| 1 |
sympathy |
sempati |
n. |
|
- The international community has also shown its sympathy and compassion towards them.
- Uluslararası toplum aynı zamanda onlara karşı sempati ve şefkatini de göstermiştir.
- It seems to be difficult to arouse any sympathy for environmental standpoints.
- Çevreci bakış açılarına sempati uyandırmak zor görünüyor.
- Nevertheless, he still finds sympathy in black Africa.
- Yine de o, siyah Afrika'da hala sempatiyle karşılanıyor.
- Mr Martínez, of course I shall convey the condolences and sympathy of this House through the appropriate channels.
- Bay Martínez, elbette bu Meclis'in taziye ve sempatisini uygun kanallar aracılığıyla ileteceğim.
- Mr Martínez, of course I shall convey the condolences and sympathy of this House through the appropriate channels.
- Bay Martínez elbette bu Meclis'in taziye ve sempatisini uygun kanallar aracılığıyla ileteceğim.
- My greatest sympathy at this time is with the families badly hit or otherwise affected in the disaster-struck areas.
- Şu anda en büyük sempatim, felaketten etkilenen bölgelerde kötü etkilenen veya başka şekilde etkilenen ailelerledir.
- So there was not much sympathy for this budget line when it was abolished.
- Dolayısıyla bu bütçe kalemi kaldırıldığında çok fazla sempati duyulmadı.
- The Kurds have no sympathy for Saddam Hussein.
- Kürtlerin Saddam Hüseyin'e karşı hiçbir sempatisi yoktur.
- I thank the President of Parliament for his sympathy.
- Meclis Başkanı'na sempatisi için teşekkür ediyorum.
- All those victims also deserve our sympathy and respect.
- Tüm bu kurbanlar da sempati ve saygımızı hak ediyor.
- Nevertheless, he still finds sympathy in black Africa.
- Bununla birlikte o, siyah Afrika'da hala sempati bulmaktadır.
- We do not need to isolate him, but we must make it clear where Europe's sympathies lie.
- Onu izole etmemize gerek yok ancak Avrupa'nın sempatisinin nerede yattığını açıkça ortaya koymalıyız.
- This does not mean in any way that the proposal has lost the Commission's sympathy.
- Bu hiçbir şekilde teklifin Komisyon'un sempatisini kaybettiği anlamına gelmemektedir.
- Asking people to vote as an expression of sympathy with a united Europe does not work.
- İnsanlardan birleşik bir Avrupa'ya duydukları sempatinin bir ifadesi olarak oy kullanmalarını istemek işe yaramıyor.
- It seems to be difficult to arouse any sympathy from an environmental standpoint.
- Çevresel açıdan herhangi bir sempati uyandırmak zor görünüyor.
- We do not need to isolate him, but we must make it clear where Europe's sympathies lie.
- Onu izole etmemize gerek yok, ancak Avrupa'nın sempatisinin nerede yattığını açıkça ortaya koymalıyız.
- First of all I would like to emphasise the deep sympathy we feel for the victims of last week's attack.
- Öncelikle geçen haftaki saldırının kurbanlarına duyduğumuz derin sempatiyi vurgulamak isterim.
- Mr Alavanos, I would like to say that I have the greatest sympathy for the concern underlying the issue you have raised.
- Sayın Alavanos, dile getirdiğiniz konunun altında yatan endişeye büyük bir sempati duyduğumu belirtmek isterim.
- I have some sympathy for that.
- Buna biraz sempatim var.
- These attacks receive the open sympathy of the French government.
- Onun bu saldırıları Fransa hükümetinin açık sempatisini kazanmış durumda.
- These attacks receive the open sympathy of the French government.
- Bu saldırılar Fransız hükümetinin açık sempatisini kazanıyor.
- These attacks receive the open sympathy of the French government.
- Bu saldırılar Fransız hükümetinin açıkça sempatisini kazanıyor.
- Tom wanted sympathy.
- Tom sempati istedi.
- I don't want sympathy.
- Sempati istemiyorum.
- Tom isn't looking for sympathy.
- Tom sempati aramıyor.
- His sympathy was mere show.
- Onun sempatisi sadece bir gösteriydi.
- Empathy is not the same as sympathy.
- Empati sempati ile aynı şey değildir.
- Sympathy is a human emotion.
- Sempati insani bir duygudur.
- Tom has my sympathy.
- Tom benim sempatimi kazandı.
- Empathy is not the same as sympathy.
- Empati, sempatiyle aynı şey değildir.
- You can't expect much sympathy from Tom.
- Tom'dan fazla sempati bekleyemezsiniz.
- Tom felt sympathy for Mary.
- Tom Mary için sempati hissetti.
- Tom called on Mary to express his sympathy.
- Tom sempatisini ifade etmek için Mary'yi aradı.
- You won't get any sympathy from me.
- Benden hiç sempati görmeyeceksin.
- Tom appealed to his friends for sympathy.
- Tom sempati için arkadaşlarına başvurdu.
- Sympathy, for me, is the only form of bribery .
- Benim için sempati, rüşvetin tek biçimidir.
