|
- Turkey also became party to the Umbrella Agreement concluded in the framework of the EC INOGATE programme.
- Türkiye, aynı zamanda, AT INOGATE programı çerçevesinde Şemsiye Anlaşma’ya taraf oldu.
- In this sense, it is very difficult to deal with all aspects of this area under this one umbrella.
- Bu anlamda, bu alanın tüm yönlerini tek bir şemsiye altında ele almak çok zordur.
- In this sense, it is very difficult to deal with all aspects of this area under this one umbrella.
- Bu anlamda, bu alanın tüm yönlerini tek bir şemsiye altında ele almak çok zor.
- We must be careful not to put everything under the same umbrella indiscriminately.
- Her şeyi ayrım gözetmeksizin aynı şemsiye altına koymamaya dikkat etmeliyiz.
- I grabbed Tom's umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla Tom'un şemsiyesini kaptım.
- I sell umbrellas.
- Şemsiye satarım.
- Tom left his umbrella on the train.
- Tom trende şemsiyesini bıraktı.
- Where is my umbrella?
- Şemsiyem nerede?
- I left my umbrella behind in the taxi.
- Şemsiyemi taksinin arkasında unuttum.
- You've lost your umbrella.
- Şemsiyenizi kaybettiniz.
- Tom left his umbrella behind.
- Tom şemsiyesini unuttu.
- Can you tell me where to put my umbrella?
- Şemsiyemi nereye koyacağımı bana söyleyebilir misin?
- I left my umbrella on the bus.
- Şemsiyemi otobüste unutmuşum.
- That's Tom's umbrella, not mine.
- Bu Tom'un şemsiyesi, benimki değil.
- Do you remember where he left his umbrella?
- Şemsiyesini nereye bıraktığını hatırlıyor musun?
- Tom went back into the house to get an umbrella.
- Tom şemsiye almak için eve geri döndü.
- Tom thinks he left his umbrella on the train.
- Tom şemsiyesini trende bıraktığını düşünüyor.
- I lent my umbrella to Tom and Mary.
- Şemsiyemi Tom ve Mary'ye ödünç verdim.
- Tom left his umbrella at school.
- Tom şemsiyesini okulda bıraktı.
- This umbrella belongs to her.
- Bu şemsiye ona ait.
- Can you tell me where to put my umbrella?
- Şemsiyemi nereye koyacağımı söyleyebilir misin?
- I always leave my umbrella on the train.
- Şemsiyemi hep trende bırakırım.
- He asked his girlfriend to borrow her mother's umbrella.
- Kız arkadaşından annesinin şemsiyesini ödünç istedi.
- Did Tom let you borrow his umbrella?
- Tom şemsiyesini ödünç almana izin verdi mi?
- Why do you need a new umbrella?
- Neden yeni bir şemsiyeye ihtiyacın var?
- Take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.
- Someone stole my umbrella.
- Birisi şemsiyemi yürütmüş.
- I took my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi aldım.
- I borrowed Tom's umbrella.
- Tom'un şemsiyesini ödünç aldım.
- I see that you've found your umbrella.
- Görüyorum ki şemsiyeni bulmuşsun.
- I think that I've lost my umbrella.
- Sanırım şemsiyemi kaybettim.
- You can use this umbrella.
- Bu şemsiyeyi kullanabilirsin.
- Let me under your umbrella.
- Şemsiyenin altına ben de girivereyim.
- Tom always loses his umbrellas.
- Tom her zaman şemsiyelerini kaybeder.
- You had better take an umbrella.
- Bir şemsiye alsanız iyi olur.
- Don't forget to take your umbrella when you go out.
- Dışarı çıkarken şemsiyeni almayı unutma.
- Tom closed his umbrella and put it in the umbrella rack near the door.
- Tom şemsiyesini kapattı ve onu kapının yanındaki şemsiye rafına koydu.
- You won't need an umbrella today.
- Bugün bir şemsiyeye ihtiyacın olmayacak.
- You haven't seen my umbrella, have you?
- Şemsiyemi görmedin, değil mi?
- Put the wet umbrella in this bag, please.
- Lütfen ıslak şemsiyeyi bu çantaya koy.
- You've lost your umbrellas.
- Şemsiyelerinizi kaybettiniz.
- Here's your umbrella.
- İşte senin şemsiyen.
- It was very kind of you to lend me an umbrella.
- Bana bir şemsiye ödünç verdiğiniz için çok naziktiniz.
- Did you find the umbrella you said you'd lost the other day?
- Geçen gün kaybettiğini söylediğin şemsiyeyi buldun mu?
- I decided to buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye almaya karar verdim.
- You should take an umbrella with you today.
- Bugün yanına bir şemsiye almalısın.
- Tom needs to borrow your umbrella.
- Tom'un şemsiyeni ödünç alması gerekiyor.
- Where did you leave your umbrella?
- Şemsiyeni nerede bıraktın?
- You'd better take your umbrella, just in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni alsan iyi olur.
- He lost his umbrella again.
- O, şemsiyesini yine kaybetmiş.
- Bring an umbrella without forgetting.
- Unutmadan bir şemsiye getir.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye yanıma şemsiye alacağım.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde şemsiye ödünç vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Don't hit me with the umbrella!
- Bana şemsiye ile vurmayın!
- Tom forgot to bring an umbrella.
- Tom bir şemsiye getirmeyi unuttu.
- Can I borrow this umbrella?
- Bu şemsiyeyi ödünç alabilir miyim?
- I know where you left your umbrella.
- Şemsiyeni nerede bıraktığını biliyorum.
- It's raining, so please bring your umbrella.
- Yağmur yağıyor, lütfen şemsiyeni getir.
- Tom took the wrong umbrella by mistake.
- Tom yanlışlıkla yanlış şemsiyeyi aldı.
- Let your smile be your umbrella.
- Gülüşün senin şemsiyen olsun.
- Take your umbrella because it is cloudy.
- Şemsiyeni al, çünkü hava bulutlu.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda şemsiyesiz dışarı çıkmamanız gerektiğini bilmeliydiniz.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella just in case.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama her ihtimale karşı şemsiye alacağım.
- Rain, and I don't have an umbrella.
- Yağmur yağıyor ve bir şemsiyem yok.
- Tom put up his umbrella.
- Tom şemsiyesini kaldırdı.
- You'd better take an umbrella with you.
- Yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- I took shelter under my friend's umbrella.
- Arkadaşımın şemsiyesinin altına sığındım.
- He went on walking in the rain without an umbrella.
- O, yağmurda şemsiyesiz yürümeye devam etti.
- Marie has lost her umbrella.
- Marie şemsiyesini kaybetti.
- It was wise of Tom to take his umbrella with him.
- Tom iyi akledip şemsiyesini yanına almıştı.
- I'm afraid I took your umbrella by mistake.
- Maalesef yanlışlıkla sizin şemsiyenizi aldım.
- Are you going to take an umbrella with you?
- Yanına şemsiye alacak mısın?
- You'd better take an umbrella.
- Bir şemsiye alsan iyi olur.
- Is that Tom's umbrella?
- O Tom'un şemsiyesi mi?
- Tom wasn't able to find his umbrella.
- Tom şemsiyesini bulamadı.
- Tom took home Mary's umbrella by mistake.
- Tom yanlışlıkla Mary'nin şemsiyesini eve getirdi.
- Tom didn't have an umbrella.
- Tom'un şemsiyesi yoktu.
- She had forgotten her umbrella so I lent her mine.
- O, şemsiyesini unutmuştu bu yüzden ona benimkini ödünç verdim.
- That umbrella looks the same as the one I found on the bus.
- Bu şemsiye otobüste bulduğumla aynı görünüyor.
- You took the umbrella.
- Şemsiyeyi sen aldın.
- You told me it wouldn't rain today, so I didn't bring an umbrella.
- Bugün yağmur yağmayacağını söylemiştin, ben de şemsiye getirmedim.
- This might be Tom's umbrella.
- Bu, Tom'un şemsiyesi olabilir.
- He tends to forget his umbrella on the train.
- Trende şemsiyesini unutmaya meyillidir.
- It's a good thing you have your umbrella with you.
- Yanında şemsiyen olması iyi bir şey.
- Women like colorful umbrellas.
- Kadınlar renkli şemsiyeleri sever.
- That umbrella's mine.
- O şemsiye benim.
- Tom left his umbrella on the bus.
- Tom şemsiyesini otobüste unuttu.
- I don't have an umbrella.
- Benim bir şemsiyem yok.
- Did I leave my umbrella here?
- Şemsiyemi burada mı bıraktım?
- I like beautiful things even if they are umbrellas.
- Şemsiye bile olsa güzel şeyleri severim.
- Do you have an umbrella?
- Bir şemsiyen var mı?
- Tom wants his umbrella back.
- Tom şemsiyesini geri istiyor.
- Let me in under your umbrella.
- Şemsiyenin altına girmeme izin ver.
- You can use my umbrella.
- Benim şemsiyemi kullanabilirsin.
- It was cloudy, so I took an umbrella with me.
- Hava kapalıydı, ben de yanıma bir şemsiye alayım dedim.
- Whose umbrella is that?
- Kimin şemsiyesi o?
- Nowadays, Tom carries a golf umbrella to keep social distancing, regardless of weather.
- Bugünlerde Tom, hava nasıl olursa olsun sosyal mesafeyi korumak için golf şemsiyesi taşıyor.
- Would it be OK if I borrowed your umbrella?
- Şemsiyeni ödünç alsam sorun olur mu?
- Don't forget to take an umbrella with you.
- Yanına bir şemsiye almayı unutma.
- This is Tom's umbrella, isn't it?
- Bu, Tom'un şemsiyesi, değil mi?
- I wish I had brought an umbrella.
- Keşke şemsiye getirseydim.
- It's likely to rain today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün yağmur yağacak, o yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.
- Whose umbrella did you use?
- Kimin şemsiyesini kullandınız?
- I think we're going to need more umbrellas.
- Sanırım daha fazla şemsiyeye ihtiyacımız olacak.
- Tom didn't miss his umbrella till he got home.
- Tom şemsiyesini o eve dönene kadar özlemedi.
- I'm going to buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye alacağım.
- My mother bought my little brother a yellow umbrella.
- Annem küçük kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- Tom is always losing his umbrella.
- Tom sürekli şemsiyesini kaybediyor.
- I know that isn't Tom's umbrella.
- Bunun Tom'un şemsiyesi olmadığını biliyorum.
- You had better take an umbrella with you today.
- Bugün yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- It wasn't until I got home that I missed my umbrella.
- Eve gelene kadar şemsiyemi kaybettiğimi anlamadım.
- Could I borrow your umbrella?
- Şemsiyeni ödünç alabilir miyim?
- I'm pretty sure that this is Tom's umbrella.
