1 |
traveller |
gezgin |
n. |
|
- Mary is the kind of inveterate traveller who will probably never settle down in one place.
- Mary, muhtemelen asla bir yere yerleşmeyecek türden müzmin bir gezgindir.
- There is no foreign land; it is the traveller only that is foreign.
- Yabancı bir ülke yoktur; yabancı olan sadece gezgindir.
- Tom is a time traveller.
- Tom bir zaman gezgini.
- I am not much of a traveller.
- Ben pek gezgin sayılmam.
- I am not much of a traveller.
- Ben pek gezgin değilim.
- I am just a traveller who seeks the purity of the soul.
- Ben yalnızca ruhun saflığını arayan bir gezginim.
- Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.
- Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk gezginidir.
- I am just a traveller who seeks the purity of the soul.
- Ben sadece ruhun saflığını arayan bir gezginim.
Show More (5)
|
2 |
traveller |
yolcu |
n. |
|
- It drew up uniform, Union-wide standards to improve security for air travellers.
- Hava yolu yolcularının güvenliğini artırmak için Birlik çapında tek tip standartlar hazırladı.
- The extra cost this entails obviously falls to the traveller who must be fully aware of the actual cost of flying.
- Bunun gerektirdiği ekstra maliyet, uçmanın gerçek maliyetinin tamamen farkında olması gereken yolcuya düşmektedir.
- They also have a duty to inform the public so that potential travellers can make an informed choice.
- Potansiyel yolcuların bilinçli bir seçim yapabilmeleri için kamuoyunu bilgilendirmek de onların görevi.
- I learnt from transit travellers that foreigners are often asked to pay EUR 5 to customs officials.
- Transit geçiş yapan yolculardan öğrendiğime göre yabancılardan gümrük memurlarına 5 Avro ödemeleri isteniyormuş.
- Nobody benefits from lower costs that result in a higher risk for travellers and staff.
- Yolcular ve personel için daha yüksek riskle sonuçlanan daha düşük maliyetlerden kimse fayda sağlamaz.
Show More (2)
|
3 |
traveller |
seyahat eden |
n. |
|
- The daily traveller has noticed no difference at all since then.
- Günlük seyahat edenler o zamandan beri hiçbir değişiklik fark etmediler.
- The negative consequences of liberalisation are already being felt by travellers.
- Serbestleşmenin olumsuz sonuçları seyahat edenler tarafından şimdiden hissedilmektedir.
- The daily traveller has noticed no difference at all since then.
- Günlük seyahat eden kişi o zamandan beri hiçbir fark görmedi.
Show More (0)
|
4 |
traveller |
seyyah |
n. |
|
- Evliya Celebi was a Turkish traveller who lived in the 17th century.
- Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır.
Show More (-2)
|