|
- Tom said that he was heartbroken.
- Tom kalbi kırık olduğunu söyledi.
- Tom must be heartbroken.
- Tom'un kalbi kırılmış olmalı.
- Tom was heartbroken when Mary told him she was leaving him.
- Mary onu terk edeceğini söylediğinde Tom'un kalbi kırıldı.
- Tom's mother was heartbroken.
- Tom'un annesinin kalbi kırılmıştı.
- He was heartbroken and hanged himself.
- Kalbi kırıldı ve kendini astı.
- Tom's mother was heartbroken.
- Tom'un annesi kalbi kırıktı.
- Tom will probably be heartbroken.
- Tom'un muhtemelen kalbi kırılacak.
- Tom must've been heartbroken.
- Tom kalbi kırık olmalı.
- Tom was heartbroken.
- Tom'un kalbi kırıktı.
- Tom said that he was heartbroken.
- Tom kalbinin kırıldığını söyledi.
- I was heartbroken.
- Kalbim kırıktı.
- Tom said he thought Mary would be heartbroken.
- Tom, Mary'nin kalbinin kırılacağını düşündüğünü söyledi.
- I knew Tom would be heartbroken.
- Tom'un kalbinin kırılacağını biliyordum.
- Tom said that Mary was heartbroken.
- Tom, Mary'nin kalbinin kırık olduğunu söyledi.
- Tom said he's heartbroken.
- Tom kalbinin kırıldığını söyledi.
- Tom was heartbroken when Mary passed away.
- Mary öldüğünde Tom'un kalbi kırılmıştı.
- Tom said he's heartbroken.
- Tom kalbi kırık olduğunu söyledi.
- Tom thinks Mary will be heartbroken.
- Tom Mary'nin kalbi kırık olacağını düşünüyor.
- Tom thinks Mary will be heartbroken.
- Tom, Mary'nin kalbinin kırılacağını düşünüyor.
- Tom told me that he was heartbroken.
- Tom bana kalbi kırık olduğunu söyledi.
- Tom said Mary is heartbroken.
- Tom, Mary'nin kalbinin kırık olduğunu söyledi.
- I know what it's like to be heartbroken.
- Kalbinin kırılmasının nasıl bir şey olduğunu biliyorum.
- Tom said Mary isn't heartbroken.
- Tom, Mary'nin kalbinin kırılmadığını söyledi.
- Mary said she thought Tom would be heartbroken.
- Mary Tom'un kalbi kırık olacağını düşündüğünü söyledi.
- I was heartbroken.
- Kalbi kırık haldeydim.
- Tom told me that he was heartbroken.
- Tom bana kalbinin kırıldığını söyledi.
- He was heartbroken.
- Onun kalbi kırıktı.
- Tom was heartbroken when Mary told him she was leaving him.
- Mary onu terkettiğini söylediği zaman, Tom'un kalbi kırılmıştı.
- Tom must've been heartbroken.
- Tom'un kalbi kırılmış olmalı.
- Tom said Mary was heartbroken.
- Tom, Mary'nin kalbinin kırık olduğunu söyledi.
- Tom thought Mary would be heartbroken.
- Tom, Mary'nin kalbinin kırılacağını düşündü.
- Tom knew that I was heartbroken.
- Tom kalbimin kırıldığını biliyordu.
- Layla moved to Egypt, leaving Sami heartbroken.
- Layla, Sami'nin kalbini kırarak Mısır'a taşındı.
- Layla moved to Egypt, leaving Sami heartbroken.
- Leyla, Sami'yi kalbi kırık bırakarak Mısır'a taşındı.
- Tom thought Mary would be heartbroken.
- Tom Mary'nin kalbi kırık olacağını düşündü.
- Tom is heartbroken, isn't he?
- Tom kalbi kırık, değil mi?
- Tom looked like he was heartbroken.
- Tom kalbi kırık gibi görünüyordu.
- Mary said she thought Tom would be heartbroken.
- Mary, Tom'un kalbinin kırılacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom must be heartbroken.
- Tom kalbi kırılmış olmalı.
- Tom is going to be heartbroken.
- Tom'un kalbi kırılacak.
- Tom will be heartbroken.
- Tom'un kalbi kırılacak.
- I was heartbroken.
- Kalbim kırılmıştı.
- Tom told Mary that he thought John was heartbroken.
- Tom, Mary'ye John'un kalbinin kırıldığını düşündüğünü söyledi.
- You're heartbroken, aren't you?
- Kalbin kırıldı, değil mi?
- Tom is heartbroken, isn't he?
- Tom'un kalbi kırık, değil mi?
- Tom is heartbroken.
- Tom'un kalbi kırık.
- Tom is probably still heartbroken.
- Tom muhtemelen hala kalbi kırıktır.
- Tom is heartbroken.
- Tom'un kalbi kırıktır.
- Sami was heartbroken when he heard about the affair.
- İlişkiyi duyduğunda Sami'nin kalbi kırıldı.
- Tom looked like he was heartbroken.
- Tom kalbi kırılmış gibi görünüyordu.
- I'm heartbroken.
- Kalbim kırık.
- Sami was heartbroken when he heard about the affair.
- İlişkiyi duyunca Sami'nin kalbi kırıldı.
- Tom told Mary that he was heartbroken.
- Tom, Mary'e kalbinin kırıldığını söyledi.
- He was heartbroken.
- Kalbi kırılmıştı.
Show More (51)
|