- Bunun Tom'un şemsiyesi olduğuna eminim.
- I left my umbrella here last week.
- Geçen hafta şemsiyemi burada bıraktım.
- Since it's not the rainy season, there's no need for an umbrella.
- Yağmurlu sezon olmadığı için bir şemsiyeye gerek yok.
- She had forgotten her umbrella so I lent her mine.
- Şemsiyesini unutmuştu, ben de ona benimkini ödünç verdim.
- Tom is the only one without an umbrella.
- Şemsiyesi olmayan tek kişi Tom.
- I'm very sorry, but I seem to have lost your umbrella.
- Ben çok üzgünüm ama şemsiyeni kaybettim gibi geliyor.
- This umbrella will be hers.
- Bu şemsiye onun olacak.
- I sell new umbrellas.
- Ben yeni şemsiyeler satarım.
- Tom might have left his umbrella in Mary's car.
- Tom şemsiyesini Mary'nin arabasında bırakmış olabilir.
- You don't have to go to the trouble of getting an umbrella.
- Şemsiye alma zahmetine girmene gerek yok.
- I'm sure that's not Tom's umbrella.
- Onun Tom'un şemsiyesi olmadığına eminim.
- Don't forget to take an umbrella.
- Bir şemsiye almayı unutma.
- Tom stole Mary's umbrella.
- Tom, Mary'nin şemsiyesini çaldı.
- The blue sky fooled me so I didn't bring an umbrella.
- Mavi gökyüzü beni yanılttı bu yüzden bir şemsiye getirmedim.
- I have lost my umbrella.
- Şemsiyemi kaybettim.
- Tom borrowed an umbrella from Mary.
- Tom, Mary'den bir şemsiye ödünç aldı.
- Tom has an umbrella just like this one.
- Tom'un buna benzer bir şemsiyesi var.
- I'm sure that's not Tom's umbrella.
- Bunun Tom'un şemsiyesi olmadığına eminim.
- Tom lent his umbrella to me.
- Tom şemsiyesini bana ödünç verdi.
- You had better take an umbrella with you.
- Yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- Whose umbrella is that?
- O kimin şemsiyesi?
- Tom walked off with my umbrella.
- Tom şemsiyemi çaldı.
- I will buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alacağım.
- I lost my umbrella.
- Şemsiyemi kaybettim.
- Grab an umbrella.
- Bir şemsiye al.
- Tom must've left his umbrella on the bus.
- Tom şemsiyesini otobüste unutmuş olmalı.
- I always leave my umbrella in the train.
- Şemsiyemi her zaman trende bırakırım.
- When did you notice that your umbrella was gone?
- Şemsiyenizin olmadığını ne zaman fark ettiniz?
- It was wise of Tom to take his umbrella with him.
- Tom akıllılık edip şemsiyesini yanına aldı.
- My mother bought my brother a yellow umbrella.
- Annem kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- Do you have an umbrella that I could borrow?
- Ödünç alabileceğim bir şemsiyen var mı?
- I left my umbrella here last week.
- Geçen hafta şemsiyemi burada bırakmıştım.
- The white umbrella is yours.
- Beyaz şemsiye senin.
- The guy I lent my umbrella to didn't return it.
- Şemsiyemi ödünç verdiğim adam geri vermedi.
- I think that this is Tom's umbrella.
- Sanırım bu, Tom'un şemsiyesi.
- You'd better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- Don't open your umbrella in the hall.
- Şemsiyeni holde açma.
- No one had umbrellas.
- Kimsenin şemsiyesi yoktu.
- The problem is I don't know where my umbrella is.
- Sorun, şemsiyemin nerede olduğunu bilmemem.
- It looks like it might rain, so you should take an umbrella with you.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor, bu yüzden yanına bir şemsiye almalısın.
- That's Tom's umbrella.
- Bu, Tom'un şemsiyesi.
- I almost forgot my umbrella.
- Neredeyse şemsiyemi unutuyordum.
- I think that this is Tom's umbrella.
- Sanırım bu Tom'un şemsiyesi.
- She has forgotten her umbrella in a bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş.
- I grabbed Tom's umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla Tom'un şemsiyesini almışım.
- He continued to walk in the rain without putting up his umbrella.
- O, şemsiyesini açmadan yağmurda yürümeye devam etti.
- It's my umbrella.
- Bu benim şemsiyem.
- She left her umbrella on the bus.
- Şemsiyesini otobüste bıraktı.
- It's a good thing you have your umbrella with you.
- Şemsiyenin yanında olması iyi bir şey.
- If you have an umbrella, let me join you under it.
- Eğer bir şemsiyeniz varsa, izin verin altına sizinle birlikte gireyim.
- I didn't take your umbrella.
- Şemsiyeni almadım.
- I am buying a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alıyorum.
- Tom walked off with Mary's umbrella.
- Tom, Mary'nin şemsiyesini alıp gitti.
- I plan on buying a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın almayı planlıyorum.
- I'd like to know where I left my umbrella.
- Şemsiyemi nereye bıraktığımı bilmek istiyorum.
- You don't have to take your umbrella with you.
- Şemsiyeni yanına almak zorunda değilsin.
- This umbrella, whose is it?
- Bu şemsiye kimin?
- Tom and Mary have lost their umbrellas.
- Tom ve Mary şemsiyelerini kaybettiler.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella just in case.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama her ihtimale karşı bir şemsiye alacağım.
- I will buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye alacağım.
- Tom still has my umbrella.
- Şemsiyem hâlâ Tom'da.
- Leave your umbrella in the hall.
- Şemsiyeni holde bırak.
- Tom left his umbrella at home.
- Tom şemsiyesini evde bıraktı.
- I left my umbrella in the cab.
- Şemsiyemi takside unuttum.
- I lent Tom my umbrella.
- Tom'a şemsiyemi ödünç verdim.
- I found my umbrella right where you told me it would be.
- Şemsiyemi tam da bana söylediğin yerde buldum.
- Leave your umbrella at the front door.
- Şemsiyeni ön kapıda bırak.
- I left my umbrella here, but now I can't find it.
- Şemsiyemi burada bırakmıştım ama şimdi bulamıyorum.
- Tom forgot his umbrella in Mary's car.
- Tom şemsiyesini Mary'nin arabasında unuttu.
- My umbrella broke.
- Şemsiyem kırıldı.
- I don't know where your umbrella is.
- Şemsiyenin nerede olduğunu bilmiyorum.
- I dedicate this song to my umbrella.
- Bu şarkıyı şemsiyeme ithaf ediyorum.
- Come under my umbrella, or you'll get wet.
- Şemsiyemin altında gel, yoksa ıslanacaksın.
- He left an umbrella in the bus.
- Otobüste bir şemsiye unutmuş.
- Tom showed Mary where to put her umbrella.
- Tom Mary'ye şemsiyesini nereye koyacağını gösterdi.
- I have an umbrella in my car.
- Arabamda bir şemsiyem var.
- Tom should take an umbrella because it looks like rain.
- Tom şemsiye almalı çünkü yağmur yağacak gibi görünüyor.
- Tell Tom I still have his umbrella.
- Tom'a şemsiyesinin hâlâ bende olduğunu söyle.
- Perhaps you could borrow an umbrella.
- Belki bir şemsiye ödünç alabilirsin.
- You may find your umbrella at the Lost and Found.
- Şemsiyenizi Kayıp Eşya Bürosu'nda bulabilirsiniz.
- That's my umbrella, not Tom's.
- O benim şemsiyem, Tom'unki değil.
- Tom has forgotten his umbrella again.
- Tom şemsiyesini yine unuttu.
- Did you bring an umbrella with you?
- Yanında bir şemsiye getirdin mi?
- I took my umbrella for fear of rain.
- Yağmur korkusuyla şemsiyemi aldım.
- I'm pretty sure that this is Tom's umbrella.
- Bunun Tom'un şemsiyesi olduğundan oldukça eminim.
- I left my umbrella on the bus.
- Şemsiyemi otobüste bıraktım.
- They've lost their umbrellas.
- Şemsiyelerini kaybettiler.
- Somebody stole my umbrella.
- Biri şemsiyemi çaldı.
- That umbrella belongs to me.
- O şemsiye bana ait.
- What did I do with my umbrella?
- Şemsiyemi ne yaptım?
- Take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- I have an umbrella in my car.
- Arabamda bir şemsiye var.
- Mary forgot her umbrella.
- Mary şemsiyesini unuttu.
- I wonder if Tom knows where Mary's umbrella is.
- Tom'un Mary'nin şemsiyesinin nerede olduğunu bilip bilmediğini merak ediyorum.
- This is a terrible umbrella.
- Bu korkunç bir şemsiye.
- I took Tom's umbrella without meaning to.
- Yanlışlıkla Tom'un şemsiyesini aldım.
- Which is your umbrella?
- Hangisi senin şemsiyen?
- Tom left his umbrella at home.
- Tom'un şemsiyesi evde kalmış.
- You had better take an umbrella with you today.
- Bugün yanınıza bir şemsiye alsanız iyi olur.
- I'll take my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi alacağım.
- Don't go out without an umbrella.
- Şemsiyesiz dışarı çıkmayın.
- I always leave my umbrella in the train.
- Şemsiyemi hep trende bırakıyorum.
- Tom couldn't remember where he'd left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nerede bıraktığını hatırlayamadı.
- This umbrella belongs to him.
- Bu şemsiye ona ait.
- I didn't know you'd lost your umbrella.
- Şemsiyeni kaybettiğinden haberim yoktu.
- Tom walked off with my umbrella.
- Tom şemsiyemi alıp gitti.
- I left my umbrella behind in the taxi.
- Şemsiyemi takside unutmuşum.
- Tom didn't miss his umbrella till he got home.
- Tom eve gidene kadar şemsiyesini özlemedi.
- Umbrellas are useful when it's raining.
- Şemsiyeler yağmur yağarken kullanışlıdır.
- This umbrella is mine and that one's Tom's.
- Bu şemsiye benim, bu Tom'un.
- This umbrella is mine.
- Bu şemsiye benim.
- I am buying a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye alıyorum.
- May I borrow an umbrella?
- Ben bir şemsiye ödünç alabilir miyim?
- Someone must have taken my umbrella by mistake.
- Birisi yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olmalı.
- Don't forget to take your umbrella when you leave.
- Giderken şemsiyeni almayı unutma.
- I have brought my shoes, coat and umbrella.
- Ayakkabılarımı, montumu ve şemsiyemi getirdim.
- If you have an extra umbrella, can I borrow it?
- Eğer fazladan bir şemsiyeniz varsa, ödünç alabilir miyim?
- I left my umbrella at home.
- Şemsiyemi evde bıraktım.
- I borrowed Tom's umbrella without asking.
