| 1 |
sweep |
süpürmek |
v. |
|
- She swept the dirt off the porch.
- Verandadaki pislikleri süpürdü.
- Yet you want to sweep everything under the table!
- Yine de her şeyi masanın altına süpürmek istiyorsunuz!
- What they are actually doing is lifting up the carpet for the Commission to sweep its problems under.
- Aslında yaptıkları şey, Komisyonun sorunlarını altına süpürmesi için halıyı kaldırmaktır.
- I'm sweeping the balcony.
- Balkonu süpürüyorum.
- I not only forgot to close the window, I also didn't sweep.
- Sadece pencereyi kapatmayı unutmadım, aynı zamanda süpürmedim de.
- Tom picked up a broom and started sweeping.
- Tom eline bir süpürge alıp süpürmeye başladı.
- We sweep with a broom.
- Süpürgeyle süpürürüz.
- When was the last time you swept the yard?
- En son ne zaman avluyu süpürdün?
- She swept the dirt from the porch.
- Verandadan dökülen kirleri süpürdü.
- He had the maid sweep his room.
- O, hizmetçiye odasını süpürttü.
- She sweeps the room with a broom.
- Süpürge ile odayı süpürüyor.
- Tom is sweeping the porch.
- Tom verandayı süpürüyor.
- Someone swept the pantry.
- Biri kileri süpürdü.
- After you blow up those balloons, could you sweep the room?
- Şu balonları patlattıktan sonra odayı süpürür müsün?
- I swept the floor in the kitchen.
- Mutfağın zeminini süpürdüm.
- Sweep my room.
- Odamı süpür.
- I swept the kitchen floor.
- Mutfağın zeminini süpürdüm.
- I swept the driveway for you.
- Garaj yolunu senin için süpürdüm.
- All you have to do is sweep the floor.
- Yapmak zorunda olduğun bütün şey zemini süpürmektir.
- The manager ordered all the rooms to be swept clean as soon as possible.
- Müdür tüm odaların bir an önce süpürülüp temizlenmesini emretti.
- I sweep the yard almost every day.
- Neredeyse her gün bahçeyi süpürüyorum.
- Tom is sweeping the porch.
- Tom sundurmayı süpürüyor.
- I am sweeping the yard.
- Ben avluyu süpürüyorum.
- Tom asked me to sweep the room.
- Tom benden odayı süpürmemi istedi.
- I swept the driveway for you.
- Senin için evle cadde arasındaki yolu süpürdüm.
- Tom swept the kitchen floor while Mary washed the dishes.
- Mary bulaşıkları yıkarken, Tom mutfak zeminini süpürdü.
- He had the maid sweep his room.
- Odasını hizmetçiye süpürttü.
- Tom picked up a broom and started sweeping.
- Tom bir süpürge aldı ve süpürmeye başladı.
- He ordered me to sweep the room.
- O bana odayı süpürmemi emretti.
- Tom swept every room in the house.
- Tom evdeki her odayı süpürdü.
- When was the last time you swept the yard?
- En son ne zaman bahçeyi süpürdünüz?
- She ordered the room to be swept.
- Odanın süpürülmesini buyurdu.
- The children were assigned to sweep the room.
- Çocuklar odayı süpürmekle görevlendirildi.
- Tom swept the kitchen floor while Mary washed the dishes.
- Mary bulaşıkları yıkarken Tom mutfağın zeminini süpürdü.
- We sweep with a broom.
- Biz bir süpürge ile süpürüyoruz.
- She swept the dirt from the porch.
- Verandadaki pislikleri süpürdü.
- I see her sweeping the room.
- Onu odayı süpürürken görüyorum.
- I swept the floor.
- Zemini süpürdüm.
- She ordered the room to be swept.
- Odanın süpürülmesini emretti.
- She sweeps the room with a broom.
- O bir süpürgeyle odayı süpürüyor.
- My father is sweeping the garage.
- Babam garajı süpürüyor.
- I swept the kitchen floor.
- Ben mutfak zeminini süpürdüm.
- I sweep the yard almost every day.
- Ben bahçeyi hemen hemen her gün süpürürüm.
- I not only forgot to close the window, I also didn't sweep.
- Ben sadece pencereyi kapatmayı unutmadım, aynı zamanda süpürmedim.
- I am sweeping the yard.
- Bahçeyi süpürüyorum.
- He ordered me to sweep the room.
- Odayı süpürmemi emretti.
- I've swept the floor.
- Zemini süpürdüm.
- I swept the floor in the kitchen.
- Mutfakta zemini süpürdüm.
- You sweep the kitchen floor while I clean the bathroom.
- Ben banyoyu temizlerken sen de mutfağı süpür.
- Tom is sweeping his room.
- Tom odasını süpürüyor.
