|
- The children's stomachs were full of chocolate.
- Çocukların mideleri çikolata doluydu.
- Why do 800 million people still have an empty stomach?
- Neden 800 milyon insanın midesi hala boş?
- In addition, eat slowly to give your stomach ample time to digest the food.
- Ayrıca, midenize yiyecekleri sindirmesi için yeterince zaman tanımak için yavaş yiyin.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce bir şeyler ye evlat, mideni bozacaksın.
- In addition, eat slowly to give your stomach ample time to digest the food.
- Ayrıca, midenize yemeği sindirmesi için yeterli zaman vermek için yavaş yiyin.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden kötü olacak.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden berbat olacak.
- When Bromelain is in the stomach, it will help the body break down and digest protein.
- Bromelain midede olduğunda, vücudun proteini parçalamasına ve sindirmesine yardımcı olacaktır.
- I got a stomach tumor and had to have it operated on.
- Bir mide tümörüm vardı ve onu ameliyat ettirmek zorunda kaldım.
- A sharp pain pierced her stomach.
- Keskin bir ağrı midesini deldi.
- The cancer has spread to her stomach.
- Kanser midesine yayılmış.
- The pain in my stomach has gone.
- Midemdeki ağrı geçti.
- When I read the list of ingredients, my stomach turned.
- Malzemeler listesini okuduğumda midem bulandı.
- My stomach is upset.
- Midem bulanıyor.
- I have a weak stomach.
- Midem zayıf.
- Food is digested in the stomach.
- Besin midede sindirilir.
- I felt a sharp pain in my stomach.
- Midemde keskin bir ağrı hissettim.
- If your stomach growls in the middle of a test, that's pretty embarrassing.
- Sınav ortasında mideniz guruldarsa, bu oldukça utandırıcı bir durum olur.
- The doctor used X-rays to examine my stomach.
- Doktor midemi incelemek için röntgen kullandı.
- It's my stomach that's bothering me.
- Beni rahatsız eden midem.
- Tom had an upset stomach.
- Tom'un midesi rahatsızdı.
- I woke up with an upset stomach.
- Midem bulanmış bir şekilde uyandım.
- I don't have the stomach for it.
- Bunu kaldıracak midem yok.
- My stomach is already rumbling.
- Midem çoktan gurulduyor.
- Fadil started complaining of stomach and intestinal pains.
- Fadıl mide ve bağırsak ağrılarından şikayet etmeye başladı.
- My stomach is upset.
- Midem berbat.
- The way to a man's heart is through his stomach.
- Bir erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
- Don't eat too much and disrupt the stomach's normal digestion process.
- Çok fazla yemek yeme ve midenin normal sindirim sürecini bozma.
- My stomach has been hurting all day.
- Midem bütün gün ağrıyor.
- Watching this type of video requires a strong stomach.
- Bu tarz bir video izlemek sağlam mide gerektirir.
- My stomach is churning.
- Midem çalkalanıyor.
- The berries I ate gave me an upset stomach.
- Yediğim meyveler midemi bulandırdı.
- Could you send up some stomach medicine?
- Biraz mide ilacı gönderebilir misiniz?
- What she ate gave her an upset stomach.
- Yediği şey midesini bulandırdı.
- Don't injure your stomach by eating too much.
- Çok fazla yiyerek midenize zarar vermeyin.
- An army travels on its stomach.
- Bir ordu midesi üzerinde yürür.
- My stomach is often a bit upset after eating spicy food.
- Baharatlı yiyecekler yedikten sonra midem genellikle biraz rahatsız oluyor.
- I think I have a stomach virus, or the flu, or both.
- Sanırım midemde virüs var, ya da grip, ya da ikisi birden.
- I felt a sharp pain in my stomach.
- Midemde şiddetli bir ağrı hissettim.
- I already have butterflies in my stomach.
- Şimdiden midemde kelebekler uçuşuyor.
- An army marches on its stomach.
- Bir ordu midesi üzerinde yürür.
- My stomach is growling.
- Midem gurulduyor.
- Tom's stomach growled.
- Tom'un midesi guruldadı.
- I have a sharp pain in the stomach.
- Midede keskin bir ağrım var.
- If your stomach growls in the middle of a test, that's pretty embarrassing.
- Bir testin ortasında mideniz guruldarsa, bu oldukça utanç vericidir.
- I don't have the stomach for it.
- Onu midem kaldırmaz.
- Something is the matter with my stomach.
- Midemde bir sorun var.
- I do not have any stomach problems.
- Mide problemim yok.
- Tom has a weak stomach.
- Tom'un zayıf bir midesi vardır.
- This enzyme is produced in the stomach.
- Bu enzim midede üretilir.
- Tom has a weak stomach.
- Tom'un midesi zayıftır.
- My stomach has been hurting.
- Midem ağrıyor.
- It's my stomach that's bothering me.
- Beni rahatsız eden benim midem.
- My stomach is clenched with hunger.
- Midem açlıktan yapıştı.
