Tureng - hurry - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	hurry	acele etmek	v.
	Ezra hurried through the street to get there on time. Ezra oraya zamanında varabilmek için acele ederek caddeyi geçti. We have not hurried this decision. Bu kararı vermekte acele etmedik. Some comrades are too much of a hurry to effect the transition to the second phase of communism. Bazı yoldaşlar komünizmin ikinci aşamasına geçişi gerçekleştirmek konusunda çok acele ediyor. So, you should not hurry in choosing channels for marketing your products or services. Dolayısıyla, ürün veya hizmetlerinizi pazarlamak için kanal seçemede acele etmemelisiniz. So, you should not hurry in choosing channels for marketing your products or services. Dolayısıyla, ürünlerinizi veya hizmetlerinizi pazarlamak için kanal seçerken acele etmemelisiniz. Andreas wondered very much why I was in such a hurry. Andreas neden acele ettiğimi o kadar çok merak etti ki. So, you should not hurry in choosing channels for marketing your products or services. Bu nedenle ürün veya hizmetlerinizi pazarlamak için kanal seçerken acele etmemelisiniz. Andreas wondered very much why I was in such a hurry. Andreas neden bu kadar acele ettiğimi çok merak ediyordu. Andreas wondered very much why I was in such a hurry. Andreas neden bu kadar acele ettiğimi çok merak etti. If you don't hurry, we're going to be late again. Acele etmezsen tekrar geç kalacağız. I hurried so that I wouldn't be late. Geç kalmamak için acele ettim. Let's hurry so we can catch the bus. Acele edelim ki otobüse yetişebilelim. We'll hurry. Biz acele edeceğiz. I'll be late for the meeting if I don't hurry. Acele etmezsem toplantıya geç kalacağım. You don't need to be in such a hurry. Acele etmene gerek yok. Tom doesn't have to hurry. Tom acele etmek zorunda değil. I have to hurry! Acele etmem lazım! We're going to be late if you don't hurry. Acele etmezsen geç kalacağız. Do I need to hurry? Acele etmeme gerek var mı? Tell them to hurry. Acele etmelerini söyle. If I don't hurry, I'll be late. Eğer acele etmezsem, geç kalacağım. Tom will be late if he doesn't hurry. Tom acele etmezse geç kalacak. Can you hurry it up? Acele eder misin? Tom didn't have to hurry. Tom acele etmek zorunda değildi. Nick hurried to catch the bus. Nick, otobüsü yakalamak için acele etti. There seems no need to hurry. Acele etmeye gerek yok gibi görünüyor. There's no need to hurry. Acele etmene gerek yok. Don't be in such a hurry to do that. Bunu yapmak için bu kadar acele etme. There seems no need to hurry. Acele etmeye gerek yok gibi. If you hurry, you can make it. Acele edersen başarabilirsin. Tom hurried so he wouldn't miss the train. Tom treni kaçırmamak için acele etti. I suggest you hurry. Sana acele etmeni öneriyorum. Tom made me hurry. Tom beni acele ettirdi. You need to hurry or you'll miss the bus. Acele etmelisin yoksa otobüsü kaçıracaksın. Tom felt that there was no need to hurry. Tom acele etmeye gerek olmadığını hissetti. Can we hurry this up? Acele edebilir miyiz? I'm hurrying to learn how to cook. Yemek yapmayı öğrenmek için acele ediyorum. If you don't want to miss the train, you'd better hurry. Treni kaçırmak istemiyorsan acele etsen iyi olur. Tom may miss his train if he doesn't hurry. Tom eğer acele etmezse treni kaçırabilir. There is no need for us to hurry. Acele etmemize gerek yok. You didn't need to hurry. Acele etmene gerek yoktu. What're you in such a hurry for? Neden bu kadar acele ediyorsun? Unless you hurry, you will be late for school. Acele etmezsen okula geç kalacaksın. Tom knew that he had to hurry. Tom acele etmesi gerektiğini biliyordu. He hurried so he wouldn't miss the train. Treni kaçırmamak için acele etti. Tom hurried to catch the bus. Tom otobüse yetişmek için acele etti. Tom doesn't like being told to hurry. Tom acele etmesinin söylenmesinden hoşlanmaz. I hurried to the airport so as not to be late for the plane. Uçağa geç kalmamak için hava