|
- What we have to do is carry out a proper comprehensive impact assessment.
- Yapmamız gereken şey kapsamlı bir etki değerlendirmesi yapmaktır.
- Perhaps Europe will have to do something about it.
- Belki de Avrupa'nın bu konuda bir şeyler yapması gerekecek.
- What we have to do is get to grips with how we put it into practice.
- Yapmamız gereken şey, bunu nasıl uygulamaya koyacağımız konusunu ele almaktır.
- That is the first thing it has to do.
- Yapması gereken ilk şey budur.
- I understand that I have to do this very quickly.
- Bunu çok hızlı yapmam gerektiğinin farkındayım.
- If you are really trying to get the best result, then there are two things you have to do.
- Eğer gerçekten en iyi sonucu elde etmeye çalışıyorsanız, yapmanız gereken iki şey vardır.
- It is a great help, but we have to do much more.
- Bunun çok faydası dokunacaktır ama bizim çok daha fazlasını yapmamız gerekiyor.
- That is something we have to do.
- Bu bizim yapmamız gereken bir şey.
- We believe that what we have to do is establish rules which protect producers and also consumers and citizens.
- Yapmamız gerekenin üreticileri, tüketicileri ve vatandaşları koruyan kurallar oluşturmak olduğuna inanıyoruz.
- It is clear, then, that we have to do something about this.
- O halde bu konuda bir şeyler yapmamız gerektiği açıktır.
- What we have to do is carry out a proper comprehensive impact assessment.
- Yapmamız gereken şey, düzgün ve kapsamlı bir etki değerlendirmesi yapmaktır.
- What we have to do is discern the trend and react accordingly.
- Yapmamız gereken şey eğilimi fark etmek ve buna göre tepki vermektir.
- All the international community has to do is implement Resolutions 332, 248, 245 and 194.
- Uluslararası toplumun yapması gereken tek şey 332, 248, 245 ve 194 sayılı kararları uygulamaktır.
- Regarding heading 2, structural funds, the main thing is that we have to do what we have promised.
- Başlık 2, yani yapısal fonlarla ilgili olarak asıl önemli olan, söz verdiğimiz şeyleri yapmamız gerektiğidir.
- They all add to the number of people we have to do something about to help them survive.
- Bunların hepsi, hayatta kalmalarına yardımcı olmak için bir şeyler yapmamız gereken insanların sayısını arttırıyor.
- We will have to do that at a later date.
- Bunu daha sonraki bir tarihte yapmamız gerekecek.
- In my opinion, the Commission did what it had to do.
- Bana göre Komisyon yapması gerekeni yapmıştır.
- This is the homework which we have to do.
- Bu bizim yapmamız gereken ev ödevidir.
- We will have to do some in-depth work on this issue, and are ready to do so.
- Bu konuda derinlemesine bir çalışma yapmamız gerekecek ve bunu yapmaya hazırız.
- Regarding heading 2, structural funds, the main thing is that we have to do what we have promised.
- Başlık 2, yapısal fonlarla ilgili olarak, asıl önemli olan söz verdiğimiz şeyleri yapmamız gerektiğidir.
- All we would have to do is get a directory of development and put all the items in our programme, one after the other.
- Tek yapmamız gereken bir kalkınma rehberi oluşturmak ve tüm maddeleri birbiri ardına programımıza koymak.
- But there is something more we have to do if we want to put this on a really solid footing.
- Ancak bunu gerçekten sağlam bir zemine oturtmak istiyorsak yapmamız gereken daha fazla şey var.
- Now, at second reading stage, all we have to do is find a solution to the opt-in/opt-out problem.
- Şimdi ikinci okuma aşamasında tek yapmamız gereken opt-in/opt-out sorununa bir çözüm bulmaktır.
- The previous speaker referred to the Commission and everything that it has to do.
- Bir önceki konuşmacı Komisyona ve yapması gereken her şeye atıfta bulunmuştur.
- All that the world had to do would have been to turn a blind eye.
- Dünyanın yapması gereken tek şey görmezden gelmek olurdu.
- You have done what you had to do and we are going to debate it in the Convention.
- Yapmanız gerekeni yaptınız ve biz de bunu Kongre'de tartışacağız.
- Each country has its own rules and I am not going to tell the countries what they have to do on this issue.
- Her ülkenin kendi kuralları vardır ve ben ülkelere bu konuda ne yapmaları gerektiğini söyleyecek değilim.
- What we now have to do is to implement it, of course, and we must do all we can to really make it a success.
- Şimdi yapmamız gereken elbette bunu uygulamak ve gerçekten başarılı olması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
- I believe we have to do this for two reasons, namely to increase efficiency and for the sake of greater transparency.
- Bunu iki nedenden dolayı yapmamız gerektiğine inanıyorum; verimliliği artırmak ve daha fazla şeffaflık için.
- Europe was also put to the test and the European Union has to do some deep soul-searching.
- Avrupa da teste tabi tutuldu ve Avrupa Birliği'nin derin bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor.
- Albania does not do what it has to do because it has to draw closer to Europe.
- Arnavutluk yapması gerekenleri yapmıyor çünkü Avrupa'ya yaklaşmak zorunda.
- If you are really trying to get the best result, then there are two things you have to do.
- Eğer gerçekten en iyi sonucu elde etmeye çalışıyorsanız, o zaman yapmanız gereken iki şey var.
- Since the Commission has not provided any clarity, we shall have to do it.
- Komisyon herhangi bir açıklık getirmediği için bunu bizim yapmamız gerekecek.
- We may have to do this eventually but not yet.
- Bunu eninde sonunda yapmamız gerekebilir ama henüz değil.
- I believe we have to do something to make ourselves more competitive.
- Kendimizi daha rekabetçi kılmak için bir şeyler yapmamız gerektiğine inanıyorum.
- I understand that I have to do this very quickly.
- Bunu çok hızlı bir şekilde yapmam gerektiğinin farkındayım.
- At this stage we have to do what has been proposed by some other speakers.
- Bu aşamada, diğer bazı konuşmacılar tarafından önerilen şeyi yapmamız gerekiyor.
- What we have to do is discern the trend and react accordingly.
- Yapmamız gereken, eğilimi fark etmek ve buna göre tepki vermektir.
- However, may I clarify exactly what we have to do here?
- Ancak, burada tam olarak ne yapmamız gerektiğini açıklığa kavuşturabilir miyim?
- All I have to do is stay afloat and attuned.
- Tek yapmam gereken suyun üstünde kalmak ve ayak uydurmak.
- All I have to do is stay afloat and attuned.
- Tek yapmam gereken ayakta kalmak ve uyum sağlamak.
- All we have to do is stay close to them.
- Tek yapmamız gereken, onlara yakın durmak.
- All I have to do is stay afloat and attuned.
- Bütün yapmam gereken su üzerinde durmak ve buna alışmak.
- First I had to do my army duty.
- Önce ordudaki görevimi yapmam gerekiyordu.
- If I give in, what do I have to do?
- Eğer teslim olursam, ne yapmam gerekecek?
- All we have to do is stay close to them.
- Tek yapmamız gereken onlara yakın olmak.
- When you boot up Windows 10 off the USB flash drive for the first time, you have to do a bit of setting up.
- Windows 10'u ilk kez USB flash sürücüden başlattığınızda, biraz kurulum yapmanız gerekir.
- All you have to do now is get over some of these obstacles.
- Şimdi tek yapmanız gereken bu engellerden bazılarını aşmak.
- All we have to do is stay close to them.
- Tek yapmamız gereken onlara yakın durmak.
- You never told me what I have to do.
- Ne yapmam gerektiğini hiç söylemedin.
- I have lots of other things I have to do.
- Yapmam gereken bir sürü başka şey var.
- This is just one of many things we have to do before we can go home.
- Bu, eve gitmeden önce yapmamız gereken birçok şeyden sadece biri.
- You have to do that by yourself.
- Bunu kendin yapman gerekiyor.
- Tom said he has to do that by himself.
- Tom, bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- All you have to do is ask him to pay the debt.
- Tek yapman gereken ondan borcunu ödemesini istemek.
- I know what I have to do.
- Ne yapmam gerektiğini biliyorum.
- Tom needs to be told that he has to do that.
- Tom'a bunu yapması gerektiğinin söylenmesi gerekiyor.
- I feel depressed because there are a lot of things I have to do.
- Depresif hissediyorum çünkü yapmam gereken çok şey var.
- Tom knew what Mary had to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini biliyordu.
- All you have to do is write a few sentences about what you did yesterday.
- Tek yapman gereken dün ne yaptığın hakkında birkaç cümle yazmak.
- All you have to do is to tell the truth.
- Tüm yapmanız gereken, doğruyu söylemek.
- All you had to do was ask and I would have helped you.
- Yapman gereken tek şey sormaktı ve sana yardım ederdim.
- You shouldn't have to do that again.
- Bunu bir daha yapman gerekmemeli.
- All you have to do is to wait for me to return.
- Tek yapman gereken geri dönmemi beklemek.
- Tom said he's sure Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin olduğunu söyledi.
- All you have to do is touch the button.
- Tek yapmanız gereken butona dokunmak.
- There's something we have to do.
- Yapmamız gereken bir şey var.
