| 1 |
flustered |
telaşlanmış |
adj. |
|
- Tom seemed to be flustered.
- Tom telaşlanmış gibiydi.
- She got all flustered when the boy she likes came over to talk to her.
- Hoşlandığı çocuk onunla konuşmak için yanına geldiğinde çok telaşlandı.
- Tom got flustered when filling out the paperwork.
- Tom evrakları doldururken telaşlandı.
- Tom became flustered and a bit nervous.
- Tom telaşlandı ve biraz gerginleşti.
- Tom got a little flustered.
- Tom biraz telaşlandı.
- She got all flustered when the boy she likes came over to talk to her.
- Sevdiği genç onunla konuşmak için geldiğinde, o telaşlandı.
- Tom got flustered when filling out the paperwork.
- Tom, evrakları doldururken telaşlandı.
- Tom got flustered.
- Tom telaşlandı.
- Tom became a little flustered.
- Tom biraz telaşlandı.
- When I got the phone call telling me of my father's death, I was completely flustered.
- Babamın ölümünü haber veren telefonu aldığımda tamamen telaşlanmıştım.
Show More (7)
|
| 2 |
flustered |
telaşlı |
adj. |
|
- Tom is flustered.
- Tom telaşlıdır.
- Tom looked a little flustered.
- Tom biraz telaşlı görünüyordu.
- Tom seems flustered.
- Tom telaşlı görünüyor.
- Tom seemed flustered.
- Tom telaşlı görünüyordu.
Show More (1)
|
| 3 |
flustered |
gergin |
adj. |
|
- The famous athlete looked flustered during the press conference.
- Ünlü atlet basın toplantısında gergin görünüyordu.
Show More (-2)
|
| 4 |
flustered |
kızıştırılmış |
adj. |
|
- Tom seemed to be flustered.
- Tom kızıştırılmış görünüyordu.
Show More (-2)
|
