1 |
regret |
pişman olmak |
v. |
|
- I regret getting this tattoo.
- Bu dövmeyi yaptırdığıma pişman oldum.
- There are some points I regret.
- Pişman olduğum bazı noktalar var.
- It is better to anticipate these problems than to regret them at a later date.
- Bu sorunları önceden tahmin etmek, daha sonra pişman olmaktan daha iyidir.
- Rest assured, this is something I regret.
- İçiniz rahat olsun, bu pişman olduğum bir şey.
- We will regret it in 40 or 50 years from now.
- Bundan 40 ya da 50 yıl sonra pişman olacağız.
- If we fail to do so, we shall regret it dearly later on.
- Eğer bunu başaramazsak ileride çok pişman olacağız.
- You'll regret if your mom dies, so be nice.
- Annen ölürse pişman olacaksın, bu yüzden nazik ol.
- You'll regret if your mom dies, so be nice.
- Anneniz ölürse pişman olursunuz, bu yüzden nazik olun.
- It did end up raining all day and I regret nothing.
- Bütün gün yağmur yağdı ve ben hiçbir şeyden pişman olmadım.
- I regretted it as soon as I said it.
- Onu söyler söylemez pişman oldum.
- Tom regretted doing that.
- Tom onu yaptığına pişman oldu.
- I'm beginning to regret it.
- Bundan pişman olmaya başlıyorum.
- There'll come a day when you'll regret it.
- Pişman olacağın bir gün gelecek.
- I knew we'd regret giving Tom a knife.
- Tom'a bıçak verdiğimiz için pişman olacağımızı biliyordum.
- She will regret this.
- O pişman olacak.
- Tom said that he really regrets not doing that.
- Tom bunu yapmadığı için gerçekten pişman olduğunu söyledi.
- I'm beginning to regret making that suggestion.
- Bu öneriyi yaptığım için pişman olmaya başlıyorum.
- Sooner or later, you will regret your idleness.
- Er ya da geç, bu başıboşluğundan pişman olacaksın.
- Tom regretted everything he had done.
- Tom yaptığı her şeyden pişman oldu.
- I've never regretted it.
- Hiç pişman olmadım.
- Tom regretted what he had done.
- Tom yaptığına pişman oldu.
- He regretted having borrowed that book from her.
- O kitabı ondan ödünç aldığı için pişman oldu.
- I ate something I regretted eating.
- Yemekten pişman olduğum bir şey yedim.
- I regretted doing that.
- Onu yaptığıma pişman oldum.
- I promise you'll regret this.
- Söz veriyorum ki buna pişman olacaksın.
- I don't want to regret anything.
- Herhangi bir şeyden pişman olmak istemiyorum.
- You must do all you can lest you should regret later.
- Sonradan pişman olmamak için elinden geleni yapmalısın.
- You won't regret hiring me.
- Beni işe aldığınıza pişman olmayacaksınız.
- You won't regret it.
- Buna pişman olmayacaksın.
- I'm sure you'll never regret it.
- Bundan asla pişman olmayacağından eminim.
- I don't tend to look back and regret what I've done.
- Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.
- Tom is going to regret this.
- Tom buna pişman olacak.
- Tom said he regretted doing that.
- Tom onu yaptığına pişman olduğunu söyledi.
- I think you'll regret doing that.
- Bence bunu yaptığına pişman olacaksın.
- I think you'll regret it if you don't go with us.
- Sanırım bizimle gitmezsen pişman olacaksın.
- Tom said he thought I'd regret doing that.
- Tom bunu yaptığıma pişman olacağımı düşündüğünü söyledi.
- I'm beginning to regret not studying French harder.
- Daha fazla Fransızca çalışmadığım için pişman olmaya başlıyorum.
- He regretted having quit his job.
- İşini bıraktığı için pişman oldu.
- Tom regretted what he did.
- Tom yaptığından pişman oldu.
- I think you'll regret it if you don't go with us.
- Bence bizimle gelmezsen pişman olacaksın.
- You won't regret hiring me.
- Beni işe aldığına pişman olmayacaksın.
- Tom will regret it sooner or later.
- Tom er ya da geç pişman olacak.
- He said that he regretted his decision.
- Kararından pişman olduğunu söyledi.
- You won't regret this.
- Bundan pişman olmayacaksınız.
- He regretted borrowing the book from her.
- Ondan kitabı ödünç aldığına pişman oldu.
- Don't do something you'll regret.
- Pişman olacağınız bir şey yapmayın.
- I've got nothing to regret.
- Pişman olacak hiçbir şeyim yok.
- There'll come a day when you'll regret it.
- Bundan pişman olacağın bir gün gelecek.
- I think we're going to regret this.
- Sanırım buna pişman olacağız.
- Don't say anything that you might regret later.
- Sonradan pişman olacağın bir şey söyleme.
- Tom regretted everything he had done.
- Tom yapmış olduğu her şeyden pişman oldu.
- I regret to say this.
- Bunu söylediğim için pişman oldum.
- I wonder if Tom ever regrets leaving Mary.
- Acaba Tom, Mary'yi terk ettiği için hiç pişman oldu mu?
- Tom didn't want to do something he'd regret.
- Tom pişman olacağı bir şey yapmak istemedi.
- Whether you get married or not, you'll regret it either way.
- Evlensen de evlenmesen de pişman olacaksın.
- Let's not do something we'll regret.
- Pişman olacağımız bir şey yapmayalım.
- Tom said he regretted his decision.
- Tom kararından pişman olduğunu söyledi.
- There will come a day when you regret it.
- Pişman olacağın bir gün gelecek.
- She regretted deeply when she looked back on her life.
- Hayatına dönüp baktığında çok pişman oldu.
- Tom said Mary regretted what she did.
- Tom, Mary'nin yaptıklarından pişman olduğunu söyledi.
- You're not going to regret this.
- Buna pişman olmayacaksın.
- I wonder if Tom ever regrets leaving Mary.
- Tom'un Mary'den ayrıldığına pişman olup olmadığını merak ediyorum.
- You'll regret this.
- Buna pişman olacaksın.
- You'll regret it.
- Pişman olacaksın.
- I guarantee you won't regret it.
