Tureng - patient - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	patient	hasta	n.
	Doctor, you have five patients in the waiting room. Doktor, bekleme odasında beş hastanız var. The first I shall mention is that of patient information. Bahsedeceğim ilk konu hasta bilgilendirme konusudur. Finally, common standards would be defined for staff training and for the traceability of blood from donor to patient. Son olarak personel eğitimi ve kanın donörden hastaya kadar izlenebilirliği için ortak standartlar tanımlanacaktır. This trend is good for healthcare as well as being a requirement from patient organisations. Bu eğilim sağlık hizmetleri için iyi olduğu kadar hasta örgütleri için de bir gerekliliktir. However, it also of course affects the entire trade, pharmacists and, last but not least, the patient. Ancak elbette tüm ticareti, eczacıları ve son olarak da hastaları etkilemektedir. Once the disease has been diagnosed, it has to be treated so as to cure the patient. Hastalık teşhis edildikten sonra, hastayı iyileştirmek için tedavi edilmelidir. Will this remedy kill the patient? Bu ilaç hastayı öldürecek mi? However, it also of course affects the entire trade, pharmacists and, last but not least, the patient. Ancak bu durum elbette tüm ticareti, eczacıları ve son olarak da hastaları etkiliyor. The first I shall mention is that of patient information. İlk olarak hasta bilgilendirme konusuna değineceğim. In a few cases it has been common practice for some time to supply the raw ingredients to treat the patient. Birkaç vakada, hastayı tedavi etmek için ham maddeleri tedarik etmek bir süredir yaygın bir uygulama olmuştur. In particular, health-care workers or household members of a SARS patient have been known to be affected. Özellikle sağlık çalışanlarının ya da SARS hastalarının aile fertlerinin hastalığa yakalandığı bilinmektedir. Other depression symptoms observed in the patient accompanied these. Hastada gözlenen diğer depresyon semptomları da bunlara eşlik etmiştir. Later on, he became a patient care assistant in several hospital centers. Daha sonra birkaç hastanede hasta bakım asistanlığı yapmıştır. Our patient walked out of the hospital the next day. Hastamız ertesi gün hastaneden yürüyerek ayrıldı. This device also allows for less money from the patient's pocket. Bu cihaz aynı zamanda hastanın cebinden daha az para çıkmasını sağlıyor. Later on, he became a patient care assistant in several hospital centers. Daha sonra çeşitli hastane merkezlerinde hasta bakım asistanı oldu. Liberia last week released its last patient from hospital. Liberya geçen hafta hastanedeki son hastasını taburcu etti. The addition of side rails to a hospital bed primarily prevents the patient from accidentally rolling out of bed. Hastane yatağına kenar korkuluklarının eklenmesi öncelikle hastanın yanlışlıkla yataktan düşmesini önler. One of our hospital's board members is coming in as a patient. Hastanemizin yönetim kurulu üyelerinden biri hasta olarak geliyor. The medical team comes checks the patient in his bed first. Sağlık ekibi gelip hastayı önce yatağında kontrol eder. The patient will feel intense cold during the first few minutes. Hasta ilk üç dakika içerisinde yoğun bir üşüme hisseder. Erica removing a patient from the hospital is a big risk. Erica'nın bir hastayı hastaneden çıkarması büyük bir risk. The patient will feel intense cold during the first few minutes. Hasta ilk birkaç dakika boyunca yoğun üşüme hissedecektir. Erica removing a patient from the hospital is a big risk. Erica'nın bir hastayı hastaneden çıkarması büyük bir risktir. Our patient walked out of the hospital the next day. Hastamız ertesi gün hastaneden yürüyerek çıktı. One of our hospital's board members is coming in as a patient. Hastanemizin kurul üyelerinden biri hasta olarak geliyor. The addition of side rails to a hospital bed primarily prevents the patient from accidentally rolling out of bed. Bir hasta yatağına yan korkuluk eklenmesi öncelikle hastanın yanlışlıkla yataktan düşmesini engeller. Liberia last week released its last patient from hospital. Liberya geçtiğimiz hafta son hastasını da hastaneden taburcu etmiştir. Liberia last week released its last patient from hospital. Liberya'da geçen hafta son hasta hastaneden taburcu edildi. The medical team comes checks the patient in his bed first. Tıbbi ekip öncelikle gelip hastayı önce yatağında kontrol eder. The patient will feel intense cold during the first few minutes. Hasta ilk birkaç dakika boyunca yoğun bir üşüme duyacaktır. Later on, he became a patient care assistant