- Do you know why I have to do that?
- Bunu neden yapmam gerektiğini biliyor musun?
- We know what we have to do next.
- Bundan sonra ne yapmamız gerektiğini biliyoruz.
- There's one more thing we have to do.
- Yapmamız gereken bir şey daha var.
- There was something I had to do.
- Yapmam gereken bir şey vardı.
- Tom just told me what we had to do.
- Tom ne yapmamız gerektiğini az önce bana söyledi.
- All you have to do is write.
- Tek yapmanız gereken yazmak.
- All you have to do is tell Tom to leave.
- Tek yapman gereken Tom'a gitmesini söylemek.
- I've been told I have to do that again.
- Onu yine yapmam gerektiği söylendi.
- It seems like I'm the only one who has to do that.
- Bunu yapması gereken tek kişi benmişim gibi görünüyor.
- All you have to do is wait and see.
- Tek yapman gereken bekleyip görmek.
- Is there anything you have to do today?
- Bugün yapman gereken bir şey var mı?
- I did what I had to do.
- Ben yapmam gerekeni yaptım.
- I have some things I have to do.
- Yapmam gereken bazı şeyler var.
- I just did what I had to do.
- Ben sadece yapmam gerekeni yaptım.
- Tom didn't do everything he had to do.
- Tom yapması gereken her şeyi yapmadı.
- All you have to do is give this to Tom.
- Tek yapman gereken bunu Tom'a vermek.
- I thought Tom was going to be the one who had to do that.
- Bunu yapması gerekenin Tom olacağını sanıyordum.
- What do I have to do?
- Ne yapmam gerekiyor?
- I knew Tom would have to do that.
- Tom'un bunu yapması gerekeceğini biliyordum.
- How many times do you think we're going to have to do this?
- Sence bunu kaç kez yapmamız gerekecek?
- I wonder how many times we'll have to do that.
- Bunu kaç kez yapmamız gerekeceğini merak ediyorum.
- Tom didn't tell Mary what he has to do.
- Tom, Mary'ye ne yapması gerektiğini söylemedi.
- Tom said Mary has to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- We'll do what we have to do.
- Ne yapmamız gerekiyorsa onu yapacağız.
- All you have to do is to hand this book to him.
- Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- I don't know what you have to do.
- Ne yapman gerektiğini bilmiyorum.
- What do you think you have to do?
- Ne yapman gerektiğini düşünüyorsun?
- You'll have to do that again.
- Bunu tekrar yapman gerekecek.
- I knew I had to do that.
- Bunu yapmam gerektiğini biliyordum.
- Tom didn't know why Mary had to do that.
- Tom Mary'nin bunu neden yapması gerektiğini bilmiyordu.
- How long do we have to do this?
- Bunu daha ne kadar yapmamız gerekiyor?
- You do what you have to do, and I'll do what I have to do.
- Sen yapman gerekeni yap, ben de yapmam gerekeni yapacağım.
- I told Tom what he had to do.
- Yapması gerekeni Tom'a anlattım.
- All you have to do is wash the dishes.
- Tek yapman gereken bulaşıkları yıkamak.
- All that you have to do is to wait for his reply.
- Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- Tom only does what he has to do.
- Tom sadece yapması gerekeni yapar.
- All you have to do is to work harder.
- Tek yapmanız gereken daha çok çalışmaktır.
- Tom said that he wasn't certain that Mary had to do that.
- Tom Mary'nin onu yapması gerektiğinden emin olmadığını söyledi.
- All you have to do is to cultivate the ability to put yourself in the other fellow's place.
- Tek yapman gereken kendini karşındakinin yerine koyabilme yeteneğini geliştirmek.
- What do you have to do now?
- Şimdi ne yapman gerekiyor?
- Is that all you have to do?
- Tek yapman gereken bu mu?
- Tom said that he wasn't certain that Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin olmadığını söyledi.
- I wasn't able to do anything Tom said I had to do.
- Tom'un yapmam gerektiğini söylediği hiçbir şeyi yapamadım.
- Tom knew he had to do something to help Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmek için bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu.
- The third thing you have to do is develop this ability to notice.
- Yapmanız gereken üçüncü şey, bu fark etme yeteneğini geliştirmektir.
- I have to do a lot of things.
- Bir sürü şey yapmam gerekiyor.
- I thought I had to do something.
- Bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm.
- He never puts off anything he has to do.
- Yapması gereken hiçbir şeyi ertelemez.
- If you want me to help you, all you have to do is ask.
- Sana yardım etmemi istiyorsan, tüm yapman gereken istemek.
- Tom said Mary had to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- All you have to do is do your best.
- Tek yapmanız gereken elinizden gelenin en iyisini yapmak.
- I thought Tom knew what Mary had to do.
- Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiğini bildiğini sanıyordum.
- Tom seemed convinced that Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğine ikna olmuş görünüyordu.
- Tom made a list of things he had to do.
- Tom yapması gereken şeylerin bir listesini yaptı.
- You're going to have to do that by yourselves.
- Bunu kendi başına yapman gerekecek.
- Tom had no idea what Mary had to do.
- Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu.
- Tom says he doesn't know what Mary has to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini bilmediğini söylüyor.
- Did Tom tell you that you had to do that?
- Tom sana bunu yapman gerektiğini söyledi mi?
- I didn't have enough time to do what I had to do.
- Yapmam gerekeni yapmak için yeterli zamanım yoktu.
- Tom asked if Mary had to do that today.
- Tom bugün Mary'nin bunu yapması gerekip gerekmediğini sordu.
- I didn't know what Tom had to do.
- Tom'un ne yapması gerektiğini bilmiyordum.
- Tom isn't sure Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin değil.
- All you have to do is to make a comment.
- Tek yapman gereken bir yorum bırakmak.
- This is one of the jobs I have to do every day.
- Bu, her gün yapmam gereken işlerden biri.
- Tom informed Mary why she had to do that.
- Tom Mary'ye bunu neden yapması gerektiğini anlattı.
- Tom knew what we had to do.
- Tom ne yapmamız gerektiğini biliyordu.
- Do we have to do anything else?
- Başka bir şey yapmamız gerekiyor mu?
- You have to do what you have to do.
- Yapman gerekeni yapmalısın.
- This is all Tom has to do.
- Tom'un yapması gereken tek şey bu.
- Tom knows what he has to do.
- Tom ne yapması gerektiğini biliyor.
- All you have to do is to join us.
- Tek yapmanız gereken bize katılmak.
- All you have to do is go there.
- Yapmanız gereken tek şey, oraya gitmek.
- Tom told Mary what she has to do.
- Tom, Mary'ye ne yapması gerektiğini söyledi.
- All you have to do is to write your name and address here.
- Yapman gereken tek şey buraya adını ve adresini yazmak.
- All you have to do is ask.
- Tek yapman gereken sormak.
- Do you still think that's all I have to do?
- Hâlâ tek yapmam gerekenin bu olduğunu mu düşünüyorsun?
- No one has told Tom what he has to do.
- Kimse Tom'a ne yapması gerektiğini söylemedi.
- All you have to do is to take care of yourself.
- Yapmanız gereken tek şey kendinize bakmaktır.
- Tom said Mary has to do that today.
- Tom bugün Mary'nin bunu yapması gerektiğini söyledi.
- Do you know what you have to do?
- Ne yapman gerektiğini biliyor musun?
- Tom realized he had to do that.
- Tom bunu yapması gerektiğini fark etti.
- Did they tell you why you had to do this?
- Bunu neden yapman gerektiğini söylediler mi?
- I expect I'll have to do that for Tom.
- Sanırım bunu Tom için yapmam gerekecek.
- Tom realized what he had to do.
- Tom ne yapması gerektiğini anladı.
- All you have to do is to tell the truth.
- Tek yapman gereken, doğruyu söylemek.
- I'm doing what I have to do.
- Yapmam gerekeni yapıyorum.
- All Tom had to do was talk to me.
- Tom'un tek yapması gereken benimle konuşmaktı.
- Tom informed Mary that she was going to have to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- What do the rest of us have to do to convince you?
- Seni ikna etmek için geri kalanımızın ne yapması gerekiyor?
- Tom couldn't do anything he had to do.
- Tom yapması gereken hiçbir şeyi yapamadı.
- Tom didn't know what he had to do.
- Tom ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
- You'll have to do things our way.
- İşleri bizim yöntemimizle yapman gerekecek.
- We have to do a great deal of reading.
- Çok fazla okuma yapmamız gerekiyor.
- It looks like we might have to do that.
- Bunu yapmamız gerekebilir gibi görünüyor.
- We've already done everything we have to do.
- Biz zaten yapmamız gereken her şeyi yaptık.
- All you have to do is to clean your room.
- Tek yapman gereken odanı temizlemek.
- Do you still think that's all you have to do?
- Hâlâ tüm yapman gerekenin bu olduğunu mu düşünüyorsun?
- I just remembered there's something I have to do.
- Yapmam gereken bir şey olduğunu hatırladım.
- All you have to do is to learn this sentence by heart.
- Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.
- I'll do what I have to do.
- Ne yapmam gerekiyorsa onu yapacağım.
- I've been told I have to do that again.
- Bunu tekrar yapmam gerektiği söylendi.