- Pişman olmayacağını garanti ederim.
- You'll regret what you've done.
- Yaptığına pişman olacaksın.
- I'm likely to regret doing that.
- Bunu yaptığıma pişman olacağım.
- You'll regret this in the morning.
- Sabah pişman olacaksın.
- I've never regretted marrying you.
- Seninle evlendiğime asla pişman olmadım.
- I'm beginning to regret not studying French harder.
- Daha çok Fransızca çalışmadığıma pişman olmaya başlıyorum.
- Tom didn't regret his decision.
- Tom kararından pişman olmadı.
- Some day you will regret this.
- Bir gün buna pişman olacaksın.
- I have a feeling I'm going to regret this.
- İçimde pişman olacağıma dair bir his var.
- I'm likely to regret doing this.
- Bunu yaptığıma pişman olacağım.
- He will regret this.
- O pişman olacak.
- I regret saying this.
- Bunu söylediğim için pişman oldum.
- If Tom breaks up with Mary, he'll regret it.
- Tom Mary'den ayrılırsa pişman olur.
- You're not going to regret this.
- Bundan pişman olmayacaksın.
- I'm sure Tom regrets it now.
- Tom'un şimdi bundan pişman olduğunu biliyorum.
- Tom regretted quitting his job.
- Tom işini bıraktığına pişman oldu.
- You won't regret hiring them.
- Onları işe aldığına pişman olmayacaksın.
- Sami will regret that for the rest of his life.
- Sami hayatının geri kalanında bundan pişman olacak.
- She said she regretted her decision.
- Kararından pişman olduğunu söyledi.
- He's going to regret this.
- Buna pişman olacak.
- Don't regret spending the money.
- Parayı harcadığınıza pişman olmayın.
- I hope I don't regret this.
- Umarım pişman olmam.
- You'll regret having said those words.
- O sözleri söylediğine pişman olacaksın.
- I wouldn't regret this later.
- Sonradan pişman olmam.
- You won't regret hiring Tom.
- Tom'u işe aldığına pişman olmayacaksın.
- I ate something I regretted eating.
- Yediğime pişman olduğum bir şey yedim.
- Jose chose atheism and he never regretted it.
- Jose atletizm'i seçti ve bundan hiç pişman olmadı.
- You will regret your decision.
- Kararından pişman olacaksın.
- You won't regret hiring us.
- Bizi işe aldığına pişman olmayacaksın.
- Tom will regret this.
- Tom buna pişman olacak.
- I wonder whether Mary really regrets what she did.
- Mary'nin yaptıklarından pişman olup olmadığını merak ediyorum.
- You'll regret that!
- Pişman olacaksın!
- He's going to regret this.
- O bundan pişman olacak.
- You won't regret doing this.
- Bunu yaptığına pişman olmayacaksın.
- The only thing one never regrets are one's mistakes.
- Bir insanın asla pişman olmayacağı tek şey onun hatalarıdır.
- Let's not do things we'll regret.
- Pişman olacağımız şeyler yapmayalım.
- She regretted not being able to attend the concert.
- Konsere katılamadığına pişman oldu.
- Teresa regretted her errors.
- Teresa yaptığı hatadan pişman oldu.
- Tom didn't regret saying no.
- Tom hayır demekten pişman olmadı.
- I know Tom is likely to regret doing that.
- Tom'un muhtemelen bunu yaptığına pişman olacağını biliyorum.
- I'm sure Tom regrets that now.
- Eminim Tom şimdi pişman olmuştur.
- Tom said he now regrets his decision.
- Tom şimdi kararından pişman olduğunu söyledi.
- You won't regret hiring him.
- Onu işe aldığına pişman olmayacaksın.
- You'll regret doing this.
- Pişman olacaksın.
- You'll regret it one day.
- Bir gün bundan pişman olacaksın.
- Tom regrets having done that.
- Tom bunu yaptığına pişman oluyor.
- Tom regretted his actions.
- Tom yaptıklarından pişman olmuştu.
- Tom says he regrets doing that.
- Tom bunu yaptığına pişman olduğunu söylüyor.
- You won't regret this.
- Pişman olmayacaksın.
- Honestly, I'd be lying if I said I never regret my sudden decisions.
- Dürüst olmak gerekirse, ani kararlarımdan hiç pişman olmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum.
- Don't do anything you'll regret later.
- Sonradan pişman olacağın bir şey yapma.
- Tom regretted lying.
- Tom yalan söylediğine pişman oldu.
- He will regret it sooner or later.
- Er ya da geç pişman olacak.
- He will regret his own words.
- Kendi sözlerinden pişman olacak.
- You won't regret hiring them.
- Onları işe aldığınıza pişman olmayacaksınız.
- Tom regrets leaving Boston.
- Tom Boston'tan ayrıldığına pişman oluyor.
- She's going to regret this.
- O pişman olacak.
- I regretted lying.
- Yalan söylediğime pişman oldum.
- You won't regret it.
- Pişman olmayacaksın.
- Don't do anything you'll regret.
- Pişman olacağın bir şey yapma.
- Sami is going to regret this.
- Sami buna pişman olacak.
- Tom said he thought that I'd regret doing that.
- Tom bunu yapmaktan pişman olacağını düşündüğünü söyledi.
- If Tom breaks up with Mary, he'll regret it.
- Eğer Tom Mary'den ayrılırsa, pişman olur.
- You won't regret that, I'm pretty sure.
- Pişman olmayacaksın, bundan eminim.
- She said she regretted her decision.
- O, kararından pişman olduğunu söyledi.
- I'm sure you'll never regret it.
- Eminim asla pişman olmayacaksın.
- I just want you to know that I regret it.
- Pişman olduğumu bilmeni istiyorum.
- Tom said that he now regrets doing that.
- Tom şimdi bunu yaptığına pişman olduğunu söyledi.
- Tom wondered whether Mary regretted what she'd done.
- Tom, Mary'nin yaptığından pişman olup olmadığını merak ediyordu.
- There'll come a day when you'll regret doing that.
- Bir gün gelecek, bunu yaptığına pişman olacaksın.
- You won't regret hiring her.
- Onu işe aldığına pişman olmayacaksın.
- Tom regretted having wasted a great deal of his life.
