|
- There would then be no need to translate twenty or thirty pages, rather only the conclusions.
- O zaman yirmi ya da otuz sayfayı çevirmeye gerek kalmayacak, sadece sonuçları çevirmek yeterli olacaktır.
- There will soon be eighteen or twenty countries on the European side.
- Yakında Avrupa tarafında on sekiz ya da yirmi ülke olacak.
- Twenty prisoners are kept in cells measuring 3 by 4 metres.
- Yirmi mahkum 3'e 4 metre boyutlarındaki hücrelerde tutuluyor.
- In the German version alone, I have found more than twenty mistakes.
- Sadece Almanca versiyonda yirmiden fazla hata buldum.
- It was a joy to work through the night with you until twenty past four in the morning.
- Sabah saat dördü yirmi geçeye kadar seninle gece boyunca çalışmak bir zevkti.
- Liberalisation of the gas market will not guarantee investment over the next twenty or thirty years.
- Gaz piyasasının serbestleştirilmesi önümüzdeki yirmi ya da otuz yıl boyunca yatırım yapılmasını garanti etmeyecektir.
- We can easily find an alternative use for that twenty million.
- Bu yirmi milyon için kolaylıkla alternatif bir kullanım alanı bulabiliriz.
- It usually took me twenty minutes to get from Jericho to Ramallah.
- Eriha'dan Ramallah'a gitmek genellikle yirmi dakikamı alırdı.
- Twenty prisoners are kept in cells measuring 3 by 4 metres.
- Yirmi mahkum 3'e 4 metrelik hücrelerde tutuluyor.
- Turning now to specific amendments, the majority can be accepted, specifically twenty of them.
- Şimdi belirli değişikliklere dönecek olursak, çoğunluk, özellikle de yirmi tanesi kabul edilebilir.
- The debate will be conducted in twenty languages.
- Tartışma yirmi dilde gerçekleştirilecek.
- The twenty thousand people who live from fishing in Galicia do not understand you very well.
- Galiçya'da balıkçılıkla geçinen yirmi bin kişi sizi pek iyi anlamıyor.
- Tom was able to get there in less than twenty minutes.
- Tom oraya yirmi dakikadan daha kısa bir sürede varabildi.
- She is twenty years old.
- Yirmi yaşında.
- Twenty families live here.
- Burada yirmi aile yaşıyor.
- She had been proposed to five times by the time she was twenty.
- Yirmi yaşına kadar beş kez evlenme teklifi almıştı.
- He wrote this novel at twenty.
- O, bu romanı yirmi yaşında yazdı.
- Tom bought his ticket twenty minutes ago.
- Tom biletini yirmi dakika önce aldı.
- The train will be twenty minutes late.
- Tren yirmi dakika geç kalacak.
- She became a teacher when she was twenty.
- Yirmi yaşındayken bir öğretmen oldu.
- Out of twenty students, only one had read the book.
- Yirmi öğrenciden sadece bir tanesi kitabı okumuş.
- We'll need twenty dice to play this game.
- Bu oyunu oynamak için yirmi zara ihtiyacımız olacak.
- The cat is twenty days old.
- Kedi yirmi günlüktür.
- Make sure you get twenty rat livers for today's afternoon.
- Bugün öğleden sonra için yirmi fare ciğeri aldığından emin ol.
- It has been said that a man at ten is an animal, at twenty a lunatic, at thirty a failure, at forty a fraud, and at fifty a criminal.
- Bir insanın on yaşında bir hayvan, yirmi yaşında bir deli, otuz yaşında bir başarısızlık, kırk yaşında bir sahtekâr ve elli yaşında bir suçlu olduğu söylenir.
- When she was twenty, she could speak seven languages.
- Yirmi yaşındayken yedi dil konuşabiliyordu.
- I had to wait twenty minutes for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü mecburen yirmi dakika bekledim.
- Even though he has turned twenty, he's still too timid to chat with girls.
- Yirmi yaşına gelmiş olmasına rağmen hala kızlarla sohbet edemeyecek kadar çekingen.
