|
- The celebrity ignored the reporter's questions and walked by.
- Ünlü isim, muhabirin sorularını duymazdan gelerek yanından geçip gitti.
- Hundreds and hundreds of foreign reporters have searched for Chechens in Afghanistan.
- Yüzlerce ve yüzlerce yabancı muhabir Afganistan'da Çeçenleri aradı.
- That is what the reporter wants and that is what we all want.
- Muhabir de bunu istiyor, hepimiz de bunu istiyoruz.
- We're still trying to figure out how the reporter got the information.
- Hâlâ muhabirin bilgiyi nasıl aldığını anlamaya çalışıyoruz.
- The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
- Muhabirler belediye başkanının neden onlarla konuşmadığını öğrenmek istediler.
- One reporter said he looked like a fierce bulldog.
- Bir muhabir onun vahşi bir buldog gibi göründüğünü söyledi.
- I'm not a reporter.
- Ben bir muhabir değilim.
- She looked puzzled at the abrupt question posed by a reporter.
- Bir muhabirin sorduğu ani soru karşısında şaşkın görünüyordu.
- The president handed the speech to the reporter.
- Başkan konuşmayı muhabire verdi.
- The chief of police told reporters that both a member of the public and a police officer had been injured in last night's altercation.
- Polis şefi muhabirlere verdiği demeçte, dün gece çıkan kavgada hem bir vatandaş hem de bir polis memuru yaralandığını söyledi.
- By and large, reporters don't hesitate to intrude on one's privacy.
- Genel olarak muhabirler birinin mahremiyetine izinsiz girmeye çekinmezler.
- The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
- Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
- A reporter asked Tom some questions as he left the courthouse.
- Bir muhabir Tom'a adliyeden ayrılırken bazı sorular sordu.
- His wife screened him from reporters.
- Karısı onu muhabirlerden sakladı.
- She gave her reporters social deportment tips.
- O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.
- Are you a reporter?
- Sen bir muhabir misin?
- He addressed himself to the reporters.
- Muhabirlere hitap etti.
- Sami was hitting on a female reporter.
- Sami bir kadın muhabire asılıyordu.
- One reporter said he looked like a fierce bulldog.
- Bir muhabir, onun azgın bir bulldog köpeğine benzediğini söyledi.
- He is a reporter for Time magazine.
- Time dergisi için muhabirlik yapıyor.
- He is a reporter for Time magazine.
- Time dergisinde bir muhabirdir.
- Both Tom and I are reporters.
- Tom da ben de muhabiriz.
- The reporter rented an expensive room.
- Muhabir pahalı bir oda kiraladı.
- Tom refused to talk to reporters.
- Tom muhabirlerle konuşmayı reddetti.
- Mary has excellent shorthand skills and works as a hansard reporter in parliament.
- Mary'nin mükemmel steno becerileri vardır ve parlamentoda bir parlamento tutanağı muhabiri olarak çalışıyor.
- The reporter is running to the car.
- Muhabir arabaya doğru koşuyor.
- The reporter took down everything that was said.
- Muhabir söylenilen her şeyi kaydetti.
- He was encircled by a crowd of reporters.
- Bir muhabir kalabalığı tarafından kuşatıldı.
- Dan became a successful reporter.
- Dan başarılı bir muhabir oldu.
- I am a Spanish reporter.
- Ben İspanyol bir muhabirim.
- You are doing well for a cub reporter.
- Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
- Being a reporter is hard work.
- Muhabir olmak zor iş.
- I'm not a reporter.
- Muhabir değilim.
- She gave her reporters social deportment tips.
- Muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.
- I'm a reporter.
- Ben bir muhabirim.
- The reporter refused to name his sources.
- Muhabir kaynaklarının adını vermeyi reddetti.
- He was encircled by a crowd of reporters.
- Etrafı muhabir topluluğuyla çevrildi.
- Here's the group of reporters I told you about.
- İşte size bahsettiğim muhabir grubu.
- Are you a reporter?
- Muhabir misin?
- You're a reporter.
- Sen bir muhabirsin.
- The reporter filed his story just before the paper went to press.
- Muhabir, gazete baskıya girmeden hemen önce hikayesini teslim etti.
- The director wanted the local Asahi reporter to go to the scene of the crime.
- Yönetmen yerel Asahi muhabirinin suç mahalline gitmesini istedi.
- Tom and I are both reporters.
- Tom da ben de muhabiriz.
- The reporter criticized the politician.
- Muhabir politikacıyı eleştirdi.
- The president handed the speech to the reporter.
- Başkan, muhabire demeç verdi.
- The reporter learned about war first hand.
- Muhabir, savaş hakkında ilk elden bilgi aldı.
- That reporter has a nose for news.
- O muhabir haberin kokusunu alıyor.
- Being a reporter is hard work.
- Muhabir olmak zor iştir.
- The reporters started asking Tom questions as soon as he left the courtroom.
- Tom mahkeme salonundan çıkar çıkmaz muhabirler ona sorular sormaya başladı.
- Tom is a reporter.
- Tom bir muhabirdir.
- A reporter asked Tom some questions as he left the courthouse.
- Adliyeden ayrılırken bir muhabir Tom'a bazı sorular sordu.
- Tom was a reporter.
- Tom bir muhabirdi.
- Tom is a reporter based in Boston.
- Tom, Boston muhabiri.
- The reporter took down everything that was said.
- Muhabir söylenen her şeyi not aldı.
- The reporter filed his story just before the paper went to press.
- Muhabir haberini gazete baskıya girmeden hemen önce verdi.
- Mary has excellent shorthand skills and works as a hansard reporter in parliament.
- Mary'nin mükemmel steno becerileri var ve parlamentoda hansard muhabiri olarak çalışıyor.
- I was a reporter.
- Ben bir muhabirdim.
- Tom is a reporter based in Boston.
- Tom Boston'da yaşayan bir muhabir.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
- Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- Tom is a reporter.
- Tom bir muhabir.
- The reporters continued to ask questions.
- Muhabirler soru sormaya devam etti.
- Her story was vindicated by a reporter, who found that the police officer had been lying.
- Hikayesi, polis memurunun yalan söylediğini ortaya çıkaran bir muhabir tarafından doğrulandı.
- Tom became a successful reporter.
- Tom başarılı bir muhabir oldu.
Show More (60)
|
