Tureng - mum - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	mum	anne	interj., n.
	Just a minute, I'll take these to mum. Bir dakika, bunları anneme götüreceğim. Just a minute, I'll take these to mum. Bir dakika, şunları anneme götüreyim. There are three dogs sleeping on mum's carpet. Annemin halısında uyuyan üç köpek var. He asked my mum. Anneme sordu. Do you know his mum? Annesini tanıyor musun? She's like her mum. Annesine benziyor. My mum let me go to the movies. Annem sinemaya gitmeme izin veriyor. There are three dogs sleeping on mum's carpet. Annemin halısının üzerinde uyuyan üç köpek var. Mum bought me some crayons. Annem bana birkaç pastel boya aldı. Mum opens the door. Annesi kapıyı açar. She told me her mum bought it for her. O bana bunu annesi için satın aldığını söyledi. My mum bought two bottles of apple juice. Annem iki şişe elma suyu satın aldı. Do you know his mum? Onun annesini tanıyor musun? Mum is busy working. Annem çalışmakla meşgul. My little sister looks like my mum. Benim küçük kız kardeşim anneme benziyor. My mum has three dogs. Annemin üç tane köpeği var. Our friend lost her mum. Arkadaşımız annesini kaybetti. Mum bought me some crayons. Annem bana boya kalemi aldı. She told me her mum bought it for her. Annesinin onun için aldığını söyledi. Mum bought me some colouring pencils. Annem bana birkaç kurşun kalem aldı. My mum is crazy. Annem deli. He voluntarily helped his mum clean. Annesine gönüllü olarak temizlikte yardım etti. My mum has three dogs. Annemin üç köpeği var. My mum doesn't know him at all. Annem onu hiç tanımıyor. Mum and I are dying with laughter. Annem ve ben gülmekten ölüyoruz. Mum often says that time is money. Annem sık sık vakit nakittir der. He asked my mum. O, annemi sordu. Mum, there's no toilet paper left! Anne, tuvalet kağıdı bitti! My mum likes tea very much. Annem çayı çok sever. Mum, there's no toilet paper left! Anne, hiç tuvalet kağıdı kalmamış! My mum is crazy. Annem çılgın. His mum doesn't remember what she found in that room. Annesi o odada ne bulduğunu hatırlamıyor. Where's Mum? Annem nerede? Mum bought me some colouring pencils. Annem bana boyama kalemleri aldı. Mum opens the door. Anne kapıyı açar. My mum let me go to the movies. Annem sinemaya gitmeme izin verdi. Mum asked me to buy her a new blanket. Annem ona yeni bir battaniye almamı istedi. Mum, dad, I've got something to tell you. Anne, baba, size söylemem gereken bir şey var. Do you see the girl's mum? Kızın annesini görüyor musun? Mum, a mere woman surrounded by men, works in a construction company as a site foreman. Etrafı erkeklerle çevrili sıradan bir kadın olan annem, bir inşaat şirketinde şantiye şefi olarak çalışıyor. Mum doesn't let me wear nail varnish. Annem oje sürmeme izin vermiyor. Mum asked me to buy her a new blanket. Annem ona yeni bir battaniye satın almamı istedi. My little sister looks like my mum. Küçük kız kardeşim anneme benziyor. Our friend lost her mum. Arkadaşım annesini kaybetti. My mum bought two bottles of apple juice. Annem iki şişe elma suyu aldı. Oscar was my mum's dog. Oscar annemin köpeğiydi. Mum, I am hungry. Anne, ben açım. Show More (44)
2	mum	anne	n.
	Her mum didn't let her go for a sleepover. Annesi yatıya gitmesine izin vermedi. Show More (-2)
3	mum	sessiz	adj.
	They were mum when asked to give reasons. Sebepleri sorulduğunda sessiz kaldılar. Show More (-2)

	Anglais	Turc
1	candle	mum	n.