in several hospital centers. Daha sonra çeşitli hastane merkezlerinde hasta bakım asistanı olarak görev yaptı. This device also allows for less money from the patient's pocket. Bu alet aynı zamanda hastanın cebinden daha az para çıkmasını sağlar. The addition of side rails to a hospital bed primarily prevents the patient from accidentally rolling out of bed. Bir hastane yatağına yan korkulukların eklenmesi, öncelikle hastanın yanlışlıkla yataktan yuvarlanmasını önler. Erica removing a patient from the hospital is a big risk. Erica'nın hastaneden bir hastayı çıkarması büyük bir risk. Our patient walked out of the hospital the next day. Hastamız bir gün sonra hastaneden yürüyerek çıktı. The patient is hallucinating. Hasta halüsinasyon görüyor. The patient was well cared for by the doctor. Hastaya doktor çok iyi baktı. Send for the doctor at once, or the patient may get worse. Derhal doktoru çağır, yoksa hasta daha kötü olabilir. Tom is with a patient. Tom bir hastayla birlikte. Tom is the only patient left. Geriye kalan tek hasta Tom. The surgeon operated on the patient. Cerrah, hastayı ameliyat etti. The nurse fell in love with her patient. Hemşire, hastasına aşık oldu. The patient got worse. Hasta daha da kötüleşti. The patient has lost a lot of blood. Hasta çok kan kaybetmiş. The patient was in danger. Hasta tehlikedeydi. How's the patient feeling this morning? Hasta bu sabah nasıl hissediyor? I'm with a patient. Ben bir hasta ile birlikteyim. That medication calmed the patient. O ilaç hastayı sakinleştirdi. The doctor is with another patient. Doktor başka bir hasta ile birlikte. Though the doctor did his best, the patient's recovery was slow. Doktorun elinden geleni yapmasına rağmen hastanın iyileşmesi yavaştı. She helped a patient. O bir hastaya yardım etti. How's the patient feeling this morning? Hasta bu sabah kendini nasıl hissediyor? The patient was transferred to the cardiology ward. Hasta kardiyoloji servisine nakledildi. The doctor insisted that the patient get plenty of rest. Doktor, hastanın bol bol dinlenmesi konusunda ısrar etti. The patient will soon recover from his illness. Hasta kısa süre içinde hastalığından kurtulacaktır. The doctor rushed to his patient. Doktor, hastasının yanına koştu. The patient is much the same as yesterday. Hasta, dünden çok da farklı değil. She told some jokes and sang some funny songs at a patient's beside. O bir hastanın yanında bazı fıkralar anlattı ve bazı komik şarkılar söyledi. Two nurses attended to the patient. İki hemşire hastayla ilgilendi. The doctor tried every possible means to save his patient. Doktor, hastasını kurtarmak için mümkün olan her yolu denedi. Two nurses attended to the patient. İki hemşire hasta ile ilgilendi. The patient's in the hospital. Hasta hastanede. The nurses turned the patient regularly in order to prevent bedsores. Hemşireler yatak yaralarını önlemek için hastayı düzenli olarak çeviriyorlar. The patient is more alive than dead. Hasta ölüden çok canlı. Tom isn't my patient. Tom benim hastam değil. The doctor treated the patient with antibiotics. Doktor antibiyotiklerle hastayı tedavi etti. The doctor emphasized that the patient had only a few days. Doktor hastanın sadece birkaç günlük ömrü olduğunu vurguladı. I thought you said Tom was a patient of yours. Tom'un senin bir hastan olduğunu söylediğini düşündüm. I need an electrocardiogram for this patient. Bu hasta için elektrokardiyograma ihtiyacım var. There is no one to attend to that patient. O hastaya bakacak hiç kimse yok. This patient is suffering from hypoxia. Bu hasta hipoksiden muzdarip. The patient is in critical condition. Hasta kritik durumda. I need an electrocardiogram for this patient. Bu hasta için bir elektrokardiyograma ihtiyacım var. There is no one to attend to that patient. O hastayla ilgilenecek kimse yok. The lonely patient derives pleasure from sewing. Yalnız hasta dikiş dikmekten zevk alıyor. How do you know that the patient is not feigning illness? Hastanın hastalık numarası yapmadığını nereden biliyorsun? The technician needs at least five milliliters of urine from the patient. Teknisyenin hastadan en az beş mililitre idrar alması gerekiyor. This patient is refusing treatment. Bu hasta tedaviyi reddediyor. I'm a patient here. Ben burada bir hastayım. Somebody must care for the patient. Birisi hastayla ilgilenmeli. The patient was lying in the bed with his eyes closed. Hasta gözleri kapalı yatakta yatıyordu. The doctor thought that the patient's pulse was a little fast. Doktor hastanın nabzının biraz hızlı attığını düşündü. This