- Tom'un şemsiyesini rica etmeden ödünç aldım.
- He forgot the umbrella in the bus.
- O, şemsiyeyi otobüste unuttu.
- My umbrella protects me from the rain.
- Şemsiyem beni yağmurdan korur.
- I bought this umbrella three years ago.
- Bu şemsiyeyi üç yıl önce aldım.
- Among the things found were umbrellas, shoes, and handkerchiefs.
- Bulunan eşyalar arasında şemsiyeler, ayakkabılar ve mendiller vardı.
- Where are our umbrellas?
- Şemsiyelerimiz nerede?
- Tom isn't carrying an umbrella.
- Tom şemsiye taşımıyor.
- I told Tom where I'd bought my umbrella.
- Şemsiyemi nereden aldığımı Tom'a söyledim.
- Tom walked off with Mary's umbrella.
- Tom Mary'nin şemsiyesi ile uzaklaştı.
- Did I leave my umbrella at your house?
- Şemsiyemi senin evinde mi unuttum?
- My mother bought my brother a yellow umbrella.
- Annem erkek kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- I wish I'd bought an umbrella.
- Keşke bir şemsiye satın alsaydım.
- Jack may have taken my umbrella by mistake.
- Jack, yanlışlıkla şemsiyemi almış olabilir.
- You don't want to get wet and catch a cold, so take this umbrella with you.
- Islanıp üşütmek istemezsin, o yüzden bu şemsiyeyi yanına al.
- Luckily, Tom had an extra umbrella.
- Neyse ki Tom'un fazladan bir şemsiyesi vardı.
- Tom might have left his umbrella in Mary's car.
- Tom şemsiyesini Mary'nin arabasında unutmuş olabilir.
- I left my umbrella in the cab.
- Şemsiyemi takside bıraktım.
- I always forget my umbrella when it rains hard.
- Şiddetli yağmur yağdığında şemsiyemi hep unuturum.
- The wind blew the umbrella out of my hand.
- Rüzgar, şemsiyemi elimden uçurdu.
- I just came back to get my umbrella.
- Ben sadece şemsiyemi almak için geri geldim.
- Is that Tom's umbrella?
- Bu Tom'un şemsiyesi mi?
- Tom left his umbrella behind.
- Tom şemsiyesini unutmuş.
- It being cloudy, I took my umbrella with me.
- Hava bulutlu olduğu için şemsiyemi yanıma aldım.
- Do you think we should take umbrellas with us?
- Sence yanımıza şemsiye almalı mıyız?
- The man holding the umbrella is Ken.
- Şemsiye tutan adam Ken'dir.
- Did I leave my umbrella at your house?
- Şemsiyemi sizin evinizde mi bıraktım?
- Tom left his umbrella in the car.
- Tom şemsiyesini arabada unuttu.
- I forgot my umbrella and got drenched in the rain.
- Şemsiyemi unuttum ve yağmurda ıslandım.
- She may have left her umbrella on the bus.
- Şemsiyesini otobüste bırakmış olabilir.
- Umbrellas are very useful when it's raining.
- Yağmur yağarken şemsiyeler çok kullanışlıdır.
- I can't find my umbrella.
- Şemsiyemi bulamıyorum.
- He lost his umbrella again.
- Şemsiyesini yine kaybetti.
- Tom left his umbrella at school.
- Tom şemsiyesini okulda unutmuş.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkmaman gerektiğini bilmeliydin.
- Mary has forgotten her umbrella in some bus.
- Mary şemsiyesini otobüste unutmuş.
- It was careless of you to leave your umbrella on the train.
- Şemsiyeni trende bırakman büyük dikkatsizlikti.
- I lent my umbrella to Tom, not Mary.
- Şemsiyemi Tom'a ödünç verdim, Mary'ye değil.
- Take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni yanına al.
- Tom took the wrong umbrella.
- Tom yanlış şemsiye aldı.
- Tom took the wrong umbrella.
- Tom yanlış şemsiyeyi almış.
- Is this umbrella yours?
- Bu şemsiye senin mi?
- It started raining, so I got under my friend's umbrella.
- Yağmur yağmaya başladı, ben de arkadaşımın şemsiyesinin altına girdim.
- Tom has lost his umbrella.
- Tom şemsiyesini kaybetti.
- Tom has an umbrella, but Mary doesn't.
- Tom'un şemsiyesi var, ancak Mary'nin yok.
- Tom bought an umbrella.
- Tom bir şemsiye aldı.
- She was holding an umbrella.
- Elinde bir şemsiye vardı.
- Tom is the only one without an umbrella.
- Tom şemsiyesi olmayan tek kişidir.
- Come under my umbrella, or you'll get wet.
- Şemsiyemin altına gel, yoksa ıslanacaksın.
- Tom bought an umbrella.
- Tom şemsiye satın aldı.
- Somebody stole my umbrella.
- Birisi şemsiyemi yürütmüş.
- My umbrella protects me from the rain.
- Şemsiyem beni yağmurdan koruyor.
- Among the things found were umbrellas, shoes, and handkerchiefs.
- Bulunan şeyler arasında şemsiyeler, ayakkabılar ve mendiller vardı.
- It wasn't necessary for him to bring an umbrella.
- Onun bir şemsiye getirmesi gerekli değildi.
- How many of you don't have an umbrella?
- Kaçınızın bir şemsiyesi yok?
- This is my umbrella.
- Bu benim şemsiyem.
- He left his umbrella on the bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş.
- When did you notice that your umbrella was gone?
- Şemsiyenizin olmadığını ne zaman farkettiniz?
- This is Tom's umbrella.
- Bu Tom'un şemsiyesi.
- You had better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- You'd better take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- I don't think it will rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum, ancak her ihtimale karşı bir şemsiye alacağım.
- Where's your umbrella?
- Şemsiyen nerede?
- Put your wet umbrella in this bag.
- Islak şemsiyenizi bu çantaya koyun.
- Tom lost his umbrella again.
- Tom yine şemsiyesini kaybetti.
- Leave your umbrella in the hall.
- Şemsiyeni koridorda bırak.
- No one had umbrellas.
- Kimsede şemsiye yoktu.
- Tom won't be the only one without an umbrella.
- Şemsiyesi olmayan tek kişi Tom olmayacak.
- Are you going to take an umbrella with you?
- Yanına bir şemsiye alacak mısın?
- Who told Tom that he could use my umbrella?
- Tom'a şemsiyemi kullanabileceğini kim söyledi?
- I sell new umbrellas.
- Yeni şemsiyeler satıyorum.
- I walked home in the rain without an umbrella.
- Ben bir şemsiye olmadan yağmurda eve yürüdüm.
- I accidentally mistakenly took his umbrella.
- Kazara yanlışlıkla onun şemsiyesini aldı.
- She left her umbrella in the bus.
- O, şemsiyesini otobüste bıraktı.
- Mary urged her son to take an umbrella.
- Mary oğlunun bir şemsiye alması için ısrar etti.
- I accidentally mistakenly took his umbrella.
- Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.
- I've already told Tom to take his umbrella with him.
- Tom'a şemsiyesini yanına almasını söyledim.
- I lost my umbrella somewhere in the park so I need to buy a new one.
- Şemsiyemi parkta bir yerde kaybettim, bu yüzden yeni bir tane almam gerekiyor.
- I closed my umbrella.
- Şemsiyemi kapattım.
- You should take an umbrella with you this morning.
- Bu sabah yanına bir şemsiye almalısın.
- Tom left his umbrella on the bus.
- Tom şemsiyesini otobüste bıraktı.
- Tom borrowed Mary's umbrella.
- Tom, Mary'nin şemsiyesini ödünç aldı.
- When I realized it was raining, I took my umbrella.
- Yağmur yağdığını fark ettiğimde şemsiyemi aldım.
- The guy I lent my umbrella to didn't return it.
- Şemsiyemi ödünç vermediğim adam onu iade etmedi.
- He forgot the umbrella in the bus.
- Şemsiyeyi otobüste unuttu.
- The red umbrella reminded her about her grandmother.
- Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- We've lost our umbrellas.
- Şemsiyelerimizi kaybettik.
- I still have the umbrella you lent me.
- Bana ödünç verdiğin şemsiye hâlâ bende.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella with me, just in case.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama her ihtimale karşı yanıma bir şemsiye alacağım.
- This just has to be his umbrella.
- Bu onun şemsiyesi olmalı.
- He left his umbrella on the bus.
- O, şemsiyesini otobüste bıraktı.
- Don't open your umbrella in the hall.
- Şemsiyeni salonda açma.
- Tom didn't take his umbrella with him.
- Tom şemsiyesini yanında götürmedi.
- I think that you have my umbrella.
- Sanırım şemsiyem sende.
- This just has to be Tom's umbrella.
- Bu da Tom'un şemsiyesi olmalı.
- Tom doesn't think it'll rain, but he plans to carry an umbrella just in case.
- Tom yağmur yağacağını düşünmüyor ama her ihtimale karşı şemsiye taşımayı planlıyor.
- He didn't take an umbrella with him.
- Yanına şemsiye almamıştı.
- You had better take an umbrella.
- Bir şemsiye alsan iyi olur.
- This is Tom's umbrella, isn't it?
- Bu Tom'un şemsiyesi, değil mi?
- Since it's not the rainy season, there's no need for an umbrella.
- Yağmur mevsimi olmadığı için şemsiyeye gerek yok.
- How much is this umbrella?
- Bu şemsiye ne kadar?
- Let your smile be your umbrella.
- Gülümsemeniz şemsiyeniz olsun.
- Tom didn't take his umbrella with him.
- Tom şemsiyesini yanına almadı.
- Is this your umbrella?
- Bu sizin şemsiyeniz mi?
- It might rain, so take your umbrella with you.
- Yağmur yağabilir, bu yüzden şemsiyenizi yanınıza alın.
- Tom asked me if he could borrow my umbrella.
- Tom bana şemsiyemi ödünç alıp alamayacağını sordu.
- Is that your umbrella?
- Bu senin şemsiyen mi?
- You can borrow an umbrella if you need one.
- İhtiyacın olursa bir şemsiye ödünç alabilirsin.
- We both left our umbrellas at school.
- İkimiz de şemsiyelerimizi okulda bıraktık.
- Tom left his umbrella in Mary's car.
- Tom şemsiyesini Mary'nin arabasında bıraktı.
- That's not my umbrella.
- O benim şemsiyem değil.
- Tom couldn't remember who he'd lent his umbrella to.
- Tom şemsiyesini kime verdiğini hatırlayamadı.
- He's carrying an umbrella because it's raining.
- O, yağmur yağdığı için bir şemsiye taşıyor.
- This is his umbrella, right?
- Bu onun şemsiyesi, doğru mu?
- You do not have to take your umbrella with you.