- Tom, hayatının büyük kısmını boşa geçirdiğine pişman oldu.
- I have a feeling I'm going to regret this.
- Bundan pişman olacağımı hissediyorum.
- Well, you'll regret it.
- Peki, buna pişman olacaksın.
- Tom said he didn't regret what happened.
- Tom olanlardan pişman olmadığını söyledi.
- He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
- She regretted not having gone into music.
- Müzikle ilgilenmediği için pişman oldu.
- That's something you'll regret.
- O, pişman olacağın bir şey.
- You won't regret hiring us.
- Bizi tuttuğuna pişman olmayacaksın.
- They will regret their decision.
- Kararlarından pişman olacaklar.
- I regretted doing that.
- Bunu yaptığıma pişman oldum.
- You'll regret it someday.
- Bir gün pişman olacaksın.
- I regretted it as soon as I said it.
- Söylediğim anda pişman oldum.
- Whether you get married or stay a bachelor, you'll regret it either way.
- İster evlen ister bekar kal, her iki durumda da pişman olacaksın.
- Don't do something you'll regret.
- Pişman olacağın bir şey yapma.
- If Tom breaks his promise, he'll regret it.
- Eğer Tom sözünü tutmazsa, pişman olur.
- You will yet regret it.
- Yine de pişman olacaksınız.
- Sami will regret this.
- Sami buna pişman olacak.
- If you do this, you will regret it for the rest of your life.
- Bunu yaparsan, hayatının sonuna kadar pişman olacaksın.
- You'll regret it one day.
- Bir gün pişman olacaksın.
- Don't let yourself be provoked into saying something that you'll regret.
- Pişman olacağınız bir şey söylemek için tahriklere kapılmayın.
- Don't do anything you'll regret later.
- Daha sonra pişman olacağın bir şey yapma.
- Tom regretted having wasted so much time.
- Tom bu kadar çok zaman harcadığına pişman oldu.
- I'm beginning to regret it.
- Pişman olmaya başlıyorum.
- Tom will regret doing that.
- Tom bunu yaptığına pişman olacak.
- You'll never regret this.
- Bundan asla pişman olmayacaksın.
- I'm beginning to regret hiring Tom.
- Tom'u işe aldığıma pişman olmaya başlıyorum.
- If Tom breaks his promise, he'll regret it.
- Tom sözünü tutmazsa pişman olur.
- I regretted having wasted a great deal of time.
- Çok fazla zaman harcadığım için pişman oldum.
- Jose chose atheism and he never regretted it.
- Jose ateizmi seçti ve bundan hiç pişman olmadı.
- Fadil is going to regret this.
- Fadıl buna pişman olacak.
- I don't want you to do anything you're going to regret.
- Pişman olacağın bir şey yapmanı istemiyorum.
- If Tom does that, he's sure to regret it.
- Eğer Tom bunu yaparsa, pişman olacağından eminim.
- He regretted that he had put off going to the doctor.
- Doktora gitmeyi ertelediği için pişman oldu.
- I regretted lying to her.
- Ona yalan söylediğime pişman oldum.
- Jack seems to regret it deeply.
- Jack, buna derinden pişman olmuş gibi görünüyor.
- What if you regret it?
- Pişman olursan ne olur?
- If Tom doesn't do what we've asked him to do, he'll regret it.
- Eğer Tom ondan yapmasını istediğimiz şeyi yapmazsa, pişman olacak.
- I did something I regret doing.
- Yaptığıma pişman olduğum bir şey yaptım.
- You will regret your decision.
- Sen de kararından pişman olacaksın.
- I've never regretted it.
- Ben bundan asla pişman olmadım.
- I suspect Tom will probably regret doing that.
- Tom'un muhtemelen bunu yaptığına pişman olacağından şüpheleniyorum.
- Tom said that he thought that I'd regret doing that.
- Tom bunu yaptığıma pişman olacağımı düşündüğünü söyledi.
- Tom said he regretted not following Mary's advice.
- Tom, Mary'nin tavsiyesine uymadığı için pişman olduğunu söyledi.
- I spent all I had in order to buy it, but I never regretted doing so.
- Onu almak için varımı yoğumu harcadım ama asla pişman olmadım.
- He said he regretted his decision.
- O, kararından pişman olduğunu söyledi.
- If Tom breaks up with Mary, he'll regret it.
- Eğer Tom Mary'den ayrılırsa, pişman olacak.
- Tom seemed to regret what he had done.
- Tom yaptıklarından pişman olmuş gibi görünüyordu.
- I know Tom is likely to regret doing that.
- Tom'un bunu yaptığına pişman olacağını biliyorum.
- Tom said he thought that I'd regret doing that.
- Tom bunu yaptığıma pişman olacağımı düşündüğünü söyledi.
- Tom said he regrets doing that.
- Tom bunu yaptığı için pişman olduğunu söyledi.
- You're going to regret this.
- Buna pişman olacaksın.
- Tom will regret that sooner or later.
- Tom er ya da geç buna pişman olacak.
- We must prepare so that we will regret nothing.
- Hiçbir şeyden pişman olmamak için hazırlanmalıyız.
- Tom will regret his own words.
- Tom kendi sözlerinden pişman olacak.
- I never regretted doing it.
- Onu yapmaktan asla pişman olmadım.
- If Tom breaks up with Mary, he'll regret it.
- Tom Mary ile ilişkisini bitirirse pişman olur.
- He regretted having quit his job.
- İşini bıraktığına pişman oldu.
- I'm going to regret this.
- Bundan pişman olacağım.
- I don't want to regret anything.
- Hiçbir şeyden pişman olmak istemiyorum.
- I hope I don't regret this.
- Ben bundan pişman olmamayı umuyorum.
- I did something I regretted doing.
- Yapmaktan pişman olduğum bir şey yaptım.
- Fadil is going to regret this.
- Fadil buna pişman olacak.
- Tom will probably regret doing that.
- Tom muhtemelen bunu yaptığına pişman olacak.
- Tom says he has no regrets.
- Tom pişman olmadığını söylüyor.
- He will regret it sooner or later.
- Önünde sonunda pişman olacaktır.
- You'll regret it someday.
- Bir gün bundan pişman olacaksın.
