|
- We have wrangled over minutes and then we end up finishing half an hour early!
- Dakikalar boyunca tartıştık ve sonunda yarım saat erken bitirdik!
- That means that we have half an hour to consider this topic.
- Bu da bu konuyu değerlendirmek için yarım saatimiz olduğu anlamına geliyor.
- Why, yet again, has the time allotted to questions to the Council been reduced by half an hour?
- Konsey'e yöneltilen sorulara ayrılan süre neden yine yarım saat azaltıldı?
- The plane was half an hour late.
- Uçak yarım saat gecikti.
- So we had half an hour to spare.
- Yani ayıracak yarım saatimiz vardı.
- The car that was supposed to collect me came half an hour later than arranged.
- Beni alması gereken araç ayarlanandan yarım saat sonra geldi.
- A complete song may last for half an hour.
- Bütün bir parça yarım saat sürebilir.
- A complete song may last for half an hour.
- Tam bir şarkı yarım saat sürebilir.
- Every half an hour since seven o'clock this morning.
- Bu sabah saat yediden beri yarım saatte bir kez.
- Every human being spends about half an hour as a single cell.
- Her insan tek bir hücre olarak yaklaşık yarım saat geçirir.
- Every half an hour since seven o'clock this morning.
- Bu sabah saat yediden beri her yarım saatte bir.
- I'll be over in half an hour.
- Yarım saat içinde orada olacağım.
- He made me wait for about half an hour.
- Beni yaklaşık yarım saat bekletti.
- They had me waiting for over half an hour.
- Beni yarım saatten fazla beklettiler.
- They'll walk there in half an hour.
- Onlar yarım saat içinde oraya yürüyecek.
- Tom called about half an hour ago.
- Tom yarım saat önce aradı.
- Please be ready in about half an hour, okay?
- Lütfen yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?
- Tom has been waiting for half an hour.
- Tom yarım saattir bekliyor.
- The actor will play five characters in less than half an hour.
- Aktör yarım saatten az bir sürede beş karakteri canlandıracak.
- I'll be over in half an hour.
- Yarım saate gelirim.
- He was sitting silent for half an hour.
- Yarım saat boyunca sessiz oturdu.
- It took half an hour.
- O, yarım saat sürdü.
- I've been waiting for the bus for half an hour.
- Yarım saattir otobüs bekliyorum.
- It took me half an hour to work out this problem.
- Bu problemi çözmek yarım saatimi aldı.
- It takes us half an hour to walk to school.
- Okula yürüyerek gitmek yarım saatimizi alıyor.
- We leave in half an hour.
- Yarım saat içinde gidiyoruz.
- We lost sight of them over half an hour ago.
- Yarım saat önce onları gözden kaybettik.
- Tom will be here in half an hour.
- Tom yarım saat içinde burada olacak.
- The work was completed in under half an hour.
- İş yarım saatten az bir sürede tamamlandı.
- It took us half an hour to set up the tent.
- Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.
- I have been drinking beer for half an hour.
- Yarım saattir bira içiyorum.
- The actor will play five characters in less than half an hour.
- Aktör yarım saatten az süre içinde beş tane karakter oynayacak.
- You said that half an hour ago.
- Sen onu yarım saat önce söyledin.
- I have been waiting for almost half an hour.
- Neredeyse yarım saattir bekliyorum.
- The car broke down after half an hour's driving.
- Araba yarım saatlik bir sürüşten sonra bozuldu.
- We haven't seen them for more than half an hour.
- Onları yarım saatten fazla görmedik.
- I promise that I'll be with you in half an hour.
- Yarım saat içinde seninle olacağıma söz veriyorum.
- Tom is going to be here in half an hour.
- Tom yarım saat içinde burada olacak.
- Please be ready in about half an hour, okay?
- Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?
- He made me wait for about half an hour.
- Beni yarım saat kadar bekletti.
- Tom waited for half an hour.
- Tom yarım saat bekledi.
- I've been waiting for half an hour.
- Yarım saattir bekliyorum.
- Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekleyin.
- Yanni lives half an hour from the supermarket.
- Yanni süpermarketten yarım saat uzakta yaşıyor.
- When he reached the station, the train had already left almost half an hour before.
- İstasyona ulaştığında tren neredeyse yarım saat önce hareket etmişti.
- Mary might be able to make it if we go half an hour later.
- Yarım saat sonra gidersek Mary yetişebilir.
- Tom left half an hour ago.
- Tom yarım saat önce çıktı.
- Your order will be ready within half an hour.
- Siparişiniz yarım saat içinde hazır olur.
- You should have left half an hour earlier.
- Yarım saat önce çıkmalıydınız.
- I've been waiting for half an hour.
- Ben yarım saattir bekliyorum.
- Please come back after half an hour.
- Lütfen yarım saat sonra geri gel.