alanına acele ettim. Tom had to hurry. Tom'un acele etmesi gerekiyordu. They hurried by without a glance. Bir göz atmadan acele ettiler. Tom doesn't like being told to hurry. Tom acele etmesinin söylenilmesinden hoşlanmıyor. We hurried to catch the bus. Otobüse yetişmek için acele ettik. Tell Tom to hurry. Tom'a acele etmesini söyle. I asked Tom to hurry. Tom'dan acele etmesini istedim. I won't make you hurry. Seni acele ettirmeyeceğim. If you want to see Tom, you have to hurry. Tom'u görmek istiyorsan, acele etmelisin. Tom had better hurry or he'll be late. Tom acele etse iyi olur yoksa geç kalacak. If you want to go with them, you must hurry. Onlarla gitmek istiyorsan acele etmelisin. If you don't hurry, we're going to be late. Acele etmezsen geç kalacağız. You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment. Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın. You'd better hurry, otherwise you won't get there before dark. Acele etsen iyi olur, aksi takdirde hava kararmadan önce oraya varamayacaksın. I should hurry and take a shower. Acele edip duş almalıyım. We need not have hurried. Acele etmemiz gerekmiyordu. Tom will miss the train if he doesn't hurry. Tom acele etmezse treni kaçıracak. Tom hurried to make up for lost time. Tom kaybettiği zamanı telafi etmek için acele etti. I was in no hurry to do that. Bunu yapmak için hiç acele etmedim. I hurried in order not to be late for school. Okula geç kalmamak için acele ettim. He hurried so as to be in time for the train. Trene zamanında yetişmek için acele etti. I had enough time, so I didn't need to hurry. Yeteri kadar zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu. Tom hurried to make up for lost time. Tom kayıp zamanı telafi etmek için acele etti. He hurried on to make up for lost time. O, kayıp zamanı telafi etmek için acele etti. You need not have hurried so much. Bu kadar acele etmene gerek yoktu. Let's hurry so as not to waste time. Zamanı boşa harcamamak için acele edelim. Tom hurried to keep up with Mary. Tom, Mary'ye yetişmek için acele etti. Tell her to hurry back. Ona acele etmesini söyle. Why is Tom in such a hurry? Tom neden bu kadar acele ediyor? She hurried so she wouldn't be late. Geç kalmamak için acele etti. Why are you in such a hurry? Sen neden bu kadar acele ediyorsun? Come on, guys, let's hurry. Haydi çocuklar, acele edelim. Don't be in too much of a hurry. Bu kadar acele etme. You better hurry. Acele etsen iyi olur. Tom felt that there was no need to hurry. Tom acele etmeye gerek olmadığını düşündü. Tom hurried to get the horses out of the barn. Tom atları ahırdan çıkarmak için acele etti. Don't hurry, be happy! Acele etme, mutlu ol! We're going to be late if we don't hurry. Acele etmezsek geç kalacağız. Tom is going to be late if he doesn't hurry. Tom acele etmezse geç kalacak. If you don't hurry, you'll be late. Acele etmezsen geç kalırsın. If you don't hurry, you'll be late. Acele etmezsen geç kalacaksın. You'd better hurry or there won't be anything left to buy. Acele etsen iyi olur yoksa alacak bir şey kalmayacak. If we don't hurry, we'll miss our train. Acele etmezsen trenimizi kaçırırız. You must hurry. Acele etmelisin. Now please hurry. Şimdi lütfen acele edin. You won't get there on time if you don't hurry. Acele etmezseniz zamanında oraya varmayacaksınız. You need to hurry. Acele etmelisin. We've really got to hurry. Gerçekten acele etmek zorundayız. We need not have hurried. Acele etmemize gerek yoktu. I hurried and managed to catch the bus. Acele ettim ve otobüsü yakaladım. You don't need to be in such a hurry. Bu kadar acele etmene gerek yok. Don't be in too much of a hurry. Çok fazla acele etme. I suggest you hurry. Acele etmenizi öneririm. Come on, let's hurry. Hadi, acele edelim. I hurried. Ben acele ettim. We'd better hurry. Acele etsek iyi olur. We'd better hurry then. Öyleyse, acele etsek iyi olur. I said we don't have to hurry. Acele etmek zorunda olmadığımızı