- You will regret this.
- Buna pişman olacaksın.
- You won't regret hiring him.
- Onu işe aldığınıza pişman olmayacaksınız.
- Let's not do things we'll regret.
- Pişman olacağımız şeyleri yapmayalım.
- He will regret this.
- O buna pişman olacak.
- He regretted borrowing the book from her.
- Kitabı ondan ödünç aldığı için pişman oldu.
- I regret not having bought that house.
- O evi satın almadığıma pişman oldum.
- Someday you'll regret this.
- Bir gün buna pişman olacaksın.
- I'm sure Tom regrets that now.
- Artık Tom'un ondan pişman olduğuna eminim.
- He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar çok karmaşık bileşen olduğunu fark ettikten sonra dizüstü bilgisayarı parçalara ayırdığına anında pişman oldu.
- You'd regret doing that.
- Bunu yaptığına pişman olurdun.
- I'm beginning to regret making that suggestion.
- Bu öneriyi yaptığıma pişman olmaya başlıyorum.
- There'll come a day when you'll regret doing that.
- Bunu yapmaktan pişman olacağın bir gün gelecek.
- Tom said that he thought that I'd regret doing that.
- Tom bunu yapmaktan pişman olacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom says he has no regrets.
- Tom hiç pişman olmadığını söylüyor.
- I never regretted having helped him.
- Ona yardım ettiğim için hiç pişman olmadım.
- He said he regretted the decision.
- Bu kararından pişman olduğunu söyledi.
- I think you'll regret it if you sell your father's guitar.
- Babanın gitarını satarsan pişman olacağını düşünüyorum.
- My foolishness not only causes me regret but also shames me.
- Aptallığım sadece pişman olmama neden olmuyor, aynı zamanda beni utandırıyor.
- Tom didn't regret doing that.
- Tom bunu yaptığına pişman olmadı.
- I'm beginning to regret hiring Tom.
- Tom'u işe aldığım için pişman olmaya başlıyorum.
- I've never regretted marrying you.
- Seninle evlendiğime hiç pişman olmadım.
- I think you'll regret it if you drop out of school.
- Bence okulu bırakırsan pişman olacaksın.
- He'll regret it sooner or later.
- Er ya da geç pişman olacak.
- Tom said he regretted doing that.
- Tom bunu yaptığına pişman olduğunu söyledi.
- You'll regret it.
- Ondan pişman olacaksın.
- If Tom doesn't do what he's supposed to do, he'll regret it.
- Eğer Tom yapması gerekeni yapmazsa, pişman olacak.
- I never regretted having helped him.
- Ona yardım ettiğim için asla pişman olmadım.
- Tom regretted his actions.
- Tom yaptıklarından pişman oldu.
- Tom said he regrets doing that.
- Tom bunu yaptığına pişman olduğunu söyledi.
- Tom wondered whether Mary regretted what she'd done.
- Tom Mary'nin yaptığından pişman olup olmadığını merak ediyordu.
- I never regretted doing that.
- Bunu yaptığım için hiç pişman olmadım.
- I regret that I did not work harder.
- Daha sıkı çalışmadığıma pişman oldum.
- Tom said he had no regrets.
- Tom hiç pişman olmadığını söyledi.
- Tom didn't regret his refusal.
- Tom reddettiğine pişman olmadı.
- You'll regret having said those words.
- Bu sözleri söylediğine pişman olacaksın.
- You'll regret doing this.
- Bunu yaptığına pişman olacaksın.
- He regrets not having worked harder at school.
- Okula daha fazla çalışmadığı için pişman oluyor.
- Tom didn't want to do something he would regret.
- Tom pişman olacağı bir şey yapmak istemedi.
- Tom regretted what he had done.
- Tom yaptıklarından pişman oldu.
- I suspect Tom will probably regret doing that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapmasından pişman olacağından şüpheleniyorum.
- Tom regretted not telling Mary the truth.
- Tom Mary'ye gerçeği söylemediğine pişman oldu.
- Don't let yourself be provoked into doing something that you'll regret.
- Pişman olacağınız bir şey yapmak için tahriklere kapılmayın.
- I regretted lying to him.
- Ona yalan söylediğime pişman oldum.
- A time will come when you will regret your action.
- Yaptığına pişman olacağın bir zaman gelecek.
- I regretted the decision.
- Verdiğim karardan pişman oldum.
- If Tom doesn't do what we've asked him to do, he'll regret it.
- Tom yapmasını istediğimiz şeyi yapmazsa pişman olur.
- He will regret it sooner or later.
- Eninde sonunda pişman olacak.
- If Tom doesn't do what he's supposed to do, he'll regret it.
- Tom yapması gerekeni yapmazsa pişman olur.
- Tom regretted doing that.
- Tom bunu yaptığına pişman oldu.
- I guarantee you won't regret it.
- Bundan pişman olmayacağına garanti veriyorum.
- Tom regretted not telling Mary the truth.
- Tom, Mary'ye gerçeği söylemediği için pişman oldu.
- Tom is going to regret it sooner or later.
- Tom er ya da geç pişman olacak.
- Tom regretted it afterwards.
- Tom sonradan buna pişman oldu.
- Tom said he thought I'd regret doing that.
- Tom bunu yapmaktan pişman olacağını düşündüğünü söyledi.
- He regretted not having taken my advice.
- Tavsiyemi dinlemediği için pişman oldu.
- I spent all I had in order to buy it, but I never regretted doing so.
- Sahip olduğum her şeyi onu satın almak için harcadım, fakat yaptığıma asla pişman olmadım.
- You're going to live to regret this decision.
- Bu karardan pişman olacaksın.
- Tom said Mary regretted what she did.
- Tom, Mary'nin yaptığından pişman olduğunu söyledi.
- He regretted not having taken my advice.
- Benim tavsiyemi dinlemediği için pişman oldu.
- He regrets what he did.
- Yaptığından pişman oldu.
- I'm going to regret this.
- Ben pişman olacağım.
- Tom is going to regret that sooner or later.
- Tom er ya da geç pişman olacak.
- Tom regretted having wasted so much time.
- Tom çok zaman israf ettiğine pişman oldu.
- He said that he regretted his decision.