- I thought that I had to do something differently.
- Farklı bir şey yapmam gerektiğini düşündüm.
- We're going to have to do something about that.
- Bu konuda bir şeyler yapmamız gerekecek.
- All you have to do is press this button.
- Tek yapman gereken bu düğmeye basmak.
- I want Tom to understand why I had to do this.
- Bunu neden yapmam gerektiğini Tom'un anlamasını istiyorum.
- Tom told me that I had to do that.
- Tom bana bunu yapmam gerektiğini söyledi.
- I have something I have to do in the evening.
- Akşam yapmam gereken bir şey var.
- Tom thought Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini düşündü.
- All you had to do was to tell him the truth.
- Tek yapman gereken ona gerçeği söylemekti.
- We know what we have to do.
- Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz.
- Tom must've thought Mary had to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapması gerektiğini düşünmüş olmalı.
- Tom says he'll have to do that.
- Tom bunu yapması gerekeceğini söylüyor.
- Tom did only what he had to do.
- Tom sadece yapması gerekeni yaptı.
- Tom doesn't think Mary has to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapması gerektiğini düşünmüyor.
- You do what you have to do.
- Yapman gerekeni yap.
- Tom is sure Mary knew she had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini bildiğinden emin.
- It was Tom who told Mary she had to do that.
- Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyen Tom'du.
- I don't know who has to do that.
- Bunu kimin yapması gerektiğini bilmiyorum.
- I wonder how many times we'll have to do that.
- Bunu daha kaç kez yapmamız gerekecek merak ediyorum.
- I have a job I have to do.
- Yapmam gereken bir iş var.
- Now all you have to do is tighten the screw, and Bob's your uncle.
- Şimdi yapman gereken tek şey vidayı sıkmak ve işte bu kadar.
- I'll be the one who has to do that.
- Bunu yapması gereken kişi ben olacağım.
- Tom is very sure Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğinden çok emin.
- As soon as he saw what he had to do, he ducked out.
- Yapması gerekeni görür görmez kaçtı.
- I have to do that soon.
- Bunu yakında yapmam gerekecek.
- Fadil decided to do whatever he had to do to get rid of Dania.
- Fadıl, Dania'dan kurtulmak için ne yapması gerekiyorsa yapmaya karar verdi.
- All you have to do is to write your name and address here.
- Tek yapmanız gereken buraya adınızı ve adresinizi yazmak.
- Tom told Mary what she has to do.
- Tom Mary'e ne yapması gerektiğini söyledi.
- Tom doesn't know who has to do that.
- Tom kimin bunu yapması gerektiğini bilmiyor.
- Tom eventually told me what I had to do.
- Tom sonunda bana ne yapmam gerektiğini söyledi.
- I wonder what we have to do.
- Ne yapmamız gerektiğini merak ediyorum.
- I hope Tom knows who has to do that.
- Umarım Tom bunu kimin yapması gerektiğini bilir.
- All you have to do is get there on time.
- Tüm yapman gereken şey oraya zamanında varmaktır.
- Tom will have to do the work.
- Tom'un işi yapması gerekecek.
- What else do you have to do?
- Başka ne yapman gerekiyor?
- All you had to do was ask and I would have lent you as much money as you needed.
- Tek yapman gereken istemekti, ben de sana ihtiyacın kadar borç verirdim.
- All you have to do is push this red button.
- Tek yapmanız gereken bu kırmızı düğmeye basmak.
- Sooner or later someone will have to tell Tom and Mary that they have to do that.
- Er ya da geç birileri Tom ve Mary'ye bunu yapmaları gerektiğini söylemek zorunda kalacak.
- I'm one of the three guys who'll have to do that.
- Bunu yapması gereken üç kişiden biriyim.
- All you have to do is smile.
- Tek yapman gereken gülümsemek.
- I feel depressed because there were a lot of things I had to do.
- Depresyonda hissediyorum çünkü yapmam gereken çok şey vardı.
- Tom said Mary had to do that pretty soon.
- Tom, Mary'nin bunu çok yakında yapması gerektiğini söyledi.
- Tom should probably tell Mary what he has to do.
- Tom muhtemelen Mary'ye ne yapması gerektiğini söylemeli.
- I know I have to do that while I'm here in Boston.
- Boston'dayken bunu yapmam gerektiğini biliyorum.
- All you have to do to take a picture is push this button.
- Fotoğraf çekmek için tek yapmanız gereken bu düğmeye basmak.
- I guess I'll have to do that.
- Sanırım bunu yapmam gerekecek.
- All you have to do is decide.
- Yapman gereken tek şey karar vermek.
- Tom is sure he has to do that again.
- Tom bunu tekrar yapması gerektiğinden emin.
- All you have to do is follow his advice.
- Tek yapman gereken onun tavsiyesine uymak.
- I have absolutely no idea what I have to do.
- Ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok.
- I know what Tom had to do.
- Tom'un ne yapması gerektiğini biliyorum.
- All you have to do is make a choice.
- Tek yapman gereken bir seçim yapmak.
- Do what you have to do.
- Ne yapman gerekiyorsa yap.
- Tom had enough time to do what he had to do.
- Tom'un yapması gereken şeyi yapmak için yeterli zamanı vardı.
- You'll have to do that by yourself.
- Bunu tek başınıza yapmanız gerekecek.
- Tom thinks I have to do that.
- Tom bunu yapmam gerektiğini düşünüyor.
- Tom wants Mary to know that if she ever needs help, all she has to do is ask him for it.
- Tom, Mary'nin yardıma ihtiyacı olursa, tek yapması gerekenin ondan istemek olduğunu bilmesini istiyor.
- Tom is trying to find out what he has to do.
- Tom ne yapması gerektiğini bulmaya çalışıyor.
- Please show me how I have to do it.
- Lütfen onu nasıl yapmam gerektiğini bana göster.
- I don't think Tom knows he has to do that today.
- Tom'un bunu bugün yapması gerektiğini bildiğini sanmıyorum.
- Tom has some things he has to do tomorrow.
- Tom'un yarın yapması gereken bazı işler var.
- I think that maybe that's all you have to do.
- Belki de tek yapman gereken budur.
- What we have to do is convince Tom.
- Yapmamız gereken şey Tom'u ikna etmek.
- Do you know why we have to do that?
- Bunu neden yapmamız gerektiğini biliyor musun?
- I know now what we have to do.
- Artık ne yapmamız gerektiğini biliyorum.
- That was all Tom told me I had to do.
- Tom'un bana yapmam gerektiğini söylediği tek şey buydu.
- Tom was told he has to do that.
- Tom'a bunu yapması gerektiği söylendi.
- You don't have to do it right away.
- Onu hemen yapman gerekmiyor.
- All you have to do is sit here.
- Tek yapman gereken burada oturmak.
- Do you still think that's all Tom has to do?
- Hâlâ Tom'un tek yapması gerekenin bu olduğunu mu düşünüyorsun?
- Tom was able to do everything he had to do.
- Tom yapması gereken her şeyi yapabildi.
- All you have to do is to concentrate.
- Bütün yapman gereken konsantre olmak.
- Tom said that Mary was certain that he had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin olduğunu söyledi.
- All you have to do is decide.
- Tek yapman gereken karar vermek.
- If you really want to know, all you have to do is ask.
- Eğer gerçekten bilmek istiyorsan, tek yapman gereken sormak.
- I'm not afraid to do what I have to do.
- Yapmam gerekeni yapmaktan korkmam.
- Tom thought Mary had to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapması gerektiğini düşündü.
- You think I have to do that, don't you?
- Bunu yapmam gerektiğini düşünüyorsun, değil mi?
- All you have to do is fill in this form.
- Tüm yapmanız gereken bu formu doldurmak.
- I'm not sure that that's what I have to do.
- Yapmam gerekenin bu olduğundan emin değilim.
- Tom has no idea what Mary has to do.
- Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiği konusunda hiçbir fikri yok.
- We have to do this on our own.
- Bunu kendi başımıza yapmamız gerekiyor.
- This is something I have to do.
- Bu yapmam gereken bir şey.
- I had some time to think about what I had to do.
- Ne yapmam gerektiğini düşünmek için biraz zamanım vardı.
- You're going to have to do that for me.
- Bunu benim için yapman gerekecek.
- We have to do something with it.
- Bununla bir şeyler yapmamız gerekiyor.
- All you have to do is do your best.
- Tüm yapmanız gereken elinizden geleni yapmaktır.
- All you have to do is give him a little help.
- Yapmanız gereken tek şey ona biraz yardım etmek.
- All you have to do is talk.
- Tek yapman gereken konuşmak.
- If you wanted more cake, all you had to do was ask.
- Eğer daha fazla kek istiyorsan, tek yapman gereken istemekti.
- I have a few things I have to do.
- Yapmam gereken birkaç şey var.
- You should tell Tom Mary has to do that.
- Tom'a Mary'nin bunu yapması gerektiğini söylemelisin.
- Do you think that's all you have to do?
- Tek yapman gerekenin bu olduğunu mu düşünüyorsun?
- That's what I have to do.
- Yapmam gereken bu.
- I wasn't able to do what Tom said I had to do.
- Tom'un yapmam gerektiğini söylediği şeyi yapamadım.
