1 |
intimate |
ima etmek |
v. |
|
- Mr Patten intimates what might be the shape of that dialogue.
- Bay Patten bu diyaloğun şeklinin ne olabileceğini ima ediyor.
- Mr Patten intimates what might be the shape of that dialogue.
- Sayın Patten bu diyaloğun nasıl şekillenebileceğini ima ediyor.
- He intimated that all is not well in his marriage.
- O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
- He intimated that all is not well in his marriage.
- Evliliğinde her şeyin yolunda gitmediğini ima etti.
Show More (1)
|
2 |
intimate |
mahrem |
adj. |
|
- Intimate photos were stolen from many celebrities' phones.
- Birçok ünlünün telefonundan mahrem fotoğraflar çalındı.
- Intimate photos were stolen from many celebrities' phones.
- Pek çok ünlünün telefonlarından mahrem fotoğraflar çalındı.
Show More (-1)
|
3 |
intimate |
samimi arkadaş |
n. |
|
- We're intimate friends.
- Biz samimi arkadaşlarız.
- We're intimate friends.
- Biz samimi arkadaşız.
Show More (-1)
|
4 |
intimate |
samimi |
adj. |
|
- Perhaps you could answer me in these more intimate surroundings this evening.
- Belki de bu akşam bu daha samimi ortamda bana cevap verebilirsiniz.
Show More (-2)
|
5 |
intimate |
yakından |
adj. |
|
- Earlier, it had claimed intimate knowledge of the west of Scotland.
- Daha önce, İskoçya'nın batısını yakından bildiğini iddia etmişti.
Show More (-2)
|
6 |
intimate |
yakın |
adj. |
|
- Sami and Layla were having an intimate relationship.
- Sami ve Layla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.
Show More (-2)
|