|
- Sometimes, I feel like the little girl in the story "The Emperor's New Clothes" .
- Bazen kendimi "İmparatorun Yeni Giysileri" hikayesindeki küçük kız gibi hissediyorum.
- One terrible statistic is that two-thirds of those are little girls.
- Korkunç bir istatistik de bunların üçte ikisinin küçük kız çocukları olması.
- One terrible statistic is that two-thirds of those are little girls.
- Korkunç bir istatistik de bunların üçte ikisinin küçük kız çocukları olmasıdır.
- He turned weak little girls into cold hearted killers.
- Zayıf küçük kızları soğuk kalpli katillere dönüştürdü.
- Little girls with big guns only look good in movies, kid.
- Büyük silahlar tutan küçük kızlar sadece filmlerde güzel görünür, oğlum.
- And nothing could cure this little girl.
- Ve bu küçük kızı hiçbir şey iyileştiremezdi.
- And nothing could cure this little girl.
- Ve hiçbir şey bu küçük kızı iyileştiremedi.
- Little girls with big guns only look good in movies, kid.
- Büyük silahlar taşıyan küçük kızlar sadece filmlerde güzel görünür, evlat.
- He turned weak little girls into cold hearted killers.
- Zayıf küçük kızları soğukkanlı katillere dönüştürdü.
- I need one of us with that little girl.
- Birimizin o küçük kızla olması lazım.
- And you must be the one who lost his little girl.
- Ve onun küçük kızını kaybeden de sen olmalısın.
- How brave of him to jump into the water to save the little girl!
- Küçük kızı kurtarmak için suya atlaması ne kadar cesurca!
- The little girl felt abandoned.
- Küçük kız terk edilmiş hissetti.
- The little girl sleeps.
- Küçük kız uyuyor.
- The little girl grew into a beautiful woman.
- Küçük kız büyüdü ve güzel bir kadın oldu.
- The little girl asked a question of her teacher.
- Küçük kız öğretmenine bir soru sordu.
- The little girl lived in Brazil.
- Küçük kız Brezilya'da yaşadı.
- Layla was a brave, happy and outgoing little girl.
- Leyla cesur, mutlu ve dışa dönük bir küçük kızdı.
- The little girl washed herself.
- Küçük kız kendini yıkadı.
- I am smiling at that little girl.
- O küçük kıza gülümsüyorum.
- The little girl cried so much that her face was awash with tears.
- Küçük kız o kadar çok ağladı ki yüzü gözyaşlarıyla yıkandı.
- It was a close call when the little girl almost drowned in the lake.
- Küçük kız gölde boğulmaktan neredeyse kıl payı kurtuldu.
- Little girls love telling on their brothers when they've done something wrong.
- Küçük kızlar yanlış bir şey yaptıklarında erkek kardeşlerini ispiyonlamaya bayılırlar.
- What a sweet little girl you are!
- Ne tatlı bir küçük kızsın!
- The little girl woke at dawn.
- Küçük kız şafakta uyandı.
- The little girl opened the window.
- Küçük kız pencereyi açtı.
- What do you want me to do with this little girl?
- Bu küçük kızla ne yapmamı istiyorsun?
- That little girl has her father's character.
- Bu küçük kız babasının karakterine sahip.
- The little girl burst into tears.
- Küçük kız gözyaşlarına boğuldu.
- The little girl is blowing into a trumpet.
- Küçük kız trompete üflüyor.
- The little girl has a doll in her hands.
- Küçük kızın ellerinde oyuncak bir bebek var.
- This little girl lives in Brazil.
- Bu küçük kız Brezilya'da yaşıyor.
- The prince asked the little girl why she was crying.
- Prens küçük kıza neden ağladığını sordu.
- Little girls in general are fond of dolls.
- Küçük kızlar genelde oyuncak bebeklere düşkündür.
- The little girl is sucking her finger.
- Küçük kız parmağını emiyor.
- The little girl did nothing but cry.
- Küçük kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- Tom loves watching Japanese cartoons made for little girls.
- Tom, küçük kızlar için yapılmış Japon çizgi filmlerini izlemekten hoşlanıyor.
- Tom and Mary's little girl is starting to take her first tentative steps.
- Tom ve Mary'nin küçük kızı ilk deneme adımlarını atmaya başlıyor.
- The little girl just kept crying.
- Küçük kız ağlamaya devam etti.
- Little girls in general are fond of dolls.
- Küçük kızlar genellikle oyuncak bebeklere bayılır.
- They adopted the little girl.
- Küçük kızı evlat edinmişler.
- The little girl is beautiful.
- Küçük kız çok güzel.
- Two little girls are picking daisies.
- İki küçük kız papatyaları topluyorlar.
- He rescued the little girl at the cost of his life.
- Hayatı pahasına küçük kızı kurtardı.
- The little girl doesn't like to wear shoes.
- Küçük kız ayakkabı giymeyi sevmez.
- The little girl doesn't like to wear shoes.
- Küçük kız ayakkabı giymeyi sevmiyor.