- Do they deserve our sympathy?
- Onlar bizim sempatimizi hak ediyor mu?
- I wanted sympathy.
- Sempati istedim.
- I thank you for your sympathy.
- Sempatin için sana teşekkür ederim.
- I'm not looking for your sympathy.
- Senden sempati beklemiyorum.
- She doesn't need sympathy, but support.
- Sempatiye değil, desteğe ihtiyacı var.
- I don't want your sympathy.
- Sempatini istemiyorum.
- You often find that sympathy turns into love.
- Sık sık sempatinin sevgiye dönüştüğünü görürsünüz.
- I'm supposed to feel sympathy for the convict?
- Mahkuma sempati mi duymam gerekiyor?
- People are looking for sympathy.
- İnsanlar sempati arıyorlar.
- The child pretended to cry so it could get some sympathy.
- Çocuk biraz sempati kazanmak için ağlıyormuş gibi yaptı.
- The man was devoid of such human feelings as sympathy.
- Adam, sempati gibi insani duygulardan yoksundu.
- The man was devoid of such human feelings as sympathy.
- Adam, sempati gibi insani hislerden yoksundu.
- Do they deserve our sympathy?
- Sempatimizi hak ediyorlar mı?
- Sympathy is for chumps.
- Sempati enayiler içindir.
- His misfortune gained him sympathy.
- Onun şanssızlığı ona sempati kazandırdı.
- What is the difference between empathy and sympathy?
- Empati ve sempati arasındaki fark nedir?
- I thank you for your sympathy.
- Sempatiniz için teşekkür ederim.
- People are looking for sympathy.
- İnsanlar sempati arıyor.
- Tom wasn't looking for sympathy.
- Tom sempati aramıyordu.
- I want to convey my sympathy.
- Sempatimi iletmek istiyorum.
- Sympathy, for me, is the only form of bribery .
- Sempati, benim için, rüşvetin tek şeklidir.
- I wanted sympathy.
- Sempati istiyordum.
- I don't deserve sympathy.
- Sempatiyi hak etmiyorum.
- His misfortune gained him sympathy.
- Talihsizliği ona sempati kazandırdı.
- He has no sympathy for single parent families.
- Tek ebeveynli aileler için hiç sempatisi yok.
- I don't want Tom's sympathy.
- Tom'un sempatisini istemiyorum.
- We're not looking for sympathy.
- Sempati aramıyoruz.
- Tom has my sympathy.
- Tom'a sempatim var.
Show More (61)
|
| 2 |
sympathy |
acıma |
n. |
|
- Ada couldn't help having sympathy for those sisters.
- Ada o kız kardeşlere acımaktan kendini alamadı.
- Spare me the sympathy.
- Senin acımana ihtiyacım yok.
- I don't want your sympathy.
- Acımanı istemiyorum.
Show More (0)
|
| 3 |
sympathy |
acısını paylaşma |
n. |
|
- I share and express my sympathy for the United States and for the other victims of this terrible incident.
- ABD'nin ve bu korkunç olayın diğer kurbanlarının acılarını paylaşıyor ve üzüntülerimi ifade ediyorum.
- I would like to express our full sympathy for Dr Erkel's father.
- Dr. Erkel'in babasının acısını paylaştığımızı ifade etmek isterim.
- Our sympathy is with the many families who are now missing their loved ones.
- Sevdiklerini kaybetmiş olan birçok ailenin acısını paylaşıyoruz.
Show More (0)
|
| 4 |
sympathy |
anlayış |
n. |
|
- Therefore my sympathy, to some extent, is with the rapporteur in being presented with an issue of this complexity.
- Bu nedenle sözcünün böylesine karmaşık bir konuyla karşı karşıya kalmasını bir dereceye kadar anlayışla karşılıyorum.
- You can't expect much sympathy from Tom.
- Tom'dan fazla anlayış bekleyemezsin.
- I felt sympathy for him.
- Ona anlayışla yaklaştım.
Show More (0)
|
| 5 |
sympathy |
sempati gösteren |
adj. |
|
- His sympathy was mere show.
- Sempatisi göstermelikti.
- Everybody showed sympathy toward the prisoner.
- Herkes tutukluya karşı sempati gösterdi.
- Spare me the sympathy.
- Bana sempati gösterme.
Show More (0)
|
| 6 |
sympathy |
destek |
n. |
|
- The party leaders expressed their sympathy with the economic plan.
- Parti liderleri, ekonomik plana desteklerini açıkladılar.
Show More (-2)
|
| 7 |
sympathy |
halden anlama |
n. |
|
- They finally achieved mutual sympathy.
- Nihayet birbirlerinin halinden anlamayı başardılar.
Show More (-2)
|
| 8 |
sympathy |
duygudaşlık |
n. |
|
- The mayor expressed his sympathy to all the families of the victims.
- Belediye başkanı, tüm kurbanların ailelerine duygudaşlığını ifade etti.
Show More (-2)
|
| 9 |
sympathy |
ilgi |
n. |
|
- We have a lot of sympathies in common.
- Ortak bir sürü ilgimiz var.
Show More (-2)
|
