1 |
heartless |
kalpsiz |
adj. |
|
- After all, Saddam Hussein is a completely heartless man, and weapons that are easy to conceal are right up his street.
- Ne de olsa Saddam Hüseyin tamamen kalpsiz bir adam ve gizlenmesi kolay silahlar tam da onun tarzına uygun.
- He's cruel and heartless.
- O zalim ve kalpsiz.
- She's cruel and heartless.
- O zalim ve kalpsiz.
- He is so heartless.
- Çok kalpsiz.
- He is so heartless.
- O, çok kalpsiz.
- I don't think you're heartless.
- Kalpsiz olduğunu düşünmüyorum.
- Sami was killed in a cold and heartless way.
- Sami soğuk ve kalpsiz bir şekilde öldürüldü.
- It is heartless of him to say so.
- Böyle söylemesi, kalpsizlik.
- Fadil always used his heartless scare tactics to control Dania.
- Fadıl, Dania'yı kontrol etmek için her zaman kalpsiz korkutma taktiklerini kullandı.
- How can you be so heartless?
- Nasıl bu kadar kalpsiz olabiliyorsunuz?
- Fadil is a heartless sociopath.
- Fadıl kalpsiz bir sosyopattır.
- Fadil is a heartless sociopath.
- Fadıl kalpsiz bir sosyopat.
- I don't think you're heartless.
- Senin kalpsiz olduğunu sanmıyorum.
- How can you be so heartless?
- Nasıl bu kadar kalpsiz olabiliyorsun?
- Sami was heartless.
- Sami kalpsizdi.
- How could Tom be so heartless?
- Tom nasıl bu kadar kalpsiz olabilir?
- Dan doesn't want to look heartless.
- Dan kalpsiz görünmek istemiyordu.
Show More (14)
|
2 |
heartless |
acımasız |
adj. |
|
- Listen to the people, and change this heartless system.
- Halkın sesini dinleyin ve bu acımasız sistemi değiştirin.
Show More (-2)
|
3 |
heartless |
taş kalpli |
adj. |
|
- How could Tom be so heartless?
- Tom nasıl bu kadar taş kalpli olabilir?
Show More (-2)
|
4 |
heartless |
katı yürekli |
adj. |
|
- Dan doesn't want to look heartless.
- Dan katı yürekli görünmek istemiyor.
Show More (-2)
|