- They caught up with us half an hour later.
- Bize yarım saat sonra yetiştiler.
- She kept me waiting for half an hour.
- Beni yarım saat bekletti.
- I've been waiting half an hour.
- Yarım saattir bekliyorum.
- I've been waiting for the bus for half an hour.
- Yarım saattir otobüsü bekliyordum.
- I only got home half an hour ago.
- Eve daha yarım saat önce geldim.
- Tom kept me waiting for half an hour.
- Tom beni yarım saat bekletti.
- We'll see each other in half an hour.
- Yarım saat içinde görüşeceğiz.
- You ought to have started half an hour ago.
- Yarım saat önce başlamalıydın.
- I can walk to school in half an hour.
- Okula yarım saatte yürüyebilirim.
- He will be here in half an hour.
- Yarım saat içinde burada olacak.
- I'm leaving soon because my bus goes in half an hour.
- Birazdan çıkıyorum çünkü otobüsüm yarım saat içinde kalkacak.
- The counting of the ballots took half an hour.
- Oy pusulalarının sayımı yarım saat sürdü.
- I'll give you half an hour.
- Sana yarım saat vereceğim.
- You ought to have started half an hour ago.
- Yarım saat önce başlamalıydınız.
- They were hung up in a traffic jam for half an hour.
- Yarım saat trafik sıkışıklığında kaldılar.
- Tom was sweating profusely after a half an hour on the treadmill.
- Tom koşu bandında yarım saat geçirdikten sonra aşırı terlemişti.
- The meal will be ready in half an hour.
- Yemek yarım saat içinde hazır olacak.
- I should be there in half an hour.
- Yarım saat içinde orada olmalıyım.
- They kept me waiting for over half an hour.
- Beni yarım saatten fazla beklettiler.
- Tom waited half an hour and then left.
- Tom yarım saat bekledikten sonra gitti.
- They had me waiting for over half an hour.
- Onlar beni yarım saatten daha fazla bir süre bekletti.
- You said that half an hour ago.
- Bunu yarım saat önce söyledin.
- You're half an hour late.
- Yarım saat geç kaldın.
- I was kept waiting for nearly half an hour.
- Yaklaşık yarım saat bekletildim.
- Yanni lives half an hour from the supermarket.
- Yanni markete yarım saat uzaklıkta oturuyor.
- I solved every exercise in less than half an hour.
- Bütün alıştırmaları yarım saatten kısa bir sürede çözdüm.
- This work can be finished in half an hour.
- Bu iş yarım saatte bitirilebilir.
- Tom was sitting silent for half an hour.
- Tom, yarım saattir sessizce oturuyordu.
- We were held up for half an hour in the traffic and so we arrived late.
- Trafikte yarım saat bekletildik ve bu yüzden geç kaldık.
- It takes us half an hour to walk to school.
- Okula yürümek yarım saatimizi alıyor.
- She kept me waiting for half an hour.
- O beni yarım saat bekletti.
- They arrived half an hour early.
- Yarım saat erken geldiler.
- I want to see you in your office in half an hour.
- Yarım saat içinde seni ofisinde görmek istiyorum.
- Can you be here in half an hour?
- Yarım saat içinde burada olabilir misin?
- I solved every exercise in less than half an hour.
- Her alıştırmayı yarım saatten az bir sürede çözdüm.
- It's half an hour by foot from here to the station.
- Buradan istasyona yürüyerek yarım saat var.
- He arrived half an hour late, so everyone was angry with him.
- Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızdı.
- The ferry started to move and we were across in half an hour.
- Feribot hareket etmeye başladı ve yarım saat içinde karşıya geçtik.
- Were we really there half an hour?
- Biz gerçekten yarım saat orada mıydık?
- I'm leaving soon because my bus goes in half an hour.
- Biraz sonra gidiyorum çünkü otobüsüm yarım saat içinde hareket ediyor.
- Tom was sweating profusely after a half an hour on the treadmill.
- Tom, koşu bandındaki yarım saatten sonra çok terliyordu.
- She kept him waiting half an hour.
- Onu yarım saat bekletti.
- Tom arrived half an hour early.
- Tom yarım saat erken geldi.
- He walked two miles in half an hour.
- Yarım saatte iki mil yürüdü.
- I'll be over in half an hour.
- Yarım saat sonra geleceğim.
- He will be here in half an hour.
- O yarım saat içinde burada olacak.
- The counting of the ballots took half an hour.
- Oyların sayılması yarım saat sürdü.
- I've got half an hour.
- Yarım saatim var.
- I have just half an hour to have lunch, take a dump and rest before I go back to work.
- İşe geri dönmeden önce öğle yemeği yemek, tuvalete gitmek ve dinlenmek için sadece yarım saatim var.
- It took half an hour.
- Yarım saat aldı.
- I study English half an hour every day.