lonely patient takes pleasure from sewing. Bu yalnız hasta dikiş dikmekten zevk alıyor. What about the family of the dying patient? Ölmekte olan hastanın ailesi ne olacak? Our patient is regaining consciousness. Hastamızın bilinci yerine geliyor. The patient is sick beyond all hope. Hasta ümitsiz vaka. The patient's pulse and blood pressure are normal. Hastanın nabız ve tansiyonu normal. The doctor emphasized that the patient had only a few days. Doktor hastanın sadece birkaç günü olduğunu vurguladı. The family members nursed the patient in turns. Aile üyeleri hastaya nöbetleşe baktılar. No one is caring for this patient. Hiç kimse bu hastayı önemsemiyor. We got her to attend to the patient. Hastayla ilgilenmesini sağladık. The nurse moved the patient to the top floor of the hospital. Hemşire hastayı hastanenin en üst katına taşıdı. The patient is lying flat on her back. Hasta sırtüstü uzanıyor. After the first year, the patient's recovery stagnated. İlk yıldan sonra hastanın iyileşmesi durgunlaştı. The doctor urged the patient to stop smoking. Doktor hastayı sigarayı bırakması için teşvik etti. The doctor ordered a full physical examination for the patient. Doktor hasta için tam bir fiziksel muayene istedi. The surgeon forgot something inside the patient. Cerrah hastanın içinde bir şey unuttu. The patient was transferred to the cardiology ward. Hasta, kardiyoloji bölümüne transfer edildi. The patient is sick beyond all hope. Hastanın iyileşme umudu yok. The nurse gave an injection to the patient. Hemşire hastaya bir iğne yaptı. Our patient is regaining consciousness. Hastamız bilincini yeniden kazanıyor. I'm a patient here. Ben buradaki bir hastayım. The doctor prescribed medicine for the patient. Doktor hasta için ilaç yazdı. The patient was recovering daily. Hasta günden güne toparlanıyordu. The patient will soon recover from his illness. Hasta yakında hastalığından kurtulacak. The patient is recovering from his illness. Hasta, hastalığını atlatıyor. The nurse fell in love with her patient. Hemşire hastasına aşık oldu. The condition of the patient turned for the better. Hastanın durumu daha iyiye doğru yöneldi. What must be done when a patient has convulsions? Bir hasta havale geçirdiğinde ne yapılmalıdır? The doctor treated the patient with antibiotics. Doktor hastayı antibiyotikle tedavi etti. The old doctor gave individual attention to each patient. Yaşlı doktor, her hastasına ayrı ayrı ilgi gösterirdi. The patient is getting worse and worse day by day. Hasta günden güne gittikçe kötüleşiyor. Is the patient prepared for surgery? Hasta ameliyat için hazır mı? The patient doesn't have a pulse anymore. Hastanın artık bir nabız atışı yok. The patient's life was in danger. Hastanın hayatı tehlikedeydi. That patient may die at any time. O hasta her an ölebilir. The patient suffers from hallucinations. Hasta halüsinasyonlardan sıkıntı çekiyor. I have a patient who's in a lot of pain. Çok acı çeken bir hastam var. The physician prescribed his patient some medicine. Doktor, hastasına ilaç yazdı. The patient has lost a lot of blood. Hasta çok kan kaybetti. This patient's life is in danger. Bu hastanın hayatı tehlikede. Sister, don't let this patient out of your sight. Rahibe, bu hastayı gözünüzün önünden ayırmayın. The patient is now safe. Hasta artık güvende. The patient's condition changes from day to day. Hastanın durumu günden güne değişir. The nurses turned the patient regularly in order to prevent pressure sores. Hemşireler yatak yaralarını önlemek için düzenli olarak hastayı çevirdi. Is the patient prepared for surgery? Hasta, ameliyat için hazır mı? The patient lies in bed. Hasta yatakta yatıyor. Is Tom Jackson a patient here? Tom Jackson burada bir hasta mı? The doctor insisted that the patient get plenty of rest. Doktor, hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti. How is the patient this morning? Hasta bu sabah nasıl? The patient lies in bed. Hasta yatakta yatar. The nurse attended the patient. Hemşire hastayla ilgilendi. The patient's life was in danger. Hastanın hayatı tehlike altında idi. The patient's condition changes every day. Hastanın durumu her gün değişir. The doctor sent the live patient to the morgue. Doktor canlı hastayı morga gönderdi. Only an immediate operation can save the patient's life. Sadece acil bir ameliyat hastanın hayatını kurtarabilir. A patient of yours died. Bir hastan öldü. The patient is doing well. Hastanın durumu iyi. We've just admitted a patient. Az önce bir hasta kabul ettik. The patient seemed to be healthy. Hasta sağlıklı gibi