treat - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
treat davranmak v.
  • Don't treat me like I'm a stranger.
  • Bana bir yabancıymışım gibi davranma.
  • They treat me like one of the family.
  • Bana aileden biriymişim gibi davranıyorlar.
  • It is a mark of a civilised society how it treats its animals.
  • Hayvanlarına nasıl davrandığı medeni bir toplumun göstergesidir.
Show More (331)
treat tedavi etmek v.
  • This disease is hard to treat because of drug-resistant strains.
  • İlaca dirençli yapısı nedeniyle bu hastalığı tedavi etmek zordur.
  • I took pills to treat my allergy, but it didn't work.
  • Alerjimi tedavi etmek için haplar aldım ama işe yaramadı.
  • Do we have the right to allow people to die when they could be treated?
  • Tedavi edilebilecekken insanların ölmesine izin vermeye hakkımız var mı?
Show More (54)
treat muamele etmek v.
  • It cannot be, or rather it should not be, the case that Europe's poor are treated unequally.
  • Avrupa'nın yoksullarına eşitsiz muamele edilmesi söz konusu olamaz, daha doğrusu olmamalıdır.
  • How will these kinds of animals be treated in the future?
  • Bu tür hayvanlara gelecekte nasıl muamele edilecek?
  • Why does tax law not treat partnerships and corporate enterprises equally?
  • Vergi hukuku neden ortaklıklara ve şirketlere eşit muamele etmiyor?
Show More (28)
treat ısmarlamak v.
  • I treated my friend to ice cream.
  • Arkadaşıma dondurma ısmarladım.
  • Let me treat you to a cup of coffee at the coffee shop over there.
  • Oradaki kafeteryada sana bir fincan kahve ısmarlayayım.
  • Tom treated Mary to dinner.
  • Tom Mary'ye yemek ısmarladı.
Show More (14)
treat ele almak v.
  • Let us treat the whole business as a didactic drama.
  • Tüm bu işi didaktik bir drama olarak ele alalım.
  • We were asked to treat these as a matter of urgency.
  • Bizden bunları acil bir mesele olarak ele almamız istendi.
  • I also pointed out that we would treat such proposals with appropriate urgency when the matter is presented to us.
  • Ayrıca konu bize sunulduğunda bu tür önerileri uygun bir ivedilikle ele alacağımızı da belirttim.
Show More (7)
treat ikram n.
  • Treat other families to celebrate Ye-seo becoming school president?
  • Ye-seo'nun okulda müdür oluşunu kutlamak için diğer ailelere ikramda bulundunuz mu?
  • Treat other families to celebrate Ye-seo becoming school president?
  • Ye-seo'nun okul başkanı olmasını kutlamak için diğer ailelere ikramda bulundunuz mu?
  • Folks, we got a real treat for you tonight.
  • Millet, bu gece sizin için gerçek bir ikramımız var.
Show More (7)
treat görmek v.
  • So I treat this as a beginning and not an end.
  • Dolayısıyla bunu bir son değil bir başlangıç olarak görüyorum.
  • To this day, women are being treated as inferior and discriminated against, also in working situations.
  • Bugüne kadar kadınlar, çalışma koşullarında da aşağı görülüyor ve ayrımcılığa uğruyor.
  • However, people have treated these things as ordinary human theory.
  • Fakat insanlar bunları sıradan insan teorisi olarak görmektedir.
Show More (4)
treat işlemek v.
  • We can determine whether products have been treated, be it legally or illegally.
  • İster yasal ister yasadışı olsun, ürünlerin işlenip işlenmediğini tespit edebiliriz.
  • Pigs were fed improperly treated swill, which was bad farming practice.
  • Domuzlar, kötü bir çiftçilik uygulaması olan, uygun olmayan şekilde işlenmiş süprüntü ile besleniyordu.
  • Pigs were fed improperly treated swill, which was bad farming practice.
  • Domuzlar uygun olmayan şekilde işlenmiş atıklarla besleniyordu, ki bu da hatalı bir çiftçilik uygulamasıydı.
Show More (3)
treat ikram etmek v.
  • Tom treated himself to a large dish of ice cream.
  • Tom kendine büyük bir tabak dondurma ikram etti.
  • She treated each of us to an ice cream.
  • O, her birimize bir dondurma ikram etti.
  • She treated me to a cup of tea.
  • Bana bir fincan çay ikram etti.
Show More (0)
treat uygulamak v.
  • They wanted to treat my lawn with chemicals, but I said no.
  • Çimlerime kimyasal madde uygulamak istediler ama ben hayır dedim.
  • I treated the doors with preservative to prevent decay.
  • Çürümeyi önlemek için kapılara koruyucu madde uyguladım.
Show More (-1)
treat sürpriz n.
  • Folks, we got a real treat for you tonight.
  • Millet, bu gece sizin için gerçek bir sürprizimiz var.
  • Folks, we got a real treat for you tonight.
  • Millet, bu akşam size çok güzel bir sürprizimiz var.
Show More (-1)
treat (yemek vb.) ısmarlamak v.
  • My rich friends often treat me to an expensive restaurant.
  • Zengin arkadaşlarım beni sık sık pahalı restoranlara götürür.
Show More (-2)
treat saymak v.
  • Please treat this news as completely confidential until we find the people involved in it.
  • Olaya karışan kişileri bulana kadar lütfen bu haberi tamamen gizli sayın.
Show More (-2)
treat ziyafet n.
  • When they were kids, a trip to their grandma's country house was a real treat.
  • Çocukken, büyükannelerinin kır evine yaptıkları bir gezi tam bir ziyafet olurdu.
Show More (-2)
treat hediye n.
  • Lee took his son to a Yankees game as a birthday treat.
  • Lee oğlunu doğum günü hediyesi olarak Yankees maçına götürdü.
Show More (-2)
treat zevk n.
  • Ice cream is my favorite treat.
  • Dondurma en büyük zevkimdir.
Show More (-2)
treat işlemden geçirmek (ham ya da ara malları) v.
  • If we want to eat fresh produce, then it is impossible first to treat it thermally.
  • Taze ürün yemek istiyorsak, önce onu termal olarak işlemden geçirmek imkansızdır.
Show More (-2)
treat bakmak v.
  • Our hospital treats about half a million patients a year.
  • Bizim hastanemiz yılda yaklaşık bir buçuk milyon hastaya bakıyor.
Show More (-2)
treat düşünmek v.
  • Everything he said so far should be treated as evidence.
  • Onun şimdiye kadar söylediği her şey kanıt olarak düşünülmeli.
Show More (-2)
treat kıyak n.
  • I got you a treat.
  • Sana bir kıyak yaptım.
Show More (-2)