|
- What are tobacco producers in Granada going to live on now?
- Granada'daki tütün üreticileri şimdi neyle geçinecek?
- She has to live on the pension.
- Emekli aylığıyla geçinmek zorunda.
- Tom just barely earns enough to live on.
- Tom zar zor geçinecek kadar kazanıyor.
- The family is forced to live on his little salary.
- Aile onun düşük maaşıyla geçinmek zorunda kalıyor.
- We live on rice.
- Pirinçle geçiniyoruz.
- Living on a small income is hard.
- Az bir gelirle geçinmek güçtür.
- My grandfather is living on a pension.
- Büyükbabam emekli maaşıyla geçiniyor.
- At that time I had a poor income and couldn't live on it.
- O zamanlar düşük bir gelirim vardı ve onunla geçinemezdim.
- The minimum wage is not enough to live on.
- Asgari ücret geçinmek için yeterli değil.
- He's living on unemployment benefits.
- İşsizlik maaşıyla geçiniyor.
- I can't live on ten thousand yen a month.
- Ayda on bin yenle geçinemiyorum.
- You had better live on your salary.
- Maaşınla geçinsen iyi edersin.
- He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
- I thought Tom had enough money to live on.
- Tom'un geçinecek kadar parası var sanıyordum.
- It was hard for him to live on his small pension.
- Ufacık emekli maaşıyla geçinmek onun için zordu.
Show More (12)
|