- I'll call back in twenty minutes.
- Yirmi dakika sonra arayacağım.
- Don't trust anyone over twenty.
- Yirmi yaşın üzerindeki kimseye güvenme.
- Twenty teams entered the tournament.
- Turnuvaya yirmi takım girdi.
- She is over twenty.
- O yirminin üzerinde.
- Let's order twenty shish kebabs!
- Yirmi şiş kebap sipariş edelim!
- Tom is between twenty and thirty years old.
- Tom yirmi ve otuz yaşları arasındadır.
- He went to meet Pizzaro and twenty of his men.
- Pizzaro ve onun yirmi adamıyla buluşmaya gitti.
- Layla was in her early twenties.
- Layla yirmilerinin başındaydı.
- The train is twenty minutes behind time.
- Tren, planlanan zamanın yirmi dakika gerisinde.
- There are over twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada bilinen yirmi binden fazla yenilebilir bitki türü var.
- Let's order twenty kebabs!
- Yirmi kebap sipariş edelim!
- Esperanto is spoken in a hundred and twenty countries around the world.
- Esperanto dünyanın yüz yirmi ülkesinde konuşuluyor.
- It takes twenty minutes to walk from the station to school.
- İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürüyor.
- When I was twenty years old, I thought I had all the time in the world.
- Yirmi yaşındayken, dünya kadar zamanım olduğunu sanırdım.
- Twenty people perished in the blaze.
- Yangında yirmi kişi öldü.
- There are twenty salespeople in the store.
- Mağazada yirmi satış elemanı var.
- I guess there were almost twenty kinds of cheeses on the table.
- Sanırım masada neredeyse yirmi çeşit peynir vardı.
- Our class has more than twenty students.
- Sınıfımızda yirmiden fazla öğrenci var.
- Layla got married at twenty and had two children.
- Layla yirmisinde evlendi ve iki çocuğu oldu.
- I'll be back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde dönerim.
- He earns twenty dollars a day.
- Günde yirmi dolar kazanıyor.
- Twenty railroads were closed down.
- Yirmi demir yolu kapatıldı.
- I'll be back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde döneceğim.
- There are things that should not be known before twenty.
- Yirmiden önce bilinmemesi gereken şeyler vardır.
- I asked twenty people to my party but not all of them came.
- Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.
- Fadil owned twenty million dollars.
- Fadıl'ın yirmi milyon doları vardı.
- There were twenty or so people there.
- Orada yirmi kadar insan vardı.
- Twenty people perished in the blaze.
- Yangında yirmi kişi can verdi.
- There are over twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada yenilebilir bitkilerin yirmi binden fazla bilinen türü var.
- Spanish is spoken in twenty countries.
- İspanyolca yirmi ülkede konuşuluyor.
- That store employs twenty clerks.
- O mağazada yirmi tezgahtar çalışıyor.
- He is between twenty and thirty years old.
- Yirmi ile otuz yaşları arasında.
- Spanish is spoken in twenty countries.
- Yirmi ülkede İspanyolca konuşulur.
- No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
- Hangi yolu izlersen izle, şehre gidiş yirmi dakikadan fazla zamanını almaz.
- Our class has more than twenty students.
- Sınıfımızın yirmiden fazla öğrencisi var.
- She had been proposed to five times by the time she was twenty.
- O, yirmi yaşına kadar beş kez evlenme teklifi aldı.
- The cat is twenty days old.
- Kedi yirmi günlük.
- If I were twenty, I could vote.
- Yirmi yaşında olsaydım oy kullanabilirdim.
- This year is twenty eleven.
- Bu yıl yirmi bir.
- His ranch covers twenty square miles.
- Onun çiftliği yirmi mil karedir.
- The building has twenty floors.
- Bina yirmi katlıdır.
- He wrote the book at the age of twenty.
- O yirmi yaşında kitap yazdı.
- She is around twenty years of age.
- Yirmi yaşlarında.
- We need twenty eggs all told.
- Yirmi yumurtaya ihtiyacımız var.