- I wonder what made Tom think I had to do that?
- Tom'a bunu yapmam gerektiğini düşündüren neydi acaba?
- Let's go do what we have to do.
- Hadi gidip yapmamız gerekeni yapalım.
- All you have to do is to push this button.
- Tek yapmanız gereken bu düğmeye basmak.
- All that you have to do to get a good seat is to leave early.
- İyi bir koltuk kapmak için tek yapmanız gereken erken çıkmak.
- I wonder what made Tom think Mary had to do that?
- Tom'a Mary'nin bunu yapması gerektiğini düşündüren neydi acaba?
- Tom has already been told he has to do that.
- Tom'a bunu yapması gerektiği zaten söylendi.
- There's something I have to do before Tom gets here.
- Tom gelmeden önce yapmam gereken bir şey var.
- This is what you have to do.
- Yapmanız gereken budur.
- Tom asked Mary why she had to do that.
- Tom Mary'ye neden bunu yapması gerektiğini sordu.
- What exactly do I have to do?
- Tam olarak ne yapmam gerekiyor?
- I thought I had to do that.
- Bunu yapmam gerektiğini düşündüm.
- All you have to do is sign this paper.
- Tüm yapmanız gereken bu kağıdı imzalamaktır.
- All you have to do is apologize for being late.
- Tek yapmanız gereken geç kaldığınız için özür dilemek.
- I'm not sure Tom has to do that again.
- Tom'un bunu tekrar yapması gerektiğinden emin değilim.
- All you have to do is ask him to pay the debt.
- Yapmanız gereken tek şey onun borcu ödemesini istemektir.
- Tom knew he had to do something.
- Tom bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu.
- I didn't care what I had to do.
- Ne yapmam gerektiği umurumda değildi.
- Tom will have to do that for me.
- Tom'un bunu benim için yapması gerekecek.
- All you have to do is read these two pages.
- Tek yapman gereken bu iki sayfayı okumak.
- What does Tom have to do?
- Tom'un ne yapması gerekiyor?
- Tom wasn't able to do everything he had to do.
- Tom yapması gereken her şeyi yapamadı.
- And what do I have to do now?
- Ve şimdi ne yapmam gerekiyor?
- If you really want to know, all you have to do is ask.
- Eğer gerçekten bilmek istiyorsan, tüm yapman gereken sormaktır.
- We're going to have to do that again.
- Bunu tekrar yapmamız gerekecek.
- Tom is the person who has to do that.
- Bunu yapması gereken kişi Tom.
- You're going to have to do that.
- Bunu yapman gerekecek.
- What do I have to do now that I'm registered?
- Artık kayıtlı olduğuma göre ne yapmam gerekiyor?
- All you have to do is write it down.
- Tek yapman gereken yazmak.
- Sooner or later someone will have to tell Tom and Mary that they have to do that.
- Önünde ya da sonunda birileri Tom ve Mary'ye bunu yapmaları gerektiğini söyleyecekler.
- All you have to do is listen.
- Tek yapman gereken dinlemek.
- Tom wondered what Mary had to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini merak ediyordu.
- What was the last really difficult thing you had to do?
- Yapmanız gerekmiş olan cidden zor en son şey neydi?
- All you have to do is try your best.
- Tek yapmanız gereken elinizden geleni yapmaktır.
- I'll do whatever I have to do.
- Ne yapmam gerekiyorsa yapacağım.
- You'll have to do that on your own.
- Bunu kendi başına yapman gerekecek.
- I wasn't able to do everything Tom said I had to do.
- Tom'un yapmam gerektiğini söylediği her şeyi yapamadım.
- Didn't you know Tom and I had to do that alone?
- Tom ve benim bunu yalnız yapmamız gerektiğini bilmiyor muydun?
- What do I have to do in return?
- Karşılığında ne yapmam gerekiyor?
- You didn't know Tom had to do that by himself, did you?
- Tom'un bunu kendi başına yapması gerektiğini bilmiyordun, değil mi?
- There are a lot of things I have to do this week.
- Bu hafta yapmam gereken çok şey var.
- What we have to do is persuade Tom to leave.
- Yapmamız gereken şey Tom'u gitmeye ikna etmek.
- Tom isn't sure Mary has to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin değil.
- There are a lot of things I have to do.
- Yapmam gereken bir sürü şey var.
- I'm almost finished what I have to do.
- Yapmam gerekeni neredeyse bitirdim.
- Tom isn't sure Mary knew she had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini bildiğinden emin değil.
- Has anyone told Tom why he has to do that?
- Tom'a bunu neden yapması gerektiğini söyleyen oldu mu?
- We have to do something with it.
- Onunla ilgili bir şey yapmamız gerekiyor.
- I know that you have to do that.
- Bunu yapman gerektiğini biliyorum.
- We may have to do as Tom suggests.
- Tom'un önerdiği gibi yapmamız gerekebilir.
- How much homework do you have to do tonight?
- Bu gece ne kadar ödev yapman gerekiyor?
- I told Tom I had to do that.
- Tom'a bunu yapmam gerektiğini söyledim.
- Tom and I don't know what we have to do next.
- Tom ve ben sonra ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz.
- Tom already knows what he has to do.
- Tom zaten ne yapması gerektiğini biliyor.
- All you have to do is study harder.
- Yapmanız gereken tek şey daha çok çalışmaktır.
- Tom didn't know what Mary had to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
- I didn't realize Tom and Mary both had to do that.
- Tom ve Mary'nin bunu yapması gerektiğini bilmiyordum.
- What else does Tom have to do?
- Tom'un başka ne yapması gerekiyor?
- Don't you understand what you have to do?
- Ne yapman gerektiğini anlamıyor musun?
- Tom thought Mary might have to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerekebileceğini düşündü.
- All you have to do is write.
- Tek yapman gereken yazmak.
- That's what we have to do.
- Yapmamız gereken bu.
- Tom is sure Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin.
- I wonder how long we'll have to do that.
- Bunu ne kadar yapmamız gerekeceğini merak ediyorum.
- Tell Tom he has to do that today.
- Tom'a bunu bugün yapması gerektiğini söyle.
- Tom told Mary what he has to do.
- Tom Mary'e ne yapması gerektiğini söyledi.
- Tom told Mary he had to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyledi.
- I felt I had to do something.
- Bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim.
- All you have to do is to do your best.
- Tek yapman gereken elinden gelenin en iyisini yapmak.
- Tom and I did what we had to do.
- Tom ve ben yapmamız gerekeni yaptık.
- We just did what we had to do.
- Biz yapmamız gerekeni yaptık.
- I'm the person that has to do that.
- Bunu yapması gereken kişi benim.
- Now what I had to do was figure out what to wear for tonight's party.
- Şimdi yapmam gereken bu akşamki parti için ne giyeceğime karar vermekti.
- All you have to do is press the button.
- Tüm yapmanız gereken düğmeye basmaktır.
- Tom is trying to find out what we have to do.
- Tom ne yapmamız gerektiğini bulmaya çalışıyor.
- Tom hopes Mary knows what she has to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini bilmesini umuyor.
- Do you think that's all you have to do?
- Sence bütün yapmanız gereken bu mu?
- Maybe Tom told Mary she had to do that.
- Belki Tom Mary'ye bunu yapması gerektiğini söylemiştir.
- Tom told Mary what he has to do.
- Tom, Mary'ye ne yapması gerektiğini söyledi.
- All you have to do in writing is to keep it clear and interesting.
- Yazarken yapmanız gereken tek şey açık ve ilginç tutmaktır.
- That's all Tom had to do.
- Tom'un tek yapması gereken buydu.
- I knew I had to do something about that.
- Bu konuda bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum.
- All you have to do is tell Tom to leave.
- Tek yapman gereken Tom'a terk etmesini söylemek.
- All you have to do is push this button.
- Tek yapman gereken bu düğmeye basmak.
- Tom was told that he had to do that.
- Tom'a bunu yapması gerektiği söylendi.
- All you have to do is write it down.
- Yapmanız gereken tek şey, onu yazmak.
- You do what you have to do, and I'll do what I have to do.
- Sen yapman gerekeni yap, ben de yapmam gerekeni yapayım.
- We had to do something.
- Bir şeyler yapmamız gerekiyordu.
- Tom knows he has to do something.
- Tom bir şeyler yapması gerektiğini biliyor.
- I didn't realize that Tom and Mary both had to do that.
- Tom ve Mary'nin bunu yapması gerektiğini bilmiyordum.
- Sami knows what he has to do.
- Sami ne yapması gerektiğini biliyor.
- I thought Tom knew what Mary had to do.
- Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiğini bildiğini düşündüm.
- All you have to do is to join us.
- Yapman gereken tek şey bize katılmak.
- I told Tom what he had to do.
- Tom'a ne yapması gerektiğini söyledim.
- I'll never tell you what you have to do.
- Size ne yapmanız gerektiğini asla söylemeyeceğim.
- What did you have to do with it?
- Onunla ne yapman gerekiyordu?
- Tom wasn't sure Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin değildi.
- There are a lot of things I have to do.
- Yapmam gereken çok şey var.
- You all know what you have to do.
- Hepiniz ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.
- Tom said that he was really sure that he had to do that.