- O, kararından pişman olduğunu söyledi.
- They will regret their decision.
- Onlar kararlarından pişman olacaklar.
- Tom says he doesn't regret what happened.
- Tom olanlardan pişman olmadığını söylüyor.
- He said he regretted his decision.
- Kararından pişman olduğunu söyledi.
- Leave Tom alone or you'll regret it.
- Tom'u yalnız bırakın yoksa bundan pişman olursunuz.
- Tom regretted quitting his job.
- Tom işi bıraktığına pişman oldu.
- I've never regretted doing that.
- Bunu yaptığıma hiç pişman olmadım.
- Tom said he regretted what had happened.
- Tom olanlardan pişman olduğunu söyledi.
- I hope I don't regret doing this.
- Umarım bunu yaptığıma pişman olmam.
- I did something I regret.
- Pişman olduğum bir şey yaptım.
- Don't do anything you'll regret.
- Pişman olacağın bir şeyi yapma.
- Tom didn't regret what had happened.
- Tom olanlardan pişman olmadı.
- Don't regret spending the money.
- Parayı harcamaktan pişman olma.
- Tom will regret it sooner or later.
- Tom buna er ya da geç pişman olacak.
- The only thing one never regrets are one's mistakes.
- İnsanın asla pişman olmayacağı tek şey hatalarıdır.
- Tom said he regretted not following Mary's advice.
- Tom Mary'nin tavsiyesine uymadığına pişman olduğunu söyledi.
- If Tom does that, he's sure to regret it.
- Eğer Tom onu yaparsa, pişman olacağından emin.
- What if you regret it?
- Ya pişman olursan?
- She's going to regret this.
- O bundan pişman olacak.
- I've got nothing to regret.
- Pişman olacak bir şeyim yok.
- There will come a day when you regret it.
- Bundan pişman olduğun bir gün gelecek.
- Tom says he regrets having been rude to you.
- Tom sana kaba davrandığı için pişman olduğunu söylüyor.
- I regretted my decision.
- Kararımdan pişman oldum.
- You'll regret that!
- Buna pişman olacaksın!
- I never regretted doing it.
- Bunu yaptığıma hiç pişman olmadım.
- We'll regret this.
- Buna pişman olacağız.
- I promise you'll regret this.
- İnan bana bunun için pişman olacaksın.
- Tom said that he doesn't regret his decision.
- Tom kararından pişman olmadığını söyledi.
- I regretted the decision.
- Karardan pişman oldum.
- She regretted that she had not followed his advice.
- Onun tavsiyesine uymadığı için pişman oldu.
- I know I'm going to regret this.
- Buna pişman olacağımı biliyorum.
- Tom regretted lying to Mary.
- Tom, Mary'ye yalan söylediğine pişman oldu.
- She regretted that she had not followed his advice.
- Tavsiyeye uymadığına pişman oldu.
- That's something you'll regret.
- Pişman olacağın bir şey.
- I think we're going to regret this.
- Bence buna pişman olacağız.
- Don't waste your youth, otherwise you'll regret it later.
- Gençliğinizi boşa harcamayın, yoksa sonra pişman olursunuz.
- You'd regret it.
- Bundan pişman olurdun.
- We must prepare so that we will regret nothing.
- Hazırlık yapmalıyız ki hiçbir şeyden pişman olmayalm.
- Tom said that he regretted his decision.
- Tom kararından pişman olduğunu söyledi.
- Tom regrets insulting Mary.
- Tom, Mary'ye hakaret ettiği için pişman oldu.
Show More (301)
|
2 |
regret |
pişmanlık duymak |
v. |
|
- Sometimes we vote on things which on reflection we regret.
- Bazen üzerinde düşündüğümüzde pişmanlık duyduğumuz konularda oy kullanırız.
- Then we shall never again have to regret accidents of this kind.
- O zaman bir daha asla bu tür kazalardan pişmanlık duymak zorunda kalmayacağız.
- He said that quite honestly and regretted that it was so.
- Bunu dürüstçe söyledi ve böyle olduğu için pişmanlık duydu.
- We all will regret it, because that reality is no longer the internal affair of one Member State.
- Hepimiz bundan pişmanlık duyacağız, çünkü bu gerçeklik artık tek bir Üye Devletin iç meselesi değildir.
- We may regret it, but we must take it into account in dealing with this crisis.
- Bundan pişmanlık duyabiliriz, ancak bu krizle başa çıkarken bunu dikkate almalıyız.
- If we turn Turkey away, I believe that will be an action that we will live to regret.
- Eğer Türkiye'yi geri çevirirsek, bunun pişmanlık duyacağımız bir eylem olacağına inanıyorum.
- The United States' decision is wrong, and we must all regret the American measures.
- ABD'nin kararı yanlıştır ve hepimiz Amerikan tedbirlerinden pişmanlık duymalıyız.
- This you will have cause to regret.
- Bundan pişmanlık duyacaksınız.
- At first, we were somewhat irresolute, and we regret that now.
- İlk başta biraz kararsız kaldık ve şimdi bundan pişmanlık duyuyoruz.
- Obviously it is difficult, but it would not be the first country to regret a dark episode in its history.
- Belli ki zor ancak tarihinde karanlık bir dönemden pişmanlık duyan ilk ülke olmayacaktır.
- I know that many of you regret this and I sympathise with this view.
- Birçoğunuzun bundan pişmanlık duyduğunu biliyorum ve bu görüşe sempati duyuyorum.
- Tom told me he had no regrets.
- Tom bana hiç pişmanlık duymadığını söyledi.
- I regret telling you.
- Sana söylediğim için pişmanlık duyuyorum.
- I don't want to spend the rest of my life regretting it.
- Hayatımın geri kalanını pişmanlık duyarak geçirmek istemiyorum.
- What do you regret most?
- En çok neyden pişmanlık duyuyorsun?
- Do you regret what happened last night?
- Dün gece olanlar için pişmanlık duyuyor musun?
- He regretted having wasted a great deal of his life.
- Hayatının büyük bir kısmını boşa harcadığı için pişmanlık duydu.
- Even though he had made many mistakes, he didn't have any regrets.
- Birçok hata yapmış olsa da pişmanlık duymuyordu.
