| 1 |
refuge |
sığınak |
n. |
|
- The adventurers slept in a mountain refuge.
- Maceracılar bir dağ sığınağında uyudular.
- US Secretary of Defense, Donald Rumsfeld, is proclaiming that Iraq is giving refuge to al-Qa'ida terrorists.
- ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Irak'ın El Kaide teröristlerine sığınak olduğunu ilan ediyor.
- He couldn't find any refuge.
- Hiçbir sığınak bulamadı.
- Patriotism is the last refuge of a scoundrel.
- Vatanseverlik bir hainin son sığınağıdır.
- Patriotism is the last refuge of a scoundrel.
- Vatanseverlik bir alçağın son sığınağıdır.
- Violence is the last refuge of the incompetent.
- Şiddet, beceriksizlerin son sığınağıdır.
- Violence is the last refuge of the incompetent.
- Şiddet, beceriksizin son sığınağıdır.
Show More (4)
|
| 2 |
refuge |
sığınmak |
v. |
|
- Was it the lack of places of refuge?
- Sığınma yerlerinin olmaması mıydı?
- Seeking refuge was praised as a freedom-loving act, which presupposed universal solidarity.
- Sığınma arayışı, evrensel dayanışmayı öngören özgürlükçü bir eylem olarak övülmüştür.
- It is difficult for people from third countries seeking refuge to enter the EU.
- Üçüncü dünya ülkelerinden sığınma talep eden insanların AB'ye girmesi zordur.
- It is difficult for people from third countries seeking refuge to enter the EU.
- Üçüncü ülkelerden sığınma arayan insanların AB'ye girmesi zordur.
- Say, I seek refuge in the Lord of mankind.
- De ki, insanlığın efendisine sığınırım.
Show More (2)
|
| 3 |
refuge |
sığınma |
n. |
|
- The people took refuge in subways during the attack.
- Saldırı sırasında insanlar metrolara sığındı.
Show More (-2)
|
