|
- She wondered if they were sincere in their praise.
- Övgülerinde samimi olup olmadıklarını merak etti.
- Nevertheless, we are both sincere in our views, opposing though they may be.
- Bununla birlikte her ikimiz de görüşlerimizde samimiyiz, her ne kadar karşıt olsalar da.
- True Europeans, honest democrats and sincere lovers of freedom should vote against it.
- Gerçek Avrupalılar, dürüst demokratlar ve samimi özgürlük sevdalıları bu tasarıya karşı oy kullanmalıdır.
- The analysis of the situation is sincere of course, but I do not believe that it reaches the right conclusions.
- Durum analizi elbette samimidir, ancak doğru sonuçlara ulaştığına inanmıyorum.
- As a sincere Europhile, it pains me every time I come across this culture of secrecy.
- Samimi bir Avrupa hayranı olarak bu gizlilik kültürüyle her karşılaştığımda üzülüyorum.
- This is sincere and from the heart.
- Bu samimi ve yürekten gelen bir alkıştır.
- Nevertheless, we are both sincere in our views, opposing though they may be.
- Bununla birlikte, her ikimiz de görüşlerimizde samimiyiz, her ne kadar karşıt olsalar da.
- We judge a work of art by its effect on our sincere and vital emotion, and nothing else.
- Bir sanat eserini samimi ve hayati duygularımız üzerindeki etkisine göre değerlendiririz, başka hiçbir şeye değil.
- We judge a work of art by its effect on our sincere and vital emotion, and nothing else.
- Bir sanat eserini, onun samimi ve hayati duygularımız üzerindeki etkisine göre yargılarız, başka hiçbir şeye göre değil.
- I'm lucky to have sincere friends.
- Samimi arkadaşlarım olduğu için şanslıyım.
- He is sincere in his promises.
- Sözlerinde samimidir.
- Tom is a very sincere person.
- Tom çok samimi bir insandır.
- Tom seemed sincere.
- Tom samimi görünüyordu.
- I think Tom is sincere.
- Bence Tom samimi.
- I'm being sincere when I say that I love you.
- Seni sevdiğimi söylerken samimiyim.
- Do you think I'm not sincere?
- Sence samimi değil miyim?
- Women are sincere.
- Kadınlar samimidir.
- Tom could be sincere, but I doubt it.
- Tom samimi olabilir, ancak bundan şüpheliyim.
- Were you sincere?
- Samimi miydin?
- We're sincere.
- Biz samimiyiz.
- Tom could be sincere, but I doubt it.
- Tom samimi olabilir ama bundan şüpheliyim.
- Tom seemed really sincere.
- Tom gerçekten samimi görünüyordu.
- Tom doesn't seem to be as sincere as Mary seems to be.
- Tom, Mary'nin göründüğü kadar samimi görünmüyor.
- Are you sincere?
- Samimi misin?
- Tom is a sincere person.
- Tom samimi bir insandır.
- I'm sincere.
- Ben samimiyim.
- He is usually straightforward and sincere and thereby gains the confidence of those who meet him.
- Genellikle açık sözlü ve samimidir ve bu sayede kendisiyle tanışanların güvenini kazanır.
- He is a very sincere person.
- O, çok samimi insandır.
- The worst solitude is to be destitute of sincere friendship.
- En kötü yalnızlık, samimi bir dosttan mahrum olmaktır.
- He is sincere in his promises.
- O sözlerinde samimidir.
- At first, he sounded very sincere.
- İlk başta sesi çok samimi geliyordu.
- Tom is sincere, isn't he?
- Tom samimi biri, değil mi?
- Tom seems to be sincere.
- Tom samimi görünüyor.
- You're sincere.
- Sen samimisin.
- I wonder if Tom is sincere.
- Acaba Tom samimi mi?
- Tom didn't seem very sincere.
- Tom pek samimi görünmüyordu.
- I'm being sincere when I say that I love you.
- Seni sevdiğimi söylediğimde samimi davranıyorum.
- Tom looked sincere.
- Tom samimi gibiydi.
- Be sincere with me.
- Bana samimi ol.
- Tom didn't seem very sincere.
- Tom çok samimi görünmüyordu.
- I need a sincere friend.
- Samimi bir arkadaşa ihtiyacım var.
- He is a very sincere person.
- Çok samimi bir insandır.
- Instead of flattery, give us an honest and sincere estimate!
- Yağcılık yerine, bize dürüst ve samimi bir tahminde bulunun!
- Please accept my sincere apologies.
- Lütfen benim samimi özürlerimi kabul edin.
- Tom didn't seem sincere.
- Tom samimi görünmüyordu.
- Tom is a very sincere person.
- Tom çok samimi bir kişi.
- I need a sincere girlfriend.