- She regretted not having gone into music.
- Müzik işine girmediğine pişmanlık duyuyordu.
- You're going to live to regret this decision.
- Bu kararından ömür boyu pişmanlık duyacaksın.
- Tom said he didn't have any regrets.
- Tom hiç pişmanlık duymadığını söyledi.
- Tom regrets the decision he made late last night.
- Tom dün gece geç saatlerde verdiği karardan pişmanlık duyuyor.
- Do you regret not doing that earlier?
- Onu daha önce yapmadığın için pişmanlık duyuyor musun?
- Tom told me that he had no regrets.
- Tom bana hiç pişmanlık duymadığını söyledi.
- Do you regret having done that?
- Bunu yapmaktan pişmanlık duyuyor musun?
- To be honest, I would lie, if I said that I have never regretted my sudden decisions.
- Dürüst olmak gerekirse, ani kararlarımdan hiç pişmanlık duymadığımı söylersem yalan söylemiş olurum.
- I did something I regretted doing.
- Pişmanlık duyduğum bir şey yaptım.
- I don't regret anything.
- Hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum.
- She regrets what she did.
- Yaptıklarından pişmanlık duyuyor.
- Tom said he regrets doing that.
- Tom bunu yapmaktan pişmanlık duyduğunu söyledi.
- Tom maintained that he had no regrets for killing Mary.
- Tom, Mary'yi öldürdüğü için pişmanlık duymadığını söyledi.
- Tom said that he doesn't regret his decision.
- Tom kararından pişmanlık duymadığını söyledi.
- Do you regret what happened?
- Olanlar için pişmanlık duyuyor musun?
- She regrets what she did.
- Yaptığından pişmanlık duyuyor.
- I have no regrets about retiring.
- Emeklilik konusunda pişmanlık duymuyorum.
- She regrets that she failed the examination.
- Sınavı geçemediği için pişmanlık duyuyor.
- Tom seemed to regret what he had done.
- Tom yaptıklarından pişmanlık duyuyor gibiydi.
- I don't tend to look back and regret what I've done.
- Geriye bakıp yaptıklarımdan pişmanlık duyma eğiliminde değilim.
- I wonder if Tom regrets what he did.
- Tom'un yaptığından pişmanlık duyup duymayacağını merak ediyorum.
- Do you regret what you did?
- Yaptıkların için pişmanlık duyuyor musun?
- Tom told me he didn't have any regrets.
- Tom bana hiç pişmanlık duymadığını söyledi.
- She regrets having never been there.
- Oraya hiç gitmediği için pişmanlık duyuyor.
- Tom regrets that he couldn't go.
- Tom gidemediği için pişmanlık duyuyor.
- He regrets his mistake.
- Yaptığı hatadan pişmanlık duydu.
- Tom says he doesn't have any regrets.
- Tom hiç pişmanlık duymadığını söylüyor.
- We all regret what happened.
- Hepimiz olanlardan pişmanlık duyuyoruz.
- He regrets his having wasted his money.
- Parasını boşa harcadığı için pişmanlık duyuyordu.
- Tom regrets telling Mary his telephone number.
- Tom, Mary'ye telefon numarasını söylediği için pişmanlık duymaktadır.
- I haven't had any regrets.
- Hiç pişmanlık duymadım.
- Tom says he regrets having been rude to you.
- Tom sana karşı kaba davranmaktan pişmanlık duyduğunu söylüyor.
- Tom regretted having wasted a great deal of his life.
- Tom hayatının büyük bir kısmını boşa harcadığı için pişmanlık duyuyor.
- He did not regret his decision.
- Kararından pişmanlık duymadı.
- She felt regret for having been rude to him.
- Ona karşı kaba davrandığı için pişmanlık duydu.
- You must do all you can lest you should regret later.
- İleride pişmanlık duymak istemiyorsan elinden geleni yapmalısın.
- He regrets not having worked harder at school.
- Okulda daha çok çalışmadığı için pişmanlık duyuyor.
- He regrets having wasted his time.
- Zamanını boşa harcadığı için pişmanlık duyuyor.
- The people who were involved in Pierrette's death do not have the slightest regrets.
- Pierrette'in ölümüne karışan insanlar en ufak bir pişmanlık duymuyorlar.
- I really regret going to Boston.
- Boston'a gitmekten gerçekten pişmanlık duyuyorum.
- He said he regretted the decision.
- Karardan pişmanlık duyduğunu söyledi.
- The time will come when he will regret this.
- Bundan pişmanlık duyacağı zaman gelecek.
- Tom regrets what he did.
- Tom yaptıklarından pişmanlık duyuyor.
- He said he regretted what had happened.
- Olanlardan pişmanlık duyduğunu söyledi.
- He regrets having been lazy.
- Tembel olduğu için pişmanlık duyuyor.
- Tom regrets his mistake.
- Tom hatasından pişmanlık duyuyor.
- He regretted having wasted a great deal of his life.
- Hayatının önemli bir bölümünü boşa harcadığı için pişmanlık duyuyordu.
Show More (62)
|
3 |
regret |
pişmanlık |
n. |
|
- He showed no regret about leaving his home town.
- Memleketini terk ettiği için hiç pişmanlık duymadı.
- Today, however, we must draw a line under our regrets.
- Ancak bugün pişmanlıklarımızın altına bir çizgi çekmeliyiz.
- It is a source of regret for me, too.
- Bu benim için de bir pişmanlık kaynağı.
- They resulted in a measure of progress, but also in many regrets.
- Bu toplantılar bir miktar ilerleme ve aynı zamanda birçok pişmanlıkla sonuçlandı.
- They resulted in a measure of progress, but also in many regrets.
- Bir ölçüde ilerlemeyle sonuçlansalar da aynı zamanda pek çok pişmanlığa da yol açmışlardır.
- That gives us cause for regret.
- Bu bize pişmanlık hissettiriyor.
- At this moment, all he felt within himself was regret.
- O anda içinde hissettiği tek şey pişmanlıktı.
- At this moment, all he felt within himself was regret.
- Şu anda kendi içinde hissettiği tek şey pişmanlıktı.
- She showed her regret over the serious mistake.
