| 1 |
judgement |
karar |
n. |
|
- As it is, I can only leave colleagues to make their own judgements as to the efforts made.
- Hal böyle olunca, meslektaşlarımı gösterilen çabalar konusunda kendi kararlarını vermeye bırakabilirim.
- This judgement, though, did not apply to the Netherlands, the premier added.
- Başbakan bu kararın Hollanda için geçerli olmadığını da sözlerine ekledi.
- Mr Haarder, on behalf of his colleagues in Council, did not tell us on what Council's judgement was based.
- Konsey'deki meslektaşları adına Sayın Haarder, Konsey'in kararının neye dayandığını bize söylemedi.
- We make our judgements from reports like this and the missions we send to check on things like this.
- Kararlarımızı bu gibi raporlardan ve bu gibi şeyleri kontrol etmek üzere gönderdiğimiz misyonlardan alıyoruz.
- There is a Court of Justice judgement which clearly establishes that this control is outside the competition rules.
- Bu kontrolün rekabet kurallarının dışında olduğunu açıkça ortaya koyan bir Adalet Divanı kararı bulunmaktadır.
- Mr Haarder, on behalf of his colleagues in Council, did not tell us on what Council's judgement was based.
- Sayın Haarder, Konsey'deki meslektaşları adına, Konsey'in kararının neye dayandığını bize söylemedi.
- There is a Court of Justice judgement which clearly establishes that this control is outside the competition rules.
- Bu kontrolün rekabet kurallarının dışında olduğunu açıkça ortaya koyan bir Adalet Divanı kararı var.
- The people of Scotland will pass a judgement about that on 1 May in the Scottish Parliamentary election.
- İskoçya halkı bu konudaki kararını 1 Mayıs'ta yapılacak İskoç Parlamentosu seçimlerinde verecektir.
- The Loïzidou case has already given rise to two judgements against Turkey.
- Loïzidou davası halihazırda Türkiye aleyhine iki karara yol açmıştır.
- This is a totally political judgement.
- Bu tamamen siyasi bir karar.
- I have absolute confidence in your judgement.
- Senin kararlarına güvenim sonsuz.
- The judgement was impeccable.
- Karar kusursuzdu.
- I will leave it to your judgement.
- Bunu sizin kararınıza bırakıyorum.
- Don't let emotion cloud your judgement.
- Duygularının kararlarını etkilemesine izin verme.
- We can rely on his judgement.
- Biz onun kararına güvenebiliriz.
- The judgement is very fair to both parties.
- Karar her iki taraf için de çok adil.
- We can rely on Tom's judgement.
- Tom'un kararına güvenebiliriz.
- Judgement will be given tomorrow.
- Karar yarın verilecek.
- I leave the matter to your judgement.
- Konuyu sizin kararınıza bırakıyorum.
Show More (16)
|
| 2 |
judgement |
yargı |
n. |
|
- I am simply offering a political judgement of no great novelty or sagacity.
- Ben sadece büyük bir yenilik ya da bilgelik içermeyen siyasi bir yargıda bulunuyorum.
- We have learned to think in terms of moralistic judgements of one another.
- Birbirimiz hakkında ahlaki yargılarda bulunmadan düşünmeyi öğrendik.
- I don't trust your judgement of good and bad.
- Senin iyi ve kötü yargılarına güvenmiyorum.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
- Böyle bir yargıda bulunmak yanlış fikirlere yol açabilir.
- I don't trust your judgement of what's right and wrong.
- Neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair yargılarına güvenmiyorum.
Show More (2)
|
| 3 |
judgement |
muhakeme |
n. |
|
- We have to be careful and I would trust your experience and judgement in that.
- Dikkatli olmalıyız ve bu konuda sizin deneyiminize ve muhakemenize güveniyorum.
- We can rely on his judgement.
- Muhakemesine güvenebiliriz.
- I leave the matter to your judgement.
- Meseleyi senin muhakemene bırakıyorum.
- We can rely on Tom's judgement.
- Tom'un muhakemesine güvenebiliriz.
Show More (1)
|
| 4 |
judgement |
muhakeme yeteneği |
n. |
|
- He has good judgement for his age.
- Yaşına göre iyi bir muhakeme yeteneği var.
- He lacks judgement.
- Muhakeme yeteneği yok.
Show More (-1)
|
| 5 |
judgement |
yargılama |
n. |
|
- Now is not the time to pass judgement on past events and situations.
- Şimdi geçmiş olayları ve durumları yargılamanın zamanı değil.
Show More (-2)
|
| 6 |
judgement |
değerlendirme |
n. |
|
- I don't trust your judgement of good and bad.
- Senin iyi-kötü değerlendirmene güvenmiyorum.
Show More (-2)
|
| 7 |
judgement |
sağduyu |
n. |
|
- He lacks judgement.
- O sağduyudan yoksundur.
Show More (-2)
|
| 8 |
judgement |
düşünce |
n. |
|
- Don't let emotion cloud your judgement.
- Duygularınızın düşüncelerinizi etkilemesine izin vermeyin.
Show More (-2)
|
| 9 |
judgement |
mahkeme kararı |
n. |
|
- The judgement was impeccable.
- Mahkeme kararı hatasızdı.
Show More (-2)
|
| 10 |
judgement |
takdir |
n. |
|
- I will leave it to your judgement.
- Onu senin takdirine bırakacağım.
Show More (-2)
|
