1 |
nuisance |
rahatsızlık |
n. |
|
- In our view, the proceeds should be ploughed back into infrastructural changes to restrict noise nuisance.
- Bize göre elde edilen gelir, gürültü rahatsızlığını kısıtlayacak altyapı değişikliklerine harcanmalıdır.
- In addition, not all effects of noise nuisance can be expressed in money terms down to the last penny.
- Buna ek olarak, gürültü rahatsızlığının tüm etkileri son kuruşuna kadar para cinsinden ifade edilemez.
- In our view, the proceeds should be ploughed back into infrastructural changes to restrict noise nuisance.
- Bizim görüşümüze göre elde edilen gelir, gürültü rahatsızlığını kısıtlayacak altyapı değişikliklerine aktarılmalıdır.
- Moreover, it is stipulated that the noisiest aircraft should pay more for the greater nuisance that they cause.
- Ayrıca en gürültülü uçakların neden oldukları daha büyük rahatsızlık için daha fazla ödeme yapmaları öngörülmektedir.
- However, far more important is that noise nuisance will decrease for our citizens.
- Ancak bundan çok daha önemlisi vatandaşlarımız için gürültü rahatsızlığının azalacak olmasıdır.
Show More (2)
|
2 |
nuisance |
baş belası |
n. |
|
- What we are doing today is essentially a nuisance.
- Bugün yaptığımız şey esasen bir baş belasıdır.
- Sinus infection is a nuisance to most people.
- Sinüs enfeksiyonu çoğu insan için bir baş belasıdır.
- Tom is always being a nuisance.
- Tom her zaman baş belasıdır.
- Tom is a real nuisance.
- Tom tam bir baş belası.
Show More (1)
|
3 |
nuisance |
başa bela olan |
adj. |
|
- Tom is always being a nuisance.
- Tom her zaman baş belası oluyor.
- Tom is always being a nuisance.
- Tom hep başa bela oluyor.
- I hate to be a nuisance.
- Baş belası olmaktan nefret ediyorum.
- Tom is being a nuisance.
- Tom baş belası oluyor.
Show More (1)
|
4 |
nuisance |
sıkıntı |
n. |
|
- In parts of the country from which I come, transit traffic has come to constitute an intolerable nuisance.
- Benim geldiğim ülkenin bazı bölgelerinde transit trafik tahammül edilemez bir sıkıntı oluşturmaya başladı.
- Noise, too, constitutes a nuisance.
- Gürültü de bir sıkıntı teşkil eder.
- Sinus infection is a nuisance to most people.
- Sinüs enfeksiyonu çoğu insan için bir sıkıntıdır.
Show More (0)
|
5 |
nuisance |
illet |
n. |
|
- Chicken pox is an itchy nuisance for kids.
- Suçiçeği, çocuklar için kaşıntılı bir illettir.
Show More (-2)
|