- Twenty people attended the party.
- Partiye yirmi kişi katıldı.
- I gave a homeless man twenty dollars.
- Evsiz bir adama yirmi dolar verdim.
- If I were twenty, I could vote.
- Yirmi yaşında olsam oy verebilirim.
- Twenty people attended the party.
- Yirmi kişi partiye katıldı.
- There are more than twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada bilinen yirmi binden fazla yenilebilir bitki türü var.
- Let's play twenty questions.
- Yirmi soru oynayalım.
- She walked twenty miles daily.
- O her gün yirmi kilometre yürüdü.
- If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
- Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi cümle eklerse, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
- I'm not twenty years old yet.
- Henüz yirmi yaşında değilim.
- Tom made enough soup to serve twenty people.
- Tom yirmi kişiye yetecek kadar çorba yaptı.
- She became a teacher at the age of twenty.
- O yirmi yaşında, bir öğretmen oldu.
- She made enough soup to serve twenty people.
- Yirmi kişiye yetecek kadar çorba yaptı.
- She gave birth to her first child at twenty years old.
- İlk çocuğunu yirmi yaşındayken doğurmuştur.
- He emigrated at the age of twenty.
- Yirmi yaşındayken göç etmiştir.
- He wrote this book as he was twenty years old.
- Bu kitabı yirmi yaşındayken yazdı.
- Twenty miles is a long distance to walk.
- Yirmi mil yürümek için uzun bir mesafe.
- Dan's books have been translated in more than twenty languages.
- Dan'in kitapları yirmiden fazla dile çevrildi.
- You still owe me twenty bucks.
- Bana hala yirmi dolar borçlusun.
- He wrote this novel at twenty.
- Bu romanı yirmi yaşında yazdı.
- Fadil had twenty entrance and exit wounds, yet he survived.
- Fadıl'ın yirmi giriş ve çıkış yarası vardı ama yine de hayatta kaldı.
- Laurie is twenty years old.
- Laurie yirmi yaşındadır.
- He does twenty push-ups every morning.
- Her sabah yirmi şınav çeker.
- Four times five is twenty.
- Dört kere beş yirmi eder.
- I need about twenty minutes to organize my morning.
- Sabahımı organize etmek için yirmi dakikaya ihtiyacım var.
- I'd like to break this 100 dollar bill into four 20 dollar bills and twenty singles.
- Ben bu 100 dolarlık banknotu, dört tane 20 dolarlık banknot ve yirmi tane teklikle bozmak istiyorum.
- No sinner is ever saved after the first twenty minutes of a sermon.
- Bir vaazın ilk yirmi dakikasından sonra hiçbir günahkar kurtulmaz.
- I walk twenty miles a day.
- Günde yirmi mil yürürüm.
- We could see the summit of a mountain twenty miles away.
- Yirmi mil ötedeki bir dağın zirvesini görebiliyorduk.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci vardır.
- She walked twenty miles a day.
- Bir günde yirmi mil yürüdü.
- He wrote this book as he was twenty years old.
- O bu kitabı yirmi yaşındayken yazdı.
- I am getting on for twenty and have become engaged.
- Yirmi yaşındayım ve nişanlandım.
- Twenty sparrowhawks flee before an owl.
- Yirmi atmaca bir baykuştan kaçıyor.
- Tom bought his ticket twenty minutes ago.
- Tom biletini yirmi dakika önce almıştı.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- He is between twenty and thirty years old.
- Yirmi otuz yaşlarında.
- I had a twenty dollar bill but I lost it.
- Yirmi dolarım vardı ama kaybettim.
- He bet me twenty dollars that I wouldn't do it.
- Bunu yapamayacağıma dair benimle yirmi dolar bahse girdi.
- I don't care if he has twenty girlfriends.
- Onun yirmi kız arkadaşı olsa da umurumda değil.
- I'd like to break this 100 dollar bill into four 20 dollar bills and twenty singles.
- Bu 100 dolarlık banknotu dört tane 20 dolarlık banknota ve yirmi tane tekliğe çevirmek istiyorum.