- Tom bunu yapması gerektiğinden gerçekten emin olduğunu söyledi.
- All you have to do is get there on time.
- Tek yapman gereken zamanında orada olmak.
- What do I have to do to make you believe me?
- Seni bana inandırmak için ne yapmam gerekiyor?
- I wonder whether Tom knew he had to do that.
- Acaba Tom bunu yapması gerektiğini biliyor muydu?
- Sooner or later somebody will have to tell Tom and Mary that they have to do that.
- Er ya da geç birileri Tom ve Mary'ye bunu yapmaları gerektiğini söyleyecekler.
- Do you think I have to do that, too?
- Bunu benim de yapmam gerektiğini mi düşünüyorsun?
- I should tell Tom that he has to do that.
- Tom'a bunu yapması gerektiğini söylemeliyim.
- I wonder whether we'll have to do that.
- Bunu yapmamız gerekip gerekmediğini merak ediyorum.
- Do you think that's all Tom has to do?
- Sence Tom'un tek yapması gereken bu mu?
- All you have to do is press this button.
- Tek yapmanız gereken bu düğmeye basmak.
- I have many other things I have to do.
- Yapmam gereken başka şeyler de var.
- He never puts off anything he has to do.
- O yapması gereken bir şeyi asla ertelemez.
- I've already told Tom what I have to do.
- Tom'a ne yapmam gerektiğini söyledim.
- This is all he has to do.
- Bütün yapması gereken bu.
- I want to know why Tom has to do that.
- Tom'un bunu neden yapması gerektiğini bilmek istiyorum.
- You're the only one who knows what we have to do, aren't you?
- Ne yapmamız gerektiğini bilen tek kişi sensin, değil mi?
- There are a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarından önce yapmam gereken çok şey var.
- I told Tom he had to do that.
- Tom'a bunu yapması gerektiğini söyledim.
- All you have to do is sign this paper.
- Tek yapmanız gereken bu kağıdı imzalamak.
- Do whatever you have to do.
- Yapmanız gerekeni yapın.
- Tom seemed to be convinced that Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğine ikna olmuş gibiydi.
- Tom isn't the only one who has to do that.
- Bunu yapması gereken tek kişi Tom değil.
- I don't think we have to do anything else.
- Başka bir şey yapmamız gerektiğini sanmıyorum.
- Tom said he doesn't think that Mary really had to do that this morning.
- Tom, Mary'nin bunu gerçekten bu sabah yapması gerektiğini düşünmediğini söyledi.
- I don't think Tom knows why Mary has to do that.
- Mary'nin bunu neden yapması gerektiğini Tom'un bildiğini sanmıyorum.
- I feel depressed because there are a lot of things I have to do.
- Yapmam gereken çok şey olduğu için bunalımdayım.
- Tom did what he had to do.
- Tom yapması gerekeni yaptı.
- Let's find out what we have to do.
- Şimdi ne yapmamız gerektiğini bulalım.
- All you have to do is sweep the floor.
- Tek yapman gereken yerleri süpürmek.
- All you have to do is to push this button.
- Yapmanız gereken tek şey bu butona basmaktır.
- What do I have to do to make you believe me?
- Bana inanman için ne yapmam gerekiyor?
- I'm the person who has to do that.
- Bunu yapması gereken kişi benim.
- Tom didn't tell Mary what she has to do.
- Tom Mary'ye onun ne yapması gerektiğini söylemedi.
- What we had to do was really quite simple.
- Yapmamız gereken şey gerçekten çok basitti.
- I don't think Tom has any idea what Mary has to do.
- Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiğine dair bir fikrinin olduğunu sanmıyorum.
- All they had to do was stop.
- Tek yapmaları gereken durmaktı.
- Tom knows what he has to do to make Mary happy.
- Tom, Mary'yi mutlu etmek için ne yapması gerektiğini biliyor.
- All you have to do is read these two pages.
- Yapman gereken tek şey bu iki sayfayı okumak.
- Are you sure you know what Tom has to do?
- Tom'un ne yapması gerektiğini bildiğinden emin misin?
- Somebody had to do something.
- Birinin bir şey yapması gerekiyordu.
- I explained why we had to do it.
- Neden yapmamız gerektiğini açıkladım.
- What we have to do is persuade Tom to help us.
- Yapmamız gereken Tom'u bize yardım etmesi için ikna etmek.
- All you have to do is press the button.
- Tek yapman gereken düğmeye basmak.
- If you want me to kiss you, all you have to do is ask.
- Seni öpmemi istiyorsan, tek yapman gereken sormak.
- I assumed there must be something else we had to do.
- Yapmamız gereken başka bir şey olduğunu sandım.
- I thought I had to do something differently.
- Farklı bir şey yapmam gerektiğini düşündüm.
- You never told me what I have to do.
- Ne yapmam gerektiğini bana hiç söylemedin.
- Sami knows what he has to do.
- Sami yapması gereken şeyi biliyor.
- All you have to do is to meet her there.
- Yapman gereken tek şey onu orada karşılamak.
- Somebody had to do something about it.
- Birinin bu konuda bir şey yapması gerekiyordu.
- Did Tom say he thought we had to do that?
- Tom bunu yapmamız gerektiğini mi söyledi?
- Tom just did what he had to do.
- Tom sadece yapması gerekeni yaptı.
- Somebody had to do it.
- Birinin bunu yapması gerekiyordu.
- If you need my help, all you have to do is ask.
- Yardımıma ihtiyacın olursa, tek yapman gereken istemek.
- Tom said it wasn't him who told Mary she had to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyenin kendisi olmadığını söyledi.
- Are you going to tell Tom what he has to do or should I?
- Tom'a ne yapması gerektiğini sen mi söyleyeceksin yoksa ben mi söyleyeyim?
- You have absolutely no idea what we had to do.
- Ne yapmamız gerektiği hakkında hiçbir fikrin yok.
- We'll have to do this quickly.
- Bunu hızlıca yapmamız gerekecek.
- All you have to do is listen.
- Yapman gereken tek şey dinlemek.
- If you want me to kiss you, all you have to do is ask.
- Seni öpmemi istiyorsan, tüm yapman gereken istemek.
- I wonder what made Tom think Mary has to do that?
- Tom'a Mary'nin bunu yapması gerektiğini düşündüren neydi acaba?
- If you really want to know, all you have to do is ask.
- Eğer gerçekten bilmek istiyorsanız, tüm yapmanız gereken sormaktır.
- All you have to do is write a few sentences about what you did yesterday.
- Tek yapmanız gereken dün yaptıklarınız hakkında birkaç cümle yazmaktır.
- All we have to do is win.
- Tek yapmamız gereken kazanmak.
- We'll have to do something about that.
- Bu konuda bir şeyler yapmamız gerekecek.
- Tom said he didn't know what he had to do.
- Tom ne yapması gerektiğini bilmediğini söyledi.
- I knew I had to do it.
- Bunu yapmam gerektiğini biliyordum.
- I knew we had to do this.
- Bunu yapmamız gerektiğini biliyordum.
- It's something I have to do.
- Yapmam gereken bir şey.
- You don't have to do it.
- Yapman gerekmiyor.
- It was Tom who told me I had to do that.
- Bunu yapmam gerektiğini söyleyen Tom'du.
- I knew exactly what I had to do.
- Ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyordum.
- Tom wasn't sure Mary knew she had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini bildiğinden emin değildi.
- All you have to do is to wait.
- Tüm yapman gereken beklemek.
- Tom doesn't know who has to do that.
- Tom bunu kimin yapması gerektiğini bilmiyor.
- Tom doesn't know what he has to do.
- Tom ne yapması gerektiğini bilmiyor.
- I wonder what Tom has to do.
- Tom'un ne yapması gerektiğini merak ediyorum.
- Tom didn't tell Mary what he has to do.
- Tom Mary'ye ne yapması gerektiğini söylemedi.
- What do you have to do today?
- Bugün ne yapman gerekiyor?
- If you need help, all you have to do is call.
- Yardıma ihtiyacın olursa, tek yapman gereken aramak.
- How much more work do you have to do today?
- Bugün daha ne kadar iş yapman gerekiyor?
- I had no idea what Tom had to do.
- Tom'un ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Tom says I have to do that.
- Tom bunu yapmam gerektiğini söylüyor.
- Tom only did what he had to do.
- Tom sadece yapması gerekeni yaptı.
- All you have to do is to clean your room.
- Yapmanız gereken tek şey odanızı temizlemektir.
- All you have to do is wait until dark.
- Bütün yapman gereken, karanlığa kadar beklemek.
- Tom said he knew that Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini bildiğini söyledi.
- Tom has some things he has to do.
- Tom'un yapması gereken bazı şeyler var.
- Tom wasn't able to do anything he had to do.
- Tom yapması gereken hiçbir şeyi yapamadı.
- Tom was the only one who had to do this.
- Bunu yapması gereken tek kişi Tom'du.
- Just tell me what I have to do.
- Sadece yapmam gerekeni söyle.
- Do you think that's all we have to do?
- Sence bütün yapmamız gereken bu mu?
- I just remembered that I have something I have to do.
- Yapmam gereken bir şey olduğunu şimdi hatırladım.
- I've already told Tom what he has to do.