görünüyordu. Is he a doctor or a patient? O bir doktor mu yoksa hasta mı? The patient was released from the hospital. Hasta hastaneden taburcu edildi. The patient received two doses of medicine. Hastaya iki doz ilaç verildi. The patient got better little by little. Hasta azar azar iyileşti. The patient moved his lips slightly. Hasta, dudaklarını yavaşça kımıldattı. The patient showed the doctor his tongue. Hasta, dilini doktora gösterdi. How's your patient? Hastan nasıl? The nurses turned the patient regularly in order to prevent bedsores. Hemşireler yatak yaralarını önlemek için düzenli olarak hastayı çevirdi. The condition of the patient turned for the better. Hastanın durumu daha iyiye gitti. The patient's injuries aren't life-threatening. Hastanın yaraları hayati tehlike arz etmiyor. The patient is getting worse and worse day by day. Hasta her geçen gün daha da kötüye gidiyor. The patient is getting worse from one day to the next. Hasta günden güne kötüleşiyor. We have no record of a patient named Tom Jackson. Bizde Tom Jackson adındaki bir hastanın hiçbir kaydı yok. A doctor should never let a patient die. Bir doktor, asla bir hastanın ölmesine izin vermemelidir. He watched with the patient. Hastayla birlikte izledi. She looked after the patient. Hastaya göz kulak oldu. The doctor made his patient relax before the operation. Doktor ameliyattan önce hastasını rahatlattı. The patient got better little by little. Hasta yavaş yavaş iyileşti. The patient is recovering from his illness. Hasta şu anda iyileşme sürecinde. The patient could've died if it hadn't been for medical treatment. Tıbbi tedavi olmasaydı hasta ölebilirdi. I'm not a patient. Ben bir hasta değilim. The patient finally conquered his illness. Hasta sonunda hastalığını yendi. I'm not a patient. Hasta değilim. Give medicine to the patient right away. Hastaya hemen ilaç verin. The physician prescribed his patient some medicine. Doktor, hastasına biraz ilaç yazdı. Another patient has died. Başka bir hasta daha öldü. At the moment the patient is out of danger. Şu anda hasta tehlikede değil. The nurses turned the patient regularly in order to prevent pressure sores. Hemşireler bası yaralarını önlemek için hastayı düzenli olarak çevirdi. I cannot say for certain that the patient will recover. Hastanın iyileşeceğini kesin olarak söyleyemem. The patient's in the hospital. Hasta hastanededir. No one is caring for this patient. Kimse bu hastayı önemsemiyor. The patient was allowed up. Hastanın kalkmasına izin verildi. Though the doctor did his best, the patient's recovery was slow. Doktorun elinden geleni yapmasına rağmen hastanın iyileşmesi yavaş oldu. The patient is feverish this afternoon. Hasta bu öğleden sonra ateşlendi. She told some jokes and sang some funny songs at a patient's beside. Bir hastanın yanında bazı şakalar yaptı ve komik şarkılar söyledi. The patient lost his patience. Hasta sabrını kaybetti. That medication calmed the patient. Bu ilaç hastayı sakinleştirdi. The dentist is very polite to the patient. Diş hekimi, hastaya karşı çok kibardır. The patient is in a deep coma. Hasta derin bir komada. No one is caring for this patient. Kimse bu hastayla ilgilenmiyor. This patient won't live long. Bu hasta uzun yaşamayacak. Send for the doctor at once, or the patient will get worse. Derhal doktoru çağır, yoksa hasta daha kötü olacak. Tom is no longer a patient here. Tom artık burada hasta değil. The patient may pass away at any moment. Hasta her an vefat edebilir. The patient is steadily recovering. Hasta istikrarlı bir şekilde iyileşiyor. The patient made a full recovery. Hasta tamamen iyileşti. The patient's lung tissue was damaged from years of working in a coal mine. Hastanın akciğer dokusu yıllarca kömür madeninde çalıştığı için hasar görmüş. The doctor administered medicine to the patient. Doktor, hastaya ilaç verdi. The dentist is very polite to the patient. Dişçi hastaya karşı çok kibar. The patient requires constant care. Hastanın sürekli bakıma ihtiyacı var. After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally. Başarısız safra kesesi ameliyatından sonra hasta hem mecazi hem de gerçek anlamda safra ile doldu. What should I tell the patient now? Hastaya şimdi ne söylemeliyim? The patient seemed to be healthy. Hasta sağlıklı görünüyordu. A dye was injected into a vein of the patient's arm. Hastanın kolundaki bir damara boya enjekte edildi. I thought you said Tom was a patient of yours. Tom'un hastanız olduğunu söylediğinizi sanıyordum. The patient showed the doctor his tongue. Hasta doktora dilini gösterdi. The