- Ciddi bir hata yaptığı için pişmanlığını gösterdi.
- Tom has no regrets.
- Tom'un pişmanlığı yok.
- Love's pleasure is ephemeral; regret eternal.
- Aşkın zevki geçicidir, pişmanlık ise ebedi.
- Tom has many regrets.
- Tom'un çok sayıda pişmanlıkları var.
- Love's pleasure is ephemeral; regret eternal.
- Aşkın zevki geçicidir; pişmanlığı sonsuzdur.
- I have a lot of regrets.
- Bir sürü pişmanlığım var.
- I've got no regrets about it.
- Benim bu konuda hiç pişmanlığım yok.
- The people who were involved in Pierrette's death do not have the slightest regrets.
- Pierrette'nin ölümüyle ilgili olanların en ufak pişmanlıkları yoktu.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
- Sanırım herkes çocukluğuna biraz pişmanlıkla bakar.
- Tom has no regrets.
- Tom herhangi bir pişmanlığı yok.
- The loss of her mother brought upon him pains and regrets.
- Annesinin kaybı ona acılar ve pişmanlıklar getirdi.
- I have no regrets at all.
- Hiç pişmanlığım yok.
- I have many regrets.
- Birçok pişmanlığım var.
- We all have regrets.
- Hepimizin pişmanlıkları var.
- She showed her regret over the serious mistake.
- Bu ciddi hatadan dolayı duyduğu pişmanlığı gösterdi.
- He expressed regret over the affair.
- Olayla ilgili pişmanlığını dile getirdi.
- Tom says he doesn't have any regrets.
- Tom herhangi bir pişmanlığı olmadığını söylüyor.
- The loss of his mother brought him sorrow and regret.
- Annesinin kaybı ona üzüntü ve pişmanlık getirdi.
- Sami will regret that for the rest of his life.
- Sami hayatının sonuna kadar bunun pişmanlığını yaşayacak.
- He sighed with regret.
- Pişmanlıkla iç çekti.
- Tom has many regrets.
- Tom'un birçok pişmanlığı var.
- What's you're biggest regret?
- En büyük pişmanlığınız nedir?
- I have many regrets.
- Pek çok pişmanlığım var.
- The loss of her mother brought upon him pains and regrets.
- Annesinin kaybı ona acı ve pişmanlık getirdi.
- It's one of the biggest regrets of my life.
- Hayatımın en büyük pişmanlıklarından biri.
- Even though he had made many mistakes, he didn't have any regrets.
- O birçok hata yapmış olmasına rağmen, onun herhangi bir pişmanlığı yoktu.
- Do you have any regrets?
- Hiç pişmanlığın var mı?
- I don't have many regrets.
- Çok fazla pişmanlığım yok.
- I have absolutely no regrets.
- Hiçbir pişmanlığım yok.
- She felt regret for having been rude to him.
- Ona kaba davrandığı için pişmanlık hissetti.
- For me, regret is the harshest punishment.
- Benim için pişmanlık en ağır cezadır.
- We all have regrets.
- Hepimizin pişmanlıkları vardır.
Show More (37)
|
4 |
regret |
üzülmek |
v. |
|
- I regret to say we no longer need your services.
- Üzülerek söylüyorum ki artık hizmetlerinize ihtiyacımız yok.
- I regret to say that the United States has had to invest USD 150 billion to revitalise the economy.
- ABD'nin ekonomiyi canlandırmak için 150 milyar dolar yatırım yapmak zorunda kaldığını üzülerek belirtmek isterim.
- What I regret is that the attempt to reflect this same idea in the final recommendations has failed.
- Üzüldüğüm nokta, aynı fikri nihai tavsiyelere yansıtma girişiminin başarısız olmasıdır.
- I regret to say that this is far from being the case at the moment, particularly in the agriculture sector.
- Üzülerek belirtmeliyim ki şu anda, özellikle tarım sektöründe durum böyle olmaktan çok uzak.
- This is a matter for the World Trade Organisation, but progress, I regret, is far too slow.
- Bu Dünya Ticaret Örgütü'nün meselesidir ancak üzülerek belirtmeliyim ki ilerleme çok yavaş olmaktadır.
- I very much regret that.
- Buna çok üzülüyorum.
- I entirely regret this result, but one must live as a democrat with due process.
- Bu sonuca tamamen üzülsem de bir demokrat olarak hukuki prosedüre göre yaşanması gerekir.
- I regret this since we have to act because others have not done their job.
- Buna üzülüyorum çünkü başkaları işlerini yapmadığı için harekete geçmek zorundayız.
- Unfortunately, that idea foundered at the committee stage, something which I particularly regret.
- Ne yazık ki bu fikir komite aşamasında başarısızlığa uğradı ki buna özellikle üzülüyorum.
- I regret to say that this is far from being the case at the moment, particularly in the agriculture sector.
- Üzülerek ifade etmeliyim ki, özellikle tarım sektöründe durum şu anda böyle olmaktan çok uzaktır.
- I very much regret this.
- Buna çok üzülüyorum.
- They won and I lost, to my regret and possibly their surprise.
- Üzülerek ve muhtemelen şaşırarak söylüyorum ki onlar kazandı ve ben kaybettim.
- Therefore the Commission regrets it cannot accept this amendment.
- Bu nedenle Komisyon bu değişikliği kabul edemeyeceğini üzülerek belirtmektedir.
- We regret his death.
- Vefatına üzülüyoruz.
- I regret this very much.
- Bu duruma çok üzüldük.
- She regrets having never been there.
- Orada bulunmadığı için üzülüyor.
- People regretted his sudden death deeply.
- İnsanlar onun ani ölümüne derinden üzüldü.
- He regrets his having wasted his money.
- Parasını boşa harcadığına üzülüyor.
- We regret to inform you that your paper has not been accepted.
- Üzülerek bildiriyoruz ki makaleniz kabul edilmemiştir.
- I understand everything now and I regret that Tom is not here with me now.
- Şimdi her şeyi anlıyorum ve Tom'un şu anda yanımda olmamasına üzülüyorum.
- I regret that I couldn't go with her.
- Onunla gidemediğime üzüldüm.
- Tom regrets that he did that.
- Tom bunu yaptığına üzülüyor.