- Tom'a ne yapması gerektiğini zaten söyledim.
- You'll have to do that yourself.
- Onu kendin yapman gerekecek.
- All you have to do is make a choice.
- Bütün yapman gereken şey bir seçim yapmaktır.
- They did only what they had to do.
- Yapmaları gereken neyse onu yaptılar.
- Layla has some things she has to do.
- Layla'nın yapması gereken bazı şeyler var.
- How much work do you have to do today?
- Bugün ne kadar iş yapman gerekiyor?
- Tom said he has to do that by himself.
- Tom bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- I asked if Tom had to do that, too.
- Tom'un da onu yapması gerekip gerekmediğini sordum.
- Who told you that you had to do that?
- Bunu yapman gerektiğini sana kim söyledi?
- We haven't yet finished what we have to do.
- Yapmamız gerekeni henüz bitirmedik.
- All you had to do was ask.
- Tek yapman gereken istemekti.
- What do I have to do to get a library card?
- Kütüphane kartı almak için ne yapmam gerekiyor?
- What did you have to do?
- Ne yapman gerekiyordu?
- If you need my help, all you have to do is ask.
- Yardımıma ihtiyacınız olursa, tek yapmanız gereken istemektir.
- If you want me to help you, all you have to do is ask.
- Sana yardım etmemi istiyorsan, tek yapman gereken sormak.
- How much more do we have to do before we can go home?
- Eve gitmeden önce daha ne kadar yapmamız gerekiyor?
- Tom seems to know what Mary has to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini biliyor gibi görünüyor.
- We don't yet know what we have to do.
- Henüz ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz.
- Tom said Mary had to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- We haven't finished what we have to do yet.
- Henüz yapmamız gerekenleri bitirmedik.
- Tom already knows what he has to do.
- Tom ne yapması gerektiğini zaten biliyor.
- Did someone tell you that you had to do this?
- Biri size bunu yapmanız gerektiğini söyledi mi?
- We're doing what we have to do.
- Yapmamız gerekeni yapıyoruz.
- I did what I had to do to find you.
- Seni bulmak için yapmam gerekeni yaptım.
- Tom has some things that he has to do.
- Tom'un yapması gereken bazı şeyler var.
- Tom knew what he had to do.
- Tom ne yapması gerektiğini biliyordu.
- One of the most important things you have to do right now is to carry out the plan.
- Şu anda yapmanız gereken en önemli şeylerden biri planı uygulamak.
- Tom thought I was the only one who had to do that.
- Tom, bunu yapması gereken tek kişi olduğumu düşündü.
- All you have to do is wait for her reply.
- Tek yapman gereken onun cevabını beklemek.
- Tom said he was able to do everything he had to do.
- Tom yapması gereken her şeyi yapabildiğini söyledi.
- All you have to do to secure a seat is to wait in line.
- Bir koltuk kapmak için tek yapmanız gereken sırada beklemek.
- I wonder why Tom has to do that.
- Tom'un bunu neden yapması gerektiğini merak ediyorum.
- What do we have to do?
- Ne yapmamız gerekiyor?
- All you have to do is wait and see.
- Yapmanız gereken tek şey beklemek ve görmektir.
- Tom knows he has to do that soon.
- Tom yakında bunu yapması gerektiğini biliyor.
- Please show me how I have to do it.
- Lütfen bana nasıl yapmam gerektiğini gösterin.
- Weren't you the one who was supposed to tell Tom he has to do that?
- Tom'a bunu yapması gerektiğini söylemesi gereken kişi sen değil miydin?
- All you have to do is to concentrate.
- Tek yapmanız gereken konsantre olmak.
- I have a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarına kadar yapmam gereken bir sürü şey var.
- I'd like to add a new language in Tatoeba, what do I have to do?
- Tatoeba'ya yeni bir dil eklemek istiyorum, ne yapmam gerekiyor?
- We'll have to do this later.
- Bunu daha sonra yapmamız gerekecek.
- I don't know what Tom had to do.
- Tom'un ne yapması gerektiğini bilmiyorum.
- I just remembered something I have to do.
- Yapmam gereken bir şeyi hatırladım.
- All I have to do is wait.
- Tek yapmam gereken beklemek.
- You'll do what you have to do.
- Yapman gerekeni yapacaksın.
- What is it that we have to do?
- Yapmamız gereken şey ne?
- I did what had to do.
- Yapmam gerekeni yaptım.
- Tom thought Mary would have to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapması gerektiğini düşündü.
- I think Tom is the only one who has to do that.
- Bence Tom bunu yapması gereken tek kişi.
- I'm sure that Tom has to do that again.
- Tom'un bunu tekrar yapması gerektiğine eminim.
- You'll have to do that somewhere else.
- Bunu başka bir yerde yapman gerekecek.
- Tom knew exactly what he had to do.
- Tom tam olarak ne yapması gerektiğini biliyordu.
- Do you think that's all we have to do?
- Tek yapmamız gerekenin bu olduğunu mu sanıyorsun?
- I know you have to do that.
- Bunu yapman gerektiğini biliyorum.
- All you have to do is sit here and be quiet.
- Bütün yapman gereken burada oturmak ve sessiz olmak.
- All you have to do is follow me.
- Tek yapman gereken beni takip etmek.
- Who told you we had to do that?
- Bunu yapmamız gerektiğini kim söyledi?
- I think you know what we have to do.
- Bence ne yapmamız gerektiğini biliyorsun.
- Someone has to do that.
- Birinin bunu yapması gerekiyor.
- I know exactly what I have to do.
- Ne yapmam gerektiğini gayet iyi biliyorum.
- I have something I have to do.
- Yapmam gereken bir şey var.
- Tom has told Mary he has to do that.
- Tom, Mary'e bunu yapması gerektiğini söyledi.
- I don't have anything else I have to do.
- Yapmam gereken başka bir şey yok.
- Is there anything else you have to do?
- Yapman gereken başka bir şey var mı?
- You shouldn't ever have to do this again.
- Bunu bir daha asla yapman gerekmemeli.
- All you had to do was buy a couple of tickets.
- Tek yapman gereken birkaç bilet almaktı.
- All you have to do is wait until dark.
- Bütün yapman gereken, hava kararana kadar beklemek.
- Tom has some things he has to do tomorrow morning before he can leave for Boston.
- Tom'un yarın sabah Boston'a gitmeden önce yapması gereken bazı işler var.
- Tom didn't realize Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini bilmiyordu.
- Tom has already been told that he has to do that.
- Tom'a bunu yapması gerektiği zaten söylendi.
- This is what you have to do.
- Yapman gereken şey bu.
- All you have to do is to meet her there.
- Yapman gereken tek şey onunla orada buluşmak.
- Tom seemed to know what Mary had to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini biliyor gibi görünüyordu.
- I didn't realize that Tom and Mary both had to do that.
- Tom ve Mary'nin her ikisinin de bunu yapması gerektiğinin farkında değildim.
- Tom didn't say what else he had to do.
- Tom başka ne yapması gerektiğini söylemedi.
- How many times do we have to do this?
- Bunu daha kaç kere yapmamız gerekiyor?
- Tom said he knew what Mary had to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini bildiğini söyledi.
- Tom said I had to do that.
- Tom bunu yapmam gerektiğini söyledi.
- How much homework do you have to do tonight?
- Bu akşam yapman gereken ne kadar ödev var?
- I knew exactly what I had to do.
- Ne yapmam gerektiğini tam olarak biliyordum.
- Tom realized Mary had to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini fark etti.
- All you have to do is give him a little help.
- Tek yapman gereken ona biraz yardım etmek.
- I've been told I have to do that.
- Bunu yapmam gerektiği söylendi.
- I want you to understand why you have to do this.
- Bunu neden yapman gerektiğini anlamanı istiyorum.
- Who told you that I had to do that?
- Bunu yapmam gerektiğini size kim söyledi?
- All you have to do is sit down here and answer the doctor's questions.
- Tüm yapmanız gereken, burada oturmak ve doktorun sorularını cevaplamak.
- You knew what you had to do.
- Ne yapman gerektiğini biliyordun.
- Tell me why I have to do this.
- Bana bunu neden yapmam gerektiğini söyleyin.
- Tom could do everything he had to do.
- Tom yapması gereken her şeyi yapabilirdi.
- All you have to do is try your best.
- Tek yapmanız gereken elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak.
- Don't forget we have to do our homework.
- Ödevimizi yapmamız gerektiğini unutma.
- What did Tom have to do?
- Tom'un ne yapması gerekiyordu?
- All you had to do was talk to Tom.
- Tek yapman gereken Tom'la konuşmaktı.
- Tom has told Mary she has to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyledi.
- All you have to do is to hand this book to him.
- Tek yapman gereken bu kitabı ona vermek.
- Is there anything you have to do?
- Yapman gereken bir şey var mı?
- I have a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarından önce yapmam gereken çok şey var.
- Who told you that I had to do that?
- Sana bunu yapmam gerektiğini kim söyledi?
- The only thing you have to do is shut your mouth.
- Yapman gereken tek şey çeneni kapatmaktır.
- All you have to do is ask.
- Tek yapmanız gereken sormak.
- You realize what we have to do, don't you?
