1 |
gentle |
nazik |
adj. |
|
- Jesse is quite gentle with your daughter, we can trust him.
- Jesse kızınıza karşı oldukça nazik, ona güvenebiliriz.
- The far from gentle criticism levelled at the Lamassoure report speaks for itself.
- Lamassoure raporuna yöneltilen hiç de nazik olmayan eleştiriler her şeyi anlatıyor.
- Just be gentle and-and take her a nice little gift.
- Sen nazik ol ve ona küçük bir hediye götür.
- Just be gentle and-and take her a nice little gift.
- Sen nazik davran ve ona küçük, şirin bir hediye al.
- She is gentle.
- Nazik biri.
- My father was a gentle, easy-going person.
- Babam nazik, uyumlu bir insandı.
- She has a gentle heart.
- Nazik bir kalbi var.
- Tom was very gentle.
- Tom çok nazikti.
- Basset hounds are gentle dogs.
- Basset tazıları nazik köpeklerdir.
- Tom wasn't very gentle.
- Tom çok nazik değildi.
- My father was a gentle, easy-going person.
- Babam nazik ve uyumlu bir insandı.
- Please be gentle.
- Lütfen nazik olun.
- Mary is very gentle with her baby sister.
- Mary küçük kız kardeşine karşı çok naziktir.
- Tom is a very gentle person.
- Tom çok nazik bir insan.
- Tom isn't very gentle.
- Tom çok nazik değil.
- Isn't he a gentle person?
- Nazik bir insan değil mi?
- Being very clever and gentle, this dog is a good companion to me.
- Çok zeki ve nazik olduğu için, bu köpek benim için iyi bir arkadaştır.
- She spoke to the children in a gentle voice.
- Çocuklarla nazik bir sesle konuştu.
- There's no need to be gentle.
- Nazik olmaya gerek yok.
- She is gentle with children.
- Çocuklara karşı naziktir.
- She is gentle.
- O, naziktir.
- She's gentle and patient.
- O nazik ve sabırlı.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
- İlk bakışta, nazik ve kibar görünüyordu.
- It was a very gentle kiss.
- Çok nazik bir öpücüktü.
- He was rowing against a gentle current.
- O, nazik bir akıntıya karşı kürek çekiyordu.
- He is a very gentle person.
- Çok nazik bir insan.
- Tom was gentle.
- Tom nazikti.
- Tom has gentle hands.
- Tom'un nazik elleri var.
- Tom is gentle.
- Tom nazik.
- She is not only beautiful, but also gentle and, furthermore, intelligent.
- O sadece güzel değil, aynı zamanda nazik ve dahası zeki.
- All people are not gentle.
- Tüm insanlar nazik değildir.
- Cookie was a very gentle dog.
- Cookie çok nazik bir köpekti.
- Tom is very gentle.
- Tom çok naziktir.
- All people are not gentle.
- Bütün insanlar nazik değildir.
- Tom is as gentle as a lamb.
- Tom kuzu gibi naziktir.
- The doctor is gentle with his patients.
- Doktor, hastalarına karşı nazik.
- He is a very gentle person.
- Çok nazik biri.
- She is gentle with children.
- O, çocuklara karşı naziktir.
- Tom is really very gentle.
- Tom gerçekten çok nazik.
- Be gentle, but firm.
- Nazik ama kararlı ol.
- Harry is gentle with cats.
- Harry kedilere karşı naziktir.
- The nurse has very gentle hands.
- Hemşirenin çok nazik elleri var.
- Please be gentle.
- Lütfen nazik ol.
- Isn't he a gentle person?
- O nazik bir insan değil mi?
- He was rowing against a gentle current.
- Nazik bir akıntıya karşı kürek çekiyordu.
- Being very clever and gentle, this dog is a good companion to me.
- Çok zeki ve nazik olan bu köpek benim için iyi bir arkadaş.
Show More (43)
|
2 |
gentle |
kibar |
adj. |
|
- Basset hounds are gentle dogs.
- Basset tazıları kibar köpeklerdir.
- Tom is a very gentle person.
- Tom çok kibar bir insandır.
- The doctor is gentle with his patients.
- Doktor, hastalarına karşı kibardır.
- Mary is very gentle with her baby sister.
- Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.
- It was a very gentle kiss.
- Çok kibar bir öpücüktü.
- Cookie was a very gentle dog.
- Cookie çok kibar bir köpekti.
Show More (3)
|
3 |
gentle |
hafif |
adj. |
|
- The doctor wants you to apply some gentle pressure on your hand when you feel any pain.
- Doktor, herhangi bir acı hissettiğinizde elinize hafif baskı uygulamanızı istiyor.
- A gentle rain was pouring on us when I proposed to her.
- Ona evlenme teklif ettiğimde üzerimize hafif bir yağmur yağıyordu.
- For Athena's family, life at home in the green season acquires a gentle rhythm.
- Athena'nın ailesi için yeşil mevsimde evde yaşam hafif bir ritim kazanıyor.
- A gentle wind was blowing.
- Hafif bir rüzgar esiyordu.
- A gentle wind is blowing.
- Hafif bir rüzgar esiyor.
Show More (2)
|
4 |
gentle |
yumuşak |
adj. |
|
- Tom is as gentle as a lamb.
- Tom yumuşak huylu.
- She spoke to the children in a gentle voice.
- Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu.
- A gentle wind is blowing.
- Yumuşak bir rüzgar esiyor.
- The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
- Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.
Show More (1)
|
5 |
gentle |
alçak (tepe, yokuş) |
adj. |
|
- I and my wife are climbing a gentle hill this weekend, would you like to join us?
- Ben ve eşim bu hafta sonu alçak bir tepeye tırmanacağız, bize katılmak ister misiniz?
Show More (-2)
|
6 |
gentle |
yumuşak ve nazik |
adj. |
|
- His voice was soft and gentle.
- Sesi yumuşak ve nazikti.
Show More (-2)
|
7 |
gentle |
hoşgörülü |
adj. |
|
- As he grew older, he became gentler.
- Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
Show More (-2)
|