söyledim. Tom seemed to be in a big hurry to do that. Tom bunu yapmak için çok acele ediyor gibiydi. If you want to see Tom, you have to hurry. Tom'u görmek istiyorsan acele etmelisin. Let's hurry so we can catch the bus. Otobüse yetişebilmek için acele edelim. Tell Tom there's no need to hurry. Tom'a acele etmeye gerek olmadığını söyle. I had to hurry. Acele etmek zorundaydım. We hurried, so we didn't miss the last bus. Acele ettik, böylece son otobüsü kaçırmadık. Don't hurry, we have the whole afternoon to shop. Acele etme, alışveriş için bütün öğleden sonra vaktimiz var. There's no need to hurry. Acele etmeye gerek yok. We were hurrying in order to make up for the wasted time. Kaybolan zamanı telafi etmek için acele ediyorduk. I hurried in order to catch the first train. İlk treni yakalamak için acele ettim. If only I hadn't been in such a hurry! Keşke böyle acele etmeseydim! I'm going to miss my bus if I don't hurry. Acele etmezsem otobüsü kaçıracağım. I won't make you hurry. Sana acele ettirmeyeceğim. I hurried. Acele ettim. If you don't hurry, you won't get there before dark. Acele etmezsen hava kararmadan oraya varamazsın. She made me hurry. Beni acele ettirdi. You'd better hurry, otherwise you won't get there before dark. Acele etsen iyi olur, yoksa hava kararmadan oraya varamazsın. You'd better hurry, otherwise you'll miss the train. Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın. Tom doesn't need to hurry. Tom'un acele etmesine gerek yoktur. We were delayed by traffic congestion, so we had to hurry. Biz trafik sıkışıklığı nedeniyle geciktik, bu yüzden acele etmek zorunda kaldık. Could you just hurry? Acele eder misin? Tom told Mary to hurry. Tom, Mary'ye acele etmesini söyledi. You'll catch the bus if you hurry. Acele edersen otobüsü yakalarsın. Tom hurried toward the elevator. Tom asansöre doğru acele etti. No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket. Ne kadar acele edersen et, çaban sadece okyanusta bir damla. We hurried to catch the bus. Biz otobüse yetişmek için acele ettik. Tell Tom there's no need to hurry. Tom'a söyle aceleye etmeye gerek yok. No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket. Ne kadar acele ederseniz edin, gayretiniz kovadaki bir damladan ibarettir. You've got to hurry. Acele etmek zorundasın. You had better hurry because the banks will close soon. Bankalar yakında kapanacağı için acele etsen iyi olur. Well, you'd better hurry. Şey, acele etseniz iyi olur. What's Tom in such a hurry for? Tom neye acele ediyor böyle? We hurried in the direction of the fire. Ateşin olduğu yöne doğru acele ettik. We'd better hurry then. Acele etsek iyi olur. Tom said he thought there was no need to hurry. Tom acele etmeye gerek olmadığını düşündüğünü söyledi. Tell her to hurry. Ona acele etmesini söyle. Hurrying leads to mistakes being made. Acele etmek hataların yapılmasına yol açar. I hurried so I wouldn't miss the train. Treni kaçırmamak için acele ettim. Britain was in no hurry to agree on a peace treaty. İngiltere bir barış antlaşmasını kabul etmek için acele etmiyordu. Don't hurry, be happy! Acele etme , mutlu ol ! Tom is in no hurry. Tom hiç acele etmiyor. You'd better hurry. Acele etsen iyi olur. Tom asked us to hurry. Tom acele etmemizi istedi. Why are you in such a hurry? Neden bu kadar acele ediyorsun? You'll miss the train if you don't hurry. Acele etmezsen, treni kaçırırsın. I really hurried. Gerçekten acele ettim. Well, you'd better hurry. Pekala, acele etsen iyi olur. I should hurry and take a shower. Acele etmeli ve duş almalıyım. I'm going to miss my bus if I don't hurry. Acele etmezsem otobüsümü kaçıracağım. Come on, guys, let's hurry. Hadi çocuklar, acele edelim. We didn't need to hurry. Acele etmemize gerek yoktu. Come on, let's hurry. Haydi, acele edelim. Come on, we need to hurry. Haydi, acele etmemiz gerek. If you don't hurry, you'll miss the last train. Acele etmezsen son treni kaçıracaksın. He hurried so