- Her gün yarım saat İngilizce çalışıyorum.
- Yanni lives half an hour from the supermarket.
- Yanni süpermarkete yarım saat uzaklıkta yaşıyor.
- I think we should wait another half an hour.
- Bence yarım saat daha beklemeliyiz.
- He run on for half an hour.
- Yarım saat koştu.
- Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekle.
- Were we really there half an hour?
- erçekten yarım saattir orada mıydık?
- He run on for half an hour.
- Yarım saat koşmaya devam etti.
- Tom came half an hour late.
- Tom yarım saat geç geldi.
- Tom left half an hour ago.
- Tom yarım saat önce gitti.
- I have just half an hour to have lunch, take a dump and rest before I go back to work.
- İşe dönmeden önce öğle yemeği yemek, tuvaletimi yapmak ve dinlenmek için sadece yarım saatim var.
- Tom arrived half an hour early.
- Tom yarım saat erken vardı.
- Half an hour passed.
- Yarım saat geçti.
- I promise that I'll be with you in half an hour.
- Yarım saat içinde seninle olacağıma söz veriyorum..
- We succeeded in breaking the door open after trying for half an hour.
- Yarım saat boyunca denedikten sonra kapıyı kırarak açmayı başardık.
- The surgery, performed at our clinic, is over in half an hour.
- Kliniğimizde yapılan ameliyat yarım saat içinde bitecek.
- I was kept waiting for nearly half an hour.
- Neredeyse yarım saat bekletildim.
- I'll give you half an hour.
- Size yarım saat veriyorum.
- Yanni lives half an hour from the supermarket.
- Yanni süpermarkete yarım saatlik mesafede oturuyor.
- We start in half an hour!
- Yarım saat içinde başlıyoruz!
- I waited half an hour.
- Yarım saat bekledim.
- We haven't seen them for more than half an hour.
- Yarım saatten daha fazla bir süredir onları görmedik.
- It took me half an hour to work out this problem.
- Bu problemi çözmem yarım saatimi aldı.
- We succeeded in breaking the door open after trying for half an hour.
- Yarım saat uğraştıktan sonra kapıyı kırarak açmayı başardık.
- We leave in half an hour.
- Biz yarım saat içinde ayrılırız.
- I waited half an hour for my friend, but he didn't turn up.
- Ben arkadaşımı yarım saat bekledim, ama o gelmedi.
- They were hung up in a traffic jam for half an hour.
- Onlar yarım saattir sıkışık bir trafikte saplanıp kaldılar.
- The counting of the ballots took half an hour.
- Oy pusulalarının sayımı yarım saat aldı.
- They'll walk there in half an hour.
- Yürüyerek yarım saate varırlar.
- She made me wait for half an hour.
- O, beni yarım saat bekletti.
- Please come back after half an hour.
- Lütfen yarım saat sonra gelin.
- When he reached the station, the train had already left almost half an hour before.
- O, istasyona vardığında tren neredeyse yarım saat önce kalkmıştı.
- He came half an hour late.
- Yarım saat geç geldi.
- Tom has another half an hour of work to do before he can go home.
- Tom'un eve gitmeden önce yapması gereken yarım saatlik bir işi daha var.
- They arrived half an hour early.
- Yarım saat erken vardılar.
- You should have left half an hour earlier.
- Yarım saat daha erken ayrılmalıydın.
- The ferry started to move and we were across in half an hour.
- Feribot hareket etmeye başladı ve yarım saat içinde karşıdaydık.
- You're half an hour late.
- Yarım saat geciktin.
- This work can be finished in half an hour.
- Bu iş yarım saat içinde bitirilebilir.
- He arrived half an hour late, so everyone was angry with him.
- Yarım saat geç geldi, bu yüzden herkes ona kızgındı.
- I waited half an hour for my friend, but he didn't turn up.
- Arkadaşımı yarım saat bekledim ama gelmedi.
- The freight train was held up about half an hour because of a dense fog.
- Yük treni yoğun sis nedeniyle yaklaşık yarım saat kadar gecikti.
- We'll see each other in half an hour.
- Yarım saat içinde görüşürüz.
- I'll be over in half an hour.
- Yarım saat içinde geleceğim.
- I'll come back in half an hour.
- Yarım saat içinde geri geleceğim.
- The freight train was held up about half an hour because of a dense fog.
- Yük treni yoğun sis nedeniyle yaklaşık yarım saat bekletildi.
- He was sitting silent for half an hour.
- Yarım saattir sessizce oturuyordu.
- Tom waited half an hour and then left.
- Tom yarım saat bekledi ve sonra gitti.
- The car broke down after half an hour's driving.
- Araba, yarım saatlik sürüşten sonra bozuldu.
- I can walk to school in half an hour.
- Yarım saatte okula yürüyebilirim.
Show More (147)
|