
- Hem zorlu hem de heyecan verici.
- I think Tom is exciting.
- Tom'un heyecan verici olduğunu düşünüyorum.
- School was exciting.
- Okul heyecan vericiydi.
- I think that's exciting.
- Onun heyecan verici olduğunu düşünüyorum.
- The game got more and more exciting.
- Oyun gittikçe daha heyecan verici oldu.
- Movie making is an exciting job.
- Film yapmak heyecan verici bir iş.
- It was really exciting.
- Gerçekten heyecan vericiydi.
- That movie is exciting.
- Bu film heyecan verici.
- He has written a number of exciting detective stories.
- Çok sayıda heyecan verici dedektif hikayesi yazdı.
- The possibility is exciting.
- Olasılıklar heyecan verici.
- This is really exciting.
- Bu gerçekten heyecan verici.
- It is an exciting time of the year.
- Yılın heyecan verici bir zamanı.
- I read an exciting story.
- Ben heyecan verici bir hikaye okudum.
- This place is so exciting.
- Bu yer çok heyecan verici.
- Tom said that he found that exciting.
- Tom bunu heyecan verici bulduğunu söyledi.
- I think Tom is exciting.
- Bence Tom heyecan verici.
- The game became exciting.
- Oyun heyecan verici oldu.
- The film made us laugh, but it was not really exciting to watch.
- Film bizi güldürdü ama izlemesi pek heyecan verici değildi.
- The idea of living in Egypt was exciting for Fadil.
- Mısır'da yaşama fikri Fadıl için heyecan vericiydi.
- The possibilities are exciting.
- Olasılıklar heyecan verici.
- None of the games were exciting.
- Oyunların hiçbiri heyecan verici değil.
- That sounds exciting.
- O heyecan verici görünüyor.
- I saw an exciting baseball game last Saturday.
- Geçen Cumartesi heyecan verici bir beyzbol maçı izledim.
- It sounds exciting.
- Kulağa heyecan verici geliyor.
- It's just so exciting.
- Çok heyecan verici.
- Ice hockey is an exciting sport.
- Buz hokeyi heyecan verici bir spordur.
- It's pretty exciting.
- Oldukça heyecan verici.
- It doesn't sound very exciting.
- Kulağa heyecan verici gelmiyor.
- The city is exciting, but the countryside is boring.
- Şehir heyecan verici, ama kırsal sıkıcı.
- That was the most exciting thing I'd ever done.
- Şimdiye kadar yaptığım en heyecan verici şey buydu.
- It was tremendously exciting to be in Boston at that time.
- O zamanlar Boston'da olmak çok heyecan vericiydi.
- The possibility is exciting.
- Olasılık heyecan vericidir.
- It's so exciting.
- Bu çok heyecan verici.
- I read an exciting story.
- Heyecan verici bir hikaye okudum.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
- Okyanus çalışmalarının geleceğini geçmişine bakarak değerlendirecek olursak, heyecan verici keşifler yapacağımızdan emin olabiliriz.
- It was really exciting.
- Bu gerçekten heyecan vericiydi.
- That's so exciting!
- Bu çok heyecan verici!
- It's just so exciting.
- Gerçekten çok heyecan verici.
- Mary found Tom more exciting than her boyfriend.
- Mary Tom'u erkek arkadaşından daha heyecan verici buluyordu.
- This place is so exciting.
- Burası çok heyecan verici.
- It is an exciting time of the year.
- Yılın heyecan verici bir zamanıdır.
- Tom can't describe how exciting it was.
- Tom ne kadar heyecan verici olduğunu tarif edemez.
- Growing up was exciting.
- Büyümek heyecan vericiydi.
- The election campaign of 1880 was not exciting.
- 1880'deki seçim kampanyası heyecan verici değildi.
- That was pretty exciting.
- Bu oldukça heyecan vericiydi.
- It's been exciting.
- Heyecan vericiydi.
- This is really exciting stuff.
- Bu gerçekten heyecan verici bir şey.
- I never thought it would be so exciting.
- Onun çok heyecan verici olacağını hiç düşünmedim.
- It was exciting for me to go to the capital for the first time.
- Başkente ilk kez gitmek benim için heyecan vericiydi.