as to be in time for the train. Trene yetişebilmek için acele etti. If you hurry, there still might be some choice items left for you to buy. Acele ederseniz, almanız için hâlâ birkaç parça kalmış olabilir. If you hurry, you can make it. Eğer acele edersen yetişirsin. Let's hurry it up. Acele edelim. Students are hurrying to school. Öğrenciler okula gitmek için acele ediyor. If you hurry, you will soon overtake her. Eğer acele edersen, yakında ona yetişirsin. If we don't hurry, we'll be late. Acele etmezsek geç kalacağız. Tell them to hurry. Onlara acele etmelerini söyle. We should hurry. Acele etmeliyiz. He hurried in order to get the bus. Otobüse binmek için acele etti. Tom had better hurry if he wants to get home before dark. Tom hava kararmadan eve varmak istiyorsa acele etse iyi olur. I had to hurry. Acele etmem gerekiyordu. Can you hurry it up? Acele edebilir misin? Could you please hurry? Lütfen acele eder misin? Tell him to hurry back. Ona acele etmesini söyle. Tom doesn't need to hurry. Tom'un acele etmesine gerek yok. We have very little time, so please hurry. Çok az zamanımız var, lütfen acele edin. You need to hurry. Acele etmen gerek. Tell Tom there's no need to hurry. Tom'a acele etmesine gerek olmadığını söyle. Tickets are still available if you hurry. Acele edersen biletler hâlâ mevcut. Tom knew that he had to hurry. Tom acele etmek zorunda olduğunu biliyordu. If you hurry, you will catch up with him. Acele edersen, ona yetişeceksin. Layla was in no hurry. Leyla hiç acele etmedi. You will miss the train if you don't hurry. Acele etmezsen trene yetişemeyeceksin. If we don't hurry, we'll miss our train. Acele etmezsek treni kaçıracağız. You don't have to hurry. Acele etmek zorunda değilsiniz. Tom won't get there on time if he doesn't hurry. Tom acele etmezse oraya zamanında varamayacak. We don't need to hurry. Acele etmemize gerek yok. You won't get there on time if you don't hurry. Acele etmezsen oraya zamanında varamazsın. I don't see any reason for hurrying. Acele etmek için bir neden göremiyorum. If you hurry, you will soon overtake her. Acele ederseniz, yakında onu geçersiniz. If you don't hurry, you won't get there before dark. Acele etmezsen, oraya hava kararmadan önce varmayacaksın. She hurried so she wouldn't be late. O acele etti, böylece geç kalmadı. Tom isn't in any hurry to do that. Tom bunu yapmak için hiç acele etmiyor. We'll have to hurry. Acele etmeliyiz. I think we'll make it if we hurry. Acele edersek yetişiriz. We'll hurry. Acele edelim. Do I need to hurry? Acele etmem gerekiyor mu? We must hurry or else the shop will be closed. Acele etmemiz gerekiyor, yoksa dükkan kapanacak. Tom said he didn't need to hurry. Tom acele etmemesi gerektiğini söyledi. She needn't have gone in such a hurry. Bu kadar acele etmesine gerek yoktu. Please tell Tom to hurry. Lütfen Tom'a acele etmesini söyle. Don't hurry if there's no purpose to your hurrying. Acele etmenizin bir amacı yoksa acele etmeyin. You'll hurry, won't you? Acele edeceksin, değil mi? We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site. Acele etsek iyi olur yoksa kamp alanına varmadan fırtınaya yakalanacağız. What's Tom in such a hurry for? Tom ne için bu kadar acele ediyor? You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment. Acele etsen iyi olur, yoksa randevuna geç kalacaksın. Why exactly were you in such a hurry? Neden bu kadar acele ettin? Tell him to hurry. Ona acele etmesini söyle. You had better hurry. Acele etsen iyi olur. Tom didn't have to hurry. Tom'un acele etmesine gerek yoktu. Tom hurried to keep up with Mary. Tom Mary'ye ayak uydurmak için acele etti. Please hurry it up. Lütfen acele edin. You need to hurry because the bank will close soon. Acele etmen gerek çünkü banka yakında kapanacak. I suggest we hurry. Acele etmemizi öneririm. I think you know that we need to hurry. Acele etmemiz gerektiğini bildiğini düşünüyorum. Don't hurry, we have the whole afternoon