- Şemsiyenizi yanınıza almak zorunda değilsiniz.
- When will you bring back my umbrella?
- Şemsiyemi ne zaman geri getireceksin?
- Someone stole my umbrella.
- Biri şemsiyemi çaldı.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkılmayacağını bilmeliydin.
- Somebody left his umbrella behind.
- Biri şemsiyesini arkada bırakmış.
- I just came back to get my umbrella.
- Şemsiyemi almaya geldim.
- Tom forgot where he left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye bıraktığı unuttu.
- He fixed my umbrella for me.
- O benim için şemsiyemi onardı.
- Don't forget your umbrella.
- Şemsiyeni unutma.
- I bought this umbrella three years ago.
- Bu şemsiyeyi üç yıl önce almıştım.
- I have no idea where Tom put his umbrella.
- Tom'un, şemsiyesini nereye koyduğu hakkında hiç fikrim yok.
- Don't forget to take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiye almayı unutma.
- Tom has lost his new umbrella.
- Tom yeni şemsiyesini kaybetti.
- They forgot their umbrellas in a bus.
- Şemsiyelerini otobüste unutmuşlar.
- Tell me where you think you left your umbrella.
- Şemsiyeni nerede bıraktığını düşündüğünü söyle.
- It will rain on and off today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün ara ara yağmur yağacak, o yüzden şemsiyenizi alsanız iyi olur.
- Tom fixed my umbrella for me.
- Tom benim için şemsiyemi tamir etti.
- They brought umbrellas.
- Şemsiye getirmişler.
- Won't you share my umbrella?
- Şemsiyemi paylaşmaz mısın?
- Do not forget to take your umbrella when you leave here.
- Buradan ayrılırken şemsiyeni almayı unutma.
- Jack may have taken my umbrella by mistake.
- Jack, yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olabilir.
- This isn't my umbrella.
- Bu benim şemsiyem değil.
- Take an umbrella with you in case it should rain.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye al.
- She has left her umbrella behind.
- O, şemsiyesini arkasında bıraktı.
- He is always losing his umbrella.
- Her zaman şemsiyesini kaybeder.
- You must not to take an umbrella with you.
- Yanında bir şemsiye almamalısın.
- Umbrellas don't work very well on windy days.
- Şemsiyeler rüzgarlı günlerde pek iyi çalışmazlar.
- Tom borrowed an umbrella from Mary.
- Tom Mary'den ödünç bir şemsiye aldı.
- Let me go back and get an umbrella.
- Geri dönüp bir şemsiye alayım.
- He used his umbrella as a weapon.
- O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.
- It was wise of Tom to take his umbrella with him.
- Tom'un şemsiyesini yanına alması isabet olmuştu.
- She left her umbrella on the bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş.
- I still have Tom's umbrella.
- Tom'un şemsiyesi hala bende.
- Hanako has forgotten her umbrella again.
- Hanako yine şemsiyesini unuttu.
- I held the umbrella over Tom.
- Şemsiyeyi Tom'un üzerine tuttum.
- Somebody left his umbrella behind.
- Biri onun şemsiyesini geride bıraktı.
- Can I borrow your umbrella?
- Şemsiyeni ödünç alabilir miyim.
- Mary urged her son to take an umbrella.
- Mary oğluna şemsiye almasını söyledi.
- This umbrella will be his.
- Bu şemsiye onun olacak.
- I'm going back to get my umbrella.
- Şemsiyemi almak için geri dönüyorum.
- You should take an umbrella.
- Bir şemsiye almalısın.
- Tom has lost his umbrella again.
- Tom yine şemsiyesini kaybetti.
- I had to hold my umbrella with both hands.
- Şemsiyemi iki elimle tutmak zorunda kaldım.
- I may have left my umbrella in the bus.
- Şemsiyemi otobüste unutmuş olabilirim.
- I've already told Tom to take his umbrella with him.
- Tom'a zaten şemsiyesini yanına almasını söyledim.
- I'm very sorry, but I seem to have lost your umbrella.
- Çok üzgünüm ama şemsiyenizi kaybettim galiba.
- Tom left his umbrella in the car.
- Tom şemsiyesini arabada bıraktı.
- Tom was the only one without an umbrella.
- Şemsiyesi olmayan tek kişi Tom'du.
- Remember to take your umbrella, in case it rains.
- Yağmur olasılığına karşı şemsiyeni almayı unutma.
- Please share my umbrella.
- Lütfen şemsiyemi paylaşın.
- Tom has an umbrella, but Mary doesn't.
- Tom'un şemsiyesi var ama Mary'nin yok.
- I hope you brought an umbrella.
- Bir şemsiye getirdiğini umuyorum.
- I'll borrow an umbrella from somebody.
- Birinden bir şemsiye ödünç alırım.
- Yes, take an umbrella.
- Evet, bir şemsiye al.
- Tom forgot where he left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye koyduğunu unuttu.
- I wonder who left this umbrella here.
- Bu şemsiyeyi buraya kimin bıraktığını merak ediyorum.
- I forgot to bring an umbrella with me.
- Yanıma şemsiye almayı unutmuşum.
- He took my umbrella without bothering to ask.
- Sorma zahmetine girmeden şemsiyemi aldı.
- It looks like it might rain, so don't forget your umbrella.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor, o yüzden şemsiyeni unutma.
- You might want to bring an umbrella with you.
- Yanına bir şemsiye almak isteyebilirsin.
- Where did you put my umbrella?
- Şemsiyemi nereye koydun?
- I left my umbrella here, but now I can't find it.
- Şemsiyemi burada bıraktım ama şimdi onu bulamıyorum.
- May I share your umbrella?
- Şemsiyeni paylaşabilir miyim?
- I think I left my umbrella in your car.
- Sanırım şemsiyemi arabanda bıraktım.
- This umbrella isn't mine.
- Bu şemsiye benim değil.
- Do you think we should take umbrellas with us?
- Sizce şemsiye almamız gerekiyor mu?
- I think I've lost my umbrella.
- Galiba şemsiyemi kaybettim.
- The white umbrella is yours.
- Beyaz şemsiye sizin.
- I left your umbrella on the bus.
- Şemsiyeni otobüste unuttum.
- You're going to need your umbrella.
- Şemsiyene ihtiyacın olacak.
- He is always losing his umbrella.
- O, her zaman şemsiyesini kaybediyor.
- Take your umbrella with you.
- Şemsiyeni yanına al.
- Someone's taken my umbrella.
- Biri şemsiyemi almış.
- I left an umbrella behind.
- Arkamda bir şemsiye bırakmıştım.
- Grab an umbrella.
- Bir şemsiye kap.
- The umbrella is also a cane sometimes.
- Şemsiye de bazen bir bastondur.
- I think Tom has your umbrella.
- Sanırım şemsiyen Tom'da.
- Don't forget to take an umbrella with you.
- Yanınıza şemsiye almayı unutmayın.
- This must be his umbrella.
- Bu onun şemsiyesi olmalı.
- Tom left his umbrella on the train.
- Tom şemsiyesini trende unutmuş.
- It's raining, so please take your umbrella.
- Yağmur yağıyor, bu nedenle lütfen şemsiyenizi alın.
- Someone stole my umbrella at the bakery.
- Birisi fırında şemsiyemi çaldı.
- You'd better take your umbrella, just in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni alsan iyi olur.
- Tom should take an umbrella because it looks like rain.
- Tom bir şemsiye almalıdır, çünkü yağmur yağacak gibi görünüyor.
- I know where you left your umbrella.
- Şemsiyeni nereye bıraktığını biliyorum.
- Do you want to buy an umbrella?
- Bir şemsiye satın almak istiyor musun?
- I can't find my umbrella anywhere.
- Şemsiyemi hiçbir yerde bulamıyorum.
- Tom doesn't have an umbrella.
- Tom'un şemsiyesi yok.
- I forgot to return your umbrella to you.
- Şemsiyeni sana geri vermeyi unuttum.
- Tom took my umbrella by mistake.
- Tom yanlışlıkla şemsiyemi aldı.
- Tom left the umbrella on the bus.
- Tom, şemsiyeyi otobüste bıraktı.
- He took my umbrella without bothering to ask.
- O sorma zahmetinde bulunmadan şemsiyemi aldı.
- Take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- Tom may have taken my umbrella by mistake.
- Tom yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olabilir.
- Is that her umbrella?
- Bu onun şemsiyesi mi?
- Where did you find my umbrella?
- Şemsiyemi nereden buldun?
- Someone left their umbrella in the hall.
- Birisi şemsiyesini koridorda unutmuş.
- I took his umbrella without meaning to.
- İstemeden şemsiyesini aldım.
- I advised Tom to take my umbrella with him.
- Tom'a şemsiyemi yanına almasını tavsiye ettim.
- I have left my umbrella in the phone booth.
- Şemsiyemi telefon kulübesinde unuttum.
- Isn't this Tom's umbrella?
- Bu Tom'un şemsiyesi değil mi?
- You might want to bring an umbrella with you.
- Yanında bir şemsiye getirmek isteyebilirsin.
- Tom fixed my umbrella for me.
- Tom şemsiyemi benim için tamir etti.
- I held the umbrella over her.
- Şemsiyeyi onun üzerinde tuttum.
- She closed her umbrella and started running.
- O, şemsiyesini kapattı ve koşmaya başladı.
- He needs an umbrella.
- Onun bir şemsiyeye ihtiyacı var.
- Whose umbrella did you use?
- Kimin şemsiyesini kullandın?
- I have left my umbrella in the phone booth.
- Şemsiyemi telefon kulübesinde unutmuşum.
- He carries his umbrella about with him every day.
- Şemsiyesini her gün yanında taşıyor.
- I forgot where I put my umbrella.
- Şemsiyemi nereye koyduğumu unuttum.
- Tom went back into the house to get an umbrella.
- Tom bir şemsiye almak için eve geri gitti.
- Tom told Mary that she should take an umbrella.
- Tom, Mary'ye şemsiye almasını söyledi.
- This is his umbrella, right?
- Bu onun şemsiyesi, değil mi?
- I took Tom's umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla Tom'un şemsiyesini aldım.
- I don't know where Tom keeps his umbrella.
- Tom'un şemsiyesini nerede sakladığını bilmiyorum.
- Tom went back to his car to get his umbrella.
- Tom şemsiyesini almak için arabasına geri döndü.
- I took my umbrella for fear of rain.
- Yağmurdan korktuğum için şemsiyemi aldım.
- This umbrella is mine and that one's Tom's.
- Bu şemsiye benim ve şu Tom'un.
- Tom wasn't able to find his umbrella.
- Tom şemsiyesinin üstüne varamadı.
- He should take an umbrella because it looks like rain.
- Yanına bir şemsiye almalı çünkü hava yağacak gibi.
