1 |
long-distance |
uzun mesafe |
adj. |
|
- He was surprised at the long-distance phone bill.
- O, uzun mesafe telefon faturasına şaşırmıştı.
- He was surprised at the long-distance phone bill.
- Uzun mesafe telefon faturasına şaşırdı.
- None of us knew his decision to win the long-distance race.
- Hiçbirimiz, onun uzun mesafe yarışı kazanma kararını bilmiyordu.
- None of us knew his decision to win the long-distance race.
- Hiçbirimiz onun uzun mesafe yarışını kazanma kararını bilmiyorduk.
- Tom was a champion long-distance swimmer.
- Tom şampiyon bir uzun mesafe yüzücüsüydü.
Show More (2)
|
2 |
long-distance |
uzun mesafeli |
adj. |
|
- You made a comparison, saying that the race you have run is a long-distance race.
- Koştuğunuz yarışın uzun mesafeli bir yarış olduğunu söyleyerek bir karşılaştırma yaptınız.
- I have to make a long-distance phone call.
- Uzun mesafeli bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyor.
- Tom asked Mary not to make any long-distance calls on his phone.
- Tom, Mary'den telefonuyla uzun mesafeli arama yapmamasını istedi.
Show More (0)
|
3 |
long-distance |
şehirlerarası (telefon görüşmesi vb) |
adj. |
|
- How can I make a long-distance call?
- Nasıl şehirlerarası arama yapabilirim?
- It's impossible to make a long-distance call with this phone.
- Bu telefonla bir şehirlerarası konuşma yapmak imkansızdır.
- It's impossible to make a long-distance call with this phone.
- Bu telefonla şehirlerarası arama yapmak imkansız.
Show More (0)
|