patient doesn't have a pulse anymore. Hastanın artık nabzı atmıyor. After the first year, the patient's recovery stagnated. Birinci yıldan sonra, hastanın iyileşmesi durgunlaştı. Tom was my very first patient. Tom benim ilk hastamdı. I'll be your first patient. İlk hastan ben olacağım. The patient is lying flat on her back. Hasta sırtüstü yatıyor. The patient suffers from hallucinations. Hasta halüsinasyonlardan muzdariptir. She looked after the patient. O, hastayla ilgilendi. The patient's condition changes from day to day. Hastanın durumu günden güne değişiyor. How long treatment takes depends on the patient. Tedavinin ne kadar süreceği hastaya bağlı. Send for the doctor at once, or the patient may get worse. Hemen doktor çağırın, yoksa hasta daha da kötüleşebilir. Tom is a patient of mine. Tom benim bir hastam. Tom wasn't my patient. Tom benim hastam değildi. The patient fainted at the sight of blood. Hasta kan görünce bayıldı. The doctor checked the patient's pulse. Doktor hastanın nabzını kontrol etti. The patient's condition improved. Hastanın durumu düzeldi. The patient's pulse and blood pressure are normal. Hastanın nabzı ve kan basıncı normal. Send for the doctor at once, or the patient will get worse. Hemen doktor çağırın, yoksa hasta daha da kötüleşecek. The surgeon took out his patient's appendix. Cerrah hastasının apandisini aldı. The doctor urged the patient to stop smoking. Doktor hastasına sigarayı bırakmasını söyledi. Is Tom Jackson a patient here? Tom Jackson buradaki bir hasta mı? The patient was discharged from hospital. Hasta hastaneden taburcu edildi. After the first year, the patient's recovery slowed to a standstill. İlk yıldan sonra hastanın iyileşmesi durma noktasına geldi. The patient is now out of danger. Hasta artık tehlikeyi atlattı. The patient is out of danger now. Hasta şimdi tehlikeyi atlattı. The patient's condition changes every day. Hastanın durumu her gün değişiyor. What should I tell the patient now? Şimdi hastaya ne söylemem gerek? The patient is always complaining of a headache. Hasta, sürekli baş ağrısından şikayet ediyor. No one is caring for this patient. Hiç kimse bu hastayı umursamıyor. What does it feel like to be a patient? Hasta olmak nasıl bir duygu? The patient is doing well. Hasta iyileşiyor. The patient felt the worse for having taken the pills. Hasta hapları aldığı için kendini daha kötü hissetti. We have no record of a patient named Tom Jackson. Tom Jackson adında bir hastaya ilişkin kaydımız yok. How is the patient this morning? Bu sabah hasta nasıl? Who's this other patient? Bu diğer hasta kim? A patient of yours died. Bir hastanız öldü. The clinic allowed only two visitors per patient at any one time. Klinikte hasta başına aynı anda sadece iki ziyaretçiye izin veriliyordu. How's your patient? Hastanız nasıl? The patient was transferred to the cardiology ward. Hasta, kardiyoloji servisine nakledildi. No one is caring for this patient. Kimse bu hastayı umursamıyor. The patient is always complaining of a headache. Hasta, sürekli bir baş ağrısından şikayetçi. The patient received two doses of medicine. Hasta iki doz ilaç aldı. The lonely patient derives pleasure from sewing. Yalnız hasta dikiş dikmekten zevk alır. The doctor placed a stethoscope on the patient's chest. Doktor, hastanın göğsüne bir steteskop yerleştirdi. Perhaps they thought you were a patient. Belki de seni hasta sandılar. The patient didn't have a fever. Hastanın ateşi yoktu. Is he a doctor or a patient? O bir doktor mu yoksa bir hasta mı? At the moment the patient is out of danger. Şu anda hasta tehlikeyi atlattı. You are a patient woman. Sen hasta bir kadınsın. The patient will soon recover from his illness. Hasta yakında hastalığını atlatacak. Another patient has died. Bir hasta daha öldü. The doctor looked gravely at the patient. Doktor, hastaya ciddiyetle baktı. I'll be your first patient. Ben ilk hastan olacağım. The doctor thought that the patient's pulse was a little fast. Doktor, hastanın nabzının biraz hızlı olduğunu düşündü. The patient was recovering daily. Hasta günbegün iyileşiyordu. The patient is unconscious. Hastanın bilinci kapalı. I'd like to ask you about a patient you treated. Tedavi ettiğiniz bir hastayı sormak istiyorum. The patient has no pulse. Hastanın nabzı atmıyor. Is he a doctor or a patient? O doktor mu yoksa hasta mı? This medication relaxed the patient. Bu ilaç hastayı rahatlattı. The patient felt none the better for having taken the new pills. Hasta yeni ilaçları aldığı için kendini daha iyi hissetmedi. While these drugs cannot actually