- Let me under your umbrella.
- Şemsiyenin altına girmeme izin ver.
- That's not my umbrella.
- Bu benim şemsiyem değil.
- Do you really need an umbrella today?
- Bugün gerçekten bir şemsiyeye ihtiyacın var mı?
- This doesn't look like Tom's umbrella.
- Bu, Tom'un şemsiyesine benzemiyor.
- Bring an umbrella because it is expected to rain this afternoon.
- Şemsiye getirin çünkü öğleden sonra yağmur yağması bekleniyor.
- I lent my umbrella to Tom and Mary.
- Şemsiyemi Tom ve Mary’ye ödünç verdim.
- What's the price of this umbrella?
- Bu şemsiyenin fiyatı nedir?
- Don't open your umbrella in here.
- Şemsiyeni burada açma.
- Tom has my umbrella.
- Şemsiyem Tom'da.
- I'm going to take an umbrella with me.
- Yanıma bir şemsiye alacağım.
- You needn't have taken an umbrella with you.
- Yanına bir şemsiye almana gerek yoktu.
- She has left her umbrella behind.
- Şemsiyesini geride bıraktı.
- Tom told Mary to take an umbrella.
- Tom Mary'ye bir şemsiye almasını söyledi.
- Would it be OK if I borrowed your umbrella?
- Şemsiyeni ödünç almamın bir sakıncası var mı?
- Who did Tom think would lend him an umbrella?
- Tom kimin ona şemsiye ödünç vereceğini düşündü?
- I hope you brought an umbrella.
- Umarım şemsiye getirmişsindir.
- He didn't take an umbrella with him.
- Yanına bir şemsiye almadı.
- They forgot their umbrellas.
- Şemsiyelerini unutmuşlar.
- He has lost his umbrella.
- O şemsiyesini kaybetti.
- I have brought his umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla onun şemsiyesini getirdim.
- I held the umbrella over her.
- Şemsiyeyi üzerine tuttum.
- I still have the umbrella you lent me.
- Bana ödünç verdiğin şemsiye hala bende.
- I've got to take an umbrella with me.
- Yanımda bir şemsiye götürmeliyim.
- Tom left his umbrella in the classroom.
- Tom şemsiyesini sınıfta unutmuş.
- Umbrellas are very useful when it's raining.
- Yağmur yağdığında şemsiyeler çok faydalıdır.
- The wind blew the umbrella out of my hand.
- Rüzgar şemsiyeyi elimden uçurdu.
- She closed her umbrella and started running.
- Şemsiyesini kapattı ve koşmaya başladı.
- You'd better take an umbrella with you today.
- Bugün yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
- Just to be on the safe side, why don't you take an umbrella with you?
- Her ihtimale karşı, neden yanınıza bir şemsiye almıyorsunuz?
- Mary forgot her umbrella.
- Mary şemsiyesini unutmuş.
- He needn't have brought the umbrella.
- Onun şemsiyeyi getirmesine gerek yoktu.
- He fixed my umbrella for me.
- Benim için şemsiyemi tamir etti.
- Which umbrella is yours?
- Hangi şemsiye senin?
- I wish I'd bought an umbrella.
- Keşke bir şemsiye alsaydım.
- This isn't my umbrella; it's somebody else's.
- Bu benim şemsiyem değil; başkasının.
- I am always leaving my umbrella on the train.
- Şemsiyemi hep trende bırakıyorum.
- Tom doesn't have an umbrella.
- Tom'un bir şemsiyesi yok.
- Rain, and I don't have an umbrella.
- Yağmur yağıyor ve şemsiyem yok.
- Tom ran to his car because he didn't have an umbrella.
- Tom şemsiyesi olmadığı için koşarak arabasına gitti.
- Do you still have Tom's umbrella?
- Tom'un şemsiyesi hâlâ sende mi?
- Whose umbrella are you using?
- Kimin şemsiyesini kullanıyorsun?
- Tom left his umbrella at home.
- Tom şemsiyesini evde unuttu.
- It was wise of Tom to take his umbrella with him.
- Tom'un şemsiyesini yanına alması akıllıcaydı.
- She repaired my umbrella.
- O, şemsiyemi onardı.
- They forgot their umbrellas in a bus.
- Şemsiyelerini bir otobüste unuttular.
- I'll buy you a new umbrella.
- Sana yeni bir şemsiye alacağım.
- Tom advised Mary to take her umbrella with her.
- Tom, Mary'ye şemsiyesini yanına almasını tavsiye etti.
- I took my umbrella lest it rain.
- Belki yağmur yağar diye şemsiyemi aldım.
- The blue umbrella is Tom's.
- Mavi şemsiye Tom'un.
- Tom is going to lend me his umbrella.
- Tom bana şemsiyesini ödünç verecek.
- If you have an extra umbrella, can I borrow it?
- Fazladan şemsiyen varsa alabilir miyim?
- Remember to take your umbrella, in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni almayı unutma.
- He used his umbrella as a weapon.
- Şemsiyesini silah olarak kullandı.
- I almost left my umbrella in the train.
- Neredeyse şemsiyemi trende unutuyordum.
- Tom has forgotten his umbrella again.
- Tom yine şemsiyesini unutmuş.
- Hand me that umbrella.
- Şu şemsiyeyi bana ver.
- Tom used his umbrella as a weapon.
- Tom şemsiyesini silah gibi kullandı.
- I gave the umbrella back to Tom.
- Şemsiyeyi Tom'a geri verdim.
- Tom left his umbrella at home.
- Tom şemsiyesini evde bırakmış.
- Where did you lose your umbrella?
- Şemsiyeni nerede kaybettin?
- I could have left my umbrella in the bus.
- Şemsiyemi otobüste unutabilirdim.
- This is the umbrella I bought yesterday.
- Bu dün aldığım şemsiye.
- Tom forgot his umbrella.
- Tom şemsiyesini unutmuş.
- I wonder if Tom knows where Mary's umbrella is.
- Acaba Tom, Mary'nin şemsiyesinin nerede olduğunu biliyor mu?
- Don't forget your umbrella.
- Şemsiyenizi unutmayın.
- Remember to take your umbrella, in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni almayı unutma.
- He should take an umbrella because it looks like rain.
- Bir şemsiye almalıydı çünkü yağmur yağacak gibi görünüyor.
- I'll buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alırım.
- It was careless of you to leave your umbrella in the taxi.
- Şemsiyenizi takside bırakmanız, sizin dikkatsizliğinizdi.
- I didn't take the wrong umbrella.
- Yanlış şemsiyeyi almadım.
- Take an umbrella with you in case it should rain.
- Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.
- I left your umbrella in the bus.
- Şemsiyeni otobüste bıraktım.
- I always forget my umbrella when it rains hard.
- Yağmur çok kötü yağınca hep şemsiyemi unuturum.
- What did I do with my umbrella?
- Şemsiyemi ne yaptım ben?
- I unintentionally took his umbrella.
- İstemeden şemsiyesini aldım.
- He needs an umbrella.
- Şemsiyeye ihtiyacı var.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye bir şemsiye alacağım.
- Tom may have taken my umbrella by mistake.
- Tom yanlışlıkla şemsiyemi almış olabilir.
- Tom won't be the only one without an umbrella.
- Şemsiyesi olmayan bir tek Tom olmayacak.
- I have no idea where Tom put his umbrella.
- Tom'un şemsiyesini nereye koyduğu hakkında hiçbir fikrim yok.
- This umbrella belongs to Tom.
- Bu şemsiye Tom'a ait.
- I think this is his umbrella.
- Sanırım bu onun şemsiyesi.
- She was holding an umbrella.
- O, bir şemsiye tutuyordu.
- Have you found your umbrella yet?
- Şemsiyeni bulamadın mı daha?
- He left his umbrella in the bus.
- O, şemsiyesini otobüste bıraktı.
- She left her umbrella in the bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş.
- You should take your umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyeni yanına almalısın.
- I don't have an umbrella.
- Şemsiyem yok.
- You can use this umbrella.
- Bu şemsiyeyi kullanabilirsiniz.
- Tom has lost another umbrella.
- Tom bir şemsiye daha kaybetti.
- I took your umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla senin şemsiyeni aldım.
- I think I've lost my umbrella.
- Sanırım şemsiyemi kaybettim.
- It wasn't necessary for him to bring an umbrella.
- Şemsiye getirmesi gerekli değildi.
- Someone's taken my umbrella.
- Birisi şemsiyemi aldı.
- I wish I could remember where I left my umbrella.
- Keşke şemsiyemi nerede bıraktığımı hatırlayabilseydim.
- Here's your umbrella.
- İşte şemsiyen.
- I don't own an umbrella.
- Bir şemsiyem yok.
- Who did you buy that umbrella for?
- Bu şemsiyeyi kime aldın?
- I left my umbrella on the train.
- Şemsiyemi trende bıraktım.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye şemsiye alacağım.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde size bir şemsiye ödünç vermeye çalışacaktır, ancak yağmurlu bir günde sırtlarını döneceklerdir.
- I forgot to bring my umbrella with me.
- Şemsiyemi yanımda getirmeyi unuttum.
- Tom always loses his umbrellas.
- Tom her zaman şemsiyesini kaybeder.
- The wind was so strong it blew Mary's umbrella inside out.
- Rüzgar o kadar kuvvetliydi ki Mary'nin şemsiyesini ters çevirdi.
- I'm sure that's not Tom's umbrella.
- Eminim bu Tom'un şemsiyesi değildir.
- Don't forget to take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı bir şemsiye almayı unutma.
- Tom put up his umbrella.
- Tom şemsiyesini yerine koydu.
- She was in such a hurry that she left her umbrella behind on the train.
- Öyle acelesi vardı ki şemsiyesini trende unuttu.
- I sell a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satıyorum.
- These are Tom's and Mary's umbrellas.
- Bunlar Tom'un ve Mary'nin şemsiyeleri.
- I have an extra umbrella I could lend you.
- Sana ödünç verebileceğim fazladan bir şemsiyem var.
- If you need an umbrella, I can lend you one.
- Şemsiyeye ihtiyacın varsa, sana bir tane ödünç verebilirim.
- I need him as much as a fish needs an umbrella.
- Ona bir balığın şemsiyeye ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacım var.
- I'm going to buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alacağım.
- Tom saw Mary take John's umbrella by mistake.
- Tom Mary'nin yanlışlıkla John'un şemsiyesini aldığını gördü.
- Tom couldn't remember where he'd left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye bıraktığını hatırlayamadı.
- How did Tom's umbrella get here?
- Tom'un şemsiyesi buraya nasıl geldi?
- He often leaves his umbrella on a train.
- Sıklıkla şemsiyesini trende bırakır.
- Tom is carrying an umbrella.
- Tom bir şemsiye taşıyor.