- There are more than twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyadaki yenilebilir bitkilerin yirmi binden daha fazla bilinen türleri vardır.
- Twenty people died in a fire.
- Bir yangında yirmi kişi öldü.
- Twenty teams entered the tournament.
- Turnuvaya yirmi takım katıldı.
- I think that you are twenty years old.
- Bence sen yirmi yaşındasın.
- The crane can lift twenty tons of concrete.
- Vinç yirmi ton beton kaldırabilir.
- Tom is between twenty and thirty years old.
- Tom yirmi ile otuz yaşları arasında.
- She covered twenty miles a day.
- Günde yirmi mil kapladı.
- Would you run off twenty copies of his report?
- Raporunun yirmi kopyasını gönderir misiniz?
- This meeting room is not big enough for twenty workers.
- Bu toplantı odası, yirmi işçi için yeterince büyük değil.
- I am twenty years old.
- Ben yirmi yaşındayım.
- She cannot be over twenty.
- Yirmiden büyük olamaz.
- She could pass for twenty.
- O yirmi olarak kabul edildi.
- I don't care if he has twenty girlfriends.
- Yirmi kız arkadaşı olması umurumda değil.
- I asked twenty friends to the party.
- Yirmi arkadaşımı partiye davet ettim.
- There are about twenty of them.
- Onlardan yaklaşık olarak yirmi tane var.
- Even though Tom is only sixteen, he looks like he's over twenty.
- Tom sadece on altı yaşında olmasına rağmen, yirminin üzerinde gibi görünüyor.
- Tom is twenty minutes early.
- Tom yirmi dakika erken geldi.
- She said she was twenty years old, which was not true.
- Yirmi yaşında olduğunu söylüyordu ama bu doğru değildi.
- No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
- Hangi yolu izlerseniz izleyin, kasabaya varmanız yirmi dakikadan fazla sürmez.
- My mother got married at the age of twenty.
- Annem yirmi yaşında evlendi.
- Out of twenty students, only one had read the book.
- Yirmi öğrenciden sadece biri kitabı okumuştu.
- Twenty is a beautiful age.
- Yirmi güzel bir yaş.
- He has twenty children.
- Onun yirmi çocuğu var.
- I asked twenty people to my party but not all of them came.
- Yirmi kişiyi partime davet ettim ama hepsi gelmedi.
- She is over twenty.
- Yirmi yaşın üzerindedir.
- It is twenty minutes past ten.
- Saat onu yirmi geçiyor.
- He smokes twenty cigarettes a day.
- Günde yirmi tane sigara içiyor.
- We could see the summit of a mountain twenty miles away.
- Biz, yirmi mil ilerideki dağın zirvesini görebildik.
- I've just turned twenty.
- Yirmi yaşıma yeni girdim.
- There are twenty salespeople in the store.
- Mağazada yirmi satış personeli var.
- In Japan, people legally become adults at the age of twenty.
- Japonya'da insanlar yasal olarak yirmi yaşında yetişkin olurlar.
- The troops advanced twenty miles.
- Askerler, yirmi mil ilerledi.
- Four plus sixteen equals twenty.
- Dört artı on altı yirmiye eşittir.
- Even though Tom is only sixteen, he looks like he's over twenty.
- Tom sadece on altı yaşında olmasına rağmen yirminin üzerinde gibi görünüyor.
- Four plus sixteen equals twenty.
- Dört artı on altı eşittir yirmi.
- He smokes twenty cigarettes a day.
- O bir günde yirmi sigara içer.
- She is twenty years old.
- O yirmi yaşında.
- Esperanto is spoken in a hundred and twenty countries around the world.
- Esperanto dünyada yüz yirmi ülkede konuşulmaktadır.
- It takes twenty minutes to walk from the station to school.
- İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.
- I have turned twenty.
- Yirmi yaşıma girdim.
- We need twenty eggs all told.
- Toplam olarak yirmi yumurtaya ihtiyacımız var.