to shop. Acele etme, alışveriş için tüm öğleden sonramız var. He hurried to catch the train. O, treni yakalamak için acele etti. Hurry, help. Acele edin, yardım edin. Tom had better hurry if he wants to get home before dark. Tom hava kararmadan önce eve varmak istiyorsa acele etse iyi olur. If you don't hurry, you'll be late for your appointment. Acele etmezsen randevuna geç kalacaksın. You'd better hurry, otherwise you'll be late. Acele etsen iyi olur, yoksa geç kalacaksın. You don't need to be in that much of a hurry. O kadar acele etmene gerek yok. You'll probably be late for work if you don't hurry. Acele etmezsen muhtemelen işe geç kalacaksın. I don't see any reason for hurrying. Ben acele etmek için herhangi bir neden görmüyorum. He hurried so he wouldn't miss the train. O da treni kaçırmamak için acele etti. I think you know that we need to hurry. Bence acele etmemiz gerektiğini biliyorsun. I'll hurry. Acele edeceğim. I needn't have hurried. Acele etmeme gerek yoktu. We've really got to hurry. Gerçekten acele etmeliyiz. You had better hurry because the banks will close soon. Acele etsen iyi olur, çünkü bankalar yakında kapanacak. Tom said he didn't need to hurry. Tom acele etmesine gerek olmadığını söyledi. Tom had better hurry or he'll miss the bus. Tom acele etse iyi olur yoksa otobüsü kaçıracak. Don't be in such a hurry. Böyle acele etmeyin. He hurried to catch the train. Trene yetişmek için acele etti. Let's hurry back to our hotel. Otelimize dönmek için acele edelim. If we hurry, we can still make it. Acele edersek, hâlâ yetişebiliriz. We'll have to hurry. Acele etmemiz gerekecek. Let's hurry so as not to waste time. Zaman kaybetmemek için acele edelim. We didn't have to hurry. Acele etmemize gerek yoktu. If you don't hurry, you'll miss the last train. Eğer acele etmezseniz, son treni kaçırırsınız. Why can't you hurry? Niçin acele edemezsin? You should hurry, because the banks will be closing soon. Acele etmelisin, çünkü bankalar yakında kapanacak. I must hurry. Acele etmeliyim. Tom hurried to catch the train. Tom trene yetişmek için acele etti. You need to hurry because the bank will close soon. Acele etmelisin çünkü banka yakında kapanacak. Tickets are still available if you hurry. Acele ederseniz biletler hala mevcut. We have to hurry. Acele etmeliyiz. We were delayed by traffic congestion, so we had to hurry. Trafik sıkışıklığı yüzünden geciktik, bu yüzden acele etmek zorunda kaldık. I'd better hurry. Acele etsem iyi olur. If I don't hurry, I'll be late. Acele etmezsem geç kalacağım. We need to hurry. Acele etmeliyiz. Please tell them to hurry. Lütfen onlara acele etmesini söyle. Let's hurry to be in time for the meeting. Toplantıya zamanında yetişmek için acele edelim. Why can't you hurry? Sen neden acele edemiyorsun? If you hurry, you will overtake him. Acele edersen, onu geçersin. What's Tom in such a hurry for? Tom neden bu kadar acele ediyor? I'll hurry. Acele ederim. Must I hurry? Acele etmeli miyim? We were hurrying in order to make up for the wasted time. Kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için acele ediyorduk. Please hurry and finish the prospectus. Lütfen acele edin ve prospektüsü bitirin. I think we'll make it if we hurry. Sanırım acele edersek yetişiriz. He hurried on to make up for lost time. Kaybettiği zamanı telafi etmek için acele etti. They hurried on. Acele ettiler. We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site. Acele etsek iyi olur yoksa biz kamp alanına ulaşmadan önce fırtınaya yakalanırız. Tom hurried to catch up with Mary. Tom Mary'ye yetişmek için acele etti. Tom may miss his train if he doesn't hurry. Tom acele etmezse treni kaçırabilir. You have to hurry. Acele etmelisin. They hurried to their father's rescue. Babalarını kurtarmak için acele ettiler. I need to hurry. Acele etmem lazım. Tom will hurry. Tom acele edecek. Could you just please hurry? Lütfen acele eder misin? You have to hurry if you want