- It's obvious why your stomach hurts.
- Midenizin neden ağrıdığı belli.
- My stomach is already rumbling.
- Midem şimdiden gurulduyor.
- His stomach seemed a bottomless pit.
- Midesi dipsiz bir kuyu gibiydi.
- George hit him in the stomach.
- George onun midesine vurdu.
- I have a pressing feeling in my stomach.
- Midemde bir basınç hissi var.
- The sight of blood turned his stomach.
- Kanı görünce midesi bulandı.
- Tom has a scar on his stomach.
- Tom'un midesinde bir yara var.
- It's obvious why his stomach hurts.
- Onun midesinin niçin ağrıdığı besbelli.
- A sharp pain pierced her stomach.
- Keskin bir ağrı onun midesini deldi.
- Could you send up some stomach medicine?
- Biraz mide ilacı gönderir misin?
- My stomach hurts.
- Midem acıyor.
- My stomach is rumbling.
- Midem gurulduyor.
- When I read the list of ingredients, my stomach turned.
- İçindekiler listesini okuduğumda midem bulandı.
- Antina had a sinking feeling in her stomach.
- Antina'nın midesinde bir batma hissi vardı.
- The way to a man's heart is through his stomach.
- Bir adamın kalbine giden yol midesinden geçer.
- I have a weak stomach.
- Zayıf bir midem var.
- Tom had an upset stomach.
- Tom'un bir mide rahatsızlığı vardı.
- His stomach seemed a bottomless pit.
- Midesi dipsiz bir çukur gibi görünüyordu.
- The doctors are examining my stomach.
- Doktorlar midemi inceliyorlar.
- Tom said his stomach still hurts.
- Tom midesinin hâlâ acıdığını söyledi.
- Tom had a queasy feeling in the pit of his stomach.
- Tom'un midesinde bir bulantı vardı.
- My uncle died of cancer of the stomach yesterday.
- Amcam dün mide kanserinden öldü.
- My stomach is full.
- Midem dolu.
- Don't eat too much and disrupt the stomach's normal digestion process.
- Çok fazla yiyip midenin normal sindirim sürecini bozmayın.
- The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan biridir.
- If you eat a lot, you're going to get pains in your stomach.
- Çok yemek yersen miden ağrır.
- I have a sore stomach.
- Midem ağrıyor.
- With her stomach full of milk, the baby fell asleep.
- Bebek süt dolu midesiyle uykuya daldı.
- The level of arsenic found in Sami's stomach was enough to kill 4 horses.
- Sami'nin midesinde bulunan arsenik seviyesi 4 atı öldürmeye yeterdi.
- The doctors are examining my stomach.
- Doktorlar midemi muayene ediyor.
- Layla showed her stomach.
- Leyla midesini gösterdi.
- My stomach's full.
- Midem dolu.
- One of the bullets struck McKinley in the stomach.
- Kurşunlardan biri Mckinley'i mideden vurdu.
- Watching this type of video requires a strong stomach.
- Bu tür bir video izlemek güçlü bir mide gerektirir.
- I laughed so much my stomach hurts.
- O kadar güldüm ki midem acıyor.
- I have a pressing feeling in my stomach.
- Midemde bir baskı hissi var.
- My stomach is bloated.
- Midem şişti.
- Food is digested in the stomach.
- Yemek midede sindirilir.
- The doctors are examining my stomach.
- Doktorlar midemi muayene ediyorlar.
- The cancer has spread to her stomach.
- Kanser midesine sıçramış.
- Tom felt a sharp pain in his stomach.
- Tom midesinde keskin bir ağrı hissetti.
- You shouldn't drink on an empty stomach.
- Boş bir mideyle içki içmemelisin.
- Tom punched me in the stomach.
- Tom mideme yumruk attı.
- His stomach growls.
- Onun midesi gurulduyor.
- The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan birisidir.
- Tom's stomach began to growl.
- Tom'un midesi guruldamaya başladı.
- They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
- Tom'u zehirli bir şey yediği için midesini yıkamak üzere hastaneye götürdüler.
- I think I have an upset stomach.
- Sanırım midem bulanıyor.
Show More (99)
|
|
- I felt pain in my stomach.
- Karnımda ağrı hissettim.
- There is no doubt some truth in that, but trade does not fill stomachs.
- Şüphesiz bunda doğruluk payı var ama ticaret karın doyurmuyor.
- Do you have a stomach ache?
- Karnın mı ağrıyor?
- Show me your stomach.
- Karnını bana göster.
- I have a sharp pain in the stomach.
- Karnımda keskin bir ağrı var.
- He is not a believer whose stomach is filled while his neighbor goes hungry.
- O, komşusu açken karnı doyan bir mümin değil.
- If you eat a lot, you're going to get pains in your stomach.
- Eğer çok yersen, karnın ağrır.
- I have a sore stomach.
- Karnım ağrıyor.
- Tom punched me in the stomach.
- Tom karnıma yumruk vurdu.
