1 |
roam |
dolaşmak |
v. |
|
- There are a lot better places to roam, kid.
- Dolaşılacak çok daha iyi yerler var, evlat.
- They were encouraged not to let their cattle roam freely.
- Sığırlarının serbestçe dolaşmasına izin vermemeleri için teşvik edildiler.
- They roamed about the forest.
- Onlar ormanın çevresinde dolaştı.
- Four horses roam the pasture.
- Merada dört at dolaşıyor.
- Dinosaurs once roamed the earth.
- Bir zamanlar dünyada dinozorlar dolaşırdı.
- A strange beast is roaming through the woods.
- Garip bir yaratık ormanda dolaşıyor.
- Tom let his chooks out so they could roam free in the garden.
- Tom, bahçede serbestçe dolaşabilsinler diye tavuklarını dışarı salıverdi.
- The deer roam freely inside the park.
- Geyik parkın içinde özgürce dolaştı.
- My cat likes to roam at night.
- Kedim geceleri dolaşmaktan hoşlanır.
- Around the saints roam the devils.
- Azizlerin etrafında şeytanlar dolaşır.
- It was the custom in old times that as soon as a Japanese boy reached manhood he should leave his home and roam through the land in search of adventures.
- Eski zamanlarda bir Japon delikanlısı erkekliğe erişir erişmez evinden ayrılır ve macera aramak için diyar diyar dolaşırdı.
- Tigers roam over a very large area to find prey.
- Kaplanlar, av bulmak için çok geniş bir alanı dolaşırlar.
- The deer roam freely inside the park.
- Geyikler parkın içinde özgürce dolaşıyor.
- Four horses roam the pasture.
- Dört at merayı dolaşıyor.
- Tigers roam over a very large area to find prey.
- Kaplanlar av bulmak için çok geniş bir alanda dolaşırlar.
- They roamed about the forest.
- Ormanda dolaştılar.
- My cat likes to roam at night.
- Kedim geceleri dolaşmayı sever.
- Tom let his chooks out so they could roam free in the garden.
- Tom, bahçede özgürce dolaşabilsinler diye tavuklarını dışarı saldı.
- A strange beast is roaming through the woods.
- Ormanda garip bir canavar dolaşıyor.
- Tom roamed through the streets of Boston.
- Tom Boston sokaklarında dolaştı.
- I was roaming over the mountains all through the night.
- Gece boyunca dağlarda dolaştım.
Show More (18)
|
2 |
roam |
gezinmek |
v. |
|
- The mechanic's eyes roamed over the engine.
- Tamircinin gözleri motorun üzerinde geziniyordu.
- Around the saints roam the devils.
- Azizlerin yakınında şeytanlar gezinir.
Show More (-1)
|
3 |
roam |
yurt dışında telefon hattını kullanmak |
v. |
|
- Some phone service providers won't let you roam.
- Bazı telefon servis sağlayıcıları hattınızı yurt dışında kullanmanıza izin vermiyor.
Show More (-2)
|
4 |
roam |
aylak aylak dolaşmak |
v. |
|
- Homeless people were roaming across the streets.
- Evsiz insanlar sokaklarda aylak aylak dolaşıyordu.
Show More (-2)
|
5 |
roam |
gezmek |
v. |
|
- There are a lot better places to roam, kid.
- Gezilecek çok daha iyi yerler var evlat.
Show More (-2)
|
6 |
roam |
sürtmek |
v. |
|
- Dinosaurs once roamed the earth.
- Bir zamanlar dünya üzerinde dinozorlar hüküm sürüyordu.
Show More (-2)
|