|
- If we want to talk about punishing terrorists, then we have, in fact, already missed the boat.
- Teröristleri cezalandırmaktan bahsetmek istiyorsak aslında çoktan gemiyi kaçırmışız demektir.
- Mr Gorbachev once said that life punishes those who are late.
- Bay Gorbaçov bir keresinde hayatın geç kalanları cezalandırdığını söylemişti.
- Would an International Criminal Court have avoided these crimes, or at least punished the murderers?
- Uluslararası Ceza Mahkemesi bu suçları önleyebilir ya da en azından katilleri cezalandırabilir miydi?
- It is a question of it wanting to do the punishing itself.
- Bu, cezalandırmayı kendisinin yapmak istemesiyle ilgili bir sorundur.
- By withholding government support, it is punishing one fishing segment for the excess capacity in another.
- Devlet desteğini keserek bir balıkçılık segmentini diğerindeki kapasite fazlası için cezalandırmaktadır.
- It would have been absurd to punish the poorest of the poor.
- Yoksulların en yoksulunu cezalandırmak saçma olurdu.
- It is, therefore, opinions which you have punished and not actions.
- Bu nedenle cezalandırdığınız eylemler değil, görüşlerdir.
- We then punished Croatia for this recapture by denying it our friendship.
- Daha sonra Hırvatistan'ı bu yeniden ele geçirme nedeniyle dostluğumuzu reddederek cezalandırdık.
- If the European Parliament wishes to punish war crimes, it should start by putting its own house in order.
- Avrupa Parlamentosu savaş suçlarını cezalandırmak istiyorsa, işe kendi evini düzene sokmakla başlamalıdır.
- It is not about punishing wrongdoers but apportioning and allocating responsibility for environmental damage.
- Bu, yanlış yapanları cezalandırmakla değil, çevresel zararın sorumluluğunu paylaştırmak ve tahsis etmekle ilgilidir.
- We should not punish the population for the wrong-doings of its leader.
- Liderinin yanlışları yüzünden halkı cezalandırmamalıyız.
- It is a question of it wanting to do the punishing itself.
- Mesele, kurumun cezalandırmayı kendisinin yapmak istemesidir.
- We must be ready to prevent and punish these crimes as and when they appear.
- Bu suçları ortaya çıktıkları anda önlemeye ve cezalandırmaya hazır olmalıyız.
- We can improve on this by punishing crime in Europe quickly, and this must be done at European level.
- Avrupa'da suçu hızlı bir şekilde cezalandırarak bunu geliştirebiliriz ve bu Avrupa düzeyinde yapılmalıdır.
- Would an International Criminal Court have avoided these crimes, or at least punished the murderers?
- Bir Uluslararası Ceza Mahkemesi bu suçları önleyebilir ya da en azından katilleri cezalandırabilir miydi?
- The gods punish cowardice.
- Tanrılar korkaklığı cezalandırır.
- I punished them.
- Ben onları cezalandırdım.
- We will punish them.
- Onları cezalandıracağız.
- Lincoln did not want to punish the south.
- Lincoln güneyi cezalandırmak istemedi.
- Do not punish the girl severely; go easy on her.
- Kızı sert bir şekilde cezalandırmayın; ona yumuşak davranın.
- The law punishes.
- Yasa cezalandırır.
- We will punish them.
- Biz onları cezalandırırız.
- He punished his children.
- Çocuklarını cezalandırdı.
- We must punish Tom severely.
- Tom'u ciddi bir şekilde cezalandırmalıyız.
- Some parents don't punish their children when they lie.
- Bazı ebeveynler yalan söylediklerinde çocuklarını cezalandırmazlar.
- I punished him.
- Onu cezalandırdım.
- Do not punish those without crime.
- Suçu olmayanları cezalandırmayın.
- They urged him to punish the rebels.
- İsyancıları cezalandırmak için ona ısrar etti.
- They wanted to punish me.
- Onlar beni cezalandırmak istedi.
- I punished her.
- Ben onu cezalandırdım.
- Tom's father punished him.
- Tom'un babası onu cezalandırdı.
- The gods punish sinners.
- Tanrılar günahkarları cezalandırır.
- I punished her.
- Onu cezalandırdım.
- We must punish him severely.
- Onu ağır bir biçimde cezalandırmalıyız.
- Tom punished his son for lying.
- Tom oğlunu yalan söylediği için cezalandırdı.
- Tom's parents have decided to punish Tom for doing that.
- Tom'un annesiyle babası bunu yaptığı için Tom'u cezalandırmaya karar verdi.
- Maybe you should punish me.
- Belki de beni cezalandırmalısın.
- In the name of the moon, we'll punish you!
- Ay'ın adına, seni cezalandıracağız!
- He punishes me everyday.
- Beni her gün cezalandırıyor.
- They urged him to punish the rebels.
- Onu isyancıları cezalandırmaya çağırdılar.
- Tom wanted to punish me.
- Tom beni cezalandırmak istedi.
- Mary punished her daughter for lying.
- Mary kızını yalan söylediği için cezalandırdı.
- If the student had known his lesson better, the teacher would not have punished him.
- Öğrenci dersini daha iyi bilseydi öğretmen onu cezalandırmazdı.
- Don't punish Tom for that.
- Tom'u bunun için cezalandırma.
- Do you think parents should punish their children when they lie?
- Ebeveynlerin çocuklarını yalan söylediklerinde cezalandırmaları gerektiğini düşünüyor musun?
- We punished him according to the rules.
- Onu kurallara göre cezalandırdık.
- Sami punished Layla for doing that.
- Sami, Layla'yı bunu yaptığı için cezalandırdı.
- We must punish Tom severely.
