short - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
short kısa adj.
  • The word 'pit' has a short /i/ sound.
  • Çukur' kelimesinde kısa bir /i/ sesi vardır.
  • I have just been living here a short time.
  • Kısa bir süredir burada yaşıyorum.
  • They went for a short walk.
  • Kısa bir yürüyüşe çıktılar.
Show More (537)
short kısa boylu adj.
  • Although he was short, he was attractive enough.
  • Kısa boylu olmasına rağmen yeterince çekiciydi.
  • He was short and was losing his hair.
  • Kısa boyluydu ve saçları dökülüyordu.
  • Yanni was short of stature, but he was very strong.
  • Yanni kısa boyluydu ama çok güçlüydü.
Show More (21)
short az adj.
  • The runner's time was ten short of the winner's.
  • Koşucunun zamanı kazananınkinden on puan azdı.
  • I shall be brief because I know time is short.
  • Kısa keseceğim çünkü vaktin az olduğunu biliyorum.
  • The second important point is that blood is in ever shorter supply.
  • İkinci önemli nokta ise kanın giderek daha az temin ediliyor olmasıdır.
Show More (7)
short eksik adj.
  • The company is short of funds for new projects.
  • Şirketin yeni projeler için fon eksikliği söz konusu.
  • It remains extremely regrettable that we are still more than EUR 3 million short on the landmine issue.
  • Kara mayını konusunda hala 3 milyon Avro'dan fazla eksiğimiz olması son derece üzücüdür.
  • How much are we short?
  • Ne kadar eksiğimiz var?
Show More (4)
short yetersiz adj.
  • My breath is short, so I must sit now.
  • Nefesim yetmiyor, bu yüzden oturmalıyım.
  • This is why I feel that the motion falls short and I did not vote for it.
  • Bu nedenle önergenin yetersiz olduğunu düşünüyorum ve lehinde oy vermedim.
  • It is especially when times are getting hard that funding runs short.
  • Özellikle zamanın zorlaştığı zamanlarda finansman yetersiz kalır.
Show More (4)
short kısa süreliğine adv.
  • It seems that many of us have a very short memory.
  • Görünen o ki birçoğumuz çok kısa süreli bir hafızaya sahibiz.
  • Political victories can only be enjoyed for short periods, however.
  • Ancak siyasi zaferler sadece kısa süreliğine kazanılabilir.
  • A short period of slightly high glucose levels will not cause harm.
  • Kısa süreli hafif yüksek glikoz seviyeleri zarara neden olmayacaktır.
Show More (3)
short şort n.
  • My mother uses my father's old short as a dust rag.
  • Annem babamın eski şortunu toz bezi olarak kullanır.
  • My mother uses my father's old short as a dust rag.
  • Annem, babamın eski şortunu toz bezi olarak kullanıyor.
Show More (-1)
short kısaltılmış adj.
  • Tom is short for Thomas.
  • Tom, Thomas'ın kısaltması.
  • Jim is short for James.
  • Jim James'in kısaltılmış halidir.
Show More (-1)
short kısa film adj.
  • Let's watch the new short film.
  • Yeni kısa filmi izleyelim.
Show More (-2)
short sert adj.
  • Care for a short?
  • Sert bir şeyler ister misin?
Show More (-2)
short kısa devre adj.
  • There must be a short in the system.
  • Sistemde bir kısa devre olmalı.
Show More (-2)
short kısa devre yapmak v.
  • A kettle device that shorted out had caused the fire.
  • Yangına kısa devre yapan bir su ısıtıcısı cihazı neden oldu.
Show More (-2)
short dar adj.
  • It seems to me to be short-sighted.
  • Bu bana dar görüşlü bir yaklaşım gibi geliyor.
Show More (-2)
short güdük adj.
  • Yanni was short of stature, but he was very strong.
  • Yanni güdük ama çok kuvvetliydi.
Show More (-2)
short kısaca adv.
  • To make a long story short, he was fired.
  • Kısaca anlatmak gerekirse, işten kovuldu.
Show More (-2)
short kısa kesilmiş adj.
  • I wanted my hair cut short.
  • Saçımın kısa kesilmesini istedim.
Show More (-2)