- I have lost my umbrella.
- Ben şemsiyemi kaybettim.
- It's my umbrella.
- O benim şemsiyem.
- Can I borrow an umbrella?
- Bir şemsiye ödünç alabilir miyim?
- He carries his umbrella about with him every day.
- O her gün şemsiyesini yanında taşır.
- I should've taken an umbrella with me.
- Yanıma bir şemsiye almalıydım.
- Tom forgot to take his umbrella with him.
- Tom şemsiyesini yanına almayı unuttu.
- It's likely to rain today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün muhtemelen yağmur yağacak, bu yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.
- He lost his umbrella again.
- Yine şemsiyesini kaybetti.
- She may have left her umbrella on the bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş olabilir.
- I borrowed Tom's umbrella without asking.
- Tom'un şemsiyesini sormadan ödünç aldım.
- You forgot your umbrellas.
- Şemsiyelerinizi unuttunuz.
- I wonder who left this umbrella here.
- Bu şemsiyeyi kimin burada bıraktığını merak ediyorum.
- Take an umbrella with you.
- Yanına bir şemsiye al.
- Umbrellas don't work very well on windy days.
- Şemsiyeler rüzgarlı günlerde pek işe yaramaz.
- Tom urged Mary to take an umbrella.
- Tom, Mary'den şemsiye almasını istedi.
- I know where Tom left his umbrella.
- Tom'un kendi şemsiyesini nerede bıraktığını biliyorum.
- Is this umbrella Tom's?
- Bu şemsiye Tom'un mu?
- I bought an umbrella.
- Bir şemsiye aldım.
- I don't know where I left my umbrella.
- Şemsiyemi nerede bıraktığımı bilmiyorum.
- He's carrying an umbrella because it's raining.
- Yağmur yağdığı için şemsiye taşıyor.
- It was careless of you to leave your umbrella on the train.
- Trende şemsiyeni bırakmak senin dikkatsizliğindi.
- I left my umbrella in the phone booth.
- Şemsiyemi telefon kulübesinde unuttum.
- Do you remember where he left his umbrella?
- Şemsiyeni nerede bıraktığını hatırlıyor musun?
- It's raining, so please take your umbrella.
- Yağmur yağıyor, lütfen şemsiyenizi alın.
- I need an umbrella.
- Bir şemsiyeye ihtiyacım var.
- I think I left my umbrella in your car.
- Sanırım şemsiyemi arabanda unuttum.
- Tom lent his umbrella to me.
- Tom bana şemsiyesini ödünç verdi.
- Tom doesn't know where his umbrella is.
- Tom şemsiyesinin nerede olduğunu bilmiyor.
- Where's Tom's umbrella?
- Tom'un şemsiyesi nerede?
- Tom forgot to bring an umbrella.
- Tom şemsiye getirmeyi unutmuş.
- Tom bought Mary an expensive umbrella.
- Tom Mary'ye pahalı bir şemsiye aldı.
- Tom must've left his umbrella on the bus.
- Tom şemsiyesini otobüste bırakmış olmalı.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağma ihtimaline karşın bir şemsiye alacağım.
- Do you have an umbrella?
- Şemsiyeniz var mı?
- I think you have my umbrella.
- Sanırım şemsiyem sende.
- She left her umbrella in the train.
- Şemsiyesini trende unutmuş.
- I'm going back to get my umbrella.
- Şemsiyemi almak için geri gideceğim.
- Tom and Mary have lost their umbrellas.
- Tom ve Mary şemsiyelerini kaybetti.
- It's raining, so please bring your umbrella.
- Yağmur yağıyor, bu nedenle lütfen şemsiyeni getir.
- I have brought my shoes, coat and umbrella.
- Ayakkabılarımı, paltomu ve şemsiyemi getirdim.
- Tom reminded me not to forget my umbrella.
- Tom şemsiyemi unutmamamı hatırlattı.
- What color umbrella did you buy?
- Ne renk şemsiye aldın?
- Tom wasn't carrying an umbrella.
- Tom şemsiye taşımıyordu.
- Tom couldn't remember where he'd put his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye koyduğunu hatırlayamadı.
- Is this her umbrella?
- Bu onun şemsiyesi mi?
- You don't have to go to the trouble of getting an umbrella.
- Bir şemsiye alma zahmetine katlanmak zorunda değilsiniz.
- I should've brought an umbrella.
- Bir şemsiye getirmeliydim.
- Someone left their umbrella in the hall.
- Biri şemsiyesini salonda bıraktı.
- You told me it wouldn't rain today, so I didn't bring an umbrella.
- Sen bana bugün yağmur yağmayacağını söyledin, bu yüzden bir şemsiye getirmedim.
- He often leaves his umbrella on a train.
- O sık sık trende şemsiyesini bırakır.
- She put a red ribbon on her umbrella as a mark.
- Şemsiyesine işaret olarak kırmızı bir kurdele taktı.
- Kate went to school with an umbrella, but Brian didn't.
- Kate okula şemsiyeyle gitti, ama Brian gitmedi.
- Do you remember where Tom left his umbrella?
- Tom'un şemsiyesini nerede unuttuğunu hatırlıyor musun?
- That umbrella is Tom's.
- O şemsiye Tom'un.
- It will rain on and off today, so you'd better take your umbrella.
- Bugün ara sıra yağmur yağacak, bu yüzden şemsiyeni alsan iyi olur.
- I'm afraid I took your umbrella by mistake.
- Korkarım ki yanlışlıkla senin şemsiyeni aldım.
- Tom couldn't remember who he'd lent his umbrella to.
- Tom şemsiyesini kime ödünç verdiğini hatırlayamadı.
- Put your wet umbrella in this bag.
- Islak şemsiyeni bu çantaya koy.
- Whose umbrella is this?
- Bu kimin şemsiyesi?
- I see that you've found your umbrella.
- Şemsiyeni bulduğunu görüyorum.
- Tell Tom I still have his umbrella.
- Tom'a şemsiyesinin hala bende olduğunu söyle.
- I don't think this is Tom's umbrella.
- Bunun Tom'un şemsiyesi olduğunu sanmıyorum.
- I almost left my umbrella on the train.
- Neredeyse şemsiyemi trende unutuyordum.
- You do not have to take your umbrella with you.
- Şemsiyeni almak zorunda değilsin.
- The umbrella on the right is mine.
- Sağdaki şemsiye benim.
- It started raining, so I took shelter under my friend's umbrella.
- Yağmur yağmaya başladı, bu yüzden arkadaşımın şemsiyesinin altına sığındım.
- She has forgotten her umbrella in a bus.
- Şemsiyesini bir otobüste unutmuş.
- I even remembered to bring an umbrella today.
- Bugün şemsiye getirmeyi bile unutmadım.
- I told Tom where I'd bought my umbrella.
- Tom'a şemsiyemi nereden aldığımı söyledim.
- The red umbrella reminded her of her grandma.
- Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- Can I borrow your umbrella?
- Şemsiyenizi ödünç alabilir miyim?
- I don't own an umbrella.
- Benim şemsiyem yok.
- This umbrella belongs to me.
- Bu şemsiye bana ait.
- I put up my umbrella.
- Şemsiyemi kaldırdım.
- Tom and Mary are both carrying umbrellas.
- Tom ve Mary'nin ikisi de şemsiye taşıyor.
- Why didn't you bring an umbrella?
- Neden şemsiye getirmedin?
- When did Tom buy this umbrella?
- Tom bu şemsiyeyi ne zaman satın aldı?
- I wish I had brought an umbrella.
- Keşke bir şemsiye getirseydim.
- I took his umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.
- I could have left my umbrella in the bus.
- Şemsiyemi otobüste bırakmış olabilirim.
- We know it was you that took Tom's umbrella.
- Tom'un şemsiyesini alanın sen olduğunu biliyoruz.
- I think you'd better take an umbrella in case it rains.
- Bence yağmur yağarsa diye bir şemsiye alman iyi olur.
- Once in a while, he leaves his umbrella in the train.
- Arada bir şemsiyesini trende bırakır.
- I wish I'd brought an umbrella with me.
- Keşke yanımda bir şemsiye getirseydim.
- Tom is the only one who doesn't have an umbrella.
- Tom, bir şemsiyesi olmayan tek kişi.
- I left my umbrella in the phone booth.
- Şemsiyem telefon kulübesinde kalmış.
- I'm taking an umbrella with me.
- Yanıma bir şemsiye alıyorum.
- Don't forget to take an umbrella.
- Şemsiye almayı unutmayın.
- What color umbrella did you buy?
- Hangi renk şemsiye aldın?
- Do not forget to take your umbrella when you leave here.
- Buradan çıkarken şemsiyenizi almayı unutmayın.
- I don't remember where I put my umbrella.
- Şemsiyemi nereye koyduğumu hatırlamıyorum.
- I forgot to bring my umbrella with me.
- Şemsiyemi yanıma almayı unutmuşum.
- That is the same umbrella as I found on the bus.
- O, otobüste bulduğum şemsiye ile aynı.
- I plan on buying a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye almayı planlıyorum.
- I'll take this umbrella.
- Bu şemsiyeyi alacağım.
- Did Tom let you borrow his umbrella?
- Tom sana şemsiyesini ödünç verdi mi?
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde sana bir şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- I left my umbrella in the phone booth.
- Şemsiyemi telefon kulübesinde bırakmışım.
- Did you bring an umbrella with you?
- Yanında şemsiye getirdin mi?
- I left my umbrella in the phone booth.
- Şemsiyemi telefon kulübesinde unutmuşum.
- Tom is always losing his umbrella.
- Tom her zaman şemsiyesini kaybediyor.
- I think this is Tom's umbrella.
- Bunun Tom'un şemsiyesi olduğunu düşünüyorum.
- Where's my umbrella?
- Şemsiyem nerede?
- I'll take my umbrella.
- Şemsiyemi alacağım.
- Is that his umbrella?
- Bu onun şemsiyesi mi?
- It's going to rain outside, so don't forget to take an umbrella.
- Dışarıda yağmur yağacak, o yüzden şemsiye almayı unutma.
- Tom brought an umbrella.
- Tom şemsiye getirmiş.
- That umbrella belongs to me.
- O şemsiye benim.
- He left his umbrella in the bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş.
- I left my umbrella at home.
- Şemsiyemi evde unutmuşum.
- They brought umbrellas.
- Onlar şemsiyeler getirdi.
- Why did you take my umbrella?
- Neden şemsiyemi aldın?
- These are Tom's and Mary's umbrellas.
- Bunlar Tom ve Mary'nin şemsiyeleri.
- You should take an umbrella with you.
- Yanına bir şemsiye almalısın.
- Tom stole my umbrella.
- Tom şemsiyemi çaldı.