- Tom'u şiddetle cezalandırmak zorundayız.
- In Singapore, one way to punish criminals is to whip them.
- Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.
- What's the best way to punish a dog?
- Bir köpeği cezalandırmanın en iyi yolu nedir?
- Sami was just looking for someone to punish.
- Sami sadece cezalandıracak birini arıyordu.
- Why do you think we punish you?
- Neden seni cezalandırdığımızı sanıyorsun?
- She punished her children.
- Çocuklarını cezalandırdı.
- Why do you think we punish you?
- Neden seni cezalandırdığımızı düşünüyorsun?
- The way they plan to punish Tom seems kind of severe.
- Tom'u cezalandırma planları biraz sert görünüyor.
- Please punish him.
- Lütfen onu cezalandırın.
- They'll want to punish him.
- Onu cezalandırmak isteyeceklerdir.
- Tom punished his children.
- Tom çocuklarını cezalandırdı.
- The law punishes.
- Kanun cezalandırır.
- They demanded a treaty that would punish Germany severely.
- Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.
- Until 1986, in the schools of England, it was legal to punish children with belts, sticks, and clubs.
- 1986'ya kadar İngiltere'nin okullarında, çocukları kemerlerle, değneklerle ve sopalarla cezalandırmak yasaldı.
- She punished her children.
- O, çocuklarını cezalandırdı.
- We must punish him severely.
- Onu ağır bir şekilde cezalandırmalıyız.
- If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.
- Eğer ailem beni yapmadığım bir şey için cezalandırsaydı, onlara gerçeği söyler ve masumiyetime ikna etmeye çalışırdım.
- Tom punished his children for what they did.
- Tom yaptıkları şey için çocuklarını cezalandırdı.
- Mary punished her daughter for lying.
- Yalan söylediği için Mary kızını cezalandırdı.
- I'm punishing you for your negligence.
- İhmalkarlığın için seni cezalandırıyorum.
- They will punish all of us.
- Hepimizi cezalandıracaklar.
- Layla punished the girls for their father's failure.
- Leyla babalarının başarısızlığı için kızları cezalandırdı.
- They wanted to punish me.
- Beni cezalandırmak istediler.
- Parents punish their children for misbehavior.
- Anne babalar, yaramazlık yaptıkları için çocuklarını cezalandırıyorlar.
- She wished to punish only those responsible.
- Sadece sorumluları cezalandırmak istiyordu.
- Why would we want to punish you?
- Neden seni cezalandırmak isteyelim?
- How do you punish your children when they misbehave?
- Çocuklarınız yaramazlık yaptığında onları nasıl cezalandırıyorsunuz?
- How do you punish your children when they misbehave?
- Yaramazlık ettiklerinde çocuklarını nasıl cezalandırıyorsun?
- If the student had known his lesson better, the teacher would not have punished him.
- Eğer öğrenci dersini daha iyi bilseydi, öğretmen onu cezalandırmazdı.
- Our parents never punished us.
- Ebeveynlerimiz bizi asla cezalandırmadı.
- Don't punish the children.
- Çocukları cezalandırma.
- Parents punish their children for misbehavior.
- Ebeveynler çocuklarını yanlış davranışları için cezalandırırlar.
- They demanded a treaty that would punish Germany severely.
- Almanya'yı ağır bir şekilde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.
- My parents hardly ever punished me for anything.
- Benim ebeveynlerim beni herhangi bir şey için neredeyse hiç cezalandırmadı.
- Punish the wicked and save the weak.
- Kötüleri cezalandır ve zayıfları koru.
- Our parents never punished us.
- Ailemiz bizi hiç cezalandırmadı.
- I punished Tom.
- Tom'u cezalandırdım.
- Lincoln did not want to punish the south.
- Lincoln güneyi cezalandırmak istemiyordu.
- Until 1986, in the schools of England, it was legal to punish children with belts, sticks, and clubs.
- 1986'ya kadar İngiltere'deki okullarda çocukları kemer, sopa ve copla cezalandırmak yasaldı.
- I punished him.
- Ben onu cezalandırdım.
- We punished him according to the rules.
- Onu kurallar uyarınca cezalandırdık.
- What are you punishing them for?
- Onları ne için cezalandırıyorsun?
- Do not punish the girl severely; go easy on her.
- Kızı ağır biçimde cezalandırma; onun huyuna git.
- Punish the wicked and save the weak.
- Kötüleri cezalandır ve zayıfları kurtar.
- In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu da onu kırbaçlamaktır.
- Do you think parents should punish their children when they lie?
- Sizce aileler yalan söyleyen çocuklarını cezalandırmalı mı?
- Tom punished his children for what they did.
- Tom çocuklarını yaptıkları için cezalandırdı.
- Why would we want to punish you?
- Neden sizi cezalandırmak isteyelim?
- She wished to punish only those responsible.
- O sadece sorumluları cezalandırmak istedi.
- My parents never punished me for anything I did.
- Ailem beni yaptığım hiçbir şey için cezalandırmadı.
- Mr White punished the boy for cheating on the examination.
- Bay White, sınavda kopya çektiği için çocuğu cezalandırdı.
- Layla punished the girls for their father's failure.
- Layla babalarının başarısızlığı için kızları cezalandırdı.
- Tom punished his son for lying.
- Tom yalan söylediği için oğlunu cezalandırdı.
- I punished them.
- Onları cezalandırdım.
- He punishes me everyday.
- O beni her gün cezalandırıyor.
- My parents hardly ever punished me for anything.
- Ailem beni neredeyse hiç cezalandırmadı.
- Don't punish Tom for that.
- Onun için Tom'u cezalandırma.
Show More (101)
|