- My stomach feels bloated.
- Karnım şişmiş gibi hissediyorum.
- Tom has a scar on his stomach.
- Tom'un karnında bir yara izi var.
- Tom said his stomach still hurts.
- Tom karnının hala ağrıdığını söyledi.
- Tom punched me in the stomach.
- Tom beni karnımdan yumrukladı.
- You shouldn't be drinking on an empty stomach.
- Aç karnına içki içmemelisin.
- No man can be a patriot on an empty stomach.
- Hiç kimse aç karnına vatansever olamaz.
- I felt a sharp pain in my stomach.
- Karnımda keskin bir ağrı hissettim.
- Tom doesn't like working on an empty stomach.
- Tom aç karnına çalışmayı sevmez.
- I hit him in the stomach.
- Karnına vurdum.
- I sometimes have pain in my stomach.
- Bazen karnım ağrıyor.
- If your stomach hurts, drink herbal tea.
- Karnınız ağrıyorsa, bitki çayı için.
- My stomach has been hurting all day.
- Karnım bütün gün ağrıyor.
- The boy was lying on his stomach watching TV.
- Çocuk karnının üzerinde yatarak televizyon izliyordu.
- Drinking spirits on an empty stomach is bad for one's health.
- Aç karnına içki içmek sağlığa zararlıdır.
- It's obvious why your stomach hurts.
- Karnının neden ağrıdığı belli.
- Please lie on your stomach.
- Lütfen karnınızın üstüne yatın.
- Tom punched me in the stomach.
- Tom karnıma yumruk attı.
- Does your stomach hurt?
- Karnın ağrıyor mu?
- My stomach has been hurting.
- Karnım ağrıyor.
- Tom punched John in the stomach and walked away.
- Tom John'un karnına yumruk attı ve uzaklaştı.
- I want a flat stomach.
- Düz bir karın istiyorum.
- You shouldn't be drinking on an empty stomach.
- Aç karnına içmemelisin.
- I felt a sharp pain in my stomach.
- Karnıma şiddetli bir ağrı girdi.
- My stomach is growling.
- Karnım gurulduyor.
- Alcohol affects you more quickly on an empty stomach.
- Alkol insanı aç karnına daha çabuk etkiler.
- My stomach is grumbling.
- Karnım gurulduyor.
- It's obvious why his stomach hurts.
- Karnının neden ağrıdığı belli.
- I was just wondering how it would feel to be punched in the stomach.
- Sadece karnıma yumruk yemenin nasıl bir his olduğunu merak ediyordum.
- Your stomach won't be full from promises.
- Boş vaatler karın doyurmaz.
- Does he have a stomach ache?
- Karnı mı ağrıyor?
- Layla showed her stomach.
- Layla karnını gösterdi.
- The level of arsenic found in Sami's stomach was enough to kill 4 horses.
- Sami'nin karnında bulunan arsenik seviyesi 4 atı öldürecek kadardı.
- Tom punched John in the stomach and walked away.
- Tom John'un karnına bir yumruk attı ve oradan uzaklaştı.
- The doctor used X-rays to examine my stomach.
- Doktor karnımı muayene etmek için röntgen kullandı.
- I have stomach cramps.
- Karnıma kramp girdi.
- Tom says his stomach still hurts.
- Tom karnının halen ağrıdığını söylüyor.
- Do you feel any pain in your stomach?
- Karnında herhangi bir acı hissediyor musun?
- Tom says his stomach still hurts.
- Tom'un karnı hâlâ ağrıyormuş, öyle söylüyor.
- My stomach is bloated.
- Karnım şişti.
- I have some butterflies in my stomach.
- Karnımda kelebekler uçuşuyor.
- With her stomach full of milk, the baby fell asleep.
- Karnı sütle dolu olan bebek uykuya daldı.
- Show me your stomach.
- Bana karnını göster.
- I had butterflies in my stomach.
- Karnımda kelebekler uçuşuyordu.
- George hit him in the stomach.
- George onun karnına vurdu.
- Your stomach won't be full from promises.
- Vaatler karın doyurmaz.
- Tom punched me in the stomach.
- Tom karnımı yumrukladı.
- One of the bullets struck McKinley in the stomach.
- Kurşunlardan biri McKinley'in karnına isabet etti.
- Alcohol affects you more quickly on an empty stomach.
- Alkol sizi aç karnına daha çabuk etkiler.
- You shouldn't take this medicine on an empty stomach.
- Bu ilacı aç karnına almamalısın.
- Do you have stomach pain?
- Karnın mı ağrıyor?
- His stomach growls.
- Karnı gurulduyor.
- An army marches on its stomach.
- Bir ordu ancak karnı tokken savaşabilir.
- Don't drink on an empty stomach.
- Aç karnına içmeyin.
- Tom says his stomach still hurts.
- Tom karnının hâlâ ağrıdığını söylüyor.
- This medicine is to be taken on an empty stomach.
- Bu ilaç aç karnına alınmalı.
Show More (61)
|