- I'd like this meeting to last no more than twenty minutes.
- Bu toplantının yirmi dakikadan fazla sürmemesini istiyorum.
- Layla spent more than twenty thousand dollars on clothing.
- Layla kıyafetlere yirmi bin dolardan fazla para harcadı.
- Tom can still wear the same size jeans he did when he was twenty years old.
- Tom hala yirmi yaşındayken giydiği kot pantolon bedeninin aynısını giyebiliyor.
- Divide this line segment into twenty equal parts.
- Bu doğru parçasını yirmi eşit parçaya bölün.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- She became a teacher when she was twenty.
- Yirmi yaşındayken öğretmen olmuş.
- The tornado killed more than twenty people.
- Kasırga yirmiden fazla kişiyi öldürdü.
- She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty.
- Yirmi yaşına gelene kadar şarkıcı olmaya karar vermedi.
- I'm not willing to cook dinner for twenty people.
- Yirmi kişi için akşam yemeği pişirmek istemiyorum.
- Layla robbed a bank twenty miles away from her home.
- Leyla evinden yirmi mil uzaktaki bir bankayı soydu.
- It's twenty past six.
- Saat altıyı yirmi geçiyor.
- Layla drove twenty minutes to a bank downtown.
- Layla şehir merkezindeki bir bankaya yirmi dakika sürdü.
- Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
- On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
- I had a twenty dollar bill but I lost it.
- Benim yirmi dolarlık bir banknotum vardı, ama onu kaybettim.
- She cannot be over twenty.
- O, yirminin üzerinde olamaz.
- In Japan, people legally become adults at the age of twenty.
- Japonya'da insanlar yirmi yaşında yasal olarak yetişkin olurlar.
- I asked twenty friends to the party.
- Partiye yirmi arkadaşı davet ettim.
- More than twenty boys went there.
- Yirmiden fazla erkek çocuğu oraya gitti.
- She has just turned twenty.
- Yirmi yaşına yeni girdi.
- The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year.
- Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.
- He called me about twenty minutes ago and said that he was on his way.
- Yirmi dakika önce beni aradı ve yolda olduğunu söyledi.
- Would you run off twenty copies of his report?
- Onun raporunun yirmi kopyasını çıkarır mısın?
- She became a teacher at the age of twenty.
- Yirmi yaşında öğretmen olmuştu.
- According to the American journal International Living, Uruguay is ranked among the twenty safest countries in the world.
- Amerikan dergisi International Living'e göre Uruguay dünyanın en güvenli yirmi ülkesi arasında yer alıyor.
- It has twenty children.
- Yirmi çocuğu var.
- Arithmetic is being able to count up to twenty without taking off your shoes.
- Aritmetik ayakkabılarını çıkarmadan yirmiye kadar sayabilmektir.
- I said that I would be twenty next birthday.
- Gelecek doğum günümde yirmi yaşında olacağımı söyledim.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci var.
- I guess there were almost twenty kinds of cheeses on the table.
- Masada neredeyse yirmi çeşit peynir vardı sanırım.
- He can only pay twenty dollars at most.
- En fazla yirmi dolar ödeyebilir.
- I had to wait twenty minutes for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü yirmi dakika beklemek zorunda kaldım.
- Layla drove twenty minutes to a bank downtown.
- Leyla şehir merkezindeki bir bankaya araçla yirmi dakikada gitti.
- I'll be back in twenty minutes or so.
- Yaklaşık yirmi dakika içinde döneceğim.
- Arithmetic is being able to count up to twenty without taking off your shoes.
- Aritmetik, ayakkabılarınızı çıkarmadan yirmiye kadar sayabilmektir.
- Layla got married at twenty and had two children.
- Leyla yirmi yaşında evlendi ve iki çocuğu oldu.
- There were twenty or so people there.
- Orada yirmi civarında insan vardı.
- Muiriel is twenty years old.
- Muiriel yirmi yaşındadır.
- The company want to employ twenty people.
- Şirket yirmi kişiyi işe almak istiyor.
- The building has twenty floors.