to go with them. Onlarla gitmek istiyorsan acele etmelisin. There's no need for Tom to hurry. Tom'un acele etmesine gerek yok. Nick hurried to catch the bus. Nick, otobüse yetişmek için acele etti. Please tell them to hurry. Lütfen acele etmelerini söyle. If you don't hurry, you'll miss the train. Acele etmezsen treni kaçırırsın. Maybe if you hurry, you might be able to make your train. Acele edersen belki trenine yetişebilirsin. I said we don't have to hurry. Acele etmemize gerek yok dedim. If you don't hurry, we're going to be late again. Acele etmezsen yine geç kalacağız. If you hurry, you can make the next bus. Eğer acele edersen bir sonraki otobüse yetişebilirsin. I suggest that you hurry if you plan to catch the next train. Eğer bir sonraki treni yakalamayı planlıyorsanız acele etmenizi öneririm. I suggest that you hurry if you plan to catch the next train. Bir sonraki trene yetişmeyi planlıyorsan acele etmeni öneririm. Let's not be in too much of a hurry. Çok fazla acele etmeyelim. If we hurry, we'll make it. Acele edersek, onu yaparız. Tom hates being told to hurry. Tom acele etmesinin söylenmesinden nefret eder. Hurrying leads to mistakes being made. Acele etmek hata yapılmasına neden olur. If you hurry, you'll catch up with him. Acele edersen ona yetişirsin. Tom won't get there on time if he doesn't hurry. Acele etmezse Tom oraya zamanında varamaz. I know we have to hurry. Acele etmemiz gerektiğini biliyorum. Please tell him to hurry. Lütfen ona acele etmesini söyle. Could you please hurry? Lütfen acele eder misiniz? You'll catch the bus if you hurry. Acele edersen otobüse yetişirsin. Tom made me hurry. Tom bana acele ettirdi. You have to hurry if you want to go with them. Onlarla birlikte gitmek istiyorsan acele etmelisin. Let's not be in too much of a hurry. Çok acele etmeyelim. You've got to hurry. Acele etmelisin. We didn't have to hurry. Acele etmek zorunda değildik. We better hurry. Acele etsek iyi olur. Tom hurried to catch up with Mary. Tom, Mary'ye yetişmek için acele etti. We have very little time, so please hurry. Bizim çok az zamanımız var, bu yüzden lütfen acele edin. Why are you in such a hurry? Niçin öyle acele ediyorsun? Please hurry! Lütfen acele edin! Tom hurried so he wouldn't be late. Tom geç kalmamak için acele etti. I think you know that we need to hurry. Sanırım acele etmemiz gerektiğini biliyorsun. You should hurry, because the banks will be closing soon. Acele etmelisin, çünkü bankalar yakında kapanıyor olacak. Tom is in no hurry to sell his car. Tom arabasını satmak için acele etmiyor. You need not have come in such a hurry. Bu kadar acele etmene gerek yoktu. Tell them to hurry back. Acele etmelerini söyle. It doesn't look like there's any big reason to hurry. Acele etmek için büyük bir neden yok gibi görünüyor. You guys have to hurry. Acele etmelisiniz. If you hurry, you will catch up with him. Acele edersen, ona yetişirsin. I had enough time, so I didn't need to hurry. Yeterince zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu. You don't need to hurry. Acele etmene gerek yok. You should hurry. Acele etmelisin. You needn't have hurried; you've arrived too early. Acele etmene gerek yoktu; çok erken vardın. Come on, we need to hurry. Hadi, acele etmeliyiz. Please tell her to hurry. Lütfen ona acele etmesini söyle. We hurried, so we didn't miss the last bus. Son otobüsü kaçırmamak için acele ettik. We needn't have hurried. Acele etmemize gerek yoktu. I wish Tom would hurry. Keşke Tom acele etse. You'd better hurry, or you'll miss the train. Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın. We've got to hurry. Acele etmeliyiz. If we hurry, we can still make it. Acele edersek hala başarabiliriz. Could you just please hurry? Lütfen acele eder misiniz ya? If you hurry, you will overtake him. Acele edersen, ona yetişirsin. If you don't hurry, you'll miss the train. Acele etmezsen, treni kaçıracaksın. Show More (323)
2	hurry	acele	n.
