firmly - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
firmly kesinkes adv.
  • We firmly believe that the business will fail.
  • Bu işin başarısız olacağına kesinkes inanıyoruz.
  • For I am firmly convinced that a democracy cannot exist without transparency.
  • Çünkü şeffaflık olmadan demokrasinin var olamayacağına kesinlikle inanıyorum.
  • The PPE-DE is also firmly against legalising abortion.
  • PPE-DE ayrıca kürtajın yasallaştırılmasına da kesinlikle karşıdır.
Show More (16)
firmly sıkıca adv.
  • He tightened the screws and bolts firmly.
  • Vidaları ve cıvataları sıkıca kapattı.
  • The bouncer grasped the guy's arm firmly and led him away.
  • Fedai adamın kolunu sıkıca kavrayarak onu uzaklaştırdı.
  • That kid doesn't seem like he can even hold a chicken firmly.
  • Bu çocuk bir tavuğu bile sıkıca tutabilecek gibi görünmüyor.
Show More (14)
firmly sağlam bir şekilde adv.
  • We must keep the compass firmly at north.
  • Pusulayı sağlam bir şekilde kuzeyde tutmalıyız.
  • We are firmly in the realm of intergovernmental work.
  • Hükümetler arası çalışma alanında sağlam bir şekilde yer alıyoruz.
  • If guidelines are to be of any value, they must be firmly established in the relevant Member State.
  • Kılavuz ilkelerin bir değer ifade edebilmesi için ilgili Üye Devlette sağlam bir şekilde yerleşmiş olması gerekmektedir.
Show More (4)
firmly kesin olarak adv.
  • These too are all firmly on the agenda.
  • Bunların hepsi de kesin olarak gündemdedir.
  • For the sake of the rules' clarity, that now has to be firmly established.
  • Kuralların açıklığa kavuşması için bunun artık kesin olarak belirlenmesi gerekmektedir.
  • There were differences of opinion and some delegations firmly opposed to the proposal.
  • Görüş ayrılıkları vardı ve bazı delegasyonlar teklife kesin olarak karşı çıktı.
Show More (3)
firmly kararlılıkla adv.
  • I can do it myself,' she said firmly.
  • "Bunu kendim yapabilirim," dedi kararlılıkla.
  • All of these Council decisions must be implemented firmly, but with discernment.
  • Tüm bu Konsey kararları kararlılıkla, ancak dikkatle uygulanmalıdır.
  • All of these Council decisions must be implemented firmly but with discernment.
  • Konsey'in tüm bu kararları kararlılıkla, ancak anlayışla uygulanmalıdır.
Show More (1)
firmly sıkı sıkı adv.
  • On the wider definition, we must examine our prejudice and our firmly held beliefs.
  • Daha geniş bir tanımla, önyargılarımızı ve sıkı sıkıya bağlı olduğumuz inançlarımızı gözden geçirmeliyiz.
  • On the wider definition, we must examine our prejudice and our firmly held beliefs.
  • Daha geniş bir tanımla ön yargılarımızı ve sıkı sıkıya bağlı olduğumuz inançlarımızı gözden geçirmeliyiz.
  • Well, my task was to produce an own-initiative report firmly anchored to the first pillar.
  • Benim görevim, birinci sütuna sıkı sıkıya bağlı bir kendi inisiyatifimle rapor hazırlamaktı.
Show More (1)
firmly sıkı bir şekilde adv.
  • These too are all firmly on the agenda.
  • Bunların hepsi de sıkı bir şekilde gündemdedir.
  • I am particularly pleased with the principle of individual producer responsibility, which has been so firmly embraced.
  • Üreticilerin bireysel sorumluluğu ilkesinin bu kadar sıkı bir şekilde benimsenmiş olmasından özellikle memnunum.
  • This principle of the offence's extraterritoriality must be firmly upheld.
  • Suçun ülke dışılığı ilkesi sıkı bir şekilde desteklenmelidir.
Show More (0)
firmly sımsıkı adv.
  • She held my arm firmly.
  • O, kolumu sımsıkı tuttu.
Show More (-2)