- He said he regretted what had happened.
- Olanlara üzüldüğünü söyledi.
- Does Tom regret not doing that earlier?
- Tom onu daha önce yapmadığı için üzülüyor mu?
- To our regret, we were obliged to call off the game, which we had been looking forward to.
- Üzülerek, dört gözle beklediğimiz oyunu iptal etmek zorunda kaldık.
- I don't want you to do anything you're going to regret.
- Üzüleceğin bir şey yapmanı istemiyorum.
- People regretted his sudden death deeply.
- İnsanlar onun ani ölümüne derinden üzüldüler.
- Tom really regrets being an only child.
- Tom tek çocuk olduğuna gerçekten üzülüyor.
- We regret his death.
- Biz onun ölümüne üzülüyoruz.
- I cannot help but regret it.
- Üzülmemek işten bile değil.
- He deeply regretted this loss.
- O, bu kayba son derece üzüldü.
- I regret what happened to Tom.
- Tom'a olanlar için üzülüyorum.
- Your friends will regret your absence.
- Arkadaşlarınız yokluğunuza üzülecek.
- To my regret, my father could not recover from his long illness.
- Üzülerek söylüyorum ki, babam uzun süren hastalığından kurtulamadı.
- She regrets that she failed the examination.
- Sınavda başarısız olduğuna üzülüyor.
- I very much regretted having lost so much time.
- Çok fazla zaman kaybettiğim için çok üzüldüm.
Show More (33)
|
5 |
regret |
üzüntü |
n. |
|
- First, I want to express our regret at the euphemistic wording adopted.
- Öncelikle, benimsenen örtülü ifadeden duyduğumuz üzüntüyü dile getirmek istiyorum.
- I only regret that we did not reach the same result following the terrible storms in 1999, which hit France hard.
- Tek üzüntüm, 1999 yılında Fransa'yı derinden etkileyen korkunç fırtınaların ardından aynı sonuca ulaşamamış olmamızdır.
- I would like to take this opportunity to express one regret and voice one hope.
- Bu vesileyle bir üzüntümü ifade etmek ve bir umudumu dile getirmek istiyorum.
- In brief conclusion, I would like to express my regret.
- Kısaca üzüntümü ifade etmek istiyorum.
- I only regret that we did not reach the same result following the terrible storms in 1999, which hit France hard.
- Tek üzüntüm 1999 yılında Fransa'yı derinden etkileyen korkunç fırtınaların ardından aynı sonuca ulaşamamış olmamızdır.
- This satisfaction is, however, tinged with regret.
- Bununla birlikte, bu memnuniyet üzüntü ile karışıktır.
- I therefore regret that it is not mentioned in this proposal.
- Bu nedenle bu teklifte bahsedilmemesini üzüntüyle karşılıyorum.
- The spring Council expressed its regret that efforts by the Secretary-General had failed.
- Bahar Konseyi, Genel Sekreter'in çabalarının başarısız olmasından duyduğu üzüntüyü ifade etmiştir.
- In this respect, I regret the importance given over to financial concerns.
- Bu bağlamda mali kaygılara verilen önemi üzüntüyle karşılıyorum.
- To my great regret, in the erratum, this so-called linguistic amendment is not taken into account.
- Büyük bir üzüntüyle belirtmek isterim ki, düzeltme metninde bu sözde dilsel değişiklik dikkate alınmamıştır.
- This satisfaction is, however, tinged with regret.
- Ancak bu memnuniyet üzüntü ile karışıktır.
- I expressed our deep regret at the subsequent loss of life.
- Sonrasında meydana gelen can kayıplarından duyduğumuz derin üzüntüyü dile getirdim.
- I rather regret that the title only refers to food safety.
- Başlığın sadece gıda güvenliğine atıfta bulunmasını üzüntüyle karşılıyorum.
- I regret the letter of the eight members.
- Sekiz üyenin mektubunu üzüntüyle karşılıyorum.
- As rapporteur, I can only note this with regret.
- Raportör olarak bunu sadece üzüntüyle not edebilirim.
- In brief conclusion, I would like to express my regret.
- Sözlerime son verirken üzüntülerimi ifade etmek isterim.
- Lastly, I must express my regret that individual MEPs are going to Baghdad on their own initiative.
- Son olarak münferit milletvekillerinin kendi inisiyatifleriyle Bağdat'a gitmelerinden duyduğum üzüntüyü ifade etmeliyim.
- They all expressed regret over her death.
- Hepsi onun ölümünden duydukları üzüntüyü dile getirdiler.
- They all expressed regret over her death.
- Hepsi onun ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Show More (16)
|
6 |
regret |
esefle karşılamak |
v. |
|
- I regret the attempt by the car industry lobby to discredit the EEVC tests.
- Otomobil endüstrisi lobisinin EEVC testlerini itibarsızlaştırma girişimini esefle karşılıyorum.
- On the other hand, I regret the European Council's reckless step in respect of Turkey.
- Öte yandan, Avrupa Konseyi'nin Türkiye ile ilgili olarak attığı pervasız adımı esefle karşılıyorum.
- I therefore regret the proposal by Arlindo Cunha to reduce this threshold to 1500 euro.
- Bu nedenle Arlindo Cunha'nın bu eşiğin 1500 avroya düşürülmesi yönündeki önerisini esefle karşılıyorum.
- I regretted, too, America's decision to resile so lightly from the Anti-Ballistic Missile Treaty.
- Amerika'nın Anti-Balistik Füze Anlaşması'ndan bu kadar hafif bir şekilde çekilme kararını ben de esefle karşıladım.
- I nonetheless regret the reference to management and labour.
- Yine de yönetim ve işgücüne yapılan atfı esefle karşılıyorum.
Show More (2)
|
7 |
regret |
esef |
n. |
|
- On the other hand, I regret the European Council's reckless step in respect of Turkey.
- Öte yandan, Avrupa Konseyi'nin Türkiye konusunda attığı pervasız adımdan ötürü esef duyuyorum.
Show More (-2)
|
8 |
regret |
hayıflanmak |
v. |
|
- Tom really regrets being an only child.
- Tom tek çocuk olduğu için çok hayıflanıyor.
Show More (-2)
|