	The candle burned out, so I lit another one. Mum yanarak bitti, ben de bir tane daha yaktım. The candle burned out, so I lit another one. Mum söndü, o yüzden ben de bir tane daha yaktım. The candle burned out, so I lit another one. Mum söndü, bu nedenle başka bir tane yaktım. Tom lit the candle with a match. Tom mumu kibritle yaktı. Tom is holding a lit candle in his right hand. Tom sağ elinde yanan bir mum tutuyor. The candle suddenly went out. Mum aniden söndü. The candle grew shorter and shorter, until at last it went out. Mum gittikçe kısaldı, kısaldı ve sonunda söndü. Tom took the candle from Mary and blew it out. Tom, Mary'den mumu aldı ve üfleyerek söndürdü. Tom lit the candle with a match. Tom bir kibritle mumu yaktı. The candle has gone out. Mum söndü. After one last flicker, the candle went out. Son bir titreşimden sonra mum söndü. The candle went out. Mum söndü. That wind blew out our last candle. O rüzgar son mumumuzu da söndürdü. Tom lit a match and then lit the candle with it. Tom bir kibrit yaktı ve sonra onunla mumu yaktı. The candle went out by itself. Mum kendiliğinden söndü. Tom lit a match and then lit the candle with it. Tom bir kibrit çaktı ve sonra onunla mumu yaktı. Tom lit the candle that was on the table. Tom masadaki mumu yaktı. Tom took the candle from Mary and blew it out. Tom Mary'den mumu aldı ve onu söndürdü. Marilla took a candle and explored the cellar. Marilla bir mum aldı ve kileri araştırdı. Tom lit the candle with the match. Tom kibritle mumu yaktı. Tom lit the candle with the match. Tom kibrit ile mumu yaktı. The room was lit by a single candle. Oda tek bir mumla aydınlanıyordu. Tom lit the candle. Tom mumu yaktı. A candle lighted the room. Bir mum odayı aydınlattı. The candle went out of itself. Mum kendi kendine söndü. The candle was blown out by the wind. Mum, rüzgar tarafından söndürüldü. The moment the wind blew in, the candle went out. Rüzgar estiği anda mum söndü. The candle is melting down. Mum eriyor. The moment the wind blew in, the candle went out. Rüzgar estiği an mum sönüverdi. The candle burned out. Mum yanıp bitti. Tom lit the candle with a match, and then blew out the match. Tom mumu bir kibritle yaktı ve sonra kibriti üfledi. Tom lit the candle that was on the table. Tom masanın üzerindeki mumu yaktı. That candle isn't white. Şu mum beyaz değil. The candle was blown out by the wind. Rüzgar, mumu söndürdü. Tom blew out the candle. Tom mumu söndürdü. That candle isn't white. O mum beyaz değil. Don't blow out the candle. Mumu üfleyip söndürme. I wish we had a candle or something. Keşke bir mumumuz falan olsaydı. The candle burned out. Mum yana yana tükendi. The candle burned out, so I lit another one. Mum söndü, ben de başka bir tane yaktım. He blew out the candle. O, mumu söndürdü. That wind blew out our last candle. O rüzgar, son mumumuzu söndürdü. This candle you see here is the last one I have. Bu gördüğünüz mum elimdeki son mum. The candle went out of itself. Mum kendiliğinden söndü. The candle grew shorter and shorter, until at last it went out. Sonunda sönünceye kadar, mum gittikçe küçüldü. Truth is brighter than the Sun, but it is sought with a candle. Gerçek Güneş'ten daha parlaktır, ama bir mum ile aranır. The candle went out instead of having been put out. Mum söndürülmek yerine söndü. Marilla took a candle and explored the cellar. Marilla bir mum aldı ve mahzeni araştırdı. Don't blow out the candle. Mumu söndürmeyin. He blew out the candle. Mumu söndürdü. After one last flicker, the candle went out. Son bir titremeden sonra mum söndü. The candle went out instead of having been put out. Mum söndürülmedi, kendi söndü. Tom lit the candle and then blew out the match. Tom mumu yaktı ve sonra kibriti üfledi. Hold the candle. Mumu tut. This candle is not white. Bu mum beyaz değil. The candle went out instead of having been put out. Mum, söndürülmekten ziyade, söndü. The candle went out by itself. Mum kendi kendine söndü. I lit the candle. Mumu yaktım. Tom lit the candle with a match, and then blew out the match. Tom, bir kibritle mumu yaktı ve ardından kibriti üfleyerek söndürdü. Truth is brighter than the Sun, but it is sought with a candle. Gerçek güneşten daha parlaktır, ama mumla aranır. The baby tried to get at the red candle on the table. Bebek, masadaki kırmızı muma ulaşmaya çalıştı. The candle smells nice. Mum güzel kokuyor. This candle isn't white. Bu mum beyaz değil. Show More (60)
2	wax	mum	n.
	My maid waxes my house once a week. Benim hizmetçi haftada bir kez evimi mumlar. Show More (-2)