|
- Sixteen million people are starving today; 15 000 tonnes have been delivered.
- Bugün on altı milyon insan açlık çekiyor; 15 000 ton teslim edildi.
- Four to sixteen times more aerials are needed for third-generation communications than for 2G.
- Üçüncü nesil iletişim için 2G'ye kıyasla dört ila on altı kat daha fazla antene ihtiyaç vardır.
- The embryo, as it divides into two, then four, eight and sixteen and more cells, is the process of the living being.
- Embriyonun önce iki, sonra dört, sekiz ve on altı ve daha fazla hücreye bölünmesi, canlı varlığın sürecidir.
- If you add all this time together, you arrive at the sixteen minutes out of the twenty-two.
- Eğer tüm bu zamanı toplarsanız, yirmi iki dakikanın on altı dakikasına ulaşırsınız.
- The dead included a four-year old boy, a ten-year old girl and a sixteen-year old boy.
- Ölenler arasında dört yaşında bir erkek çocuğu, on yaşında bir kız çocuğu ve on altı yaşında bir erkek çocuğu vardı.
- Brazil hosts the Summer Olympics in twenty sixteen.
- Brezilya iki bin on altıda Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapıyor.
- Even though Tom is only sixteen, he looks like he's over twenty.
- Tom sadece on altı yaşında olmasına rağmen, yirminin üzerinde gibi görünüyor.
- My mother gave birth to me when she was sixteen years old.
- Annem beni on altı yaşındayken doğurmuş.
- I dropped out of high school when I was sixteen.
- On altı yaşındayken liseyi bıraktım.
- Children who are sixteen years old or younger may not enter the theater.
- On altı yaşında veya daha küçükler tiyatroya giremezler.
- Those boys are sixteen years old.
- Bu çocuklar on altı yaşında.
- I will be sixteen next birthday.
- Gelecek doğum gününde on altı olacağım.
- Four plus sixteen equals twenty.
- Dört artı on altı eşittir yirmi.
- I will be sixteen years old next year.
- Gelecek yıl on altı yaşında olacağım.
- Sami turned sixteen.
- Sami on altı yaşına girdi.
- She said he would be sixteen next month.
- Gelecek ay on altı yaşında olacağını söyledi.
- I'll be sixteen on my next birthday.
- Bir sonraki doğum günümde on altı yaşında olacağım.
- Sami got a sixteen thousand dollar check from Layla.
- Sami, Layla'dan on altı bin dolarlık bir çek aldı.
- Tom told me that he had been skydiving since he was sixteen.
- Tom bana on altı yaşından beri paraşütle atladığını söyledi.
- Linda is sixteen, but had no trouble passing for twenty.
- Linda on altı yaşında ama yirmi yaşına görünmek konusunda hiç zorlanmadı.
- Children who are sixteen years old or younger may not enter the theater.
- On altı yaşında veya daha küçük çocuklar tiyatroya giremez.
- When he was forty years old, he could speak sixteen languages.
- O kırk yaşındayken on altı dil konuşabiliyordu.
- Sami was only sixteen.
- Sami sadece on altı yaşındaydı.
- She said she had met with a traffic accident when she was sixteen.
- On altı yaşındayken bir trafik kazası geçirdiğini söyledi.
- I'll be sixteen on my next birthday.
- Gelecek doğum günümde on altı olacağım.
- Sami is now sixteen years old.
- Sami şimdi on altı yaşında.
- I will be sixteen years old next year.
- Önümüzdeki yıl on altı yaşında olacağım.
- Sami got his first job at sixteen, milking cows.
- Sami ilk işine on altı yaşında, inek sağarak başladı.
- Four hundred and sixteen Chinese Olympic athletes are in Rio.
- Dört yüz on altı Çinli Olimpiyat sporcusu Rio'da.
- I'll be sixteen years old next month.
- Gelecek ay, on altı yaşında olacağım.
- Sami met Layla when he as sixteen years old.
- Sami on altı yaşındayken Layla ile tanıştı.
- Sami met Layla when he as sixteen years old.
- Sami, on altı yaşındayken Leyla ile tanıştı.
- Emily left school at sixteen.
- Emily on altı yaşında okulu bıraktı.
- Sami had sixteen different accounts on Instagram.
- Sami'nin Instagram'da on altı farklı hesabı vardı.
- My mother gave birth to me when she was sixteen years old.
- Annem beni on altı yaşındayken dünyaya getirmiş.
- She didn't want her daughter to be pregnant at the age of sixteen.
- Kızının on altı yaşında hamile kalmasını istemiyordu.
