|
- Nonetheless, ozone still constitutes one of the most serious environmental problems.
- Bununla birlikte ozon hala en ciddi çevre sorunlarından birini oluşturmaktadır.
- It is in this Convention that we will be able to find the best solutions to Europe's most serious problems.
- Avrupa'nın en ciddi sorunlarına en iyi çözümleri bu Kongre'de bulabileceğiz.
- The most serious problems at present concern those coming from non-member countries.
- Şu anda en ciddi sorunlar, üye olmayan ülkelerden gelenlerle ilgilidir.
- Just this morning, the fact that the most serious incidents took place before 1999 was stressed once again.
- Daha bu sabah, en ciddi olayların 1999'dan önce meydana geldiği gerçeği bir kez daha vurgulandı.
- Climatic change is the most serious problem in our history and its most serious threat.
- İklim değişikliği tarihimizin en ciddi sorunu ve en ciddi tehdididir.
- One of the most serious problems continues to be the lack of water for both drinking and other purposes.
- En ciddi sorunlardan biri, hem içmeye hem de diğer amaçlara yönelik su kıtlığı olmaya devam ediyor.
- This is one of the most serious problems of our age.
- Bu, çağımızın en ciddi sorunlarından biridir.
- The most serious problem in administering the EU budget is outstanding commitments and unused payment appropriations.
- AB bütçesinin idaresindeki en ciddi sorun, ödenmemiş taahhütler ve kullanılmamış ödeme ödenekleridir.
- The most serious scandal is that we have an accounting system that still makes embezzlement possible.
- En ciddi skandal, zimmete para geçirmeyi hala mümkün kılan bir muhasebe sistemine sahip olmamızdır.
- The most serious problem in administering the EU budget is outstanding commitments and unused payment appropriations.
- AB bütçesinin idaresindeki en ciddi sorun, ödenmemiş taahhütler ve kullanılmayan harcama ödenekleridir.
- The European Union in this context is facing its most serious crisis of the last decade.
- Bu bağlamda Avrupa Birliği son on yılın en ciddi kriziyle karşı karşıyadır.
- The liberalisation of the telecommunications sector has led to the most serious crisis in its history.
- Telekomünikasyon sektörünün serbestleştirilmesi, sektörün tarihindeki en ciddi krize yol açmıştır.
- She has identified unemployment as one of the most serious economic and social problems faced by the European Union.
- İşsizliği Avrupa Birliği'nin karşı karşıya olduğu en ciddi ekonomik ve sosyal sorunlardan biri olarak tanımlamıştır.
- This is what seems to me to be the most serious violation of sex equality.
- Bana göre cinsiyet eşitliğinin en ciddi ihlali budur.
- However, we also understand that the two species at most serious risk of collapse are cod and northern hake.
- Bununla birlikte, en ciddi çöküş riski altında olan iki türün morina ve kuzey berlam balığı olduğunu da biliyoruz.
- It is, after all, only the most serious crimes which would have consequences under criminal law.
- Sonuçta, ceza hukuku kapsamında sonuç doğuracak olan sadece en ciddi suçlardır.
- Unemployment is the most serious problem facing our European national economies.
- İşsizlik, Avrupa ulusal ekonomilerimizin karşı karşıya olduğu en ciddi sorundur.
- However, we also understand that the two species at most serious risk of collapse are cod and northern hake.
- Bununla birlikte, en ciddi çöküş riski altında olan iki türün morina ve kuzey berlam balığı olduğunu da anlıyoruz.
- February 2001 saw what was no doubt the most serious outbreak of foot and mouth disease Europe had ever known.
- Şubat 2001'de Avrupa'nın o güne kadar gördüğü en ciddi şap hastalığı salgını yaşandı.
- What consideration is being given to the most serious humanitarian problems and the reintegration of ex-combatants?
- En ciddi insani sorunlara ve eski savaşçıların yeniden entegrasyonuna ne kadar önem veriliyor?
- One of the most serious problems continues to be the lack of water for both drinking and other purposes.
- En ciddi sorunlardan biri hem içme hem de diğer amaçlar için su eksikliği olmaya devam ediyor.
- The majority, and the most serious, of the threats to global biodiversity are in the developing countries.
- Küresel biyolojik çeşitliliğe yönelik tehditlerin çoğunluğu ve en ciddileri gelişmekte olan ülkelerde bulunmaktadır.
- Noise is the most serious problem for those who live around the airports.
- Gürültü, havaalanlarının çevresinde yaşayanlar için en ciddi sorun.
- Noise is the most serious problem for those who live around the airports.
- Havaalanın yakınlarında yaşayanlar için gürültü en ciddi problemdir.
- Brazil is undergoing the most serious moral crisis in its history.
- Brezilya, tarihinin en ciddi ahlaki krizini yaşıyor.
- Brazil is undergoing the most serious moral crisis in its history.
- Brezilya, tarihindeki en ciddi ahlaki krizi yaşıyor.
- It is one of the most serious problems facing this country.
- Bu, bu ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi problemlerden biridir.
- This is one of the most serious problems facing this country.
- Bu, bu ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunlardan biridir.
- Is this the most serious matter?
- En ciddi mesele bu mu?
- Is this the most serious matter?
- Bu en ciddi konu mu?
- This is one of the most serious problems facing this country.
- Bu ülkenin karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlardan biri bu.
- That is one of the most serious problems facing this country.
- O bu ülkenin karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunlardan biridir.
- It is one of the most serious problems facing this country.
- Bu ülkenin karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlardan biri.
- That is one of the most serious problems facing this country.
- Bu ülkenin karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlardan biri bu.
Show More (31)
|
