1 |
sharply |
keskince |
adv. |
|
- On the Coast of Death and in the Rias Baixas and the Rias Altas, these misfortunes are remembered even more sharply.
- Ölüm Kıyısında ve Rias Baixas ve Rias Altas'ta bu talihsizlikler daha da keskin bir şekilde hatırlanmaktadır.
- Sharply contrasting interests characterise international HGV traffic.
- Uluslararası HGV trafiğini karakterize eden keskin zıtlıklar bulunmaktadır.
- Since 1996 the opportunities to catch fish in the area in question have fallen sharply.
- 1996 yılından bu yana söz konusu bölgede balık yakalama fırsatları keskin bir şekilde düşmüştür.
- In particular, real imports increased sharply, rising by 30% compared to the first half of 1999.
- Özellikle, gerçek ithalat keskin bir artışla, 1999’un ilk yarısına kıyasla %30 oranında yükseldi.
- Yet, in my view, opinions do not have to be so sharply divided.
- Ancak benim görüşüme göre, görüşlerin bu kadar keskin bir şekilde bölünmesi gerekmiyor.
- Japan has sharply increased its spending on research, even though its economy is flagging.
- Japonya, ekonomisi kötüye gitmesine rağmen araştırma harcamalarını keskin bir şekilde arttırdı.
- This is the sixth and most sharply worded motion since the crisis broke in Zimbabwe.
- Bu, Zimbabve'deki krizin patlak vermesinden bu yana verilen altıncı ve en keskin ifadeli önergedir.
- International HGV traffic is characterised by sharply contrasting interests.
- Uluslararası HGV trafiği, keskin bir şekilde zıt menfaatlerle karakterize edilmektedir.
- Opinions on this harmonisation proposal differ sharply.
- Bu uyumlaştırma önerisine ilişkin görüşler keskin farklılıklar göstermektedir.
- Yet, in my view, opinions do not have to be so sharply divided.
- Ancak benim görüşüme göre görüşlerin bu kadar keskin bir şekilde bölünmesi gerekmiyor.
- The plane turned sharply to the right just before it crashed.
- Uçak düşmeden hemen önce keskin bir şekilde sağa döndü.
- It contrasts sharply with its surroundings.
- Çevresiyle keskin bir tezat oluşturuyor.
- Corporate earnings in the first quarter improved sharply.
- İlk çeyrekte şirket kazançları keskin bir artış gösterdi.
- It contrasts sharply with its surroundings.
- Çevresi ile keskin bir tezat oluşturuyor.
- Stock prices fell sharply.
- Hisse senedi fiyatları keskin bir şekilde düştü.
- Why has the birthrate declined so sharply?
- Doğum oranı neden bu kadar keskin şekilde düştü?
- Public opinion has been sharply divided into supporters and opponents.
- Kamuoyu keskin bir şekilde destekçiler ve karşıtlar olarak ikiye bölündü.
- The road bends sharply to the right at this point.
- Yol bu noktada sağa doğru keskin virajlı.
- The road bends sharply to the right at this point.
- Yol bu noktada keskin bir şekilde sağa kıvrılıyor.
- Corporate earnings in the first quarter improved sharply.
- Şirket kazançları ilk çeyrekte keskin şekilde arttı.
- The plane turned sharply to the right just before it crashed.
- Uçak çakılmadan hemen önce keskin bir şekilde sağa dönmüş.
- Gold futures were sharply higher.
- Altın vadeli işlemleri keskin bir yükseliş gösterdi.
- Public opinion has been sharply divided into supporters and opponents.
- Kamuoyu, destekçiler ve muhalifler olarak keskin bir şekilde bölündü.
Show More (20)
|
2 |
sharply |
hızla |
adv. |
|
- Indebtedness has risen sharply, mainly in order to finance the purchase of government bonds in Turkish liras.
- Esas olarak Türk lirası cinsinden devlet tahvilleri satın alınmasını finanse etmek için, borç miktarı hızla artmıştır.
- Unemployment rose sharply.
- İşsizlik hızla arttı.
- Both stocks rose sharply.
- Her iki hisse senedi de hızla yükseldi.
- Gold futures were sharply higher.
- Altın vadeli işlemleri hızla yükseldi.
- The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
Show More (2)
|
3 |
sharply |
sert bir şekilde |
adv. |
|
- He replied sharply when he was asked who he was.
- Kendisine kim olduğu sorulduğunda sert bir şekilde cevap verdi.
Show More (-2)
|
4 |
sharply |
birden |
adv. |
|
- She turned around sharply with an angry face.
- Kızgın bir yüz ifadesiyle birden arkasını döndü.
Show More (-2)
|
5 |
sharply |
keskin biçimde |
adv. |
|
- The number of applicants has declined sharply since last year.
- Başvuranların sayısı geçen yıldan bu yana keskin biçimde düşüş göstermiştir.
Show More (-2)
|
6 |
sharply |
tamamen |
adv. |
|
- Her beliefs and values contrast sharply with her mother’s.
- İnançları ve değerleri annesininkilerle tamamen zıttır.
Show More (-2)
|