|
- These are significant parts in the Union.
- Bunlar Birliğin önemli parçaları.
- We sometimes think that the different parts are operating in isolation.
- Bazen farklı parçaların birbirinden ayrı çalıştığını düşünüyoruz.
- In other words, if we work together, the total should be greater than the sum of the parts.
- Başka bir deyişle, eğer birlikte çalışırsak, toplam, parçaların toplamından daha büyük olmalıdır.
- I believe the three aspects are inextricably linked as parts of a whole.
- Bu üç hususun bir bütünün parçaları olarak ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğuna inanıyorum.
- It is prohibited to make the human body and its parts as such a source of financial gain'.
- İnsan vücudunun ve parçalarının bu şekilde maddi kazanç kaynağı haline getirilmesi yasaktır'.
- The whole is better than the sum of its two parts.
- Bütün, iki parçasının toplamından daha iyidir.
- They do not have to be converted, there are no parts to be fitted or retrofitted.
- Dönüştürülmeleri gerekmiyor, takılacak ya da güçlendirilecek herhangi bir parça yok.
- These are significant parts in the Union.
- Bunlar Birlik'in önemli parçalarıdır.
- In other words, if we work together, the total should be greater than the sum of the parts.
- Başka bir deyişle, birlikte çalışırsak, toplam, parçaların toplamından daha büyük olmalıdır.
- You will need these when ordering case parts.
- Kasa parçalarını sipariş ederken bunlara ihtiyacınız olacak.
- Check out these links if you're a SharePoint developer and want to create your own Web Parts.
- SharePoint geliştiricisiyseniz ve kendi Web Parçalarınızı oluşturmak istiyorsanız bu bağlantılara göz atın.
- And yet my mask is powerful, consisting of two parts.
- Ve yine de benim kudretli maskem iki parçadan oluşuyor.
- The machine has some of its parts missing.
- Makinenin bazı eksik parçaları var.
- This factory manufactures automobile parts.
- Bu fabrika, otomobil parçaları üretiyor.
- Computer parts are very expensive in Japan.
- Japonya'da bilgisayar parçaları çok pahalı.
- Yanni owns an auto parts company.
- Yanni'nin bir otomobil parçaları şirketi var.
- Couldn't those parts have been replaced?
- O parçalar değiştirilemez miydi?
- Please divide the pizza into three parts.
- Lütfen pizzayı üç parçaya bölün.
- Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Layla'nın ceset parçalarını şehrin dört bir yanına dağıttı.
- We specialize in the import of machinery parts.
- Makine parçaları ithalatında uzmanız.
- Combine all the parts to make one piece.
- Tek parça yapmak için tüm parçaları birleştirin.
- These two parts are interchangeable.
- Bu iki parça değiştirilebilir.
- The machine has some of its parts missing.
- Makinenin bazı parçaları eksik.
- Divide this line into twenty equal parts.
- Bu çizgiyi yirmi eşit parçaya bölün.
- Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English.
- İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.
- Mother divided the cake into three parts.
- Annem pastayı üç parçaya böldü.
- Computer parts are very expensive in Japan.
- Bilgisayar parçaları Japonya'da çok pahalı.
- I divided my funding into three equal parts.
- Fonumu üç eşit parçaya böldüm.
- Divide this line into twenty equal parts.
- Bu doğruyu 20 eşit parçaya bölün.
- Tom divided the pie into three equal parts.
- Tom pastayı üç eşit parçaya böldü.
- One of the most important parts of game design is the graphical user interface, or GUI for short.
- Oyun tasarımının en önemli parçalarından biri grafiksel kullanıcı arayüzü ya da kısaca GUI'dir.
- The whole is worth more than the parts.
- Bütün, parçalardan daha değerlidir.
- Combine all the parts to make one piece.
- Tüm parçaları birleştirerek tek bir parça haline getirdiler.
- I'm having a very hard time finding parts for my car.
- Arabam için parça bulmakta çok zorlanıyorum.
- Couldn't those parts have been replaced?
- Bu parçalar değiştirilemedi mi?
- Tom works for a company that makes automobile parts.
- Tom, otomobil parçaları üreten bir firma için çalışıyor.