- Samimi bir kız arkadaşa ihtiyacım var.
- Tom is sincere, isn't he?
- Tom samimi, değil mi?
- Any emotion, if it is sincere, is involuntary.
- Herhangi bir duygu, eğer samimi ise, istem dışıdır.
- Tom looked sincere.
- Tom samimi görünüyordu.
- I hope Tom is sincere.
- Umarım Tom samimidir.
- Tom is a sincere person.
- Tom samimi bir kişi.
- Are you sincere?
- Samimi misiniz?
- Do you think I'm not sincere?
- Samimi olmadığımı mı düşünüyorsun?
- I swear I'm telling the sincere truth.
- Yemin ederim samimi gerçeği söylüyorum.
- Tom didn't seem to be as sincere as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar samimi görünmüyordu.
- Tom may be sincere.
- Tom samimi olabilir.
- Be sincere with me.
- Bana karşı samimi ol.
- Tom seemed to be sincere.
- Tom samimi görünüyordu.
- Any emotion, if it is sincere, is involuntary.
- Her duygu, eğer samimiyse, istemsizdir.
- Tom is sincere.
- Tom samimi.
- I'm sure Tom is quite sincere.
- Tom'un oldukça samimi olduğuna eminim.
- Tom seems sincere.
- Tom samimi görünüyor.
Show More (60)
|
|
- Top management extends their sincere thanks to all employees.
- Üst yönetim tüm çalışanlara en içten teşekkürlerini sunar.
- So let me express my sincere thanks to them too.
- Bu yüzden onlara da en içten teşekkürlerimi sunmama izin verin.
- My sincere congratulations on this.
- Bunun için en içten tebriklerimi sunarım.
- I would like to express my sincere thanks to her for that.
- Bunun için kendisine içten teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
- A very sincere thank you for that.
- Bunun için çok içten bir teşekkür.
- I would also like to express my sincere thanks to the two rapporteurs for their tenacity and commitment.
- Ayrıca iki raportöre azim ve kararlılıkları için içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- Once again, I would like to express my very sincere thanks!
- Bir kez daha en içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum!
- I would like to express my sincere thanks to her for that.
- Bunun için kendisine en içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
- Again, sincere thanks for all the work you have done.
- Yaptığınız tüm çalışmalar için tekrar en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
- Sincere thanks for your work.
- Çalışmalarınız için içten teşekkürler.
- Once again I would express my sincere thanks for the constructive dialogue that we have enjoyed.
- Keyifle sürdürdüğümüz yapıcı diyalog için bir kez daha içten teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
- Mr Khanbhai sends his sincere apologies for not being here to present his report.
- Bay Khanbhai raporunu sunmak üzere burada bulunamadığı için en içten özürlerini iletiyor.
- Finally, I would like to reiterate my sincere thanks to everyone who worked so hard on this issue.
- Son olarak, bu konuda çok çalışan herkese içten teşekkürlerimi yinelemek istiyorum.
- First of all my sincere thanks to the chairman, Caroline Jackson, for giving this report preferential passage.
- Öncelikle bu rapora öncelikli geçiş hakkı tanıdığı için Başkan Caroline Jackson'a içten teşekkürlerimi sunarım.
- Finally, may I repeat my sincere thanks to all those who have participated in this Herculean task.
- Son olarak, bu zorlu göreve katılan herkese en içten teşekkürlerimi yinelemek isterim.
- As Deputy Mayor of Toulouse, I would like to give my sincere thanks to all those who have sent these messages to us.
- Toulouse Belediye Başkan Yardımcısı olarak bize bu mesajları gönderen herkese en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
- I offer you my sincere thanks for your direct answer.
- Doğrudan cevabınız için size en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
- Finally, may I repeat my sincere thanks to all those who have participated in this huge effort.
- Son olarak, bu büyük çabaya katılan herkese en içten teşekkürlerimi yinelemek isterim.
- Are you sincere?
- İçten misin?
- They offered their sincere apologies.
- Onlar içten özürlerini sundu.
- Are you sincere?
- İçten misiniz?
- Please accept my sincere apologies.
- Lütfen içten özürlerimi kabul edin.
- Tom is sincere, isn't he?
- Tom içten, değil mi?
- At first, he sounded very sincere.
- İlk başta, o çok içten görünüyordu.
- Please accept my sincere apologies for my impertinence.
- Lütfen terbiyesizliğim için içten özürlerimi kabul edin.
- Please accept my sincere apologies for my impertinence.
- Lütfen benim saygısızlığım için içten özürlerimi kabul edin.
- They offered their sincere apologies.
- İçten özürlerini sundular.
- I owe you a sincere apology.
- Sana içten bir özür borçluyum.
Show More (25)
|