- Someone swept the pantry.
- Birisi kileri süpürmüş.
- Tom asked me to sweep the room.
- Tom odayı süpürmemi istedi.
- Tom swept the floor.
- Tom zemini süpürdü.
Show More (50)
|
| 2 |
sweep |
sürüklemek |
v. |
|
- Suddenly, he was swept along by the roaring crowd.
- Gürleyen kalabalığın arasında aniden sürüklendi.
- A big wave swept the man off the boat.
- Büyük bir dalga adamı tekneden sürükleyip attı.
Show More (-1)
|
| 3 |
sweep |
sürüklenmek |
v. |
|
- They are no longer there, having been swept away in the torrents.
- Artık orada değiller, selde sürüklenip gittiler.
- Tom could do nothing but watch Mary being swept down the river.
- Tom, Mary'nin nehirden aşağı sürüklenişini izlemekten başka bir şey yapamıyordu.
Show More (-1)
|
| 4 |
sweep |
ortadan kaldırmak |
v. |
|
- Instead, a social mechanism for providing security is swept away.
- Bunun yerine, güvenliği sağlamaya yönelik toplumsal bir mekanizma ortadan kaldırılıyor.
- Instead, a social mechanism for providing security is swept away.
- Bunun yerine güvenliği sağlamaya yönelik toplumsal bir mekanizma ortadan kaldırılıyor.
Show More (-1)
|
| 5 |
sweep |
temizlemek |
v. |
|
- I had her sweep my room.
- Ona odamı temizlettim.
- The children were assigned to sweep the room.
- Çocuklara odayı temizleme görevi verildi.
Show More (-1)
|
| 6 |
sweep |
(bıçak vb.) hareket |
n. |
|
- He split the watermelon in half with an easy sweep of the knife.
- Kolay bir bıçak hareketiyle karpuzu ikiye böldü.
Show More (-2)
|
| 7 |
sweep |
kıvrılarak uzanmak |
v. |
|
- We could see the foothills sweeping down to the river.
- Nehre doğru kıvrılarak uzanan dağ eteklerini görebiliyorduk.
Show More (-2)
|
| 8 |
sweep |
gümbür gümbür gelmek |
v. |
|
- The center-left parties swept to power later that year.
- Merkez sol partiler o yılın sonlarına doğru gümbür gümbür iktidara gelmişti.
Show More (-2)
|
| 9 |
sweep |
süpürülme |
n. |
|
- This room could use a good sweep.
- Bu odanın iyi bir süpürülmeye ihtiyacı var.
Show More (-2)
|
| 10 |
sweep |
(duygu) kaplamak |
v. |
|
- A wave of happiness swept over him.
- İçini bir mutluluk dalgası kapladı.
Show More (-2)
|
| 11 |
sweep |
esmek |
v. |
|
- We could hear the wind sweeping through the trees.
- Ağaçların arasından esen rüzgârın sesini duyabiliyorduk.
Show More (-2)
|
| 12 |
sweep |
tarama |
n. |
|
- The rescue chopper made another sweep over the area.
- Kurtarma helikopteri bölge üzerinde bir tarama daha yaptı.
Show More (-2)
|
| 13 |
sweep |
bırakıvermek |
v. |
|
- He swept aside the documents and pulled out a map.
- Belgeleri kenara bırakıverdi ve bir harita çıkardı.
Show More (-2)
|
| 14 |
sweep |
dalmak |
v. |
|
- She swept into the room as the band started to play.
- Grup çalmaya başladığında kız da odaya daldı.
Show More (-2)
|
| 15 |
sweep |
(saç) toplamak |
v. |
|
- I swept my hair up into a messy bun.
- Saçımı dağınık topuz şeklinde topladım.
Show More (-2)
|
| 16 |
sweep |
mağlubiyetsiz devirmek |
v. |
|
- France swept Denmark to become the European champions.
- Fransa, Danimarka'yı mağlubiyetsiz devirerek Avrupa şampiyonu oldu.
Show More (-2)
|
| 17 |
sweep |
(göz) gezinmek |
v. |
|
- Her eyes swept across the room.
- Gözleri odanın içinde geziniyordu.
Show More (-2)
|
| 18 |
sweep |
kasıp kavurmak |
v. |
|
- K-pop mania is sweeping across the internet.
- K-pop çılgınlığı interneti kasıp kavuruyor.
Show More (-2)
|
| 19 |
sweep |
doluşmak |
v. |
|
- The audience swept through the doors of the concert hall.
- Seyirciler konser salonunun kapılarından içeri doluştular.
Show More (-2)
|
| 20 |
sweep |
yayılmak |
v. |
|
- His music is sweeping the whole country.
- Onun müziği tüm ülkeye yayılıyor.
Show More (-2)
|