- Even though Tom is only sixteen, he looks like he's over twenty.
- Tom sadece on altı yaşında olmasına rağmen yirminin üzerinde gibi görünüyor.
- One hundred and sixteen people died as a result of a bomb attack in Pakistan.
- Pakistan'daki bir bombalı saldırı sonucunda yüz on altı kişi öldü.
- Germany is made up of sixteen Länder.
- Almanya on altı eyaletten oluşur.
- Only sixteen percent of the teachers at the school are female.
- Okuldaki öğretmenlerin sadece yüzde on altısı kadın.
- Sami posed as a nurse at a Cairo hospital when he was just sixteen.
- Sami henüz on altı yaşındayken Kahire'deki bir hastanede hemşire olarak çalışıyordu.
- Sami is never gonna see sixteen.
- Sami asla on altıyı göremeyecek.
- I was sixteen in this picture, and Tom was ten.
- Bu fotoğrafta on altı yaşındaydım ve Tom on yaşındaydı.
- She read the book once when she was sixteen.
- Bu kitabı on altı yaşındayken bir kez okumuştu.
- Two is the fourth root of sixteen.
- İki, on altının dördüncü köküdür.
- I will be sixteen in May.
- Mayıs ayında on altı yaşıma gireceğim.
- My older sister Angelina is sixteen years old.
- Ablam Angelina on altı yaşında.
- Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
- On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
- She said she would be sixteen next month.
- O, gelecek ay on altı olacağını söyledi.
- She said he would be sixteen next month.
- Gelecek ay on altı olacağını söyledi.
- Sami is sixteen and he's still a minor.
- Sami on altı yaşında ve hala reşit değil..
- I'm sixteen years old.
- Ben on altı yaşındayım.
- Four plus sixteen equals twenty.
- Dört artı on altı yirmiye eşittir.
- I was sixteen years younger than him.
- Ondan on altı yaş gençtim.
- I got a motorcycle driver's license when I was sixteen and a half.
- On altı buçuk yaşındayken motosiklet ehliyeti aldım.
- One hundred and sixteen people died as a result of a bomb attack in Pakistan.
- Pakistan'daki bir bombalı saldırı sonucu yüz on altı kişi öldü.
- She read the book once when she was sixteen.
- O, on altı yaşındayken kitabı bir kez okudu.
- Only sixteen percent of the teachers at the school are female.
- Okuldaki öğretmenlerin sadece yüzde on altısı kadındır.
- Those boys are sixteen years old.
- Bu oğlanlar on altı yaşındalar.
- When she was forty, she could speak sixteen languages.
- O kırk yaşındayken on altı dil konuşabiliyordu.
- I've been working since I was sixteen years old.
- Ben on altı yaşımdan beri çalışıyorum.
- I'll be sixteen years old next month.
- Gelecek ay, on altı yaşıma gireceğim.
- She said she would be sixteen next month.
- Gelecek ay on altı yaşında olacağını söyledi.
- When I was sixteen, I played tennis for the first time.
- İlk kez on altı yaşındayken tenis oynadım.
- I've been working since I was sixteen years old.
- On altı yaşımdan beri çalışıyorum.
- I'll be sixteen in September.
- Eylül'de on altı yaşıma gireceğim.
- Germany is made up of sixteen Länder.
- Almanya on altı eyaletten oluşuyor.
- Tom began living by himself at the age of sixteen.
- Tom on altı yaşında tek başına yaşamaya başladı.
- Sami had sixteen different accounts on Instagram.
- Sami'nin İnstagram üzerinde on altı farklı hesabı vardı.
- I got a motorcycle driver's license when I was sixteen and a half.
- Ben on altı buçuk yaşındayken bir motosiklet ehliyeti aldım.
- Two is the fourth root of sixteen.
- On altının dördüncü dereceden kökü ikidir.
- Now you are sixteen, you should know better.
- Artık on altı yaşındasın, nasıl davranacağını bilmelisin.
- I was sixteen years younger than him.
- Ondan on altı yaş küçüktüm.
- Children of age sixteen and under will not be admitted to the theatre.
- On altı yaş ve altındaki çocuklar tiyatroya alınmayacaktır.
- When I was sixteen, I played tennis for the first time.
- On altı yaşındayken ilk kez tenis oynadım.
- I will be sixteen next birthday.
- Gelecek doğum günümde on altı yaşında olacağım.
- My mother gave birth to me when she was sixteen years old.
- Anam beni doğurduğunda on altı yaşındaymış.
- When he was forty years old, he could speak sixteen languages.
- Kırk yaşındayken on altı dil konuşabiliyordu.
Show More (75)
|