	Why are you in a hurry? Neden acelen var? There is no hurry, therefore, no drama, no cause for despair or distress. Dolayısıyla aceleye, dramaya, umutsuzluğa ya da sıkıntıya neden olacak bir durum yoktur. Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face. Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi. There is no hurry. Aceleye gerek yok. There was no hurry. Acele yoktu. I was in a big hurry. Acelem vardı. Tom seemed to be in no hurry. Tom'un acelesi yok gibiydi. Tom was in no hurry. Tom'un acelesi yoktu. She was in a great hurry. Çok acelesi vardı. Tom isn't in any hurry to do that. Tom'un bunu yapmak için acelesi yok. Tom was in no hurry. Tom'un hiç acelesi yoktu. What's your hurry, Tom? Acelen ne Tom? We're in kind of a hurry. Biraz acelemiz var. I'm in no hurry. Acelem yok. Tom was in too big of a hurry. Tom'un çok büyük bir acelesi vardı. Tom is in no hurry to do that. Tom'un bunu yapmak için acelesi yok. I was in such a hurry that I forgot to lock the door. O kadar acelem vardı ki kapıyı kilitlemeyi unuttum. I'm not in that much of a hurry. O kadar da acelem yok. I'm in no hurry to go home. Eve gitmek için hiç acelem yok. What's your hurry? Acelen ne? We're in no hurry to do that. Bunu yapmak için acelemiz yok. We're in no hurry to do that. Onu yapmak için hiç acelemiz yok. Tom is in no hurry, is he? Tom'un acelesi yok, değil mi? I'm not in any hurry to do that. Bunu yapmak için hiç acelem yok. Tom was in no particular hurry. Tom'un acelesi yoktu. What's all the hurry? Bu acele ne? Tom seemed to be in a big hurry. Tom'un acelesi var gibiydi. I can't see what the hurry is. Aceleye ne gerek var ki? I'm in no hurry to leave. Benim ayrılmak için hiç acelem yok. You seem like you're in a big hurry. Büyük bir acelen var gibi görünüyorsun. I'm in no hurry. Benim hiç acelem yok. I'm in no hurry to do it. Onu yapmak için acelem yok. Tom didn't seem to be in any hurry. Tom'un acelesi var gibi görünmüyordu. Are we in any particular hurry? Özellikle acelemiz var mı? Why the big hurry? Bu büyük acele niye? Tom is in a big hurry, isn't he? Tom'un büyük bir acelesi var, değil mi? What's your hurry, Tom? Acelen ne, Tom? You seem to be in an awful hurry. Fena halde acelen var gibi. Tom was in a big hurry. Tom'un çok acelesi vardı. Tom is in no hurry to retire. Tom'un emekli olmak için acelesi yok. I hope you're not in any hurry. Umarım acelen yoktur. I'm not in so great hurry. Çok acelem yok. Tom was in a great hurry. Tom'un çok acelesi vardı. John was in such a hurry that he had no time for talking. John'un o kadar acelesi vardı ki, konuşmaya vakti yoktu. I'm in no hurry to go home. Eve gitmek için acelem yok. You seem to be in an awful hurry. Çok acelen var gibi görünüyorsun. Let's hurry back to our hotel. Acele otelimize dönelim. Dinner is probably ready, so we had better hurry home. Akşam yemeği muhtemelen hazır, bu yüzden acele eve gitsek iyi olur. Tom was in too big of a hurry. Tom'un çok acelesi vardı. I'm not in any particular hurry. Hiçbir acelem yok. There is no hurry. Hiç acelesi yok. You seem like you're in a big hurry. Acelen varmış gibi görünüyorsun. I wasn't in any hurry. Acelem yoktu. I'm in no hurry to do it. Bunu yapmak için acelem yok. I'm in no hurry to leave. Gitmek için acelem yok. She needn't have gone in such a hurry. Onun acele ile gitmesine gerek yoktu. Tom is in a bit of a hurry now. Tom'un şu anda biraz acelesi var. Tom was in no hurry to do that. Tom'un bunu yapmak için acelesi yoktu. Tom said he was in no hurry to go home. Tom eve gitmek için acelesi olmadığını söyledi. What's all the hurry? Bütün bu acele ne? We're in a bit of a hurry now. Şimdi biraz