- The little girl clung to her father's arm.
- Küçük kız babasının koluna yapıştı.
- In general, little girls are fond of dolls.
- Genel olarak küçük kızlar bebekleri çok severler.
- The little girl has smiled to me.
- Küçük kız bana gülümsedi.
- I will devour you little girl.
- Seni yiyip bitireceğim küçük kız.
- The little girl played an angel in the Christmas play.
- Küçük kız, Noel oyununda bir meleği oynadı.
- That little girl has her father's character.
- O küçük kız, babasının karakterine sahip.
- You're still the same spoiled little girl I knew two years ago.
- Sen hala iki yıl önce tanıdığım şımarık küçük kızsın.
- The little girl is blowing into a trumpet.
- Küçük kız bir trompete üflüyor.
- The little girl cried so much that her face was awash with tears.
- Küçük kız o kadar çok ağladı ki, yüzü gözyaşları ile örtüldü.
- That little girl is my sister's friend.
- Şu küçük kız, kardeşimin arkadaşı.
- Little girls cry.
- Küçük kızlar ağlar.
- The poor little girl did nothing but weep.
- Zavallı küçük kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- She was her daddy's little girl.
- O, babasının küçük kızıydı.
- Sami named his little girl Layla.
- Sami küçük kızına Layla adını verdi.
- It was a close call when the little girl almost drowned in the lake.
- Küçük kızın gölde boğulmasına ramak kalmıştı.
- He adopted this little girl.
- Bu küçük kızı evlat edinmiş.
- This stuffed animal belongs to the little girl.
- Bu doldurulmuş hayvan küçük kıza ait.
- Mary is very attached to the little girl.
- Mary küçük kıza çok bağlı.
- This little girl lives in Brazil.
- Küçük kız Brezilya'da yaşıyor.
- Three little girls are going to the skating rink.
- Üç küçük kız buz pateni pistine gidiyor.
- The little girl was carried back home in her father's arms.
- Küçük kız babasının kollarında eve geri götürüldü.
- The little girl clung to her father's arm.
- Küçük kız, babasının koluna sarıldı.
- The little girls are crying.
- Küçük kızlar ağlıyor.
- Our little girl is growing up.
- Küçük kızımız büyüyor.
- The little girl lived in Brazil.
- Küçük kız Brezilya'da yaşıyordu.
- She was her daddy's little girl.
- Babasının küçük kızıymış.
- The little girl entered the room.
- Küçük kız odaya girdi.
- The little girl screamed at the top of her lungs.
- Küçük kız avazı çıktığı kadar bağırdı.
- Two little girls are picking daisies.
- İki küçük kız papatya topluyor.
- In general, little girls are fond of dolls.
- Genelde küçük kızlar oyuncak bebeklere düşkündür.
- This little girl let the birds escape.
- Bu küçük kız kuşların kaçmasına izin verdi.
- The little girl played an angel in the Christmas play.
- Küçük kız Noel oyununda bir meleği oynadı.
- He adopted this little girl.
- Bu küçük kızı evlat edindi.
- Little girls like playing with dolls.
- Küçük kızlar bebeklerle oynamayı severler.
- This dog saved that little girl's life.
- Bu köpek o küçük kızın hayatını kurtardı.
- The little girl hid in the closet.
- Küçük kız dolaba saklandı.
- The little girl was carried back home in her father's arms.
- Küçük kız babasının kollarında eve geri taşındı.
- The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
- The witch cursed the poor little girl.
- Cadı zavallı küçük kızı lanetledi.
- The little girl was left in her grandmother's care.
- Küçük kız büyükannesinin bakımına bırakıldı.
- The little girl was not playing.
- Küçük kız oynamıyordu.
- The little girl is beautiful.
- Küçük kız güzel.
- The little girl hugged her teddy bear.
- Küçük kız oyuncak ayısına sarıldı.
- The little girl has a doll in her hands.
- Küçük kızın elinde bir bebek var.
- He rescued the little girl at the cost of his life.
- Küçük kızı hayatı pahasına kurtardı.
- The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başka hiç kimseye gülümsemiyor.
- Look at that pretty little girl.
- Şu güzel küçük kıza bak.
- I took the little girl by the hand.
- Küçük kızı elinden tuttum.
- That little girl is my sister's friend.
- Şu küçük kız, benim kız kardeşimin arkadaşıdır.
- I am smiling at that little girl.
- Ben o küçük kıza gülümsüyorum.
- The little girl put her arm around his neck, and looked into his eye, but she could see nothing.
- Küçük kız kolunu onun boynuna doladı ve gözlerinin içine baktı ama hiçbir şey göremedi.
- Little girls like playing with dolls.
- Küçük kızlar bebeklerle oynamaktan hoşlanırlar.
- Our little girl can already walk!
- Küçük kızımız artık yürüyebiliyor!
- This dog saved that little girl's life.
- Bu köpek şu küçük kızın hayatını kurtardı.
- The little girl woke at dawn.
- Küçük kız gün ağarırken uyandı.
Show More (98)
|