cure an AIDS patient, they can halt the deterioration of his or her condition. Bu ilaçlar bir AIDS hastasını gerçekten iyileştiremese de, durumunun kötüleşmesini engelleyebilir. If the patient is unconscious, the family can make the decision. Hastanın bilinci yerinde değilse, kararı aile verebilir. This lonely patient takes pleasure from sewing. Bu yalnız hasta dikiş dikmekten zevk alır. The patient will soon recover from his illness. Hasta yakında sağlığına kavuşacak. The patient was recovering daily. Hasta her gün iyileşiyordu. How do you know that the patient is not feigning illness? Hastanın hasta numarası yapmadığını nasıl biliyorsunuz? Tom was a patient of mine. Tom benim bir hastamdı. The nurse gave an injection to the patient. Hemşire hastaya iğne yaptı. I want to be that doctor's patient. O doktorun hastası olmak istiyorum. The patient was lying in the bed with her eyes closed. Hasta yatakta gözleri kapalı yatıyordu. The patient is now out of danger. Hasta şu anda tehlikeyi atlattı. The patient's injuries aren't life-threatening. Hastanın yaraları hayatı tehdit etmiyor. The patient is much the same as yesterday. Hasta, dünkü durumuyla hemen hemen aynı. The patient is in danger. Hasta tehlikede. The old doctor gave individual attention to each patient. Yaşlı doktor, her bir hastaya bireysel ilgi gösterdi. She helped a patient. Bir hastaya yardım etti. The patient died from lung cancer. Hasta akciğer kanserinden öldü. The patient was lying in the bed with his eyes closed. Hasta yatakta gözleri kapalı yatıyordu. The therapist is treating the patient for a back injury. Terapist hastayı sırtındaki bir sakatlık için tedavi ediyor. The doctor emphasized that the patient only had a few days to live. Doktor hastanın yaşamak için sadece birkaç günü olduğunu vurguladı. How long treatment takes depends on the patient. Tedavinin ne kadar süreceği hastaya göre değişir. The patient fainted at the sight of blood. Hasta kanı görünce bayıldı. The patient is out of danger now. Hasta artık tehlikeyi atlattı. The patient is steadily recovering. Hasta sürekli iyileşiyor. The patient is in critical condition. Hastanın durumu kritik. The doctor emphasized that the patient only had a few days to live. Doktor hastanın sadece birkaç günlük ömrü kaldığını vurguladı. The doctor rushed to his patient. Doktor, hastasına doğru koştu. The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. Hastaya yardım edilemeyecek durumdaydı, bu yüzden doktorlar daha fazla bir şey yapamadı. After the first year, the patient's recovery slowed to a standstill. Birinci yıldan sonra, hastanın iyileşmesi durma noktasında yavaşladı. I'm with a patient. Bir hastam var. Tom is my patient. Tom benim hastam. The doctor continued to observe the patient's behavior. Doktor, hastanın davranışını gözlemlemeye devam etti. I cannot say for certain that the patient will recover. Hastanın iyileşeceğine dair kesin bir şey söyleyemem. The patient moved his lips slightly. Hasta dudaklarını hafifçe oynattı. The patient is unconscious. Hasta bilinçsiz. The doctor has ordered the patient to abstain from wine. Doktor hastaya şaraptan uzak durmasını emretti. Show More (290)
2	patient	sabırlı	adj.
	Be patient with him; he's going through a difficult time. Ona karşı sabırlı davranın; zor bir dönemden geçiyor. The Chinese are a patient people. Çinliler sabırlı insanlardır. The Ombudsman is patient, however. Ancak Ombudsman sabırlı davranıyor. I'm not a patient person, so better move fast. Sabırlı biri değilim, bu nedenle acele etseniz iyi edersiniz. I'm not a patient person, so better move fast. Sabırlı bir insan değilim, o yüzden hızlı hareket etsek iyi olur. I'm not a patient person, so better move fast. Ben sabırlı bir insan değilim, bu yüzden hızlı hareket etsen iyi olur. I'm usually quite patient. Genelde oldukça sabırlıyımdır. Your problem is you're not patient enough. Senin sorunun yeterince sabırlı olmaman. If you had been a little more patient, you would have succeeded. Biraz daha sabırlı olsaydınız, başarmış olacaktınız. I didn't think Tom would be so patient. Tom'un bu kadar sabırlı olacağını sanmıyordum. Tom is very patient, isn't he? Tom çok sabırlı, değil mi? Tom is the most patient person I've ever met. Tom şimdiye kadar tanıştığım en sabırlı kişidir. She's a patient woman. O sabırlı bir kadın. Islam made me more patient in dealing with people. İslam beni insanlarla ilişkilerimde daha sabırlı yaptı. If she had been a little more patient, she could have succeeded. Eğer biraz daha sabırlı olsaydı, başarılı olabilirdi. Tom wasn't very patient. Tom