- Mother divided the cake into three parts.
- Anne pastayı üç parçaya böldü.
- The repair bill includes parts and labor.
- Tamir faturası parçaları ve işçiliği kapsıyor.
- The Tiber divides Rome into two parts.
- Tiber nehri Roma'yı iki parçaya böler.
- This factory uses an integrated manufacturing system standardized from parts on through to finished products.
- Bu fabrika, parçalardan bitmiş ürünlere kadar standartlaştırılmış entegre bir üretim sistemi kullanıyor.
- The assembly is really easy because most of the parts just snap into place.
- Montaj gerçekten çok kolay çünkü parçaların çoğu yerine oturuyor.
- This factory manufactures automobile parts.
- Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- We will learn the parts of the body in French.
- Biz Fransızcada vücudun parçalarını öğreneceğiz.
- Two years ago in the Atlantic ocean parts of the crashed plane were found.
- İki yıl önce Atlantik Okyanusu'nda düşen uçağın parçaları bulundu.
- Tom works for a company that makes automobile parts.
- Tom otomobil parçaları üreten bir şirkette çalışıyor.
- A link joins two parts of a chain.
- Bir halka, bir zincirin iki parçasını birleştirir.
- A whole is made up of parts.
- Bir bütün parçalardan oluşur.
- Figure seven shows all the parts of the motor.
- Şekil 7 motorun tüm parçalarını gösteriyor.
- The repair bill includes parts and labor.
- Tamir faturasına parçalar ve işçilik dahil.
- The assembly is really easy because most of the parts just snap into place.
- Parçaların çoğu yerine oturduğu için montaj gerçekten kolaydı.
- The whole is greater than the sum of the parts.
- Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür.
Show More (48)
|
|
- What is more, farmers in various parts of Europe do not always enjoy a very good income.
- Dahası, Avrupa'nın çeşitli bölgelerindeki çiftçiler her zaman çok iyi bir gelire sahip değildir.
- We must make a start on this project as soon as possible, not only in Europe, but also in other parts of the world.
- Sadece Avrupa'da değil, dünyanın diğer bölgelerinde de bu projeye bir an önce başlamalıyız.
- There is nevertheless a risk of overfishing in many parts of the Mediterranean.
- Bununla birlikte Akdeniz'in birçok bölgesinde aşırı avlanma riski vardır.
- The EU directives must hold good in all parts of the EU.
- AB direktifleri AB'nin tüm bölgelerinde geçerli olmalıdır.
- The deposit system also exists in parts, and I repeat in parts, of Spain and Portugal.
- Depozito sistemi İspanya ve Portekiz'in bazı bölgelerinde, tekrar ediyorum bazı bölgelerinde de mevcuttur.
- And finally, it will create a greater correlation between the rules in the individual parts of the financial sector.
- Ve son olarak, finans sektörünün münferit bölümlerindeki kurallar arasında daha büyük bir korelasyon yaratacaktır.
- Major European companies have to be accountable in how they operate in other parts of the world.
- Büyük Avrupalı şirketler dünyanın diğer bölgelerinde nasıl faaliyet gösterdikleri konusunda hesap verebilir olmalıdır.
- I believe that many poor people in Asia, Africa and other parts of the world have rejoiced.
- Asya, Afrika ve dünyanın diğer bölgelerindeki pek çok yoksul insanın sevindiğine inanıyorum.
- I make no secret of the fact that, at the moment, our position is hardly shared at all in other parts of the world.
- Şu anda konumumuzun dünyanın diğer bölgelerinde neredeyse hiç paylaşılmadığı gerçeğini gizlemiyorum.
- In parts of the country from which I come, transit traffic has come to constitute an intolerable nuisance.
- Benim geldiğim ülkenin bazı bölgelerinde transit trafik tahammül edilemez bir sıkıntı oluşturmaya başladı.
- Following the disaster, we are discovering serious safety lapses in the chemical industry in other parts of the country.
- Felaketin ardından ülkenin diğer bölgelerinde de kimya endüstrisinde ciddi güvenlik açıkları olduğunu keşfediyoruz.
- At the same time, the new Agency would be a recognised partner for aviation authorities in other parts of the world.