- Ne yapmamız gerektiğinin farkındasın, değil mi?
- Tom now knows what he has to do.
- Tom artık ne yapması gerektiğini biliyor.
- Sooner or later somebody will have to tell Tom and Mary that they have to do that.
- Er ya da geç biri Tom ve Mary'ye bunu yapmaları gerektiğini söylemek zorunda kalacak.
- Tom couldn't do what he had to do.
- Tom yapması gerekeni yapamadı.
- Tom is trying to find out why we have to do that.
- Tom bunu neden yapmamız gerektiğini bulmaya çalışıyor.
- I know I have to do that while I'm here in Boston.
- Boston’da buradayken bunu yapmam gerektiğini biliyorum.
- Tom doesn't yet realize what he has to do.
- Tom henüz ne yapması gerektiğinin farkında değil.
- All you have to do is sit here.
- Yapman gereken bütün şey burada oturmaktır.
- Tom told Mary that she would have to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu kendi başına yapması gerekeceğini söyledi.
- All you have to do is fill in this form.
- Tek yapman gereken bu formu doldurmak.
- I only did what I had to do.
- Ben sadece yapmam gerekeni yaptım.
- I have things I have to do.
- Yapmam gereken şeyler var.
- All you have to do is to make a comment.
- Tek yapmanız gereken bir yorum yapmaktır.
- All you have to do is believe me.
- Yapmanız gereken tek şey, bana inanmak.
- Do you understand what you have to do?
- Ne yapman gerektiğini anlıyor musun?
- Tom told Mary why she had to do that.
- Tom, Mary'ye bunu neden yapması gerektiğini söyledi.
- Don't you know what you have to do?
- Ne yapman gerektiğini bilmiyor musun?
- All you have to do is follow his advice.
- Tek yapmanız gereken onun tavsiyelerine uymak.
- Tom said I have to do that.
- Tom bunu yapmam gerektiğini söyledi.
- We have to do something and we need to do it right away.
- Bir şey yapmamız gerekiyor ve onu hemen yapmalıyız.
- All you have to do to pass the entrance examination is to read this book.
- Giriş sınavını geçmek için tüm yapmanız gereken bu kitabı okumaktır.
- What do I have to do this time?
- Bu sefer ne yapmam gerekiyor?
- All you have to do is wait.
- Bütün yapman gereken beklemek.
- All you have to do is touch the button.
- Tüm yapman gereken düğmeye dokunmak.
- Does Tom still think that's all he has to do?
- Tom hala tek yapması gerekenin bu olduğunu mu düşünüyor?
- Tom knew he barely had enough time to do what he had to do.
- Tom yapması gerekenleri yapmak için ancak yeterli zamanı olduğunu biliyordu.
- You just did what you had to do.
- Sen sadece yapman gerekeni yaptın.
- I wonder what we have to do now.
- Ne yapmamız gerektiğini merak ediyorum.
- Tom said Mary had to do that soon.
- Tom, Mary'nin bunu yakında yapması gerektiğini söyledi.
- This is just something I have to do.
- Bu sadece yapmam gereken bir şey.
- This is what I have to do.
- Yapmam gereken şey bu.
- Tom is still not sure what he has to do.
- Tom hala ne yapması gerektiğinden emin değil.
- What do we have to do today?
- Bugün ne yapmamız gerekiyor?
- What do you have to do?
- Ne yapman gerekiyor?
- What we have to do is convince Tom.
- Yapmamız gereken Tom ikna etmek.
- Tom could do what he had to do.
- Tom yapması gerekeni yapabilirdi.
- We have to do this together.
- Bunu birlikte yapmamız gerekiyor.
- I had to do something.
- Bir şeyler yapmam gerekiyordu.
- Tom didn't tell Mary what she has to do.
- Tom, Mary'ye ne yapması gerektiğini söylemedi.
- I explained to Tom why we had to do it.
- Tom'a neden yapmamız gerektiğini açıkladım.
- Where do we have to do that?
- Onu nerede yapmamız gerekiyor?
- I know now what I have to do.
- Şimdi ne yapmam gerektiğini biliyorum.
- I knew what I had to do.
- Ne yapmam gerektiğini biliyordum.
- All you have to do is sit here and wait.
- Yapman gereken tek şey burada oturmak ve beklemek.
- Tom has to do a bit of shopping.
- Tom'un biraz alışveriş yapması gerekiyor.
- We still have things we have to do.
- Hâlâ yapmamız gereken şeyler var.
- She did what she had to do.
- O, yapması gerekeni yaptı.
- I think you know what we have to do.
- Yapmam gerekeni bildiğini düşünüyorum.
- That's all you have to do.
- Tek yapman gereken bu.
- All you have to do is sit here and watch.
- Tek yapman gereken burada oturup izlemek.
- I thought Tom told you what you had to do.
- Tom'un sana ne yapman gerektiğini söylediğini sanıyordum.
- I only did what I had to do.
- Sadece yapmam gerekeni yaptım.
- Didn't you know you had to do that?
- Bunu yapman gerektiğini bilmiyor muydun?
- Tom wondered what Mary had to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini merak etti.
- One of us will have to do that.
- Birimizin bunu yapması gerekecek.
- Tom has no idea what Mary has to do.
- Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yok.
- I knew I had to do something differently.
- Farklı bir şey yapmam gerektiğini biliyordum.
- I've been told that I have to do that again.
- Bunu tekrar yapmam gerektiği söylendi.
- All you have to do is sit here and be quiet.
- Tek yapman gereken burada oturmak ve sessiz olmak.
- All you have to do to pass the entrance examination is to read this book.
- Giriş sınavını geçmek için tek yapman gereken bu kitabı okumak.
- I didn't think you would have to do that.
- Bunu yapman gerekeceğini düşünmemiştim.
- We will have to do something.
- Bir şeyler yapmamız gerekecek.
- Do what you have to do.
- Yapman gerekeni yap.
- All you have to do is believe me.
- Tek yapman gereken bana inanmak.
- All you have to do is go there.
- Tek yapman gereken oraya gitmek.
- Somebody had to do it.
- Birisinin yapması gerekiyordu.
- Was that really something we had to do?
- Bu gerçekten yapmamız gereken bir şey miydi?
- Time was running out and she had to do something.
- Zaman tükeniyordu ve bir şeyler yapması gerekiyordu.
- All you have to do is push this red button.
- Bütün yapman gereken kırmızı butona basmaktır.
- Who has to do that?
- Bunu kimin yapması gerekiyor?
- Tom has already been told that he has to do that.
- Tom'a daha önce bunu yapması gerektiğini söylendi.
- Tom doesn't seem convinced that Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğine inanmış görünmüyor.
- Tom asked Mary if she had to do that here.
- Tom Mary'ye bunu burada yapması gerekip gerekmediğini sordu.
- How did you know you had to do that?
- Bunu yapman gerektiğini nereden bildin?
- Let's find out what we have to do.
- Ne yapmamız gerektiğini bulalım.
- I've been told that I have to do that.
- Bunu yapmam gerektiği söylendi.
- Tom told me I didn't have to do that again.
- Tom bana bunu bir daha yapmamam gerektiğini söyledi.
- I don't yet know whether I have to do that or not.
- Bunu yapmam gerekip gerekmediğimi henüz bilmiyorum.
- I have something I have to do this afternoon.
- Bu öğleden sonra yapmam gereken bir şey var.
- I think maybe that's all you have to do.
- Belki de tek yapman gereken budur.
- Tom said he's sure Mary has to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapması gerektiğinden emin olduğunu söyledi.
- I don't think Tom knows he has to do that today.
- Tom'un bugün bunu yapması gerektiğini bildiğini sanmıyorum.
- If you had to do it all over again, what would you do differently?
- Yeni baştan yapman gerekse neyi farklı yapardın?
- I did what I had to do.
- Yapmam gerekeni yaptım.
- All you have to do is study harder.
- Tek yapman gereken daha çok çalışmak.
- Tom doesn't know what he has to do yet.
- Tom henüz ne yapması gerektiğini bilmiyor.
- That's not what we have to do.
- Yapmamız gereken bu değil.
- All you have to do is wait until dark.
- Tek yapman gereken, hava kararana kadar beklemek.
- Tom doesn't yet realize what he has to do.
- Tom henüz ne yapması gerektiğini fark etmiyor.
- There are so many things that I have to do.
- Yapmam gereken o kadar çok şey var ki.
- Do you think that's all I have to do?
- Tek yapmam gerekenin bu olduğunu mu sanıyorsun?
- Tom informed Mary why he had to do that.
- Tom, Mary'ye bunu neden yapması gerektiğini bildirdi.
- Tom has some things he has to do tomorrow morning before he can leave for Boston.
- Tom'un yarın sabah Boston'a gitmeden önce yapması gereken bazı şeyler var.
- All you have to do is to wait for her reply.
- Tek yapman gereken onun cevabını beklemek.
- You didn't know Tom had to do that by himself, did you?
- Tom'un bunu tek başına yapması gerektiğini bilmiyordun, değil mi?
- Just do what you have to do.
- Sadece yapman gerekeni yap.
- I only plan to do what I have to do.
- Ben sadece yapmam gerekeni yapmayı planlıyorum.
- We have to do that.