pek sabırlı değildi. Tom wasn't very patient. Tom çok sabırlı değildi. You should've been a little more patient. Biraz daha sabırlı olman gerekirdi. Tom is a patient and thoughtful man. Tom sabırlı ve düşünceli bir adamdır. You should try to be a little more patient. Biraz daha sabırlı olmaya çalışmalısın. Mary is a patient woman. Mary sabırlı bir kadındır. Tom is calm and patient. Tom sakin ve sabırlıdır. Tom is quite patient, isn't he? Tom oldukça sabırlı, değil mi? They must be more patient. Daha sabırlı olmalılar. We've been very patient. Biz çok sabırlıydık. If you had been a little more patient, you would have succeeded. Biraz daha sabırlı olsaydın, başarırdın. I can be patient. Sabırlı olabilirim. I should've been more patient. Daha sabırlı olmalıymışım. Tom said Mary should be more patient. Tom, Mary'nin daha sabırlı olması gerektiğini söyledi. Tom wasn't patient, but Mary was. Tom sabırlı değildi ama Mary sabırlıydı. Tom was much more patient than I was. Tom benden çok daha fazla sabırlıydı. You're patient, aren't you? Sabırlısın, değil mi? I'm not a patient person. Sabırlı biri değilim. You're really patient, aren't you? Gerçekten sabırlısın, değil mi? I'm being patient. Sabırlı davranıyorum. Tom is pretty patient, isn't he? Tom oldukça sabırlı, değil mi? I should've been a little more patient. Biraz daha sabırlı olmalıydım. I think you could've been more patient. Bence daha sabırlı olabilirdin. You're a very patient person. Sen çok sabırlı birisin. I'm patient. Sabırlıyımdır. He was patient. Sabırlıydı. Tom was much more patient than I was. Tom benden çok daha sabırlıydı. We're patient. Sabırlıyız. I'm not a patient person. Ben sabırlı bir insan değilim. They must be more patient. Onlar daha sabırlı olmalılar. Be patient and optimistic. Sabırlı ve iyimser olun. Tom was very patient. Tom çok sabırlıydı. Tom and Mary are both very patient, aren't they? Tom ve Mary çok sabırlı, değil mi? He's less patient than his brother. O erkek kardeşinden daha az sabırlı. Tom is usually quite patient. Tom genellikle oldukça sabırlı. The teacher should be very patient with her students. Öğretmen öğrencilerine karşı çok sabırlı olmalı. Tom is patient. Tom sabırlıdır. I'm not a patient man. Sabırlı bir adam değilim. Islam made me more patient in dealing with people. İslam, insanlarla olan münasebetlerimde beni daha sabırlı biri yaptı. I think you've been very patient. Çok sabırlı olduğunu düşünüyorum. We're very patient people. Sabırlı insanlarız. I'm very patient. Çok sabırlıyımdır. Tom is the most patient person I know. Tom tanıdığım en sabırlı insan. Tom said that Mary should be more patient. Tom, Mary'nin daha sabırlı olması gerektiğini söyledi. You should've been a little more patient. Biraz daha sabırlı olmalıydın. Tom is patient, isn't he? Tom sabırlı, değil mi? She is extremely patient. O son derce sabırlı. Tom is extremely patient. Tom son derece sabırlıdır. Tom isn't very patient. Tom çok sabırlı değildir. I'm a patient man. Sabırlı bir adamım. He's less patient than his brother. Kardeşinden daha az sabırlı. Tom can be patient. Tom sabırlı olabilir. Tom is a very patient man. Tom çok sabırlı bir adamdır. If she had been a little more patient, she could have succeeded. Biraz daha sabırlı olsaydı, başarabilirdi. I need to be more patient. Daha sabırlı olmam gerekiyor. Tom is a very patient man. Tom, çok sabırlı bir adam. I'm patient. Ben sabırlıyım. I should've been a little more patient. Biraz daha sabırlı olmam gerekirdi. Tom was patient. Tom sabırlıydı. Tom has been very patient. Tom çok sabırlıydı. Tom and Mary are both being very patient, aren't they? Tom ve Mary çok sabırlı davranıyorlar, değil mi? You're patient. Sen sabırlısın. I should've been more patient. Daha sabırlı olmalıydım. My driving instructor says I should be more patient. Direksiyon hocam daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor. I think you could've been more patient. Sanırın daha sabırlı olabilirdin. My driving instructor says that I need to be more patient. Sürücü eğitmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor. Our teacher is patient with us even when we ask silly questions. Öğretmenimiz saçma sorular sorduğumuzda bile bize karşı sabırlıdır. Tom was patient, but Mary wasn't. Tom sabırlıydı ama Mary değildi. I'm usually quite patient. Genellikle oldukça sabırlıyımdır. I'm not very patient. Çok sabırlı değilim. Tom is a very patient teacher. Tom çok sabırlı bir öğretmen. If Tom had been a little more patient, he would've been able to do that. Tom biraz daha sabırlı olsaydı, bunu