- Aynı zamanda yeni Ajans, dünyanın diğer bölgelerindeki havacılık otoriteleri için de tanınmış bir ortak olacaktır.
- We have also identified this in other parts of the world.
- Bu durumu dünyanın diğer bölgelerinde de tespit ettik.
- It is very clear, however, that parts of the Commission services are already very stretched.
- Bununla birlikte, Komisyon hizmetlerinin bazı bölümlerinin zaten çok gergin olduğu da çok açıktır.
- There is nevertheless a risk of overfishing in many parts of the Mediterranean.
- Bununla birlikte, Akdeniz'in birçok bölgesinde aşırı avlanma riski vardır.
- That causes great chaos in some parts of the world.
- Bu da dünyanın bazı bölgelerinde büyük bir kaosa neden oluyor.
- They'm even going to throw in they folks up to Gloucestershire and other foreign parts.
- Hatta Gloucestershire ve diğer yabancı bölgelerdeki insanları da işin içine katacaklar.
- The EU is now already providing financial and technical aid to other parts of the world.
- AB halihazırda dünyanın diğer bölgelerine mali ve teknik yardım sağlamaktadır.
- Do you imagine that other parts of Germany, or of Belgium do not suffer from it?
- Almanya'nın ya da Belçika'nın diğer bölgelerinin bu durumdan muzdarip olmadığını mı düşünüyorsunuz?
- EU countries are naturally affected just as much by these problems as large parts of Russia, Poland, Kaliningrad etc.
- AB ülkeleri de doğal olarak bu sorunlardan en az Rusya, Polonya, Kaliningrad gibi büyük bölgeler kadar etkilenmektedir.
- There are different rules in operation in different parts of the European Union.
- Avrupa Birliği'nin farklı bölgelerinde farklı kurallar uygulanmaktadır.
- These rights are very differently interpreted in different parts of the Union.
- Bu haklar Birliğin farklı bölgelerinde çok farklı yorumlanmaktadır.
- The Indo-European language is a language that is spoken in many parts of Spain and is used as a mother tongue in Andorra.
- Hint-Avrupa dili İspanya'nın birçok bölgesinde konuşulan ve Andorra'da anadil olarak kullanılan bir dildir.
- Data from other parts of the world are also not encouraging.
- Dünyanın diğer bölgelerinden gelen veriler de cesaret verici değil.
- Many parts of Africa were colonized by European countries.
- Afrika'nın birçok bölgesi Avrupa ülkelerince sömürgeleştirildi.
- Tom is the owner of the biggest ranch in these parts.
- Tom, bu bölgedeki en büyük çiftliğin sahibidir.
- This flower is found in different parts of Hokkaido.
- Bu çiçek Hokkaido'nun farklı bölgelerinde bulunur.
- The First Solar System War in the year 2685 devastated parts of Earth.
- Birinci Güneş Sistemi Savaşı 2685 yılında Dünya'nın bazı bölgelerini harap etti.
- Tom is the owner of the largest ranch in these parts.
- Tom bu bölgelerdeki en büyük çiftliğin sahibidir.
- French is spoken in parts of Italy as well as in France.
- Fransızca, Fransa'da olduğu kadar İtalya'nın bazı bölgelerinde de konuşulmaktadır.
- In some parts of the ocean, krill populations have dropped by over 80 percent.
- Okyanusun bazı bölgelerinde, kril popülasyonları yüzde 80'in üzerinde düştü.
- In some parts of the ocean, krill populations have dropped by over 80 percent.
- Okyanusun bazı bölgelerinde kril popülasyonu yüzde 80'in üzerinde azalmıştır.
- Floods have ravaged parts of Germany.
- Seller Almanya'nın bazı bölgelerini harap etti.
- French is spoken in France and in some parts of Italy.
- Fransa'da ve İtalya'nın bazı bölgelerinde Fransızca konuşulur.
- French is spoken in France and in some parts of Italy.
- Fransızca Fransa'da ve İtalya'nın bazı bölgelerinde konuşulur.
- Parts of the city looked like a disaster zone following the storm.
- Fırtınadan sonra şehrin bazı kısımları felaket bölgesi gibi görünüyordu.
Show More (33)
|