- Tom almost forgot his umbrella at the restaurant.
- Tom neredeyse şemsiyesini restoranda unutuyordu.
- You can borrow an umbrella if you need one.
- Eğer ihtiyacınız varsa bir şemsiye ödünç alabilirsiniz.
- I accidentally lost my umbrella.
- Kazara şemsiyemi kaybettim.
- Have you found your umbrella yet?
- Şemsiyeni buldun mu?
- Don't forget to take your umbrella.
- Şemsiyeni almayı unutma.
- I accidentally lost my umbrella.
- Yanlışlıkla şemsiyemi kaybettim.
- I don't understand why Tom would leave his umbrella in the car.
- Tom'un niçin şemsiyesini arabada bırakacağını anlamıyorum.
- Tom lost his umbrella.
- Tom şemsiyesini kaybetti.
- Tom brought an umbrella.
- Tom bir şemsiye getirdi.
- I brought my umbrella along, because I was scared it would rain.
- Şemsiyemi yanımda getirdim, çünkü yağmur yağmasından korkuyordum.
- She took an umbrella.
- O bir şemsiye aldı.
- Tom forgot his umbrella in his car.
- Tom şemsiyesini arabasında unutmuş.
- You should take an umbrella in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye bir şemsiye almalısın.
- I took an umbrella in case it should rain.
- Yağmur yağarsa diye şemsiyemi aldım.
- I'd like to know where I left my umbrella.
- Şemsiyemi nerede bıraktığımı bilmek istiyorum.
- Tom didn't remember where he'd left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye bıraktığını hatırlamıyordu.
- I'm afraid I took your umbrella by mistake.
- Korkarım yanlışlıkla şemsiyenizi aldım.
- Tom told Mary that she should take an umbrella.
- Tom Mary'ye bir şemsiye alması gerektiğini söyledi.
- Tom took home Mary's umbrella by mistake.
- Tom yanlışlıkla Mary'nin şemsiyesini eve götürdü.
- I'm sure Tom wouldn't mind it if you used his umbrella.
- Eminim şemsiyesini kullanmanız Tom için sorun olmaz.
- I think this is Tom's umbrella.
- Sanırım bu Tom'un şemsiyesi.
- I found my umbrella right where you told me it would be.
- Şemsiyemi tam senin bana olacağını söylediğin yerde buldum.
- Someone stole my umbrella at the bakery.
- Biri fırında şemsiyemi çaldı.
- Take an umbrella with you in case it rains.
- Yağmur yağarsa diye yanına bir şemsiye al.
- May I borrow an umbrella?
- Bir şemsiye ödünç alabilir miyim?
- Tom left the umbrella on the bus.
- Tom şemsiyeyi otobüste unutmuş.
- You forgot your umbrellas.
- Şemsiyeni unuttun.
- I've lost my umbrella.
- Şemsiyemi kaybettim.
- This is his umbrella, isn't it?
- Bu onun şemsiyesi değil mi?
- Tom didn't know where his umbrella was.
- Tom şemsiyesinin nerede olduğunu bilmiyordu.
- I left my umbrella here last night.
- Dün gece şemsiyemi burada bıraktım.
- I didn't take your umbrella.
- Şemsiyeni ben almadım.
- Tom has my umbrella.
- Tom benim şemsiyemi aldı.
- Tom didn't know where his umbrella was.
- Tom onun şemsiyesinin nerede olduğunu bilmiyordu.
- Somebody must've taken your umbrella by mistake.
- Birisi şemsiyeni yanlışlıkla almış olmalı.
- Tom needs an umbrella.
- Tom'un bir şemsiyeye ihtiyacı var.
- Tom closed his umbrella and put it in the umbrella rack near the door.
- Tom şemsiyesini kapattı ve kapının yanındaki şemsiye rafına koydu.
- I'll buy a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alacağım.
- I wish I could remember where I left my umbrella.
- Keşke şemsiyemi nereye bıraktığımı hatırlayabilsem.
- It's going to rain outside, so don't forget to take an umbrella.
- Dışarıda yağmur yağacak, bu yüzden bir şemsiye almayı unutma.
- I'll take my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyemi alacağım.
- Tom advised Mary to take her umbrella with her.
- Tom Mary'ye şemsiyesini yanına almasını tavsiye etti.
- Tom will lend you his umbrella.
- Tom sana şemsiyesini ödünç verecek.
- This is a terrible umbrella.
- Bu berbat bir şemsiye.
- The man holding the umbrella is Ken.
- Şemsiyeyi tutan adam Ken.
- The girl opened her umbrella.
- Kız şemsiyesini açtı.
- I'm pretty sure that this is his umbrella.
- Bunun onun şemsiyesi olduğundan oldukça eminim.
- Tom was the only one without an umbrella.
- Tom şemsiyesi olmayan tek kişiydi.
- I'm pretty sure that this is his umbrella.
- Bunun onun şemsiyesi olduğuna eminim.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli günde sana şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu günde sırtlarını dönerler.
- This must be his umbrella.
- Bu onun şemsiyesi olsa gerek.
- That umbrella looks the same as the one I found on the bus.
- O şemsiye otobüste bulduğumla aynı gibi görünüyor.
- Tom wasn't carrying an umbrella.
- Tom bir şemsiye taşımıyordu.
- Hand me that umbrella.
- O şemsiyeyi bana ver.
- I took Tom's umbrella by mistake.
- Tom'un şemsiyesini yanlışlıkla aldım.
- This umbrella belongs to them.
- Bu şemsiye onlara ait.
- You should take an umbrella with you today.
- Bugün yanınıza bir şemsiye almalısınız.
- You can use my umbrella if you want.
- İstersen şemsiyemi kullanabilirsin.
- I left my umbrella on the train.
- Şemsiyemi trende unutmuşum.
- He went on walking in the rain without an umbrella.
- Yağmurda şemsiyesiz yürümeye devam etti.
- This will be your umbrella, I suppose.
- Bu senin şemsiyen olacak, sanırım.
- The problem is I don't know where my umbrella is.
- Sorun şemsiyemin nerede olduğunu bilmememdir.
- That's Tom's umbrella.
- Bu Tom'un şemsiyesi.
- I sell umbrellas.
- Ben şemsiye satıyorum.
- Do you remember where you left your umbrella?
- Şemsiyeni nereye bıraktığını hatırlıyor musun?
- Do you need an umbrella?
- Bir şemsiyeye ihtiyacın var mı?
- Who did you buy that umbrella for?
- O şemsiyeyi kimin için aldın?
- He was carrying an umbrella under his arm.
- O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
- I know where Tom left his umbrella.
- Tom'un şemsiyesini nerede bıraktığını biliyorum.
- Tom didn't know where to put his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye koyacağını bilmiyordu.
- By the way, did you find the umbrella you said you'd lost the other day?
- Bu arada, geçen gün kaybettiğini söylediğin şemsiyeyi buldun mu?
- Do you remember where Tom left his umbrella?
- Tom'un, şemsiyesini nerede bıraktığını hatırlıyor musun?
- Tom forgot his umbrella.
- Tom şemsiyesini unuttu.
- I'm buying a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye satın alıyorum.
- I still have Tom's umbrella.
- Hâlâ Tom'un şemsiyesi bende.
- It was cloudy, so I took an umbrella with me.
- Hava bulutluydu, ben de yanıma bir şemsiye aldım.
- Tom said he needed to borrow an umbrella.
- Tom, bir şemsiye ödünç alması gerektiğini söyledi.
- Tom asked me if he could borrow my umbrella.
- Tom bana şemsiyemi ödünç alıp alamayacağımı sordu.
- Tom saw Mary take John's umbrella by mistake.
- Tom, Mary'nin yanlışlıkla John'un şemsiyesini aldığını gördü.
- When did Tom buy this umbrella?
- Tom bu şemsiyeyi ne zaman aldı?
- Tom left his umbrella in the classroom.
- Tom şemsiyesini sınıfta bıraktı.
- He left an umbrella in the bus.
- Otobüste bir şemsiye bırakmış.
- I think we're going to need more umbrellas.
- Daha fazla şemsiyeye ihtiyacımız olacağını düşünüyorum.
- She left her umbrella in the train.
- O, şemsiyesini trende bıraktı.
- She has lost her umbrella.
- O, şemsiyesini kaybetti.
- Women like colorful umbrellas.
- Kadınlar renkli şemsiyeleri severler.
- You don't have to take your umbrella with you.
- Şemsiyeni almak zorunda değilsin.
- Tom hit Mary with his umbrella.
- Tom şemsiyesiyle Mary'ye vurdu.
- I wonder if Tom knows where my umbrella is.
- Tom'un şemsiyemin nerede olduğunu bilip bilmediğini merak ediyorum.
- The wind was so strong it blew Mary's umbrella inside out.
- Rüzgar o kadar güçlüydü ki Mary'nin şemsiyesini tersyüz etti.
- Tom left his umbrella in my car.
- Tom şemsiyesini arabamda bıraktı.
- Tom took an umbrella to school, but Mary didn't.
- Tom okula bir şemsiye götürdü ama Mary götürmedi.
- I left an umbrella behind.
- Şemsiyemi unutmuşum.
- He was carrying an umbrella under his arm.
- Kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
- Tom left his umbrella in my car.
- Tom şemsiyesini arabamda unutmuş.
- Mary has forgotten her umbrella in some bus.
- Mary bir otobüste şemsiyesini unuttu.
- That is the same umbrella as I found on the bus.
- Bu, otobüste bulduğum şemsiyenin aynısı.
- You need an umbrella when it's raining if you don't want to get wet.
- Eğer ıslanmak istemiyorsanız yağmur yağarken bir şemsiyeye ihtiyacınız vardır.
- It started raining, so I took shelter under my friend's umbrella.
- Yağmur yağmaya başladı, ben de arkadaşımın şemsiyesinin altına sığındım.
- He didn't need to bring an umbrella.
- Şemsiye getirmesine gerek yoktu.
- You won't need an umbrella today.
- Bugün şemsiyeye ihtiyacın olmayacak.
- Someone must have taken my umbrella by mistake.
- Birisi yanlışlıkla şemsiyemi almış olmalı.
- She has lost her umbrella.
- Şemsiyesini kaybetti.
- I'll borrow an umbrella from somebody.
- Birinden şemsiye ödünç alacağım.
- It might rain, so take your umbrella with you.
- Yağmur yağabilir, o yüzden şemsiyeni yanına al.
- Tom took an umbrella to school, but Mary didn't.
- Tom okula şemsiye götürdü ama Mary götürmedi.
- It was careless of her to leave her umbrella in the bus.
- Şemsiyesini otobüste bırakması onun dikkatsizliğiydi.
- He continued to walk in the rain without putting up his umbrella.
- Yağmurda şemsiyesini açmadan yürümeye devam etti.
