1 |
loving |
sevgi dolu |
adj. |
|
- I was trying so hard to live a life of love.
- Sevgi dolu bir hayat geçirmek için çok çaba harcadım.
- Indeed, our deepest desire is to live in loving relationships with one another.
- Aslında, en derin arzumuz birbirimizle sevgi dolu ilişkilerde yaşamaktır.
- Indeed, our deepest desire is to live in loving relationships with one another.
- Gerçekten de en derin arzumuz birbirimizle sevgi dolu ilişkiler içinde yaşamaktır.
- Tom's family is close-knit and loving.
- Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.
- Tom is a loving and caring gentleman.
- Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendidir.
- You'd never meet a kinder, more loving person than Mary.
- Sen asla Mary'den daha nazik, daha sevgi dolu bir kişiyle tanışmayacaksın.
- Tom is a loving and caring gentleman.
- Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a very loving person.
- Tom çok sevgi dolu bir insan.
- You'd never meet a kinder, more loving person than Mary.
- Mary'den daha nazik, daha sevgi dolu biriyle asla karşılaşamazsın.
- I have a loving family.
- Benim sevgi dolu bir ailem var.
- Rose is a loving and caring lady.
- Rose sevgi dolu ve şefkatli bir hanımefendi.
- You are fortunate to have such loving parents.
- Böyle sevgi dolu ebeveynlere sahip olduğunuz için şanslısınız.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
- Sevgi dolu bir kalp tüm bilginin başlangıcıdır.
- It is pleasant to watch a loving old couple.
- Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
- It is pleasant to watch a loving old couple.
- Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek hoştur.
- Tom's family is close-knit and loving.
- Tom'un ailesi birbirine sıkı sıkıya bağlı ve sevgi dolu.
- Layla seemed a very loving mother.
- Leyla çok sevgi dolu bir anneye benziyordu.
- He had a loving family.
- Sevgi dolu bir ailesi vardı.
- After his near-death experience, Tom was a much more loving and less judgemental person.
- Ölüme yakın deneyiminden sonra, Tom çok daha sevgi dolu ve daha az yargılayıcı bir insan oldu.
- She has a loving family.
- Onun sevgi dolu bir ailesi var.
- I have a loving family.
- Sevgi dolu bir ailem var.
- Tom had loving parents.
- Tom'un sevgi dolu bir ailesi vardı.
- Linda was a very loving mother.
- Linda çok sevgi dolu bir anneydi.
- Tom is loving.
- Tom sevgi dolu.
- She was a loving wife and mother.
- Sevgi dolu bir eş ve anneydi.
- Tom grew up in a loving home.
- Tom sevgi dolu bir evde büyüdü.
- Sami portrayed himself as a loving husband.
- Sami kendini sevgi dolu bir koca olarak gösterdi.
- My husband is loving and caring.
- Kocam sevgi dolu ve şefkatli.
Show More (25)
|
2 |
loving |
sevme |
n. |
|
- Learning, having fun and loving one another in your free time is a pleasure.
- Boş zamanlarınızda öğrenmek, eğlenmek ve birbirinizi sevmek bir zevktir.
- Loving to work is the key to happiness.
- Çalışmayı sevmek mutluluğun anahtarıdır.
- Loving is the essence of life.
- Sevmek yaşamın özüdür.
- Living means singing and loving.
- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek anlamına gelir.
- There is more pleasure in loving than in being loved.
- Sevmek sevilmekten daha büyük bir zevktir.
- Living means singing and loving.
- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek demektir.
- Loving is half of believing.
- Sevmek inanmanın yarısıdır.
- Loving is the essence of life.
- Sevmek hayatın özüdür.
Show More (5)
|
3 |
loving |
seven |
adj. |
|
- It was courageous men and women, both young and old, who feared reprisals but who loved freedom more.
- Misillemeden korkan ama özgürlüğü daha çok seven, hem genç hem de yaşlı cesur erkekler ve kadınlardı.
- They were important leaders who loved their country.
- Onlar ülkelerini seven önemli liderlerdir.
- She was the one girl who actually loved me.
- O beni gerçekten seven tek kızdı.
- They were important leaders who loved their country.
- Onlar ülkelerini seven önemli liderlerdi.
- In my childhood I had a dog that loved to eat watermelon, mandarins and loquats.
- Çocukluğumda karpuz, mandalina ve yenidünya meyvelerini yemeyi seven bir köpeğim vardı.
Show More (2)
|
4 |
loving |
sevecen |
adj. |
|
- Tom was so loving.
- Tom çok sevecendi.
- Layla seemed a very loving mother.
- Leyla çok sevecen bir anne gibi görünüyordu.
- Linda was a very loving mother.
- Linda çok sevecen bir anneydi.
Show More (0)
|