| 1 |
thunder |
gök gürültüsü |
n. |
|
- Alice couldn't sleep all night; she was afraid of the thunder.
- Alice bütün gece uyuyamadı, gök gürültüsünden korkuyordu.
- Life consists of rain and sunshine, of snow and heat, of thunder and lightning, and of winter and summer.
- Hayat yağmur ve güneşten, kar ve sıcaktan, gök gürültüsü ve şimşekten, kış ve yazdan oluşur.
- Lightning is usually followed by thunder.
- Şimşeği genellikle gök gürültüsü takip eder.
- The flash of lightning precedes the sound of thunder.
- Şimşeğin ışığı gök gürültüsünün sesinden önce gelir.
- I heard it thunder in the distance.
- Uzaktan gök gürültüsü duydum.
- If there's no lightning, there'll be no thunder either.
- Şimşek yoksa gök gürültüsü de olmayacaktır.
- I heard the thunder, but did not see the lightning.
- Gök gürültüsünü duydum ama şimşeği görmedim.
- Tom heard thunder in the distance.
- Tom uzakta gök gürültüsü duydu.
- If there's no lightning, there'll be no thunder either.
- Eğer şimşek çakmazsa, gök gürültüsü de olmaz.
- After the lightning, came the thunder.
- Şimşekten sonra gök gürültüsü geldi.
- Life consists of rain and sunshine, of snow and heat, of thunder and lightning, and of winter and summer.
- Hayat yağmur ve güneş ışığı, kar ve ısı, gök gürültüsü ve şimşek ve de kış ve yazdan oluşur.
- Last night, there was thunder and lightning.
- Dün gece gök gürültüsü ve şimşek vardı.
- We had a lot of thunder that summer.
- O yaz çok gök gürültüsü oldu.
- I was woken up by the sound of thunder this morning.
- Bu sabah gök gürültüsüyle uyandım.
- Last night, there was thunder and lightning.
- Dün gece gök gürültüsü ve yıldırım vardı.
- The thunder scared the children.
- Gök gürültüsü çocukları korkuttu.
- There was a sharp peal of thunder.
- Şiddetli bir gök gürültüsü vardı.
- My dog cowers under the table whenever he hears thunder.
- Köpeğim ne zaman gök gürültüsünü duysa masanın altına siner.
- The flash of lightning precedes the sound of thunder.
- Şimşek çakması gök gürültüsü sesinden önce gelir.
- We have had a lot of thunder this summer.
- Bu yaz çok gök gürültüsü vardı.
- I was woken up by the sound of thunder this morning.
- Bu sabah gök gürültüsü ile uyandım.
- Tom heard thunder in the distance.
- Tom uzaktan gök gürültüsü duydu.
- I'm afraid of thunder.
- Gök gürültüsünden korkuyorum.
- The thunder frightened the students.
- Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- She is frightened of thunder.
- O, gök gürültüsünden korkar.
- Lightning precedes thunder.
- Şimşek gök gürültüsünden önce gelir.
- We had a lot of thunder that summer.
- O yaz çok gök gürültüsü vardı.
- We perceive lightning before thunder.
- Gök gürültüsünden önce şimşeği algılarız.
- There was thunder and lightning last night.
- Dün gece gök gürültüsü ve şimşek vardı.
- We have had a lot of thunder this summer.
- Bu yaz çok fazla gök gürültüsü oldu.
- My dog cowers under the table whenever he hears thunder.
- Köpeğim ne zaman gök gürültüsü duysa masanın altına siner.
- The thunder was so loud that we could barely hear each other.
- Gök gürültüsü o kadar şiddetliydi ki birbirimizi zar zor duyabiliyorduk.
- She is frightened of thunder.
- Gök gürültüsünden korkuyor.
- After the lightning, came the thunder.
- Yıldırımdan sonra, gök gürültüsü geldi.
Show More (31)
|
| 2 |
thunder |
gök gürlemek |
v. |
|
- It's so muggy; I think it will thunder in a short while.
- Hava çok bunaltıcı; sanırım kısa bir süre içinde gök gürleyecek.
- I get scared when it thunders.
- Gök gürlediğinde korkuyorum.
- I heard it thunder in the distance.
- Uzakta gök gürlediğini duydum.
- During the game, it suddenly began to rain and it thundered, too.
- Oyun sırasında, aniden yağmur yağmaya başladı ve ayrıca gök gürledi.
- During the game, it suddenly began to rain and it thundered, too.
- Oyun sırasında aniden yağmur yağmaya başladı ve gök gürledi.
- I get scared when it thunders.
- Gök gürlediğinde korkarım.
Show More (3)
|
| 3 |
thunder |
gümbürdemek |
v. |
|
- The cannons thundered, and mighty galleons sank.
- Toplar gümbürdedi ve kudretli kalyonlar battı.
- The guns thundered away all night.
- Toplar bütün gece gümbürdedi.
Show More (-1)
|
| 4 |
thunder |
gürlemek |
v. |
|
- The Union train thunders off, taking no account of the terrain.
- Birlik treni, araziyi hiç hesaba katmadan gürleyerek ilerlemektedir.
- He was thundering at the door.
- Kapıda gürlüyordu.
Show More (-1)
|
| 5 |
thunder |
tufan |
n. |
|
- The performers bowed to the thunder of applause from the audience.
- Sanatçılar seyircilerden gelen alkış tufanı karşısında eğildiler.
Show More (-2)
|
| 6 |
thunder |
gürlemek (sözle) |
v. |
|
- Come over here!' the police thundered.
- "Buraya gelin!" diye gürledi polis.
Show More (-2)
|
| 7 |
thunder |
gürültüyle geçmek |
v. |
|
- The police car thundered through the street.
- Polis arabası sokaktan gürültüyle geçti.
Show More (-2)
|