- Bina yirmi katlı.
- Sami died at just twenty.
- Sami henüz yirmi yaşındayken öldü.
- He does twenty push-ups every morning.
- O, her sabah yirmi şınav çeker.
- This machine is more than twenty years old.
- Bu makine yirmi yaşından fazladır.
- He emigrated at the age of twenty.
- O yirmi yaşındayken göç etti.
- He wrote this book at the age of twenty.
- Bu kitabı yirmi yaşında yazdı.
- The sunglasses cost twenty euros.
- Güneş gözlüklerinin fiyatı yirmi avro.
- Twenty is a beautiful age.
- Yirmi, güzel bir yaştır.
- He smokes twenty cigarettes per day.
- O, günde yirmi sigara içer.
- You need an elevator if you want to go down twenty storeys.
- Yirmi kat aşağı inmek istiyorsan asansöre ihtiyacın var.
- I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
- Bu işitme cihazı için yirmi bin yen ödedim.
- Divide this line into twenty equal parts.
- Bu çizgiyi yirmi eşit parçaya bölün.
- When he was twenty years old, he could speak seven languages.
- O yirmi yaşındayken yedi dil konuşabiliyordu.
- This meeting room is not big enough for twenty workers.
- Bu toplantı odası yirmi işçi için yeterince büyük değil.
- The building is twenty stories high.
- Bina yirmi kat yüksekliğinde.
- My parents wouldn't let me drive until I was twenty.
- Ailem yirmi yaşıma kadar araba kullanmama izin vermedi.
- The poet lived here some twenty odd years.
- Şair burada yirmi küsur yıl yaşadı.
- I had to wait twenty minutes for the next bus.
- Bir sonraki otobüs için yirmi dakika beklemek zorunda kaldım.
- Fadil had twenty entrance and exit wounds, yet he survived.
- Fadıl'ın yirmi tane giriş ve çıkış yarası vardı ama yine de hayatta kaldı.
- Make sure you get twenty rat livers for today's afternoon.
- Bugünün öğleden sonrası için yirmi sıçan karaciğeri aldığından emin ol.
- The young Queen was over twenty years old, not reckoning the hundred years she had been asleep.
- Genç Kraliçe, uykuda geçirdiği yüz yılı hesaba katmazsak, yirmi yaşından fazlaydı.
- I'll be back in twenty minutes or so.
- Yirmi dakika içinde döneceğim.
- Would one of you be willing to lend me your bicycle for twenty minutes or so?
- Biriniz bana bisikletini yirmi dakikalığına ödünç verebilir mi?
- She gave birth to her first child at twenty years old.
- O yirmi yaşında ilk çocuğunu doğurdu.
- Your share is twenty dollars.
- Senin hissen yirmi dolar.
- Twenty railroads were closed down.
- Yirmi demiryolu kapatıldı.
- We'll need twenty dice to play this game.
- Bu oyunu oynamak için bize yirmi tane zar gerekecektir.
- Can I call you back in twenty minutes?
- Seni yirmi dakika içerisinde geri arayabilir miyim?
- She said she would be twenty years old the following year.
- O, gelecek yıl yirmi yaşında olacağını söyledi.
- Tom was able to get there in less than twenty minutes.
- Tom yirmi dakikadan daha az bir sürede oraya varmayı başardı.
- She is on the wrong side of twenty.
- O yirminin yanlış tarafında.
- Dan's books have been translated in more than twenty languages.
- Dan'in kitapları yirmiden fazla dile çevrilmiştir.
- The train will be twenty minutes late.
- Tren yirmi dakika gecikecek.
- Muiriel's twenty.
- Muiriel yirmi yaşında.
- My brother is twenty one years old and is married.
- Erkek kardeşim yirmi bir yaşındadır ve evlidir.
- The poet lived here some twenty odd years.
- Şair, yirmi küsur yıl burada yaşadı.
- Muiriel has turned twenty.
- Muiriel yirmi yaşına girdi.
- I'll call back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde tekrar arayacağım.