- Onu yapmamız gerekiyor.
- Tom said Mary had to do that pretty soon.
- Tom, Mary'nin bunu hemen yapması gerektiğini söyledi.
- All you have to do is follow me.
- Yapmanız gereken tek şey beni izlemek.
- Now what do I have to do?
- Şimdi ne yapmam gerekiyor?
- I'm only doing what I have to do.
- Ben sadece yapmam gerekeni yapıyorum.
- I have a few things I have to do before I can go home tonight.
- Bu gece eve gitmeden önce yapmam gereken birkaç şey var.
- Where do you have to do that?
- Bunu nerede yapman gerekiyor?
- I don't think Tom knows exactly what he has to do.
- Tom'un tam olarak ne yapması gerektiğini bildiğini sanmıyorum.
- Has anybody told Tom why he has to do that?
- Tom'a bunu neden yapması gerektiğini söyleyen oldu mu?
- You'll have to do it yourself.
- Kendiniz yapmanız gerekecek.
- We did what we had to do.
- Yapmamız gerekeni yaptık.
- Tom couldn't do everything he had to do.
- Tom yapması gereken her şeyi yapamazdı.
- Tom knows he has to do that soon.
- Tom bunu yakında yapması gerektiğini biliyor.
- Do you still think that's all we have to do?
- Hâlâ tek yapmamız gerekenin bu olduğunu mu düşünüyorsun?
- Tom said Mary has to do that today.
- Tom, Mary'nin bugün bunu yapması gerektiğini söyledi.
- I'll have to do that myself.
- Bunu kendim yapmam gerekecek.
- What else do we have to do?
- Başka ne yapmamız gerekiyor?
- I hope Tom knows why he has to do that.
- Umarım Tom bunu neden yapması gerektiğini biliyordur.
- I know what we have to do.
- Ne yapmamız gerektiğini biliyorum.
- All you have to do is sit here and watch.
- Yapman gereken tek şey burada oturmak ve izlemek.
- I've already told Tom what I have to do.
- Tom'a ne yapmam gerektiğini zaten söyledim.
- All you have to do is wash the dishes.
- Yapman gereken tek şey bulaşıkları yıkamak.
- Did Tom say he had to do that today?
- Tom bugün bunu yapması gerektiğini söyledi mi?
- Tom just told me what we had to do.
- Tom bana demin ne yapmamız gerektiğini söyledi.
- You still have to do that.
- Hâlâ bunu yapman gerekiyor.
- Why do you have to do it?
- Neden bunu yapman gerekiyor?
- All we have to do is wait.
- Tek yapmamız gereken beklemek.
- Tom has done what he had to do.
- Tom yapması gerekeni yaptı.
- That's what you have to do.
- Senin de yapman gereken bu.
- Tom has told Mary that she has to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyledi.
- I want you to do what you have to do.
- Yapman gerekeni yapmanı istiyorum.
- What we have to do is persuade Tom to go.
- Yapmamız gereken şey Tom'u gitmeye ikna etmek.
- When do you have to do that?
- Bunu ne zaman yapman gerekiyor?
- All you have to do is wait for his arrival.
- Yapmanız gereken tek şey onun gelişini beklemek.
- I know I have to do that.
- Bunu yapmam gerektiğini biliyorum.
- I have absolutely no idea what I have to do.
- Ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok.
- You did what you had to do.
- Yapman gerekeni yaptın.
- Tom told Mary that she had to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyledi.
- Tom had enough time to do what he had to do.
- Tom'un yapması gerekeni yapmak için yeterince vakti vardı.
- Tom didn't do what he had to do.
- Tom yapması gerekeni yapmadı.
- I'll have to do that.
- Bunu yapmam gerekecek.
- And what do I have to do now?
- Peki şimdi ne yapmam gerekiyor?
- I should've told Tom why he had to do that.
- Tom'a bunu neden yapması gerektiğini söylemeliydim.
- There are a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarına kadar yapmam gereken bir sürü şey var.
- Tom didn't yet know what he had to do.
- Tom henüz ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
- He did what he had to do.
- Yapması gerekeni yaptı.
- That's all you have to do.
- Yapman gerekenin hepsi bu.
- Tom had no idea what Mary had to do.
- Tom Mary'nin ne yapması gerektiği konusunda bir fikri yoktu.
- Tom has many things he has to do today.
- Tom'un bugün yapması gereken çok şey var.
- Do whatever you have to do.
- Ne yapman gerekiyorsa yap.
- I hope Tom knows who has to do that.
- Umarım Tom bunu kimin yapması gerektiğini biliyordur.
- You'll have to do that again.
- Bunu yeniden yapman gerekecek.
- What do I have to do to get a library card?
- Bir kütüphane kartı almak için ne yapmam gerekiyor?
- Does Tom think that's all he has to do?
- Tom tek yapması gerekenin bu olduğunu mu düşünüyor?
- What is it that we have to do?
- Yapmamız gereken nedir?
- I explained to Tom why we had to do that.
- Tom'a bunu neden yapmamız gerektiğini açıkladım.
- All you have to do is sit here and wait.
- Tek yapman gereken burada oturup beklemek.
- Tom will know what we have to do.
- Tom ne yapmamız gerektiğini bilir.
- Tom says Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini söylüyor.
- I have a lot of work I have to do.
- Yapmam gereken çok iş var.
- Any time you want to borrow my car, all you have to do is ask.
- Ne zaman arabamı ödünç almak istersen, tek yapman gereken sormak.
- Do you think that's all Tom has to do?
- Sence Tom'un yapması gereken tek şey bu mu?
- Whether you like it or not, you'll have to do it.
- Hoşuna gitse de gitmese de yapman gerekecek.
- Tom hasn't told Mary what he has to do yet.
- Tom Mary'ye henüz ne yapması gerektiğini söylemedi.
- I'm not afraid to do what I have to do.
- Yapmam gerekeni yapmaktan korkmuyorum.
- I suspect that Tom has to do that.
- Tom'un bunu yapması gerektiğinden şüpheleniyorum.
- The only thing you have to do is shut your mouth.
- Yapman gereken tek şey çeneni kapatmak.
- The first thing you have to do is take a bath.
- Yapman gereken ilk şey banyo yapmak.
- All I have to do is wait.
- Yapmam gereken tek şey beklemek.
- Tom knows that he has to do something.
- Tom bir şeyler yapması gerektiğini biliyor.
- Do I have to do anything?
- Yapmam gereken bir şey var mı?
- All Tom has to do tomorrow is go to school.
- Tom'un yarın tek yapması gereken okula gitmek.
- All you have to do is to concentrate.
- Bütün yapmanız gereken konsantre olmaktır.
- Tom said he thought Mary might have to do that for John.
- Tom, Mary'nin bunu John için yapması gerekebileceğini düşündüğünü söyledi.
- We have to do this again tomorrow.
- Yarın bunu tekrar yapmamız gerekiyor.
- Do you think that's all I have to do?
- Sence bütün yapmam gereken bu mu?
- I don't think Tom knows what Mary has to do.
- Tom'un Mary'nin ne yapması gerektiğini bildiğini sanmıyorum.
- Don't forget to tell Mary that she has to do that.
- Mary'ye bunu yapması gerektiğini söylemeyi unutma.
- All you have to do is fill out this form.
- Tek yapman gereken bu formu doldurmak.
- All you had to do was ask and I would have helped you.
- Tek yapman gereken sormaktı, ben de sana yardım ederdim.
- Tom said that Mary has to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerektiğini söyledi.
- I wonder how long we'll have to do that.
- Bunu daha ne kadar yapmamız gerekecek merak ediyorum.
- All you have to do is sit down here and answer the doctor's questions.
- Tek yapmanız gereken, buraya oturup doktorun sorularını cevaplamak.
- How much more do we have to do?
- Daha ne kadar yapmamız gerekiyor?
- I knew that I had to do something differently.
- Farklı bir şey yapmam gerektiğini biliyordum.
- I know it may be not be easy, but we're going to have to do that.
- Kolay olmayacağını biliyorum ama bunu yapmamız gerekecek.
- Tom seemed to know what Mary had to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini biliyor gibiydi.
- I wonder what we have to do now.
- Şimdi ne yapmamız gerektiğini merak ediyorum.
- Tom doesn't know what Mary has to do.
- Tom, Mary'nin ne yapması gerektiğini bilmiyor.
- It was Tom who told Mary she had to do that.
- Onu yapması gerektiğini Mary'ye söyleyen Tom'du.
- You'll have to do that by yourself.
- Bunu kendi başına yapman gerekecek.
- Tom hasn't told Mary what he has to do yet.
- Tom henüz Mary'ye ne yapması gerektiğini söylemedi.
- This is all he has to do.
- Tek yapması gereken bu.
- Tom knows what we have to do.
- Tom ne yapmamız gerektiğini biliyor.
- I have some thing I have to do this afternoon.
- Bu öğleden sonra yapmam gereken bir şey var.
- Tom told Mary she had to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyledi.
- Do you still think that's all you have to do?
- Hâlâ yapman gereken tek şeyin bu olduğunu mu düşünüyorsun?
- Tom told me why I had to do this.
- Tom bana bunu neden yapmam gerektiğini söyledi.
Show More (745)
|