- If you need an umbrella I'll lend you one.
- Şemsiyeye ihtiyacın varsa bir tane vereyim.
- That's Tom's umbrella, not mine.
- O Tom'un şemsiyesi, benim değil.
- I took my umbrella in case it rains.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyemi aldım.
- How many of you don't have an umbrella?
- Kaçınızın şemsiyesi yok?
- Who did Tom think would lend him an umbrella?
- Tom ona kimin bir şemsiye vereceğini düşündü?
- I think I'll need an umbrella today.
- Sanırım bugün bir şemsiyeye ihtiyacım olacak.
- Tell me where you think you left your umbrella.
- Bana şemsiyeni nereye bıraktığını düşündüğünü söyle.
- You bought an expensive umbrella for Mary.
- Mary'ye pahalı bir şemsiye almışsın.
- That is the same umbrella that I found on the bus.
- Bu, otobüste bulduğum şemsiyenin aynısı.
- I am always leaving my umbrella on the train.
- Şemsiyemi her zaman trende bırakıyorum.
- Umbrellas sell well.
- Şemsiyeler iyi satıyor.
- Yes, take an umbrella.
- Evet, bir şemsiye alın.
- Put the wet umbrella in this bag, please.
- Islak şemsiyeyi bu çantaya koy lütfen.
- This is his umbrella, isn't it?
- Bu onun şemsiyesi, değil mi?
- Where were you when you realized that you didn't have your umbrella?
- Şemsiyenizin olmadığını fark ettiğinizde neredeydiniz?
- It's raining today; so where is my umbrella?
- Bugün yağmur yağıyor; peki şemsiyem nerede?
- I'm very sorry, but it seems I've lost my umbrella.
- Üzgünüm ama görünüşe göre şemsiyemi kaybettim.
- I have your umbrella.
- Şemsiyen bende.
- You don't want to get wet and catch a cold, so take this umbrella with you.
- Islanıp üşütmek istemezsin, bu yüzden bu şemsiyeyi yanına al.
- Tom ran to his car because he didn't have an umbrella.
- Tom arabasına koştu çünkü şemsiyesi yoktu.
- He needn't have brought the umbrella.
- Şemsiyeyi getirmesine gerek yoktu.
- I should have brought an umbrella.
- Şemsiye getirmeliydim.
- Tom said he needed to borrow an umbrella.
- Tom bir şemsiyeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom is carrying an umbrella because it was raining when he left his house.
- Tom şemsiye taşıyor çünkü evden çıktığında yağmur yağıyordu.
- Tom almost forgot to take an umbrella with him.
- Tom neredeyse yanına şemsiye almayı unutuyordu.
- I'm very sorry, but it seems I've lost my umbrella.
- Çok üzgünüm ama şemsiyemi kaybetmişim.
- You've lost your umbrella.
- Sen şemsiyeni kaybettin.
- He didn't need to bring an umbrella.
- Onun şemsiyeyi getirmesine gerek yoktu.
- If you need an umbrella, I can lend you one.
- Şemsiyeye ihtiyacın varsa sana bir tane ödünç verebilirim.
- It was wise of you to take your umbrella with you.
- Şemsiyeni yanına alman akıllıcaydı.
- Tom almost forgot his umbrella.
- Tom neredeyse şemsiyesini unutuyordu.
- Do you need an umbrella?
- Şemsiyeye ihtiyacın var mı?
- Take an umbrella with you in case it begins to rain.
- Yağmur yağmaya başlarsa diye yanına bir şemsiye al.
- This will be your umbrella, I suppose.
- Sanırım bu senin şemsiyen olacak.
- Tom thinks he left his umbrella on the train.
- Tom şemsiyesini trende unuttuğunu düşünüyor.
- Which is your umbrella?
- Şemsiyen hangisi?
- You took the umbrella.
- Şemsiyeyi almışsın.
- The wind blew the umbrella out of her hand.
- Rüzgar şemsiyeyi elinden uçurdu.
- I'm buying a new umbrella.
- Yeni bir şemsiye alacağım.
- I left your umbrella on the bus.
- Şemsiyeni otobüste bıraktım.
- I have an extra umbrella I could lend you.
- Size ödünç verebileceğim ekstra bir şemsiyem var.
- I forgot my umbrella and got drenched in the rain.
- Şemsiyemi unuttum ve yağmurda sırılsıklam oldum.
- I should have brought an umbrella.
- Bir şemsiye getirmeliydim.
- I closed my umbrella.
- Şemsiyemi kapadım.
- I almost left my umbrella on the train.
- Şemsiyemi neredeyse trende bırakıyordum.
- He has lost his umbrella.
- O, şemsiyesini kaybetti.
- I think Tom has your umbrella.
- Sanırım senin şemsiyen Tom'dadır.
- I lent my umbrella to Tom.
- Şemsiyemi Tom'a ödünç verdim.
- You needn't have brought your umbrella.
- Şemsiyeni getirmene gerek yoktu.
- Is this his umbrella?
- Bu onun şemsiyesi mi?
- She repaired my umbrella.
- Şemsiyemi tamir etti.
- It was careless of her to leave her umbrella in the bus.
- Şemsiyesini otobüste unutması onun dikkatsizliğiydi.
- My umbrella broke.
- Şemsiyem kırık.
- Don't hit me with the umbrella!
- Bana şemsiyeyle vurma!
- It was careless of you to leave your umbrella in the taxi.
- Şemsiyeni takside unutman senin dikkatsizliğin.
- I don't know whose umbrella this is.
- Bunun kimin şemsiyesi olduğunu bilmiyorum.
- Tom has an umbrella just like this one.
- Tom'un tıpkı bunun gibi bir şemsiyesi var.
- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağarsa diye şemsiye alacağım.
- It was very kind of you to lend me an umbrella.
- Bana bir şemsiye ödünç vermeniz çok nazik bir davranıştı.
- Tom folded up his umbrella.
- Tom şemsiyesini katladı.
- You needn't have taken an umbrella with you.
- Yanınıza şemsiye almanıza gerek yoktu.
- I didn't know you'd lost your umbrella.
- Şemsiyeni kaybettiğini bilmiyordum.
- I know that isn't Tom's umbrella.
- Onun Tom'un şemsiyesi olmadığını biliyorum.
- I wonder if Tom knows where my umbrella is.
- Acaba Tom şemsiyemin nerede olduğunu biliyor mu?
- Tom used his umbrella as a weapon.
- Tom şemsiyesini silah olarak kullandı.
- The boy cannot have stolen my umbrella.
- Çocuk şemsiyemi çalmış olamaz.
- Get under my umbrella.
- Şemsiyemin altına gir.
- Tom is the only one who doesn't have an umbrella.
- Şemsiyesi olmayan tek kişi Tom.
- Don't go out without an umbrella.
- Şemsiyesiz dışarı çıkma.
- That's my umbrella, not Tom's.
- O benim şemsiyem, Tom'un değil.
- Tom told Mary to take an umbrella.
- Tom, Mary'e şemsiye almasını söyledi.
- Tom didn't remember where he'd left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye bırakmış olduğunu hatırlamadı.
- Somebody must've taken your umbrella by mistake.
- Biri yanlışlıkla şemsiyeni almış olmalı.
- You may find your umbrella at the Lost and Found.
- Şemsiyenizi Kayıp Eşya Bürosu'nda bulabilirsin.
- I don't know whose umbrella this is.
- Bu kimin şemsiyesi bilmiyorum.
- Tom forgot his umbrella in his car.
- Tom şemsiyesini arabasında unuttu.
- Tom doesn't think it'll rain, but he plans to carry an umbrella just in case.
- Tom yağmur yağacağını düşünmüyor ama her ihtimale karşı bir şemsiye taşımayı planlıyor.
- If you need an umbrella I'll lend you one.
- Şemsiyeye ihtiyacın varsa sana ödünç verebilirim.
- We found Tom's umbrella.
- Tom'un şemsiyesini bulduk.
- Do you want to buy an umbrella?
- Şemsiye almak ister misin?
- Tom is the only one carrying an umbrella.
- Tom şemsiye taşıyan tek kişi.
- I walked home in the rain without an umbrella.
- Yağmurda eve şemsiyesiz yürüdüm.
- I've got to take an umbrella with me.
- Yanıma bir şemsiye almalıyım.
- Do you really need an umbrella today?
- Bugün gerçekten şemsiyeye ihtiyacın var mı?
- My mother bought my little brother a yellow umbrella.
- Annem küçük erkek kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- You must not to take an umbrella with you.
- Yanına şemsiye almamalısın.
- They forgot their umbrellas.
- Onlar şemsiyelerini unuttu.
- I don't understand why Tom would leave his umbrella in the car.
- Tom'un şemsiyesini neden arabada bıraktığını anlamıyorum.
- Luckily, Tom had an extra umbrella.
- Neyse ki, Tom'un fazladan bir şemsiyesi vardı.
- Don't forget to take your umbrella when you leave here.
- Buradan ayrılırken şemsiyeni almayı unutma.
- Where did you find my umbrella?
- Şemsiyemi nerede buldun?
- I held the umbrella over Tom.
- Tom'a şemsiye tuttum.
- That's my umbrella.
- Bu benim şemsiyem.
- I always leave my umbrella on the train.
- Ben her zaman şemsiyemi trende bırakırım.
- Isn't that Tom's umbrella?
- Bu Tom'un şemsiyesi değil mi?
- She took an umbrella.
- Bir şemsiye aldı.
- I came back here to get my umbrella.
- Şemsiyemi almak için buraya geri geldim.
- Tom reminded me not to forget my umbrella.
- Tom bana şemsiyemi unutmamam gerektiğini hatırlattı.
- I don't know where Tom put his umbrella.
- Tom'un şemsiyesini nereye koyduğunu bilmiyorum.
- I forgot to bring an umbrella with me.
- Yanımda bir şemsiye getirmeyi unuttum.
- Don't forget to bring your umbrella in case it rains.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni getirmeyi unutma.
- Is this your umbrella?
- Bu senin şemsiyen mi?
- I took Tom's umbrella without meaning to.
- Tom'un şemsiyesini istemeden aldım.
- Tom almost forgot to take an umbrella with him.
- Tom neredeyse yanına bir şemsiye almayı unutuyordu.
- The blue sky fooled me so I didn't bring an umbrella.
- Mavi gökyüzü beni kandırdı, bu yüzden şemsiye getirmedim.
- This might be Tom's umbrella.
- Bu Tom'un şemsiyesi olabilir.
- I don't want your umbrella.
- Şemsiyeni istemiyorum.
- Tom didn't remember where he'd left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nerede bıraktığını hatırlamadı.
- Take your umbrella because it is cloudy.
- Şemsiyeni al çünkü hava bulutlu.
Show More (911)
|