acelemiz var. I was in no hurry to do that. Bunu yapmak için acelem yoktu. I was in no hurry to do that. Onu yapmak için hiç acelem yoktu. Are we in any particular hurry? Herhangi bir acelemiz var mı? I'm not in any hurry. Hiç acelem yok. There's no hurry. Hiç acelesi yok. Tom is in no hurry to retire. Tom'un emekli olmak için hiç acelesi yok. Layla was in no hurry. Layla'nın acelesi yoktu. There was no hurry. Hiç acelesi yoktu. Tom was in no hurry to get married. Tom'un evlenmek için acelesi yoktu. Tom is in a bit of a hurry now. Tom şimdi biraz acelesi var. We're in no hurry. Hiç acelemiz yok. I'm in no hurry to do that. Bunu yapmak için acelem yok. She was in such a hurry that she left her umbrella behind on the train. Öyle acelesi vardı ki şemsiyesini trende unuttu. There is no hurry; you have five days to think the matter over. Acele yok; meseleyi düşünmek için beş gününüz var. Tom seemed to be in no hurry. Tom'un acelesi yok gibi görünüyordu. We're in a bit of a hurry now. Şu an biraz acelemiz var. Why is Tom in such a hurry? Tom'un neden bu kadar acelesi var? I was in no hurry. Acelem yoktu. She was in a great hurry. Onun çok acelesi vardı. Tom was in no particular hurry to get back home. Tom'un eve dönmek için hususi bir acelesi yoktu. I'm not in so great hurry. O kadar da acelem yok. I'm in no hurry to do that. Onu yapmak için acelem yok. Tom is in a big hurry, isn't he? Tom'un çok acelesi var, değil mi? Tom seemed to be in a big hurry. Tom'un büyük bir acelesi var gibi görünüyordu. I'm not in any hurry to do that. Bunu yapmak için acelem yok. Tom was in no hurry to do that. Tom'un onu yapmak için acelesi yoktu. Tom always seems to be in a big hurry. Tom'un hep acelesi varmış gibi görünüyor. So what's the big hurry now? Peki şimdi bu acele niye? I was in no hurry. Hiç acelem yoktu. Tom is in a big hurry. Tom'un büyük bir acelesi var. Tom didn't seem to be in any hurry. Tom'un acelesi varmış gibi görünmüyordu. We're in no hurry. Acelemiz yok. What's Tom's hurry? Tom'un acelesi ne? Tom seemed to be in quite a hurry. Tom'un acelesi varmış gibi görünüyordu. I'm not in any hurry. Acelem yok. What's Tom's hurry? Tom'un acelesi nedir? Tom is in no hurry. Tom'un acelesi yok. You seem to be in a big hurry. Çok acelen var gibi görünüyorsun. I'm not in any particular hurry. Özel bir acelem yok. There wasn't any special hurry. Özel bir acele yoktu. I can't see what the hurry is. Acelenin ne olduğunu anlayamıyorum. I was in a big hurry. Çok acelem vardı. You seem to be in a big hurry. Çok acelen var gibi. Show More (101)
3	hurry	koşmak	v.
	Dorian heard him first stopping, and then hurrying after him. Dorian onun önce durduğunu, sonra da peşinden koştuğunu duydu. Dorian heard him first stopping, and then hurrying after him. Dorian onun ilkin durduğunu, sonra da peşinden koştuğunu duydu. We hurried down the stairs. Biz aceleyle merdivenlerden aşağı koştuk. Everyone hurried outside. Herkes dışarıya koştu. We hurried to the station only to miss the train. İstasyona aceleyle koştuk ama treni kaçırmış olduk. I hurried to the station so that I wouldn't miss the train. Treni kaçırmayayım diye istasyona koştum. Show More (3)
4	hurry	hızlı şekilde iletmek	v.
	The first aid was hurried to the accident location. İlkyardım hizmeti kaza mahalline hızlı şekilde iletilmiştir. Show More (-2)
5	hurry	acele ettirmek	v.
	Please stop hurrying me into accepting this. Lütfen bunu kabul etmem için beni acele ettirmeyi bırakın. Show More (-2)
6	hurry	acele etmeye zorlamak	v.
	She made me hurry. Beni acele etmeye zorladı. Show More (-2)
7	hurry	telaş	n.
	There wasn't any special hurry. Özel bir telaş yoktu. Show More (-2)