|
- Countries all over the world buy and sell goods from each other.
- Dünyanın her yerindeki ülkeler birbirlerinden mal alıp satıyorlar.
- Tom and Mary aren't much different from each other.
- Tom ve Mary birbirlerinden çok farklı değiller.
- Tom and Bill arrived at different conclusions from each other.
- Tom ve Bill birbirlerinden farklı sonuçlara ulaştılar.
- Tom and Mary can't stand being away from each other.
- Tom ve Mary birbirlerinden uzak kalmaya dayanamıyorlar.
- Tom and Bill arrived at different conclusions from each other.
- Tom ve Bill birbirlerinden farklı sonuçlara vardılar.
- Tom and Mary aren't much different from each other.
- Tom ve Mary birbirlerinden pek farklı değiller.
- I don't think married people should have secrets from each other.
- Bence evli insanlar birbirlerinden sır saklamamalı.
- Sami and Layla separated from each other.
- Sami ve Layla birbirlerinden ayrıldılar.
- Sami and Layla separated from each other.
- Sami ve Leyla birbirlerinden ayrıldılar.
- Tom and Mary could learn a lot from each other.
- Tom ve Mary birbirlerinden çok şey öğrenebilirler.
- Tom and Mary were sitting on the sofa as far away from each other as possible.
- Tom ve Mary kanepede mümkün olduğu kadar birbirlerinden uzak oturuyorlardı.
- Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin birçok yönden birbirlerinden farklıdır.
- By studying the Doppler shift of different galaxies, scientists have concluded that all of the galaxies are moving away from each other.
- Bilim adamları farklı galaksilerin Doppler kaymalarını inceleyerek galaksilerin tümünün birbirlerinden uzaklaştıkları sonucuna vardılar.
- By studying the Doppler shift of different galaxies, scientists have concluded that all of the galaxies are moving away from each other.
- Bilim insanları farklı galaksilerin Doppler kaymasını inceleyerek tüm galaksilerin birbirlerinden uzaklaştığı sonucuna varmışlardır.
- They are easy to distinguish from each other.
- Birbirlerinden ayırt etmek kolaydır.
- Tom and Mary were sitting on the sofa as far away from each other as possible.
- Tom ve Mary kanepede birbirlerinden olabildiğince uzakta oturuyorlardı.
Show More (13)
|