- Linda is sixteen, but had no trouble passing for twenty.
- Linda on altı yaşında ama yirmi yaşına görünmek konusunda hiç zorlanmadı.
- In Japan, people legally become adults when they turn twenty.
- Japonya'da insanlar yirmi yaşına geldiklerinde yasal olarak yetişkin olurlar.
- The valley was twenty miles wide.
- Vadi yirmi mil genişliğindeydi.
- He reads as many as twenty books every week.
- O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
- Twenty dollars are one hundred and forty yuan.
- Yirmi dolar yüz kırk yuan eder.
- Muiriel is already twenty years old.
- Muiriel zaten yirmi yaşında.
- Tom didn't start to play the trombone until he was twenty.
- Tom yirmi yaşına kadar trombon çalmaya başlamadı.
- Four times five is twenty.
- Dört çarpı beş yirmidir.
- Dan's books have been translated in more than twenty languages.
- Dan'in kitapları yirmiden fazla dile tercüme edilmiştir.
- Our class has more than twenty students.
- Sınıfımız yirmi öğrenciden fazlasına sahip.
- We'll be back in twenty minutes.
- Biz yirmi dakika içinde dönüyor olacağız.
- I had to wait twenty minutes for the next bus.
- Bir sonraki otobüs için yirmi dakika beklemem gerekti.
- Out of twenty students, only one has read the book.
- Yirmi öğrenciden sadece biri kitabı okudu.
- He caught twenty butterflies.
- Yirmi kelebek yakaladı.
- The tornado killed more than twenty people.
- Hortum yirmiden fazla insanı öldürdü.
- It has twenty children.
- Onun yirmi çocuğu var.
- The valley was twenty miles wide.
- Vadi yirmi mil genişliğinde.
- There are things that should not be known before twenty.
- Yirmi yaşından önce bilinmemesi gereken şeyler vardır.
- Spanish is spoken in twenty countries.
- İspanyolca yirmi ülkede konuşulur.
- She is on the wrong side of twenty.
- Yirminin yanlış tarafında.
- He says the room will be ready in twenty minutes, but I doubt it.
- Odanın yirmi dakika içinde hazır olacağını söylüyor, ama bundan şüpheliyim.
- I am getting on for twenty and have become engaged.
- Ben hemen hemen yirmi yaşındayım ve nişanlanıyorum.
- I said that I would be twenty next birthday.
- Bir sonraki doğum günümde yirmi olacağımı söylemiştim.
- Can you break this twenty?
- Bu yirmiyi kırabilir misin?
- He wrote the book at the age of twenty.
- Kitabı yirmi yaşında yazdı.
- I'm not willing to cook dinner for twenty people.
- Yirmi kişi için akşam yemeği pişirmeye istekli değilim.
- He went to meet Pizzaro and twenty of his men.
- Pizzaro ve yirmi adamıyla buluşmaya gitti.
- There is a twenty minute delay.
- Yirmi dakikalık bir gecikme var.
- Twenty families live here.
- Burada yirmi aile yaşar.
- More than twenty boys went there.
- Yirmiden fazla erkek oraya gitti.
- I have turned twenty.
- Yirmi yaşına girdim.
- Muriel is twenty years old.
- Muriel yirmi yaşında.
- We'll be back in twenty minutes.
- Yirmi dakika içinde döneceğiz.
- She said she would be twenty years old the following year.
- Bir sonraki yıl yirmi yaşında olacağını söyledi.
- She could pass for twenty.
- Yirmi yaşında gösteriyordu.
- He has twenty children.
- Yirmi çocuğu var.
- He made twenty thousand liras last month.
- Geçen ay yirmi bin lira kazandı.
- You need an elevator if you want to go down twenty storeys.
- Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.
- He bet me twenty dollars that I wouldn't do it.
- Benimle onu yapamayacağıma yirmi dolara bahse girdi.
- He says the room will be ready in twenty minutes, but I doubt it.
- O, odanın yirmi dakika içinde hazır olacağını söylüyor ama bundan şüpheliyim.
Show More (266)
|