yapabilirdi. Tom is calm and patient. Tom sakin ve sabırlı. His brother is more patient than he is. Kardeşi ondan daha sabırlıdır. I think you've been very patient. Bence sen çok sabırlıydın. I really should've been a little more patient. Gerçekten biraz daha sabırlı olmalıydım. I'm a patient man. Ben sabırlı bir adamım. You should be more patient. Daha sabırlı olmalısın. She is very thoughtful and patient. Çok düşünceli ve sabırlı. I just thought you'd be more patient. Daha sabırlı olursun diye düşündüm. I was very patient. Ben çok sabırlıydım. His brother is more patient than he is. Kardeşi ondan daha sabırlı. The problem is you're not patient enough. Sorun senin yeterince sabırlı olmaman. I've been very patient with you. Sana karşı çok sabırlıydım. You're usually quite patient. Sen genellikle oldukça sabırlısın. God, make me patient! Tanrım, beni sabırlı kıl! He was patient. O, sabırlıydı. I wish I was more patient. Keşke daha sabırlı olsaydım. Tom should be more patient. Tom daha sabırlı olmalı. You are a patient man. Sen sabırlı bir adamsın. She is very thoughtful and patient. O çok düşünceli ve sabırlı. She is extremely patient. Son derece sabırlı. Tom should've been more patient. Tom daha sabırlı olmalıydı. You should try to be a little more patient. Biraz daha sabırlı olmaya çalışman gerekir. My teacher was very nice and patient. Öğretmenim çok kibar ve sabırlıydı. I didn't think Tom would be so patient. Tom'un bu kadar sabırlı olacağını düşünmemiştim. Tom was very patient, wasn't he? Tom çok sabırlıydı, değil mi? I was very patient. Çok sabırlıydım. He is less patient than his brother. O, erkek kardeşinden daha az sabırlı. Tom is a patient man. Tom sabırlı bir adamdır. You're a very patient person. Sen çok sabırlı bir insansın. Tom is usually quite patient. Tom genellikle oldukça sabırlıdır. Tom is really patient, isn't he? Tom gerçekten sabırlı, değil mi? Tom is extremely patient. Tom son derece sabırlı. He was very patient. Çok sabırlıydı. He's a patient man. O sabırlı bir adam. I need to be more patient. Daha sabırlı olmalıyım. You're very patient. Çok sabırlısın. If you had been a little more patient, you could have succeeded. Biraz daha sabırlı olsaydın, başarabilirdin. We're very patient people. Biz çok sabırlı insanlarız. Tom is a little more patient than I am. Tom benden biraz daha sabırlı. We're patient. Biz sabırlıyız. I'm very patient. Ben çok sabırlıyım. She's gentle and patient. O nazik ve sabırlı. You're a patient man. Sen sabırlı bir adamsın. I was patient. Sabırlıydım. Our teacher is patient with us even when we ask silly questions. Aptalca sorular sorduğumuzda bile öğretmenimiz bize karşı sabırlı. You're usually quite patient. Genelde oldukça sabırlısın. Tom is a patient man, isn't he? Tom sabırlı bir adam, değil mi? I love her because she is patient. Onu seviyorum çünkü sabırlı biri. You're a very patient person. Çok sabırlı birisin. We've been patient. Sabırlı davrandık. He is less patient than his brother. Kardeşinden daha az sabırlıdır. We've been very patient with you, Tom. Sana karşı çok sabırlıydık, Tom. You are a patient woman. Sen sabırlı bir kadınsın. Tom is the most patient person I've ever met. Tom tanıdığım en sabırlı insan. Tom is patient with me. Tom bana karşı sabırlı. I'm being patient right now. Şu anda sabırlı davranıyorum. My teacher was very nice and patient. Öğretmenim çok iyi ve sabırlıydı. He was very patient. O çok sabırlıydı. Tom is a patient and thoughtful man. Tom sabırlı ve düşünceli bir adam. Tom is being very patient, isn't he? Tom çok sabırlı, değil mi? Tom is being very patient, isn't he? Tom çok sabırlı davranıyor, değil mi? You must be more patient. Daha sabırlı olmalısın. You need to be more patient. Daha sabırlı olmalısın. I think Tom is patient. Bence Tom sabırlı. I wasn't patient enough. Yeterince sabırlı değildim. You are a patient woman. Sabırlı bir kadınsın sen. Fadil had a plan and he was very patient. Fadıl'ın bir planı vardı ve çok sabırlıydı. Tom is very patient. Tom çok sabırlıdır. I'm not a patient man. Ben sabırlı bir adam değilim. We've been very patient. Çok sabırlı davrandık. Tom isn't very patient. Tom pek sabırlı değildir. If Tom had been a little more patient, he would've been able to do that. Eğer Tom biraz daha sabırlı olsaydı, bunu yapabilirdi. You're a very patient person. Çok sabırlı bir insansın. You have to be a bit patient. Biraz sabırlı olmalısın. Tom would be a better teacher if he were more patient. Tom daha sabırlı olsaydı daha iyi bir öğretmen olurdu. I'm not patient. Sabırlı değilim. Show More (160)