1 |
fidelity |
sadakat |
n. |
|
- Fidelity is a key factor in a proper marriage.
- Sadakat, düzgün bir evlilik için kilit bir faktördür.
- In a proactive approach, marital fidelity and celibacy are essential elements to be stressed when giving information.
- Proaktif bir yaklaşımla, evlilikte sadakat ve bekarlık, bilgi verirken vurgulanması gereken temel unsurlardır.
- I am convinced that marital fidelity is a much better means than all kinds of contraceptives.
- Evlilikte sadakatin her türlü doğum kontrol yönteminden çok daha iyi bir araç olduğuna inanıyorum.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- Sağlık en büyük hediyedir; memnuniyet en büyük zenginliktir; sadakat en büyük ilişkidir.
- How do you define fidelity?
- Sadakati nasıl tanımlıyorsun?
- How do you define fidelity?
- Sadakati nasıl tanımlarsın?
- What bothers him is not the fidelity.
- Onu rahatsız eden şey sadakat değil.
Show More (4)
|
2 |
fidelity |
bağlılık |
n. |
|
- Poor working conditions can cause employees to lose their fidelity to the company.
- Kötü çalışma koşulları çalışanların şirkete olan bağlılıklarını kaybetmelerine neden olabilir.
Show More (-2)
|
3 |
fidelity |
aslına uygunluk |
n. |
|
- The fidelity of play to the book wasn't so much.
- Oyunun kitapla olan aslına uygunluğu o kadar da fazla değildi.
Show More (-2)
|
4 |
fidelity |
vefa |
n. |
|
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
Show More (-2)
|