- It's exciting.
- Bu heyecan verici.
- The story got more and more exciting.
- Hikaye gittikçe heyecan verici oldu.
- Is Boston an exciting place to live?
- Boston yaşamak için heyecan verici bir yer mi?
- Serving in the special forces was exciting.
- Özel kuvvetlerde görev yapmak heyecan vericiydi.
- Is anything exciting happening?
- Heyecan verici bir şey oluyor mu?
- This is the most exciting story that I have ever heard.
- Bu, duyduğum en heyecan verici hikaye.
- How exciting!
- Ne kadar heyecan verici!
- That makes it exciting.
- Bu heyecan verici.
- Isn't it exciting?
- Heyecan verici değil mi?
- I saw an exciting baseball game last Saturday.
- Geçen cumartesi heyecan verici bir beyzbol oyunu izledim.
- It was an exciting story and he told it well.
- Heyecan verici bir hikayeydi ve iyi anlattı.
- Korea is never boring, it's always exciting.
- Korece sıkıcı değildir, o her zaman heyecan vericidir.
- Cities are exciting places, but also stressful.
- Şehirler heyecan verici ama aynı zamanda stresli yerlerdir.
- What an exciting time to be alive.
- Yaşamak için ne heyecan verici bir zaman.
- That must be exciting.
- Heyecan verici olmalı.
- I have an exciting announcement.
- Heyecan verici bir duyurum var.
- Cities are exciting places, but also stressful.
- Şehirler heyecan verici yerlerdir, aynı zamanda stresli.
- That was the most exciting concert I have ever been to.
- O, şimdiye kadar gittiğim en heyecan verici konserdi.
- This is going to be exciting.
- Heyecan verici olacak.
- It's tremendously exciting.
- Bu son derece heyecan verici.
- Soccer is an exciting sport.
- Futbol heyecan verici bir spordur.
- What an exciting experience!
- Ne heyecan verici bir deneyim!
- Korea is never boring, it's always exciting.
- Kore asla sıkıcı değildir, her zaman heyecan vericidir.
- The city is exciting, but the countryside is boring.
- Şehir heyecan vericidir ama kırsal kesim sıkıcıdır.
- Isn't that exciting?
- Heyecan verici değil mi?
- It was an exciting game.
- O, heyecan verici bir oyun.
- This is an exciting day.
- Heyecan verici bir gün.
- It would be so exciting.
- Çok heyecan verici olurdu.
- Next year will be exciting.
- Gelecek yıl heyecan verici olacak.
- It sounds exciting.
- Bu heyecan verici görünüyor.
- I have some pretty exciting news.
- Oldukça heyecan verici haberlerim var.
- The space race was an exciting time in history.
- Uzay yarışı tarihte heyecan verici bir dönemdi.
- Last night's game was exciting.
- Dün geceki maç heyecan vericiydi.
- I thought it was an exciting story.
- Onun heyecan verici bir hikaye olduğunu düşündüm.
- Does anything exciting ever happen around here?
- Buralarda hiç heyecan verici bir şey olur mu?
- That was exciting.
- Heyecan vericiydi.
- The game was pretty exciting.
- Oyun oldukça heyecan vericiydi.
- Movie making is an exciting job.
- Film yapımı heyecan verici bir iştir.
- Football is an exciting sport.
- Futbol heyecan verici bir spordur.
- I found that exciting.
- Bunu heyecan verici bulmuştum.
- It's been exciting and stimulating.
- Heyecan verici ve tahrik ediciydi.
- It's really exciting.
- Gerçekten heyecan verici.
- I enjoy visiting exciting cities like New York, Chicago, and Boston.
- New York, Chicago ve Boston gibi heyecan verici şehirleri ziyaret etmekten hoşlanıyorum.
- Is it exciting?
- Heyecan verici mi?
- That would be exciting.
- Bu heyecan verici olur.
- That was exciting to see.
- Görmek heyecan vericiydi.
- That was really exciting.
- Bu gerçekten heyecan vericiydi.
- That was the most exciting thing I'd ever done.
- Bu şimdiye kadar yaptığım en heyecan verici şeydi.
- It's fun and exciting.
