| 1 |
put together |
oluşturmak |
v. |
|
- We must, of course, look at the programmes that we ourselves have put together to attack poverty and social exclusion.
- Elbette yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı kendi oluşturduğumuz programlara da bakmalıyız.
- With some difficulty we have put together a system which will offer security and choice to our citizens.
- Biraz zorlanarak da olsa vatandaşlarımıza güvenlik ve seçenek sunacak bir sistem oluşturduk.
- Let us put together a coalition to bring the matter before the Court of Justice.
- Konuyu Adalet Divanına götürmek üzere bir koalisyon oluşturalım.
Show More (0)
|
| 2 |
put together |
toparlamak |
v. |
|
- The Prestige has caused more damage to fishing than the entire European fishing fleet put together.
- Prestige, balıkçılığa tüm Avrupa balıkçılık filosunun toplamından daha fazla zarar verdi.
- The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
- The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınınkine eşitti.
Show More (0)
|
| 3 |
put together |
kurmak |
v. |
|
- Tom put together a neighborhood basketball team.
- Tom bir mahalle basketbol takımı kurdu.
Show More (-2)
|
| 4 |
put together |
monte etmek |
v. |
|
- Some furniture is put together with glue.
- Bazı mobilyalar tutkal ile monte edilir.
Show More (-2)
|
