1 |
fulfill |
yerine getirmek |
v. |
|
- Therefore, these poor beings get over many hardships and fulfill their requirements.
- Bu nedenle, bu zavallı varlıklar birçok zorluğun üstesinden gelir ve gereksinimlerini yerine getirir.
- It is impossible to fulfill all desires at once fully.
- Tüm arzuları anında tam olarak yerine getirmek mümkün değildir.
- Let us make a supreme effort and, conscious of our duty, fulfill our destiny on this earth.
- Üstün bir çaba gösterelim ve görevimizin bilincinde olarak bu dünyadaki yazgımızın gereğini yerine getirelim.
- Tom didn't fulfill his obligations.
- Tom yükümlülüklerini yerine getirmedi.
- They failed to fulfill the conditions.
- Koşulları yerine getirmede başarısız oldular.
- They did not fulfill the conditions.
- Onlar şartları yerine getirmediler.
- Brazil fulfills most of our demand for coffee.
- Brezilya kahve talebimizin çoğunu yerine getirir.
- You are here in order to fulfill my commands.
- Emirlerimi yerine getirmek için buradasın.
- Try to fulfill your duty.
- Görevinizi yerine getirmeye çalışın.
- Try to fulfill your duty.
- Görevini yerine getirmeye çalış.
- They failed to fulfill the conditions.
- Koşulları yerine getirmekte başarısız oldular.
- Dan didn't fulfill his duty.
- Dan görevini yerine getirmedi.
- He sacrificed his health to fulfill his duty.
- Görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti.
- My teacher encouraged me to fulfill my ambitions.
- Öğretmenim emellerimi yerine getirmek için beni teşvik etti.
- It's necessary that you fulfill your plans.
- Planlarınızı yerine getirmeniz gerekiyor.
- He sacrificed his health to fulfill his duty.
- O, görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti.
- He always fulfills his promises.
- Sözlerini her zaman yerine getirir.
- He always fulfills his promises.
- O her zaman sözlerini yerine getirir.
- Mary was a reasonable woman and that made it easy for her husband to fulfill her wishes.
- Mary mantıklı bir kadındı ve bu da kocasının onun isteklerini yerine getirmesini kolaylaştırdı.
- We do not need a new auxiliary language, the English language already fulfills that role.
- Yeni bir yardımcı dile ihtiyacımız yok, İngilizce zaten bu rolü yerine getiriyor.
- You must fulfill your duty.
- Görevini yerine getirmelisin.
- I only went to the party to fulfill my societal obligations.
- Ben sadece benim toplumsal yükümlülüklerimi yerine getirmek için partiye gittim.
- They did not fulfill the conditions.
- Şartları yerine getirmediler.
- We do not need a new auxiliary language, the English language already fulfills that role.
- Yeni bir yardımcı dile ihtiyacımız yok, İngilizce zaten o rolü yerine getiriyor.
- I ask you not to fulfill for me any of my requests.
- Benim için hiçbir isteğimi yerine getirmemeni istiyorum.
- He couldn't fulfill the promise he made to his father.
- Babasına verdiği sözü yerine getiremedi.
- You are here in order to fulfill my commands.
- Sen benim emirlerimi yerine getirmek için buradasın.
- I can no longer fulfill my obligations.
- Artık yükümlülüklerimi yerine getiremiyorum.
- He couldn't fulfill the promise he made to his father.
- O, babasına verdiği sözü yerine getiremedi.
- I only went to the party to fulfill my societal obligations.
- Partiye sadece toplumsal yükümlülüklerimi yerine getirmek için gittim.
- He didn't fulfill his obligations.
- O, yükümlülüklerini yerine getirmedi.
- You should fulfill your promises.
- Sözlerini yerine getirmelisin.
- Tom always fulfills his promises.
- Tom her zaman sözlerini yerine getirir.
- Promise me that you will fulfill your promises.
- Sözlerini yerine getireceğine dair bana söz ver.
- It's necessary that you fulfill your plans.
- Planlarını yerine getirmen gereklidir.
- He didn't fulfill his obligations.
- Yükümlülüklerini yerine getirmedi.
Show More (33)
|
2 |
fulfill |
karşılamak |
v. |
|
- Believe me, I eat and drink quite enough to fulfill my needs.
- İnanın ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar yiyip içiyorum.
- Believe me, I eat and drink quite enough to fulfill my needs.
- İnan bana kardeşim, ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar yiyip içiyorum.
- Believe me, I eat and drink quite enough to fulfill my needs.
- İnanın bana, ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar yiyor ve içiyorum.
- Those who ignore rather than fulfill their need for sleep will soon encounter serious effects on their health.
- Uyku ihtiyacını karşılamak yerine görmezden gelenler, yakında sağlıkları üzerinde ciddi etkilerle karşılaşacaklardır.
- Brazil fulfills most of our demand for coffee.
- Kahve ihtiyacımızın büyük bir kısmını Brezilya karşılıyor.
Show More (2)
|
3 |
fulfill |
gerçekleştirmek |
v. |
|
- Having made an unwavering decision, he started to make plans to fulfill his dreams.
- Kesin bir karar verdikten sonra hayallerini gerçekleştirmek için planlar yapmaya başladı.
- My teacher encouraged me to fulfill my ambitions.
- Öğretmenim tutkularımı gerçekleştirmem için beni yüreklendirdi.
- I'll help you fulfill your dreams.
- Hayallerini gerçekleştirmene yardım edeceğim.
- Sami wanted to fulfill his fantasies with Layla.
- Sami, Layla ile fantezilerini gerçekleştirmek istiyordu.
- Many people encouraged me to fulfill my ambitions.
- Birçok insan beni hırslarımı gerçekleştirmem için cesaretlendirdi.
Show More (2)
|
4 |
fulfill |
ifa etmek |
v. |
|
- Let us make a supreme effort and, conscious of our duty, fulfill our destiny on this earth.
- Üstün bir çaba gösterelim ve görevimizin bilincinde olarak bu dünyadaki kaderimizi ifa edelim.
Show More (-2)
|
5 |
fulfill |
gidermek |
v. |
|
- Those who ignore rather than fulfill their need for sleep will soon encounter serious effects on their health.
- Uyku ihtiyacını gidermek yerine ihmal edenler, sonrasında ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklardır.
Show More (-2)
|