- Bu eğlenceli ve heyecan verici.
Show More (190)
|
|
- I should like to express my thanks for a long and exciting debate, and I should like to make a couple of comments.
- Uzun ve heyecanlı bir tartışma için teşekkürlerimi ifade etmek ve birkaç yorum yapmak istiyorum.
- Unfortunately, the match has so far been goalless and not very exciting.
- Ne yazık ki maç şu ana kadar golsüz geçti ve pek de heyecanlı değildi.
- We hope this year will be a successful and exciting season.
- Bu yılın başarılı ve heyecanlı bir sezon olacağını umuyoruz.
- Sounds like this one was exciting, at least.
- En azından bu heyecanlıymış gibi görünüyor.
- We hope this year will be a successful and exciting season.
- Bu yılın başarılı ve heyecanlı bir sezon olmasını umuyoruz.
- Things aren't always this exciting.
- İşler her zaman bu kadar heyecanlı olmaz.
- The game became exciting.
- Oyun heyecanlı bir hal aldı.
- This summer the transfer market will be more exciting than ever.
- Bu yaz transfer piyasası her zamankinden daha heyecanlı olacak.
- What an exciting game!
- Ne heyecanlı bir oyun!
- Tom made it exciting.
- Tom bunu heyecanlı hale getirdi.
- He was young and exciting.
- Genç ve heyecanlıydı.
- None of the games were exciting.
- Oyunların hiçbiri heyecanlı değildi.
- The game was not exciting at all.
- Oyun hiç de heyecanlı değildi.
- I never thought it would be so exciting.
- Bu kadar heyecanlı olacağını hiç düşünmemiştim.
- That was an exciting game.
- Heyecanlı bir oyundu.
- The game wasn't very exciting.
- Oyun pek heyecanlı değildi.
- I heard it was pretty exciting.
- Oldukça heyecanlı olduğunu duydum.
- I found it exciting.
- Onu heyecanlı buldum.
- The baseball game was so exciting that everyone stayed until the very end.
- Beyzbol maçı o kadar heyecanlıydı ki, herkes sonuna kadar kaldı.
- He has written a number of exciting detective stories.
- O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı.
- It was a really exciting baseball game.
- Gerçekten heyecanlı bir beyzbol maçıydı.
- The final match was not so exciting.
- Final maçı çok heyecanlı değildi.
- I always read detective stories from cover to cover; they're so exciting!
- Her zaman dedektif hikayelerini baştan sona okurum; çok heyecanlılar!
- I think the game will be exciting.
- Oyunun heyecanlı olacağını düşünüyorum.
- It was an exciting game.
- Heyecanlı bir oyundu.
- I sat watching an exciting game on television.
- Oturup televizyonda heyecanlı bir maç izledim.
- That was a pretty exciting night.
- O çok heyecanlı bir geceydi.
- The story got more and more exciting.
- Hikaye gittikçe daha heyecanlı hale geldi.
- Things aren't always this exciting.
- Koşullar her zaman bu kadar heyecanlı değildir.
- If you give it a try, you will find this game very exciting.
- Eğer bir denersen, bu oyunu heyecanlı bulacaksın.
- The game was not exciting at all.
- Oyun hiç heyecanlı değildi.
- I think the game will be exciting.
- Bence oyun heyecanlı olacak.
- They had an exciting game.
- Heyecanlı bir oyun oynadılar.
- It would be so exciting.
- Çok heyecanlı olurdu.
- The game was pretty exciting.
- Oyun oldukça heyecanlıydı.
- The game got more and more exciting.
- Oyun gittikçe daha heyecanlı hale geldi.
- That was a pretty exciting night.
- Oldukça heyecanlı bir geceydi.
- My life is fun and exciting.
- Benim hayatım eğlenceli ve heyecanlı.
- Next year will be exciting.
- Gelecek yıl heyecanlı olacak.
- That was the most exciting concert I have ever been to.
- Şimdiye kadar gittiğim en heyecanlı konserdi.
- Growing up was exciting.
- Büyümek heyecanlıydı.
- What an exciting time to be alive.
- Hayatta kalmak için ne heyecanlı bir zaman.
Show More (39)
|
