| 1 |
fugitive |
kaçak |
n. |
|
- The police finally caught the fugitives yesterday.
- Polis nihayet dün kaçakları yakaladı.
- The fugitive is armed and dangerous.
- Kaçak, silahlı ve tehlikelidir.
- Tom is a fugitive.
- Tom bir kaçak.
- Tom was harboring a fugitive.
- Tom bir kaçağa yataklık ediyordu.
- US Marshal Tom Jackson is determined to recover the fugitive.
- Şerif Tom Jackson kaçağı yakalamaya kararlı.
- The local police and the FBI formulated a search plan to capture the fugitives.
- Yerel polis ve FBI kaçakları yakalamak için bir arama planı hazırladı.
- The police are in the pursuit of the fugitive.
- Polis kaçağın peşinde.
- Tom, a fugitive, tried to make it to Mexico.
- Bir kaçak olan Tom, Meksika'ya gitmeye çalışıyordu.
- Tom was caught harboring a fugitive.
- Tom bir kaçağa yataklık ederken yakalandı.
- Police Lieutenant Tom Jackson is determined to catch the fugitive.
- Polis Teğmeni Tom Jackson kaçağı yakalamaya kararlı.
- Tom knew that John was a fugitive.
- Tom, John'un bir kaçak olduğunu biliyordu.
- I'm a fugitive.
- Ben bir kaçağım.
- The fugitive crossed the river.
- Kaçak nehri geçti.
- The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
- Kaçak buradan 50 mil ötedeki küçük bir kasabada ortaya çıktı ama sonra tekrar kayboldu.
- Tom knew that John was a fugitive.
- Tom John'un bir kaçak olduğunu biliyordu.
- The fugitive is armed and dangerous.
- Kaçak silahlı ve tehlikeli.
Show More (13)
|
| 2 |
fugitive |
firari |
n. |
|
- Tom, a fugitive, tried to make it to Mexico.
- Tom, bir firari, Meksika'ya gitmeye çalıştı.
- I'm a fugitive.
- Ben bir firariyim.
Show More (-1)
|
| 3 |
fugitive |
kaçak |
adj. |
|
- The fugitive man was seen in a local pub.
- Kaçak adam bölgedeki bir barda görülmüş.
Show More (-2)
|
| 4 |
fugitive |
çok kısa süren |
adj. |
|
- The doctor allows only fugitive visits.
- Doktor sadece çok kısa süren ziyaretlere izin veriyor.
Show More (-2)
|
